BERCESTE VE İZAHI – 3 –
BERCESTE VE İZAHI – 3 –
Türk ve İslam irfan geleneğinin önemli şahsiyetleri olan Lâedrî, İsmâil Hakkı Bursevî ve Tâlib’in hikmetli sözleri ile Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ndan alınan derin manalı ifadeler, insan hayatının temel eksenleri olan aşk, ibadet, manevi arınma ve kulluk bilinci konularını ele almaktadır. Her bir alıntı, okuyucuyu ayrı bir tefekküre davet ederken, bütünde manevi bir yol haritası sunar.
Aşağıda, bu metinlerin iktibasları, izahları ve bunlardan hareketle kaleme alınmış, birbiriyle uyumlu ve bütünlük içerisinde bir makale sunulmuştur.
Aşkın Okulu, İrfanın Mizanı ve Kulluğun Şuur Gecesi
İnsanın dünya üzerindeki varoluşu, sürekli bir arayış, bir imtihan ve bir kemale erme çabasıdır. Bu çabanın en yüce gayesi ise hakiki aşka ulaşmak, manevi kemali yakalamak ve kulluk vazifesini en iyi şekilde ifa etmektir. Ele aldığımız bu kıymetli metinler, işte bu üç temel gayeye giden yolda rehberlik eden, hikmet ve ibret dolu düsturlardır.
1. Beyit: Aşk Okulunda Hatim (Lâedrî)
İktibas:
{Mecnûn ile bir mekteb-i aşk içre okurduk}}
{Ben Mushaf’ı hatm etdim o “Ve’l-leyl”de kaldı}}
Lâedrî
İzah ve Açıklama:
Lâedrî’ye ait olan bu beyit, beşeri aşk (Leylâ) ile ilahi aşk (Hakiki Aşk) arasındaki farkı, çok katmanlı bir alegori ile anlatır.
• Mekteb-i Aşk: Aşkın okulu, tasavvuf yoludur.
• Mecnûn: Beşeri aşkın (Leylâ) en bilinen temsilcisidir.
• Mushaf’ı Hatm Etmek: Kur’an-ı Kerim’in tamamını okuyup bitirmek; yani Hakikat’in bütün mertebelerini idrak etmek ve Hakiki Aşka ulaşmak.
• ”Ve’l-leyl”de Kalmak: Kur’an’daki Leyl Suresi’nde kalmak. Bu, Leylâ isminin Arapça karşılığı olan “gece” kelimesiyle yapılan müthiş bir kelime oyunudur.
Şair (âşık), Mecnun ile aynı yola, aşk okuluna başladığını ancak farklı bir sonuca ulaştığını söyler. Mecnun, adeta Kur’an’ın bir suresi olan ve içinde Leylâ (gece) kelimesi geçen surede takılı kalmıştır. Yani beşeri aşkın karanlığında, Leylâ’nın zihninde oluşturduğu “gecesinde” mahsur kalmıştır. Oysa şair, bu beşeri aşk mertebesini aşarak Mushaf’ı hatmetmiş, yani bütün Kur’an’ı, dolayısıyla bütün Hakikat’i tamamlamış ve Leylâ’dan öte olan Hakiki Aşk’a (Allah’a) ulaşmıştır.
Bu beyit, beşeri aşkı ilahi aşka bir köprü olarak gören tasavvuf anlayışını özetler: Beşeri aşkta takılı kalanlar Mecnunlaşır, onu aşarak ilahi aşka dönüştürebilenler ise Hakikat’i idrak eden kâmil insanlar olurlar.
2. İfade: Nefsin Kusurunu Bilmek (Tâlib)
İktibas:
{Çeşm-i insâf kadar kâmile mîzân olmaz}}
{Kişi noksânını bilmek gibi irfân olmaz}}
Tâlib
İzah ve Açıklama:
Şair Tâlib’in bu beyti, manevi kemale (kâmil insan olmaya) giden yolun öz eleştiriden ve kusur bilincinden geçtiğini anlatır.
• Çeşm-i İnsâf: İnsaf gözü, adaletli ve hakkaniyetli bakış.
• Kâmile Mîzân Olmaz: Kâmil bir insan için daha iyi bir ölçü (terazi) olamaz.
• Noksânını Bilmek: Kendi eksikliklerini, kusurlarını idrak etmek.
• İrfân: Bilgelik, derin anlayış, manevi bilgi.
Tâlib, bir insanın manevi olgunluğunun en hassas ve doğru ölçüsünün “insaf gözüyle kendine bakmak” olduğunu söyler. Kâmil bir insan için, başkalarını yargılamaktan ziyade, kendi kusurlarını adil bir şekilde tartmak en doğru mihenk taşıdır.
İkinci mısra ise bu bilincin irfanın (bilgeliğin) ta kendisi olduğunu vurgular: “Kişi noksânını bilmek gibi irfân olmaz.” Gerçek bilgelik, dış dünyayı bilmekten önce nefsin eksik ve kusurlu yönlerini bilmektir. Zira noksanını gören kişi, onu gidermeye yönelir ve böylece kemale doğru ilerler. Bu, manevi yolculukta atılan en büyük adımdır.
3. İfade: Kulluk Bilinci ve Tevhidin İfadesi (Bediüzzaman Said Nursi)
İktibas:
{“Ey bu yerlerin Hakîmi! Senin bahtına düştüm. Sana dahalet ediyorum ve Sana hizmetkarım ve Senin rızanı istiyorum ve Seni arıyorum.”}}
Risale-i Nur Külliyatından
İzah ve Açıklama:
Bu ifade, tevhid bilincinin ve mutlak acziyetin en içten şekilde dile getirildiği bir yakarıştır.
• Hakîm: Her şeyi hikmetle ve tam yerli yerinde yapan, bütün varlık âleminin yegâne sahibi.
• Senin Bahtına Düştüm: Aczini, fakrını (yoksulluğunu) itiraf etmek ve sadece O’nun lütfuna ve takdirine sığınmak.
• Dahalet Ediyorum: Sığınıyorum, iltica ediyorum, himayeni istiyorum.
• Sana Hizmetkarım: İnsanın varoluş gayesinin kulluk ve ibadet olduğunu ikrar etmek.
• Senin Rızanı İstiyorum ve Seni Arıyorum: Tüm gayelerin merkezine sadece Allah’ın rızasını koymak.
Bu cümleler, insanın kendisini mutlak acz ve fakr içinde görmesinin bir sonucudur. Kâinatın Hâkimi karşısında, kulun yapacağı en doğru eylem, O’na sığınmak (dahalet), O’na hizmet etmek ve tek gayesinin O’nun rızasını aramak olduğunu ilan etmektir. Bu derin teslimiyet, kulun dünyevi kaygı ve hedeflerden sıyrılıp, sadece Bâki olana yönelmesini sağlar.
4. İfade: Berat Gecesinin Sırrı (İsmâil Hakkı Bursevî)
İktibas:
{Hakkı Hak rızasın bulur}}
{Her kim bu şeb namaz kılar}}
{Du’âlar müstecâb olur}}
{Gelince Berât gecesi}}
İsmâil Hakkı-i Bursevî
İzah ve Açıklama:
Mutasavvıf İsmâil Hakkı Bursevî’nin bu kıtası, mübarek Berat Gecesi’nin manevi değerini ve bu gecede yapılması gereken ibadetlerin bereketini anlatır.
• Hakkı Hak Rızasın Bulur: Hakiki hedefini (Hakk’ı), Allah’ın rızasını kazanarak bulur.
• Bu Şeb Namaz Kılar: O gecede (Berat Gecesi) özel ibadet ve namaz kılar.
• Du’âlar Müstecâb Olur: Dualar kabul edilir, Allah katında karşılık bulur.
• Berât Gecesi: Rahmet, mağfiret ve kurtuluş gecesi olarak kabul edilen mübarek gece.
Bursevî, Berat Gecesi’nin manevi bir fırsat olduğunu vurgular. Bu geceyi ibadetle (namazla) ihya eden kişi, sadece manevi bir görev yerine getirmiş olmaz, aynı zamanda Hakk’ın Rızasına erişir ve dualarının kabul edilme makamına ulaşır. Bu gece, kulun tövbe, arınma ve yeni bir başlangıç yaparak, kendisini Hak rızasına adaması için bir milattır. Bu ibadet şuuru, hem Lâedrî’nin hatmettiği hakikatin hem de Tâlib’in aradığı irfanın pratik hayattaki tezahürüdür.
Hikmetli, İbretli ve Düşündürücü Makale: Nefs, Aşk ve Beka Yolculuğu
Makale Başlığı: Kendi Gecesinden Beka’ya: Aşktan İrfana Giden Yol
Hayat, gönül mektebinde okunan uzun bir derstir. Bu derste kimimiz Mecnun gibi beşerî aşkın karanlık ve takılı kaldığı “Ve’l-leyl”inde kalır, kimimiz ise Lâedrî misali Mushaf’ı hatmederek Leylâ’dan Leyl (Gece) Suresi’nden öteye, Mutlak Hakikat’e yükselir. Bu ayrım, bir kulun iradesiyle başlar ve bütün bir ömrü kapsayan manevi bir yolculuktur.
Bu yolculuğun ilk ve en çetin şartı, Tâlib’in dediği gibi, “Çeşm-i insâf kadar kâmile mîzân olmaz” hakikatini idrak etmektir. Gerçek irfan ve bilgelik, parmakla başkasını göstermek değil, insaf gözüyle kendi noksanını bilmektir. Kendi kusurunu gören kişi, kibre kapılmaz, daima arınmaya ve kemale doğru yönelir. Bu arınma çabası, kulun gönlünü Hakk’a sığınmaya hazırlar.
Arınan gönül, Bediüzzaman Said Nursi’nin ifadesiyle, “Ey bu yerlerin Hakîmi! Senin bahtına düştüm…” diyerek acz ve fakrını ilan eder. Dünya ve içindeki her şey, fani ve geçicidir; bu yerlerin yegâne sahibi ve Hâkimi olan Allah’tan başka kimseye sığınılamaz. Kul, bütün heves ve gayelerini bir kenara bırakır; tek gayesi O’nun rızasını istemek ve O’nu aramaktır. Bu, hizmetkâr olma şuuruyla zirveye ulaşan, en yüksek teslimiyet mertebesidir.
Bu teslimiyet ve hizmet şuurunun mükafatı ve bir dönüm noktası, İsmâil Hakkı Bursevî’nin işaret ettiği Berat Gecesi gibi manevi fırsatlarda gizlidir. İbadet, tövbe ve dualarla ihya edilen bu kutsal zamanlar, insana Hakk’ın Rızasını bulma ve dualara müstecâp olma kapısını aralar. Zira Hakikat’i hatmetmeye yönelen, noksanını bilen ve samimiyetle Hakîm-i Mutlak’a sığınan bir gönlün duası geri çevrilmez.
Özetle, Lâedrî’nin aşk okulunda verdiği ders, Süleyman Çelebi’nin hatırlattığı ölüm hakikatiyle birleşerek (önceki makaleden), insanı fani aşklardan Baki olanın rızasına yöneltir. Tâlib’in irfanı, bu yolda bize nefsi ölçmeyi öğretir. Bediüzzaman’ın yakarışı, bu yolun kulluk bilinciyle yürünmesi gerektiğini gösterir. Bursevî’nin kıtası ise, manevi yükseliş için zaman ve mekânın bereketli anlarının iyi değerlendirilmesi gerektiğini bildirir. Böylece bu eserler, bireyin aşkta seyrini, irfanda derecesini ve ibadetteki vaktini nasıl değerlendirmesi gerektiği konusunda bütüncül bir edebi ve hikmetli ders teşkil eder.
Makale Özeti
Bu makale, Lâedrî, Tâlib, İsmâil Hakkı Bursevî ve Bediüzzaman Said Nursi’den alınan farklı metinleri birleştirerek manevi tekâmül, aşk ve kulluk konularını ele almıştır. Lâedrî’nin beyti, beşeri aşkta takılı kalmanın (Mecnun’un “Ve’l-leyl”de kalması) aksine, Hakiki Aşk’a (Mushaf’ı hatmetmeye) yükselmenin önemini, yani aşkın mertebelerini anlatır. Tâlib’in beyti, manevi kemale ulaşmanın temel şartının insaf gözüyle kendi noksanını bilmek olduğunu ve bunun en büyük irfan olduğunu belirtir. Bediüzzaman Said Nursi’nin yakarışı, kulun mutlak aczini ilan ederek Hakîm-i Mutlak’a sığınması, O’na hizmetkâr olması ve tek gayesinin O’nun rızasını aramak olması gerektiğini vurgular. Son olarak İsmâil Hakkı Bursevî’nin kıtası, Berat Gecesi’nde yapılan ibadetlerin ve duaların Hakk’ın Rızasını kazandıran ve kabul edilen bir fırsat olduğunu bildirir. Makale, bu dört temel unsuru (aşkta yükseliş, nefsi bilme, teslimiyet ve ibadet bilinci) birleştirerek, insanın fani olandan baki olana doğru ilerlemesi gereken manevi yolu bütüncül bir hikmetle açıklamaktadır.
Hazırlayan: Mehmet Özçeli