Soykırımın Gölgesinde Küresel Vicdan: Gazze, Emperyalizm ve Tarihî Kırılmalar
Soykırımın Gölgesinde Küresel Vicdan: Gazze, Emperyalizm ve Tarihî Kırılmalar
Giriş
Tarih, insanlığın hem vicdan hem de zulümle sınandığı bir sahnedir. 20. yüzyılın başında sömürgeci devletlerin cetvellerle çizdiği sınırlar, bugün Ortadoğu’da kan ve gözyaşının sebeplerinden biri olmuştur. Gazze’de yaşananlar sadece bir askeri işgal veya siyasi çatışma değil, insanlığın ortak vicdanına yönelmiş bir soykırım olarak tarihe geçmektedir. Bugün İrlanda Cumhurbaşkanı Michael D. Higgins’in “soykırım yapanların ve destekleyenlerin BM’den çıkarılması gerekir” çıkışı, Londra Belediye Başkanı Sadık Khan’ın Gazze için ilk kez “soykırım” ifadesini kullanması, tarihin önemli dönüm noktaları olarak kayda geçmiştir.
Emperyalizmin Süregelen Gölgesi
ABD’nin, İsrail’in işgal ve soykırım politikalarına verdiği koşulsuz destek yeni değildir. Daha önce Vietnam’da, Irak’ta ve Afganistan’da görüldüğü gibi, küresel emperyal güçler çıkarları uğruna milyonların hayatını hiçe saymıştır. Trump yönetiminin Gazze meselesinde İngiltere’den bile daha geri bir pozisyonda kalması, ABD’nin İsrail ile olan “göbek bağı” tartışmalarını derinleştirmiştir. Epstein skandalı, Mossad ilişkileri ve Washington’un sürekli vetoları bu bağı daha da görünür kılmaktadır.
Küresel Vicdanın Yükselişi
Bununla birlikte, tarihte ilk kez Batı’da kitlesel olarak yükselen vicdani bir hareket dikkat çekmektedir. Londra’daki “Together for Palestine” konserinde Hollywood yıldızları, sanatçılar ve halk, “sessizlik suç ortaklığıdır” diyerek ayağa kalkmıştır. İtalya’da sendikaların genel greve gitmesi, Ravenna Limanı’nda işçilerin İsrail’e silah sevkiyatını durdurması, Avrupa’nın kendi vicdanıyla yüzleşmeye başladığının işaretidir. Tarihte Güney Afrika’daki Apartheid rejiminin çöküşünde sivil toplumun uluslararası dayanışması nasıl etkili olduysa, bugün de benzer bir dalganın Gazze için yükseldiği görülmektedir.
Tarihî Paralellik: Enver Paşa ve Kafkas İslam Ordusu
Ankara’da yapılan “Kafkas İslam Ordusu ve Enver Paşa” anması, bugünkü gündemle şaşırtıcı bir paralellik taşımaktadır. 1918’de Enver Paşa ve Nuri Paşa önderliğindeki İslam Ordusu, işgal altındaki Bakü’yü özgürleştirmiştir. O günün “kahramanlık ruhu”, bugün Sumud Filosu ile Gazze’ye insani yardım götürmeye çalışan vicdan sahiplerinde yeniden hayat bulmaktadır. Tarih bize, işgal ve zulmün ne kadar güçlü olursa olsun, direnişin ve fedakârlığın asla yok edilemeyeceğini göstermektedir.
Türkiye’nin Rolü
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM’de “Filistin’in sesi olacağız” çıkışı, Türkiye’nin bu meselede tarihî misyonunu üstlenmeye devam ettiğini ortaya koymaktadır. Devlet Bahçeli’nin “Kudüs düşerse Ankara düşer” sözü, meseleyi yalnızca bir Filistin meselesi değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel bir medeniyet davası olarak tanımlamaktadır. Türkiye’nin Gazze’ye yardımlarda ilk sırada olması, insani diplomasi açısından da önemlidir.
Sonuç: Tarih Tekerrür Ediyor mu?
Tarih tekerrür etmez; fakat ibret alınmadığında benzer sahneler farklı dönemlerde yeniden karşımıza çıkar. Bugün Gazze’de yaşananlar, Bosna’da, Ruanda’da ve daha geride Endülüs’te Müslümanların yaşadıklarını hatırlatmaktadır. Fakat bir fark var: Bu kez küresel vicdan daha güçlü bir sesle haykırıyor. İrlanda’dan İtalya’ya, Londra’dan Ankara’ya kadar genişleyen bu ses, gelecekte insanlığın ortak hafızasında bir dönüm noktası olacaktır.
Gazze sadece Filistin’in değil, tüm insanlığın sınavıdır. Bu sınavda sessiz kalanlar tarihin karanlık sayfalarına yazılırken, zulme karşı duranlar vicdanın ve insanlığın onurlu sayfalarında yer alacaktır.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com