Nefis ve Tehlikesi
“Ehl-i ilhad ile ve bilhâssa Avrupa mukallidleriyle münazara ile iştigal edenler büyük bir tehlikeye maruzdurlar. Çünki nefisleri tezkiyesiz ve emniyetsiz olması ihtimaliyle tedricen hasımlarına mağlub olur ki, bîtarafane muhakeme denilen münsifane münazarada nefs-i emmareye emniyet edilemez. Çünki insaflı bir münazır, hayalî bir münazara sahasında, arasıra hasmının libasını giyer, ona bir dava vekili olarak onun lehinde müdafaada bulunur. Bu vaziyetin tekrarıyla, dimağında bir tenkid lekesinin husule geleceğinden, zarar verir. Lâkin niyeti hâlis olur ve kuvvetine güvenirse, zararı yoktur. Böyle vaziyete düşen bir adamın çare-i necatı, tazarru’ ve istiğfardır. Bu suretle o lekeyi izale edebilir.”
(Mesnevi-i Nuriye 112.sh – Risale-i Nur)
***
1. Bilimsel İzah
🔹 Nefis ve Tehlikesi:
Metinde geçen “nefs-i emmare”, insanın içindeki bencil, menfaatçi, kolayca yanıltılabilen tarafını temsil eder. Modern psikolojide buna ego’nun zaafları veya bilişsel çarpıtmalar denebilir. Bir kişi kendi nefsini terbiye etmeden tartışmaya girerse, karşı tarafın düşüncelerini savunurken farkında olmadan onlara meyletme riski vardır.
🔹 Kognitif Etki (Beynin İkna Olabilirliği):
Beyin, sürekli tekrar edilen düşüncelere karşı bağışıklığını kaybeder. “Bir davayı hasmın gözüyle savunma” hâli, “bilişsel uyum” prensibiyle kişide zamanla şüphe ve tereddüt doğurabilir. Özellikle inanç temelli konularda bu, kişiyi yavaş yavaş zayıflatır.
🔹 Niyet ve Koruyucu Etken:
Bediüzzaman “niyeti hâlis olursa zarar vermez” derken, aslında motivasyon ve amaç meselesine işaret ediyor. Bugün psikolojide de, “amaç odaklı bilinç” kişinin zihnini daha dayanıklı kılar. Eğer münazara, nefis tatmini için değil, hakikati savunma için yapılırsa; zihindeki bu risk minimize olur.
🔹 Çare: Tazarru ve İstiğfar
Modern bilim açısından bu, bir tür duygusal arınma ve bilişsel resetlemedir. İstiğfar, kişiye hem farkındalık kazandırır, hem de hatanın etkisini azaltarak zihni tazeler.
2. Edebî ve Manevî İzah
İnsan aklı, bir terazidir; fakat kalbin nuruyla aydınlanmazsa, karanlık bir çarşıda yolunu kaybeden bir seyyaha benzer. Münazara meydanı, iki kılıç ustasının karşı karşıya geldiği bir düello gibidir. Hasmının kılıcını denemek için onun silahını eline alan kişi, farkında olmadan onun tarzına alışabilir. İşte o zaman, zihninde “tenkid lekesi” dediği bir iz bırakır.
Bediüzzaman’ın uyardığı şey şudur:
• Tartışma, hakikati bulmak için değil, nefsin üstün gelme arzusu için yapılırsa, kişi kendine zarar verir.
• Zihin, sık sık karşı tarafın elbiselerini giyerse, o elbisenin rengi kendi ruhuna sinmeye başlar.
Buna karşı tek çare, kalbin gözyaşlarıyla yıkanmasıdır: istiğfar. Çünkü istiğfar, insanın nefsini küçük düşürür, aklını gururdan kurtarır, kalbini yeniden saflaştırır.
3. Günümüze Yansıması
Bugün akademide, sosyal medyada veya fikir tartışmalarında aynı risk mevcuttur. İnsan, sürekli karşı fikirleri dile getirirken zamanla kendi inancına karşı soğukluk hissedebilir. Bunun için:
• Niyet kontrolü (niçin tartışıyorum?)
• Nefis muhasebesi (ben mi konuşuyorum, hakikat mi?)
• Dua ve istiğfar (zihni temizlemek için)
bir koruyucu kalkan vazifesi görür.
📌 Özet:
Bediüzzaman’ın ifadesi aslında bir psikolojik uyarıdır: Münazara, hakikati savunmak yerine nefsi tatmin ederse, kişi yavaş yavaş hasmına yenik düşer.
Aynı zamanda bir manevî reçetedir: Halis niyet, istiğfar ve kalbin arınması, bu tehlikeyi bertaraf eder.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com