Oyunların Görünen ve Görünmeyen Yüzü: Hakan Fidan’a Suikast Girişimi ve Tarihî Süreç

Oyunların Görünen ve Görünmeyen Yüzü: Hakan Fidan’a Suikast Girişimi ve Tarihî Süreç
Tarihin en ibretli derslerinden biri şudur: Milletlerin bağımsızlık mücadelesinde, en çok hedef alınanlar, karanlık planları bozanlardır. Son günlerde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın açıkladığı “arsenik ve cıva ile suikast girişimi” bu hakikati bir kez daha gözler önüne serdi. Görünürde bir tesadüf gibi durabilir; fakat tarihî sürece bakıldığında bunun ne kadar derin bağlantıları olduğu ortaya çıkar.
7 Şubat MİT Krizi: Gizli Eller Açığa Çıkıyor
2012’deki “7 Şubat MİT kumpası”, aslında sadece bir yargı operasyonu değil; devletin kalbine yöneltilmiş stratejik bir saldırıydı. O gün hedef alınan isimlerin başında dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın bulunması tesadüf değildi. Çünkü MİT, özellikle çözüm süreçleri, terör dengeleri ve dış bağlantılar noktasında “oyun kuran” değil, “oyun bozan” bir aktör hâline gelmeye başlamıştı.
FETÖ eliyle sahnelenen o operasyon, aslında Türkiye’nin devlet aklını felç etme girişimiydi. Başarılı olsaydı; hem devletin mahremiyeti çözülmüş, hem de ülkenin bağımsız karar mekanizmaları tamamen dışa bağımlı hâle gelmiş olacaktı.
Suikast Girişimi: Tesadüf mü, Zincirin Bir Halkası mı?
Fidan’ın açıkladığı zehirleme girişimi, 7 Şubat kumpasının ve ardından gelen 15 Temmuz’un bir devamı niteliğinde okunmalıdır. Çünkü tarih şunu gösteriyor: Birileri Türkiye’nin devlet reflekslerini törpülemek, oyun kurucu aklını susturmak istiyor.
Arsenik ve cıva gibi sinsice kullanılan yöntemler, düşmanın ne kadar gözü kara ve aynı zamanda ne kadar korkak olduğunu gösterir. Açık savaşla değil, zehirle vurmayı seçmeleri, aslında verdikleri mücadelenin ne kadar karanlık ve gayrimeşru olduğunun delilidir.
15 Temmuz ve MİT’in Rolü
Tarihte birçok darbe girişiminde istihbaratın ya göz yumması ya da yetersiz kalması, süreci kolaylaştırmıştı. Ancak 15 Temmuz’da MİT’in erken uyarısı, darbenin seyrini değiştirdi. Bu, belki de devletin kader çizgisinde en kritik dönemeçlerden biriydi. Hakan Fidan’ın ve ekibinin rolü burada hayati bir önem arz ediyordu.
Darbenin başarısızlığa uğraması, sadece tankların yollarda durdurulması değil; aynı zamanda devlet aklının zamanında devreye girmesiyle mümkün oldu. Bu da belli ki, karanlık odakların hafızasında unutulmaz bir yara açtı.
Neden Fidan?
Çünkü Fidan, sadece bir bürokrat değil; devlet aklının yeniden inşasında anahtar bir aktör. Oyun kuranları tanıyan, onların planlarını deşifre eden, milletin geleceğini ipotek altına almak isteyenlere karşı set olan bir figür.
Onun şahsında aslında Türkiye’nin “bağımsız iradesi” hedef alınıyor. Bugün zehirle, dün kumpasla, evvelsi gün darbe ile… Hepsi aynı zincirin farklı halkalarıdır.
Tarihin İbret Dersi
Tarih boyunca, milletlerin mukadderatında kritik görevler üstlenen isimler hedef alınmıştır. Osmanlı’dan günümüze kadar nice devlet adamı, ya hançerle ya zehirle ya da kumpasla devre dışı bırakılmıştır. Ama tarih aynı zamanda şunu da gösterir: Hak ve adalet mücadelesinde hedef alınanlar, aslında en doğru yerde duranlardır.
Sonuç: Milletin Hafızası Diri Kalmalı
Bugün yapılması gereken, bu suikast girişimini bir bireysel olay gibi değil, Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesinin bir parçası olarak okumaktır. Hakan Fidan şahsında aslında bir mesaj verilmek istenmiştir: “Oyunları görmeyin, çomak sokmayın, sessiz kalın.”
Ama bu milletin tarihi, oyunları bozanların, çomak sokanların ve sessiz kalmayanların tarihi olmuştur. Ve ibretli olan şu ki: Her saldırı, milletin bağışıklığını güçlendirmiş, devlet aklını daha da keskinleştirmiştir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesEylül 20th, 2025