Îcaz ile beyan i’caz-ı Kur’an

Îcaz ile beyan i’caz-ı Kur’an 

   Bir zaman rüyada gördüm ki Ağrı Dağı altındayım. Birden o dağ patladı, dağ gibi taşları âleme dağıttı, sarstı cihanı.

   Füc’eten bir adam yanımda peyda oldu. Dedi ki: Îcaz ile beyan et, icmal ile îcaz et, bildiğin enva-ı i’caz-ı Kur’an’ı!

   Daha rüyada iken tabirini düşündüm, dedim: Şuradaki infilak, beşerde bir inkılaba misal. İnkılabda ise elbet hüda-yı Furkanî,

   Her tarafta yükselip hem de hâkim olacak. İ’cazının beyanı, zamanı da gelecek! O sâile cevaben dedim: İ’caz-ı Kur’anî,

   Yedi menabi-i külliyeden tecelli hem yedi anâsırdan terekküp eder. Birinci Menba: Lafzın fesahatinden selaset-i lisanı;

   Nazmın cezaletinden, mana belâgatından, mefhumların bedaatinden, mazmunların beraatından, üslupların garabetinden birden tevellüd eden bârika-i beyanı.

   Onlarla oldu mümtezic, mizac-ı i’cazında acib bir nakş-ı beyan, garib bir sanat-ı lisanî. Tekrarı hiçbir zaman usandırmaz insanı.

   İkinci Unsur ise: Umûr-u kevniyede gaybî olan esasat, İlahî hakaikten gaybî olan esrardan, gaybî-yi âsumanî.

Mazide kaybolan gaybî olan umûrdan, müstakbelde müstetir kalmış olan ahvalden birden tazammun eden bir ilmü’l-guyub hızanı,

   Âlemü’l-guyub lisanı, şehadet âlemiyle konuşuyor erkânı, rumuz ile beyanı, hedef nev-i insanî, i’cazın bir lem’a-i nurani…

   Üçüncü Menba ise: Beş cihetle hârika bir câmiiyet vardır. Lafzında, manasında, ahkâmda hem ilminde, makasıdın mizanı.

   Lafzı tazammun eder pek vâsi ihtimalat hem vücuh-u kesîre ki her biri nazar-ı belâgatta müstahsen, Arabiyece sahih, sırr-ı teşriî lâyık görüyor ânı.

   Manasında: Meşarib-i evliya, ezvak-ı ârifîni, mezahib-i sâlikîn, turuk-u mütekellimîn, menahic-i hükema, o i’caz-ı beyanı

   Birden ihata etmiş hem de tazammun etmiş. Delâletinde vüs’at, manasında genişlik. Bu pencere ile baksan, görürsün ne geniştir meydanı!

   Ahkâmdaki istiab: Şu hârika şeriat ondan olmuş istinbat. Saadet-i dâreynin bütün desatirini, bütün esbab-ı emni,

   İçtimaî hayatın bütün revabıtını, vesail-i terbiye, hakaik-i ahvali birden tazammun etmiş onun tarz-ı beyanı…

   İlmindeki istiğrak: Hem ulûm-u kevniye hem ulûm-u İlahî, onda meratib-i delâlat, rumuz ile işarat, sureler surlarında cem’etmiştir cinanı.

   Makasıd ve gayatta: Muvazenet, ıttırad, fıtrat desatirine mutabakat, ittihat; tamam müraat etmiş, hıfzeylemiş mizanı.

   İşte lafzın ihatasında, mananın vüs’atinde, hükmün istiabında, ilmin istiğrakında, muvazene-i gayatta câmiiyet-i pür-şanı!..

   Dördüncü Unsur ise: Her asrın derece-i fehmine, edebî rütbesine hem her asırdaki tabakata, derece-i istidat, rütbe-i kabiliyet nisbetinde ediyor bir ifaza-i nurani.

   Her asra, her asırdaki her tabakaya kapısı küşade. Güya her demde, her yerde taze nâzil oluyor o kelâm-ı Rahmanî.

   İhtiyarlandıkça zaman, Kur’an da gençleşiyor. Rumuzu hem tavazzuh eder, tabiat ve esbabın perdesini de yırtar o hitab-ı Yezdanî.

   Nur-u tevhidi, her dem her âyetten fışkırır. Şehadet perdesini gayb üstünde kaldırır. Ulviyet-i hitabı dikkate davet eder, o nazar-ı insanı.

Ki o lisan-ı gaybdır; şehadet âlemiyle bizzat odur konuşur. Şu unsurdan bu çıkar hârika tazeliği bir ihata-i ummanî!

   Te’nis-i ezhan için akl-ı beşere karşı İlahî tenezzülat. Tenzil’in üslubunda tenevvüü munisliğidir mahbub-u ins ü cânı.

   Beşinci Menba ise: Nakil ve hikâyatında, ihbar-ı sadıkada esasî noktalardan hazır müşahit gibi bir üslub-u bedî-i pür-maânî

   Naklederek, beşeri onunla ikaz eder. Menkulatı şunlardır: İhbar-ı evvelîni, ahval-i âhirîni, esrar-ı cehennem ve cinanı.

   Hakaik-i gaybiye hem esrar-ı şehadet, serair-i İlahî, revabıt-ı kevnîye dair hikâyatıdır hikâyet-i ayânî

   Ki ne vaki reddeylemiş, ne mantık tekzip etmiş. Mantık kabul etmezse red de bile edemez. Semavî kitapların ki matmah-ı cihanî.

   İttifakî noktalarda musaddıkane nakleder. İhtilafî yerlerinde musahhihane bahseder. Böyle naklî umûrlar bir “Ümmi”den sudûru hârika-i zamanî…

   Altıncı Unsur ise: Mutazammın ve müessis olmuş din-i İslâm’a. İslâmiyet misline ne mazi muktedirdir, ne müstakbel muktedir; araştırsan zaman ile mekânı!..

   Arzımızı senevî, yevmî dairesinde şu hayt-ı semavîdir; tutmuş da döndürüyor. Küreye ağır basmış hem dahi ona binmiş. Bırakmıyor isyanı.

   Yedinci Menba ise: Şu altı menbadan çıkan envar-ı sitte, birden eder imtizaç. Ondan çıkar bir hüsün, bundan gelir bir hads, vasıta-i nurani.

   Şundan çıkan bir zevktir; zevk-i i’caz bilinir, tabirine lisanımız yetişmez. Fikir dahi kāsırdır, görünür de tutulmaz o nücum-u âsumanî.

   On üç asır müddette meylü’t-tahaddî varmış Kur’an’ın a’dasında, şevk-i taklit uyanmış Kur’an’ın ahbabında. İşte i’cazın bir bürhanı…

   Şu iki meyl-i şeditle yazılmıştır meydanda, milyonlarla kütüb-ü Arabiye, gelmiştir kütüphane-i vücuda. Onlar ile Tenzil’i düşerse bir mizanı

   Muvazene edilse, değil dânâ-i bîmüdânî, hattâ en âmî adam, göz kulakla diyecek: Bunlar ise insanî, şu ise âsumanî!

Hem de hükmedecek: Şu bunlara benzemez, rütbesinde olamaz. Öyle ise ya umumdan aşağı; bu ise bilbedahe malûm olmuş butlanı.

   Öyle ise umumun fevkindedir. Mazmunları o kadar zamanda, kapı açık, beşere vakfedilmiş; kendine davet etmiş ervah ile ezhanı!

   Beşer onda tasarruf, kendine de mal etmiş. Onun mazmunları ile yine Kur’an’a karşı çıkmamış, hiçbir zaman çıkamaz; geçti zaman-ı imtihanı.

   Sair kitaplara benzemez, onlara makîs olmaz; zira yirmi sene zarfında müneccemen hâcetlere nisbeten nüzulü; müteferrik mütekatı’, bir hikmet-i Rabbanî.

   Esbab-ı nüzulü muhtelif, mütebayin. Bir maddede es’ile mütekerrir, mütefavit. Hâdisat-ı ahkâmı müteaddid, mütegayir. Muhtelif, mütefarık nüzulünün ezmanı.

   Hâlât-ı telakkisi mütenevvi, mütehalif. Aksam-ı muhatabı müteaddid, mütebaid. Gayat-ı irşadında mütederric, mütefavit. Şu esaslara müstenid binaı hem beyanı,

   Cevabı hem hitabı. Bununla da beraber selaset ve selâmet, tenasüp ve tesanüd, kemalini göstermiş; işte onun şahidi: Fenn-i beyan maânî.

   Kur’an’da bir hâssa var; başka kelâmda yoktur. Bir kelâmı işitsen, asıl sahib-i kelâmı arkasında görürsün, ya içinde bulursun. Üslup: Âyine-i insanî.

   Ey sâil-i misalî! Sen ki îcaz istedin, ben de işaret ettim. Eğer tafsil istersen, haddimin haricinde!.. Sinek seyretmez âsumanı.

   Zira o kırk enva-ı i’cazından yalnız bir tekini ki cezalet-i nazmıdır; İşaratü’l-İ’caz’da sıkışmadı tibyanı.

   Yüz sahife tefsirim ona kâfi gelmedi. Senin gibi ruhanî ilhamları ziyade. Ben istiyorum senden tafsil ile beyanı!

* * * 

1) Kur’an’ın i‘caz-ı beyanı nedir?

İ‘caz, Kur’an’ın hem muhteva hem de üslup açısından beşerî taklitten üstün oluşunu ifade eder. Bediüzzaman, burada rüyasında gördüğü Ağrı Dağı patlaması metaforuyla Kur’an’ın inkılâbî ve sarsıcı etkisini tasvir eder:

Dağ gibi taşlar → Kur’an’ın muazzam etkisi.

Âleme yayılması → Kur’an’ın her yerde, her dönemde insan ruhuna hitap edebilmesi.

Kur’an’ın i‘cazı, icmal ile beyan şeklinde ortaya çıkar: Hem özet, hem derin açıklama, hem deruni etkileyici ifade.

2) Yedi menba üzerinden i‘cazın kaynağı

Bediüzzaman, Kur’an’ın i‘cazını yedi temel kaynaktan açıklar:

  1. a) Birinci Menba: Lafzın ve nazmın güzelliği

Fesahat ve belâgat: Kelimelerin akıcılığı ve etkileyici dili.

Nazmın cezâleti: Düzen ve ritim ile okuyucuyu sarsması.

Mana belâgatı: Anlamların derinliği ve çok katmanlılığı.

Mefhumların bedâati: Kavramların yenilik ve açıklığı.

> Bu özellikler Kur’an’ın tekrar okunsa bile usandırmamasını sağlar; her okuyanda taze bir etki bırakır.

  1. b) İkinci Menba: Gaybî ve ilmî hakikatler

Kur’an, gaybî ve ilmî bilgiler ihtiva eder; geçmiş ve geleceğe dair hakikatleri sunar.

Bu hakikatler, şehadet dünyasıyla konuşur ve insanın ruhunu derinden etkiler.

  1. c) Üçüncü Menba: Beş cihetle câmiiyet

Lafz, mana, ahkâm, ilm, makâsıdın mizanı: Kur’an’da her yön birbiriyle uyumludur.

Örnek: Farklı kişiler ve mezhepler, Kur’an’ın farklı yönlerinden fayda görebilir.

Toplumsal hayat, bireysel terbiye ve ahlâkî esaslar hepsi birden Kur’an’da yer bulur.

  1. d) Dördüncü Menba: Her asra hitap

Kur’an, her dönemin kavrayış seviyesine uygundur.

Zamanla tazelenir; her okuyanda yeni bir anlayış ve tefekkür kapısı açar.

  1. e) Beşinci Menba: Nakil ve hikâyat

Tarihî ve ahkâmî bilgiler, hikâye ve nakillerle aktarılır.

İnsanlar, olayların gerçekleştiğini görmüş gibi etkilenir.

Mantık ve gözlemle çelişmez; aksine destekler.

  1. f) Altıncı Menba: İslâm’ın mutlak üstünlüğü

Kur’an, ne geçmiş ne de gelecek hiçbir talimle mukayese edilemez.

Zaman ve mekân sınırlarını aşar; etkisi tüm dünyaya ve tüm insanlığa ulaşır.

  1. g) Yedinci Menba: Envar-ı sitte

Altı kaynaktan çıkan ışık ve güzellik, yedinci menba ile birleşerek i‘cazın tamamını oluşturur.

İnsan, bu birleşimi tam olarak kavrayamaz; ancak hissedebilir ve etkilenir.

3) Kur’an’ın üslubu ve beşerî üstlenilemezliği

Kur’an, insanî üsluba benzemez; üslubu kendine özeldir.

Onun kelamını işittiğinde, arkasındaki ilahi kaynağı hissedersin.

Bediüzzaman, üslubu “Âyine-i insanî” olarak niteler: İnsanları kendi yaratılışlarına ve fıtratlarına döndüren bir ayna gibidir.

Tekrar okunsa da etkisi hiç azalmaz, bu da i‘cazın en belirgin özelliğidir.

4) Kur’an’ın zamana ve mekâna göre esnekliği

Kur’an, farklı asırlara hitap edebilir; her dönemde taze, her insanda yeni bir anlayış doğurur.

Okuyan kişiye göre farklı boyutlar ortaya çıkar: İlahi hakikatler, sosyal düzen, ahlâkî prensipler, bireysel terbiye…

Bu esneklik, Kur’an’ı “zaman ve mekânın üstünde bir rehber” yapar.

5) İ‘cazın özü ve beşerî fark

İ‘caz, insan kavrayışının ötesinde bir delil ve estetik haz sunar.

Kur’an’a bakıldığında, diğer kitaplarla karşılaştırılamaz; ne insan ürünü olabilir ne de insan üstlenebilir.

Okuyan, anlamaya çalışsa da i‘cazın tam değerini göremez, ancak derinden hisseder.

Özet

  1. Kur’an’ın i‘cazı, hem lafzında hem manasında hem de ahkâmında ortaya çıkar.
  2. Yedi menba, i‘cazın kaynaklarını gösterir: dil, hakikatler, kapsam, dönemlere hitap, hikâye ve nakil, İslâm’ın üstünlüğü, altı menbadan çıkan birleşik ışık.
  3. Kur’an, her okuyana ve her zamana hitap eden canlı bir üsluba sahiptir.
  4. Onun etkisi, insan aklıyla kavranamayacak kadar derin, ruhla hissedilecek kadar güçlüdür.
  5. Bu özellikler, Kur’an’ı taklit edilemez, benzersiz ve ebedî bir rehber yapar.

*****

### **İzah**

Metin, Kur’an’ın i’cazını (mucizevi üstünlüğünü) ve beyanını (açıklamasını) tefekkür eder. Bediüzzaman, bir rüya üzerinden Kur’an’ın i’cazını yedi menba (kaynak) ve yedi unsur çerçevesinde izah eder. Metin, Kur’an’ın eşsiz belagatini, kapsamlılığını, evrenselliğini, tazeliğini, nakillerdeki doğruluğunu ve İslam’a temel oluşunu vurgularken, onun hiçbir kelama benzemediğini ve taklit edilemediğini ortaya koyar. Ayrıca, Kur’an’ın mucizevi yapısının detaylı bir şekilde açıklanmasının insan aklını aştığını ifade eder.

Bu metin, Risale-i Nur’un Kur’an’ın i’cazına dair tefekkürlerini, özellikle *İşaratü’l-İ’caz* adlı eserine atıfla yansıtır.

#### **Rüya ve İ’caz Talebi**

**Metin:**
> Îcaz ile beyan i’caz-ı Kur’an
> Bir zaman rüyada gördüm ki Ağrı Dağı altındayım. Birden o dağ patladı, dağ gibi taşları âleme dağıttı, sarstı cihanı.
> Füc’eten bir adam yanımda peyda oldu. Dedi ki: Îcaz ile beyan et, icmal ile îcaz et, bildiğin enva-ı i’caz-ı Kur’an’ı!
> Daha rüyada iken tabirini düşündüm, dedim: Şuradaki infilak, beşerde bir inkılaba misal. İnkılabda ise elbet hüda-yı Furkanî,
> Her tarafta yükselip hem de hâkim olacak. İ’cazının beyanı, zamanı da gelecek!

**İzah:**
Bu bölüm, metnin girişini ve Kur’an’ın i’cazını açıklama talebini rüya metaforuyla sunar.

  1. **“Îcaz ile beyan i’caz-ı Kur’an”**: Kur’an’ın mucizeviliğini (i’caz) özlü bir şekilde (îcaz ile) açıklamaktır (beyan). İ’caz, Kur’an’ın insan üstü bir belagat ve hikmetle mucize oluşudur.
  2. **“Bir zaman rüyada gördüm ki Ağrı Dağı altındayım. Birden o dağ patladı, dağ gibi taşları âleme dağıttı, sarstı cihanı”**: Bediüzzaman, rüyasında Ağrı Dağı’nın patladığını ve dünyayı sarsan taşlar saçtığını görür. Bu, büyük bir inkılabı (toplumsal veya manevi değişimi) sembolize eder.
  3. **“Füc’eten bir adam yanımda peyda oldu. Dedi ki: Îcaz ile beyan et, icmal ile îcaz et, bildiğin enva-ı i’caz-ı Kur’an’ı!”**: Ansızın bir adam belirir ve Kur’an’ın i’caz türlerini (enva-ı i’caz) özlü (îcaz) ve özet (icmal) bir şekilde açıklamasını ister. Bu adam, ilahi bir ilham veya manevi bir rehberi temsil edebilir.
  4. **“Daha rüyada iken tabirini düşündüm, dedim: Şuradaki infilak, beşerde bir inkılaba misal”**: Bediüzzaman, rüyayı tabir eder: Dağın patlaması, insanlıkta bir inkılabı (değişim, devrim) temsil eder.
  5. **“İnkılabda ise elbet hüda-yı Furkanî, her tarafta yükselip hem de hâkim olacak. İ’cazının beyanı, zamanı da gelecek!”**: Bu inkılapta, Kur’an’ın hidayeti (hüda-yı Furkanî) yükselecek ve hâkim olacaktır. Kur’an’ın i’cazının açıklanma zamanı da gelecektir.

**Genel Yorum Bu Kısımda**: Rüya, Kur’an’ın i’cazının insanlıkta büyük bir değişim oluşturacağını sembolize eder. Kur’an, her zaman hâkim olacak; i’cazı, özlü bir şekilde açıklanmalıdır.

#### **Kur’an’ın İ’cazının Yedi Menba ve Unsuru**

**Metin:**
> O sâile cevaben dedim: İ’caz-ı Kur’anî, yedi menabi-i külliyeden tecelli hem yedi anâsırdan terekküp eder.

**İzah:**
Bediüzzaman, rüyadaki sâile (soru sorana) cevap verir: Kur’an’ın i’cazı, yedi ana kaynaktan (menabi-i külliye) tecelli eder ve yedi unsurdan (anâsır) oluşur. Aşağıda bu yedi menba ve unsuru detaylıca izah edelim.

#### **Birinci Menba: Lafzın Fesahati ve Nazmın Cealeti**

**Metin:**
> Birinci Menba: Lafzın fesahatinden selaset-i lisanı; nazmın cezaletinden, mana belâgatından, mefhumların bedaatinden, mazmunların beraatından, üslupların garabetinden birden tevellüd eden bârika-i beyanı.
> Onlarla oldu mümtezic, mizac-ı i’cazında acib bir nakş-ı beyan, garib bir sanat-ı lisanî. Tekrarı hiçbir zaman usandırmaz insanı.

**İzah:**
Kur’an’ın i’cazının birinci kaynağı, lafız (söz), nazım (düzen) ve mana unsurlarıdır.

  1. **Lafzın fesahatinden selaset-i lisanı**: Kur’an’ın lafzı (sözleri), son derece fasih (fesahat) ve akıcıdır (selaset-i lisan). Kelimeler, kolay telaffuz edilir ve kulağa hoş gelir.
  2. **Nazmın cezaletinden**: Kur’an’ın nazmı (düzeni), son derece etkileyici ve güzeldir (cezalet). Ayetlerin sıralanışı mükemmeldir.
  3. **Mana belâgatından**: Manası, belagat açısından eşsizdir; anlamları derin ve etkilidir.
  4. **Mefhumların bedaatinden**: Kavramları (mefhumlar), orijinal ve yaratıcıdır (bedaat); benzersizdir.
  5. **Mazmunların beraatından**: muhtevaları (mazmunlar), berrak ve açıktır (beraat).
  6. **Üslupların garabetinden**: Üslupları, alışılmadık ve hayret vericidir (garabet).
  7. **Birden tevellüd eden bârika-i beyanı**: Bu unsurlar birleştiğinde, Kur’an’ın parıltılı hitabı (bârika-i beyan) doğar.
  8. **Onlarla oldu mümtezic, mizac-ı i’cazında acib bir nakş-ı beyan, garib bir sanat-ı lisanî**: Bu unsurlar, Kur’an’ın i’caz mizacında (karışımında) birleşir; harika bir hitap deseni (nakş-ı beyan) ve eşsiz bir dil sanatı (sanat-ı lisanî) oluşturur.
  9. **Tekrarı hiçbir zaman usandırmaz insanı**: Kur’an’ın tekrar tekrar okunması insanı usandırmaz; her okunuşta taze bir mana sunar.

**Genel Yorum Bu Kısımda**: Kur’an’ın lafız, nazım ve manası, eşsiz bir belagat taşır. Bu, onun i’cazının birinci kaynağıdır; tekrarları bile insanı hayran bırakır.

#### **İkinci Unsur: Gaybî Bilgiler ve İlmü’l-Guyub**

**Metin:**
> İkinci Unsur ise: Umûr-u kevniyede gaybî olan esasat, İlahî hakaikten gaybî olan esrardan, gaybî-yi âsumanî.
> Mazide kaybolan gaybî olan umûrdan, müstakbelde müstetir kalmış olan ahvalden birden tazammun eden bir ilmü’l-guyub hızanı,
> Âlemü’l-guyub lisanı, şehadet âlemiyle konuşuyor erkânı, rumuz ile beyanı, hedef nev-i insanî, i’cazın bir lem’a-i nurani…

**İzah:**
Kur’an’ın i’cazının ikinci unsuru, gaybî bilgilere dair eşsiz bilgisidir.

  1. **Umûr-u kevniyede gaybî olan esasat**: Kâinattaki (kevniyede) gaybî esaslar (örneğin, kâinatın yaratılışı).
    2. **İlahî hakaikten gaybî olan esrar**: İlahi hakikatlerin sırları (örneğin, Allah’ın sıfatları).
    3. **Gaybî-yi âsumanî**: Gökten gelen gaybî hakikatler (melekler, ahiret).
    4. **Mazide kaybolan gaybî olan umûr**: Geçmişte kaybolmuş olaylar (örneğin, eski kavimlerin hikâyeleri).
    5. **Müstakbelde müstetir kalmış olan ahval**: Gelecekte gizli olaylar (örneğin, kıyamet alametleri).
  2. **Birden tazammun eden bir ilmü’l-guyub hızanı**: Kur’an, bu gaybî bilgileri bir hazine gibi içerir (tazammun eder).
  3. **Âlemü’l-guyub lisanı, şehadet âlemiyle konuşuyor erkânı**: Gayb âleminin diliyle (âlemü’l-guyub lisanı), görünen âlemle (şehadet âlemi) konuşur.
  4. **Rumuz ile beyanı, hedef nev-i insanî**: Sembollerle (rumuz) ifade eder, hedefi insanlıktır (nev-i insanî).
  5. **İ’cazın bir lem’a-i nurani**: Bu, Kur’an’ın i’cazının ışıklı bir parıltısıdır (lem’a-i nurani).

**Genel Yorum Bu Kısımda**: Kur’an, geçmiş, gelecek ve gaybî hakikatleri ihtiva eder; insanlığa gayb âlemini sembollerle açıklar. Bu, onun i’cazının ikinci unsurudur.

#### **Üçüncü Menba: Hârika Câmiiyet**

**Metin:**
> Üçüncü Menba ise: Beş cihetle hârika bir câmiiyet vardır. Lafzında, manasında, ahkâmda hem ilminde, makasıdın mizanı.
> Lafzı tazammun eder pek vâsi ihtimalat hem vücuh-u kesîre ki her biri nazar-ı belâgatta müstahsen, Arabiyece sahih, sırr-ı teşriî lâyık görüyor ânı.
> Manasında: Meşarib-i evliya, ezvak-ı ârifîni, mezahib-i sâlikîn, turuk-u mütekellimîn, menahic-i hükema, o i’caz-ı beyanı
> Birden ihata etmiş hem de tazammun etmiş. Delâletinde vüs’at, manasında genişlik. Bu pencere ile baksan, görürsün ne geniştir meydanı!
> Ahkâmdaki istiab: Şu hârika şeriat ondan olmuş istinbat. Saadet-i dâreynin bütün desatirini, bütün esbab-ı emni,
> İçtimaî hayatın bütün revabıtını, vesail-i terbiye, hakaik-i ahvali birden tazammun etmiş onun tarz-ı beyanı…
> İlmindeki istiğrak: Hem ulûm-u kevniye hem ulûm-u İlahî, onda meratib-i delâlat, rumuz ile işarat, sureler surlarında cem’etmiştir cinanı.
> Makasıd ve gayatta: Muvazenet, ıttırad, fıtrat desatirine mutabakat, ittihat; tamam müraat etmiş, hıfzeylemiş mizanı.

**İzah:**
Kur’an’ın i’cazının üçüncü kaynağı, beş yönüyle kapsamlılığıdır (câmiiyet).

  1. **Lafzındaki Câmiiyet**:
    – Kur’an’ın lafzı, geniş anlamlar (vâsi ihtimalat) ve çok yönlü ifadeler (vücuh-u kesîre) ihtiva eder.
    – Her biri belagat açısından beğenilir (müstahsen), Arapça’ya uygundur (sahih) ve şeriat sırrına layıktır.
  2. **Manasındaki Câmiiyet**:
    – Kur’an, evliyanın meşreplerini (meşarib-i evliya), âriflerin zevklerini (ezvak-ı ârifîn), sûfilerin yollarını (mezahib-i sâlikîn), kelamcıların yollarını (turuk-u mütekellimîn) ve filozofların yöntemlerini (menahic-i hükema) kuşatır (ihata) ve ihtiva eder (tazammun).
    – Manası geniştir (vüs’at); bu pencereden bakıldığında meydanı geniştir.
  3. **Ahkâmındaki Câmiiyet**:
    – Kur’an’ın şeriatı, dünya ve ahiret saadetinin kurallarını (saadet-i dâreynin desatiri), güvenin sebeplerini (esbab-ı emn), toplumsal bağları (revabıt-ı içtimaî), terbiye vasıtalarını ve gerçekleri ihtiva eder.
  4. **İlmindeki Câmiiyet**:
    – Kur’an, kâinat ilimlerini (ulûm-u kevniye) ve ilahi ilimleri (ulûm-u İlahî) ihtiva eder; semboller ve işaretlerle (rumuz ile işarat) cennetleri (cinan) toplar.
  5. **Makasıd ve Gayattaki Câmiiyet**:
    – Kur’an, dengelilik (muvazenet), süreklilik (ıttırad), fıtrata uygunluk (mutabakat) ve birlik (ittihat) gözetir; mizanı korur.

**Genel Yorum Bu Kısımda**: Kur’an, lafız, mana, ahkâm, ilim ve maksatlarda kapsamlıdır; her şeyi kuşatır. Bu, onun i’cazının üçüncü kaynağıdır.

#### **Dördüncü Unsur: Her Asra ve Tabakaya Hitap**

**Metin:**
> Dördüncü Unsur ise: Her asrın derece-i fehmine, edebî rütbesine hem her asırdaki tabakaya, derece-i istidat, rütbe-i kabiliyet nisbetinde ediyor bir ifaza-i nurani.
> Her asra, her asırdaki her tabakaya kapısı küşade. Güya her demde, her yerde taze nâzil oluyor o kelâm-ı Rahmanî.
> İhtiyarlandıkça zaman, Kur’an da gençleşiyor. Rumuzu hem tavazzuh eder, tabiat ve esbabın perdesini de yırtar o hitab-ı Yezdanî.
> Nur-u tevhidi, her dem her âyetten fışkırır. Şehadet perdesini gayb üstünde kaldırır. Ulviyet-i hitabı dikkate davet eder, o nazar-ı insanı.

**İzah:**
Kur’an’ın i’cazının dördüncü unsuru, her asra ve tabakaya hitap eden evrenselliğidir.

  1. **Her asrın derece-i fehmine, edebî rütbesine**: Kur’an, her çağın anlayış (fehim) ve edebi seviyesine hitap eder.
    2. **Her asırdaki tabakaya, derece-i istidat, rütbe-i kabiliyet nisbetinde**: Her tabakanın yeteneği (istidat) ve kabiliyetine göre nur saçar (ifaza-i nurani).
    3. **Her asra, her asırdaki her tabakaya kapısı küşade**: Kur’an’ın kapısı herkese açıktır.
    4. **Güya her demde, her yerde taze nâzil oluyor**: Kur’an, her an ve her yerde yeni inmiş gibi tazedir (kelâm-ı Rahmanî).
    5. **İhtiyarlandıkça zaman, Kur’an da gençleşiyor**: Zaman yaşlandıkça, Kur’an gençleşir; tazeliğini korur.
    6. **Rumuzu hem tavazzuh eder, tabiat ve esbabın perdesini de yırtar**: Sembolleri açıklığa kavuşur; tabiat ve sebepler perdesini yırtar (hitab-ı Yezdanî).
    7. **Nur-u tevhidi, her dem her âyetten fışkırır**: Tevhid nuru, her ayetten taşar.
    8. **Şehadet perdesini gayb üstünde kaldırır**: Görünen âlemin perdesini kaldırır, gaybı gösterir.

**Genel Yorum Bu Kısımda**: Kur’an, her asra ve tabakaya hitap eder; tazeliğini korur, tevhidi öğretir ve gaybı açar. Bu, onun i’cazının dördüncü unsurudur.

#### **Beşinci Menba: Nakil ve Hikâyatın Doğruluğu**

**Metin:**
> Beşinci Menba ise: Nakil ve hikâyatında, ihbar-ı sadıkada esasî noktalardan hazır müşahit gibi bir üslub-u bedî-i pür-maânî
> Naklederek, beşeri onunla ikaz eder. Menkulatı şunlardır: İhbar-ı evvelîni, ahval-i âhirîni, esrar-ı cehennem ve cinanı.
> Hakaik-i gaybiye hem esrar-ı şehadet, serair-i İlahî, revabıt-ı kevnîye dair hikâyatıdır hikâyet-i ayânî
> Ki ne vaki reddeylemiş, ne mantık tekzip etmiş. Mantık kabul etmezse red de bile edemez.

**İzah:**
Kur’an’ın i’cazının beşinci kaynağı, nakillerinin ve hikâyelerinin doğruluğudur.

  1. **Nakil ve hikâyatında, ihbar-ı sadıkada**: Kur’an’ın nakilleri ve hikâyeleri, doğru haberlerdir (ihbar-ı sadıka).
    2. **Hazır müşahit gibi bir üslub-u bedî-i pür-maânî**: Sanki olayları bizzat görmüş gibi harika ve anlamlı bir üslupla (bedî-i pür-maânî) nakleder.
    3. **Beşeri onunla ikaz eder**: İnsanlığı bu hikâyelerle uyarır.
    4. **Menkulatı**: Naklettiği şeyler:
    – **İhbar-ı evvelîni**: Geçmiş kavimlerin haberleri.
    – **Ahval-i âhirîni**: Gelecekteki olaylar (kıyamet, ahiret).
    – **Esrar-ı cehennem ve cinanı**: Cehennem ve cennetin sırları.
    – **Hakaik-i gaybiye, esrar-ı şehadet, serair-i İlahî, revabıt-ı kevnîye**: Gaybî hakikatler, görünen âlemin sırları, ilahi sırlar ve kâinatın bağları.
  2. **Ne vaki reddeylemiş, ne mantık tekzip etmiş**: Ne gerçekler (vaki) Kur’an’ı reddetmiş, ne mantık onu yalanlamıştır.
    6. **Mantık kabul etmezse red de bile edemez**: Mantık, Kur’an’ı kabul etmese bile yalanlayamaz.

**Genel Yorum Bu Kısımda**: Kur’an’ın nakilleri, sanki bizzat görülmüş gibi doğrudur; mantık ve gerçekler onu yalanlayamaz. Bu, i’cazının beşinci kaynağıdır.

#### **Altıncı Unsur: İslam’a Temel Oluşu**

**Metin:**
> Altıncı Unsur ise: Mutazammın ve müessis olmuş din-i İslâm’a. İslâmiyet misline ne mazi muktedirdir, ne müstakbel muktedir; araştırsan zaman ile mekânı!
> Arzımızı senevî, yevmî dairesinde şu hayt-ı semavîdir; tutmuş da döndürüyor. Küreye ağır basmış hem dahi ona binmiş. Bırakmıyor isyanı.

**İzah:**
Kur’an’ın i’cazının altıncı unsuru, İslam dinine temel oluşudur.

  1. **Mutazammın ve müessis olmuş din-i İslâm’a**: Kur’an, İslam dinini içerir (mutazammın) ve ona temel olmuştur (müessis).
    2. **İslâmiyet misline ne mazi muktedirdir, ne müstakbel muktedir**: İslam’ın benzerini ne geçmiş (mazi) ne gelecek (müstakbel) yapabilir.
    3. **Arzımızı senevî, yevmî dairesinde şu hayt-ı semavîdir**: Yeryüzünü yıllık ve günlük döngülerinde tutan, Kur’an’ın göksel ipidir (hayt-ı semavî).
    4. **Küreye ağır basmış hem dahi ona binmiş. Bırakmıyor isyanı**: Kur’an, dünyaya ağır basar, ona hâkimdir ve isyanı engeller.

**Genel Yorum Bu Kısımda**: Kur’an, İslam’a temel olmuş, eşsiz bir dini kurmuştur. Dünya, onun hidayetiyle döner; isyanı engeller.

#### **Yedinci Menba: Altı Menbadan Çıkan Nurların Birleşimi**

**Metin:**
> Yedinci Menba ise: Şu altı menbadan çıkan envar-ı sitte, birden eder imtizaç. Ondan çıkar bir hüsün, bundan gelir bir hads, vasıta-i nurani.
> Şundan çıkan bir zevktir; zevk-i i’caz bilinir, tabirine lisanımız yetişmez. Fikir dahi kāsırdır, görünür de tutulmaz o nücum-u âsumanî.

**İzah:**
Kur’an’ın i’cazının yedinci kaynağı, önceki altı menbadan çıkan nurların birleşimidir.

  1. **Şu altı menbadan çıkan envar-ı sitte, birden eder imtizaç**: Altı kaynaktan çıkan altı nur (envar-ı sitte), birleşir (imtizaç).
    2. **Ondan çıkar bir hüsün, bundan gelir bir hads, vasıta-i nurani**: Bu birleşimden güzellik (hüsün), sezgi (hads) ve nurani bir vasıta doğar.
    3. **Şundan çıkan bir zevktir; zevk-i i’caz bilinir**: Kur’an’ın i’cazı, bir zevk verir; bu zevk, i’cazın tadıdır.
    4. **Tabirine lisanımız yetişmez. Fikir dahi kāsırdır**: Bu zevki tarif etmek için dil yetersizdir; fikir de eksiktir (kāsır).
    5. **Görünür de tutulmaz o nücum-u âsumanî**: Kur’an’ın yıldızları (nücum-u âsumanî) görülür ama yakalanamaz.

**Genel Yorum Bu Kısımda**: Kur’an’ın i’cazı, altı menbadan çıkan nurların birleşimiyle eşsiz bir güzellik ve zevk sunar; insan aklı ve dili bunu tam tarif edemez.

#### **Kur’an’ın Taklit Edilemezliği**

**Metin:**
> On üç asır müddette meylü’t-tahaddî varmış Kur’an’ın a’dasında, şevk-i taklit uyanmış Kur’an’ın ahbabında. İşte i’cazın bir bürhanı…
> Şu iki meyl-i şeditle yazılmıştır meydanda, milyonlarla kütüb-ü Arabiye, gelmiştir kütüphane-i vücuda. Onlar ile Tenzil’i düşerse bir mizanı
> Muvazene edilse, değil dânâ-i bîmüdânî, hattâ en âmî adam, göz kulakla diyecek: Bunlar ise insanî, şu ise âsumanî!

**İzah:**
Bu bölüm, Kur’an’ın taklit edilemezliğini (meylü’t-tahaddî) vurgular.

  1. **On üç asır müddette meylü’t-tahaddî varmış Kur’an’ın a’dasında**: On üç asır boyunca, Kur’an’ın düşmanları (a’dalar) ona meydan okuma arzusu (meylü’t-tahaddî) taşımıştır.
    2. **Şevk-i taklit uyanmış Kur’an’ın ahbabında**: Kur’an’ı sevenler (ahbab), onu taklit etme şevki duymuştur.
    3. **Milyonlarla kütüb-ü Arabiye, gelmiştir kütüphane-i vücuda**: Milyonlarca Arapça kitap yazılmıştır.
    4. **Onlar ile Tenzil’i düşerse bir mizanı muvazene edilse**: Bu kitaplar Kur’an ile karşılaştırılırsa (muvazene), en cahil insan bile (âmî adam) farkı görür: Diğerleri insanî, Kur’an göktendir (âsumanî).

**Genel Yorum Bu Kısımda**: Kur’an, taklit edilemez; milyonlarca kitap, onun belagatine ulaşamaz. Bu, i’cazın bir ispatıdır.

#### **Kur’an’ın Eşsizliği ve Benzersizliği**

**Metin:**
> Hem de hükmedecek: Şu bunlara benzemez, rütbesinde olamaz. Öyle ise ya umumdan aşağı; bu ise bilbedahe malûm olmuş butlanı.
> Öyle ise umumun fevkindedir. Mazmunları o kadar zamanda, kapı açık, beşere vakfedilmiş; kendine davet etmiş ervah ile ezhanı!
> Beşer onda tasarruf, kendine de mal etmiş. Onun mazmunları ile yine Kur’an’a karşı çıkmamış, hiçbir zaman çıkamaz; geçti zaman-ı imtihanı.

**İzah:**
Kur’an’ın diğer kelamlara benzemediği ve üstün olduğu vurgulanır.

  1. **Şu bunlara benzemez, rütbesinde olamaz**: Kur’an, diğer kitaplara benzemez; onların seviyesinde değildir.
    2. **Öyle ise ya umumdan aşağı; bu ise bilbedahe malûm olmuş butlanı**: Ya herkesin altındadır (ki bu apaçık batıldır) ya da üstündedir.
    3. **Mazmunları o kadar zamanda, kapı açık, beşere vakfedilmiş**: Kur’an’ın içerikleri (mazmunlar), insanlığa açık olmuş, ruhları ve akılları (ervah ile ezhan) davet etmiştir.
    4. **Beşer onda tasarruf, kendine de mal etmiş**: İnsanlar, Kur’an’ı anlamaya çalışmış, içeriğini kullanmıştır.
    5. **Onun mazmunları ile yine Kur’an’a karşı çıkmamış, hiçbir zaman çıkamaz**: Kur’an’ın içeriğiyle ona karşı çıkılamaz; imtihan zamanı geçmiştir.

**Genel Yorum Bu Kısımda**: Kur’an, bütün kelamlardan üstündür; taklit edilemez, ona karşı çıkılamaz.

#### **Kur’an’ın Nazil Şekli ve Hikmeti**

**Metin:**
> Sair kitaplara benzemez, onlara makîs olmaz; zira yirmi sene zarfında müneccemen hâcetlere nisbeten nüzulü; müteferrik mütekatı’, bir hikmet-i Rabbanî.
> Esbab-ı nüzulü muhtelif, mütebayin. Bir maddede es’ile mütekerrir, mütefavit. Hâdisat-ı ahkâmı müteaddid, mütegayir. Muhtelif, mütefarık nüzulünün ezmanı.
> Hâlât-ı telakkisi mütenevvi, mütehalif. Aksam-ı muhatabı müteaddid, mütebaid. Gayat-ı irşadında mütederric, mütefavit. Şu esaslara müstenid binaı hem beyanı,
> Cevabı hem hitabı. Bununla da beraber selaset ve selâmet, tenasüp ve tesanüd, kemalini göstermiş; işte onun şahidi: Fenn-i beyan maânî.

**İzah:**
Kur’an’ın iniş tarzı ve hikmeti, onun eşsizliğini gösterir.

  1. **Sair kitaplara benzemez, onlara makîs olmaz**: Kur’an, diğer kitaplara benzemez; kıyaslanamaz.
    2. **Yirmi sene zarfında müneccemen hâcetlere nisbeten nüzulü**: Kur’an, 23 yılda parça parça (müneccemen), ihtiyaçlara göre inmiştir.
    3. **Müteferrik mütekatı’, bir hikmet-i Rabbanî**: Parçalı ve kesik kesik inmesi (müteferrik mütekatı’), ilahi bir hikmettir.
    4. **Esbab-ı nüzulü muhtelif, mütebayin**: İniş sebepleri (esbab-ı nüzul) farklıdır.
    5. **Bir maddede es’ile mütekerrir, mütefavit**: Aynı konuda sorular tekrarlanmış, ama cevaplar farklıdır.
    6. **Hâdisat-ı ahkâmı müteaddid, mütegayir**: Hükümlerin olayları çok ve çeşitlidir.
    7. **Muhtelif, mütefarık nüzulünün ezmanı**: İniş zamanları farklıdır.
    8. **Hâlât-ı telakkisi mütenevvi, mütehalif**: Alınma şekilleri çeşitlidir.
    9. **Aksam-ı muhatabı müteaddid, mütebaid**: Muhatapları çok ve farklıdır.
    10. **Gayat-ı irşadında mütederric, mütefavit**: İrşad amaçları kademeli ve çeşitlidir.
    11. **Selaset ve selâmet, tenasüp ve tesanüd, kemalini göstermiş**: Kur’an, akıcılık (selaset), sağlamlık (selâmet), uyum (tenasüp) ve dayanışma (tesanüd) ile mükemmeliyetini gösterir.
    12. **Şahidi: Fenn-i beyan maânî**: Bunun şahidi, belagat ve mana ilmidir (fenn-i beyan maânî).

**Genel Yorum Bu Kısımda**: Kur’an’ın parça parça inişi, farklı muhataplara hitabı ve uyumu, onun eşsizliğini kanıtlar.

#### **Kur’an’ın Hâssası ve Sonuç**

**Metin:**
> Kur’an’da bir hâssa var; başka kelâmda yoktur. Bir kelâmı işitsen, asıl sahib-i kelâmı arkasında görürsün, ya içinde bulursun. Üslup: Âyine-i insanî.
> Ey sâil-i misalî! Sen ki îcaz istedin, ben de işaret ettim. Eğer tafsil istersen, haddimin haricinde!.. Sinek seyretmez âsumanı.
> Zira o kırk enva-ı i’cazından yalnız bir tekini ki cezalet-i nazmıdır; İşaratü’l-İ’caz’da sıkışmadı tibyanı.
> Yüz sahife tefsirim ona kâfi gelmedi. Senin gibi ruhanî ilhamları ziyade. Ben istiyorum senden tafsil ile beyanı!

**İzah:**
Bu bölüm, Kur’an’ın eşsiz bir özelliği olduğunu ve i’cazının tam açıklanmasının insan aklını aştığını belirtir.

  1. **Kur’an’da bir hâssa var; başka kelâmda yoktur**: Kur’an’ın kendine has bir özelliği (hâssa) vardır; başka kelamlarda bulunmaz.
    2. **Bir kelâmı işitsen, asıl sahib-i kelâmı arkasında görürsün**: Kur’an’ı işitince, onun sahibi Allah’ı görürsün.
    3. **Üslup: Âyine-i insanî**: Kur’an’ın üslubu, insanlığa aynadır; ilahi hitabı yansıtır.
    4. **Ey sâil-i misalî! Sen ki îcaz istedin, ben de işaret ettim**: Rüyadaki sâile (soru sorana) hitap eder; i’cazla açıklama istendi, işaret edildi.
    5. **Eğer tafsil istersen, haddimin haricinde! Sinek seyretmez âsumanı**: Detaylı açıklama (tafsil), insan haddini aşar; sinek, gökyüzünü seyredemez.
    6. **Zira o kırk enva-ı i’cazından yalnız bir tekini ki cezalet-i nazmıdır; İşaratü’l-İ’caz’da sıkışmadı tibyanı**: Kur’an’ın 40 i’caz türünden sadece nazmın cezaletini açıklamak için *İşaratü’l-İ’caz*’da 100 sayfa yetmedi.
    7. **Senin gibi ruhanî ilhamları ziyade. Ben istiyorum senden tafsil ile beyanı**: Sâilin ilhamı fazla; Bediüzzaman, ondan detaylı açıklama ister.

**Genel Yorum Bu Kısımda**: Kur’an’ın i’cazı, insan aklını aşar; sadece bir yönü bile yüz sayfada açıklanamaz. Kur’an, Allah’ın kelamı olarak eşsizdir.

### **Genel Değerlendirme ve Sonuç**
Bu metin, Risale-i Nur’un temel temalarından birini, yani Kur’an’ın i’cazını yedi menba ve unsur üzerinden tefekkür eder. Ana noktalar şunlardır:
1. **Lafzın Fesahati**: Kur’an’ın söz, düzen ve manası eşsizdir; tekrarları usandırmaz.
2. **Gaybî Bilgiler**: Kur’an, geçmiş, gelecek ve gaybî hakikatleri içerir.
3. **Câmiiyet**: Kur’an, lafız, mana, ahkâm, ilim ve maksatlarda kapsamlıdır.
4. **Evrensellik**: Her asra ve tabakaya hitap eder; zamanla gençleşir.
5. **Nakillerin Doğruluğu**: Hikâyeleri, mantık ve gerçeklerle uyumludur.
6. **İslam’a Temel Oluşu**: Kur’an, eşsiz İslam dinini kurar; isyanı engeller.
7. **Nurların Birleşimi**: Altı menbadan çıkan nurlar, i’cazın eşsiz zevkini sunar.

Kur’an, taklit edilemez; diğer kelamlara benzemez ve insan aklıyla tam açıklanamaz. Müslüman, Kur’an’ın i’cazını tefekkür ederek imanını güçlendirmeli, onun hidayetine sarılmalıdır.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesEylül 18th, 2025