Zaika telgrafçıdır, telziz ile baştan çıkarma

Zaika telgrafçıdır, telziz ile baştan çıkarma 

   Rububiyet-i İlah hikmet ve inayeti, ağızla hem burunla iki merkezi teşkil eylemiştir, içinde hudut karakolu, hem

   Muhbirleri de koymuş. Şu âlem-i sağirde damarları telefon, âsabları telgraf hükmüne vaz’eylemiş. Şâmme telefonu, hem

   Telgrafa zaika inayet memur etmiş. O Rezzak-ı Hakiki, erzak üstüne koymuş rahmetten bir tarife; taam ve levn ve hem Rayiha. İşte şu havass-ı selâse, o Rezzak canibinden birer ilannamesi, birer davetnamesi, bir izinnamesi, hem

   Bir dellâldır ki muhtaç ve müşteriler hep onlarla celbolur. Mürtezik hayvanlara zevk ve rü’yet ve şemm, birer âlet vermiş. Hem

   Taamları muhtelif ziynetlerle süsletmiş, hevaî gönülleri avutup lâkaytları tehyic ile cezbetmiş. Vaktâ taam girse hem

   Ağza, birdenbire zaika her tarafa bir telgraf çekiyor bedenin aktarına. Şâmme telefon veriyor, gelen taam nev’i, hem

   Çeşitleri de söyler. Hâcetleri muhtelif, ayrı ayrı mürtezik, ona göre davranır, ona da hazırlanır ya cevab-ı red gelir. Hem

   Kapı dışarı atar, yüzüne de tükürür. İnayet tarafından madem buna memurdur, zevki baştan çıkarma. Hem

   Telziz ile aldatma. Sonra o da unutur doğru iştiha nedir; bir iştiha-yı kâzib gelir, başına çatar. Hatası, maraz ile hem

   İlletlerle cezalar gelir. Hakiki lezzet hakiki iştihadan çıkar, doğru iştiha sadık bir ihtiyaçtan. Bu lezzet-i kâfide, şah hem

   Geda beraber. Hem bâhemdir bir dinar ve bir dirhem o lezzet berhem-zened eleme olur merhem.

* * * 

1 — Zaika (tat alma) bir telgrafçıdır

Metin özeti:

> “Zaika telgrafçıdır, telziz ile baştan çıkarma.”

İzah:

İnsan vücudu, Allah’ın kudretiyle işleyen mükemmel bir sistemdir. Bu sistem, sadece yaşamsal fonksiyonlar için değil, lezzet, ihtiyaç ve irade eğitimine dair bir iletişim ağı sağlar.

Zaika, yani tat alma, bedene gönderilen sinyallerin bir telgraf görevi görmesi gibidir. Gıda ağızdan içeri girdiğinde, tat reseptörleri bu mesajları merkezi sinir sistemi üzerinden iletir.

Bu, hâzım ve beslenme sürecinin düzenlenmesini sağlar. Risale-i Nur bu durumu, “Allah’ın rahmeti ve hikmeti, ağızla hem burunla iki merkezi teşkil etmiştir” cümlesiyle ifade eder.

Örnek:

Tat alma duyusu, hangi gıdaların vücuda faydalı, hangi gıdaların zararlı olduğunu bedene haber verir. Böylece Allah’ın kudretiyle düzenlenen bir koruma ve rehberlik sistemi oluşur.

2 — İhtiyaç ve haz veren sistemin düzeni

Allah, yiyecekleri çeşitli renk, koku ve tatlarla süsleyerek insana sunmuştur.

İnsan ve hayvan, bu duyular aracılığıyla ihtiyaçlarını doğru şekilde yönlendirilir.

Her tat, her koku ve her görsel detay birer ilannâme, davetname ve izinnâme niteliğindedir:

İlannâme → “Bunu ye, sana fayda verir.”

Davetname → “Şuna yönel, buna itibar et.”

İzinnâme → “Bunu tüketme, sana zarar verir.”

Bu, Risale-i Nur’da “Rezzak-ı Hakiki’nin inayeti” olarak tanımlanır; yani her bedensel lezzet, Allah’ın merhamet ve ihsanının bir tecellisidir.

3 — Zaikayı yanlış kullanmanın tehlikeleri

İnsan, zaikayı “telziz ile aldatma”, yani sahte haz ve aşırı zevk arayışı için kullanırsa, hata ve maraz gelir.

Telziz: Yanlış veya sahte tat ve haz arayışı.

İnsan, bedensel hazzı ölçüsüz ve aceleci bir biçimde kullanırsa, hem bedenini hem ruhunu bozar.

Örnekler:

Fazla şeker, tuz veya yağ tüketmek, bedende ve ruhsal dengede bozulmalara yol açar.

Doğru iştiha (gerçek ihtiyaç) yerine sahte iştiha peşinde koşmak, lezzetin kâfide (doğru, yeterli) olmamasına, dolayısıyla maraz ve illetlere sebep olur.

4 — Hakiki lezzet: ihtiyaçla uyumlu

Gerçek ve kalıcı lezzet, doğru iştiha ile elde edilir.

İştiha, yani gerçek ihtiyaç, sadece bedenin değil ruhun da dengeli işleyişini sağlar.

Allah, lezzeti sadece beden için bir ihtiyaç olarak değil, aynı zamanda hikmetli bir eğitim ve ölçü sistemi olarak yerleştirmiştir.

Risale-i Nur perspektifi:

> “Hakiki lezzet hakiki iştihadan çıkar, doğru iştiha sadık bir ihtiyaçtan.”

Bu sistemde, lezzetin maddî bedeli (dirhem, dinar) ile manevi etkisi (haz, mutluluk) birbirine bağlıdır. Her şey ölçülü olursa fayda sağlar; ölçüsüz olursa zarar verir.

5 — Özet ve hikmet

  1. Zaika bir telgrafçıdır: Tat alma, bedene ihtiyaç ve faydayı bildirir.
  2. Allah’ın inayetiyle düzenlenmiş bir sistemdir: Her tat, koku ve renk birer ilannâme ve davetname gibidir.
  3. Telziz ve aldatmadan sakın: Sahte hazlar, bedensel ve ruhsal bozulmalara yol açar.
  4. Hakiki lezzet, doğru iştihadan çıkar: Ölçülü ve ihtiyaçla uyumlu lezzet, hem beden hem ruh için hikmetlidir.

****

Metin, insanın tat alma (zaika) ve koku alma (şâmme) duyularının Allah’ın hikmet ve inayetiyle nasıl bir düzen içinde çalıştığını, bu duyuların asli vazifesinin Allah’ın nimetlerini tanıtmak olduğunu ve lezzet peşinde koşmanın (telziz) insanı yanıltabileceğini ele alıyor. Ana tema, insanın duyularını Allah’ın rızasına uygun kullanması gerektiği, aksi takdirde israf ve marazlara düşeceği ve hakiki lezzetin sadık bir ihtiyaçtan geldiğidir.

### **Zaika Telgrafçıdır, Telziz ile Baştan Çıkarma**

**Metin:**
> Zaika telgrafçıdır, telziz ile baştan çıkarma
> (*) Rububiyet-i İlah hikmet ve inayeti, ağızla hem burunla iki merkezi teşkil eylemiştir, içinde hudut karakolu, hem
> Muhbirleri de koymuş. Şu âlem-i sağirde damarları telefon, âsabları telgraf hükmüne vaz’eylemiş. Şâmme telefonu, hem
> Telgrafa zaika inayet memur etmiş. O Rezzak-ı Hakiki, erzak üstüne koymuş rahmetten bir tarife; taam ve levn ve hem
> Rayiha. İşte şu havass-ı selâse, o Rezzak canibinden birer ilannamesi, birer davetnamesi, bir izinnamesi, hem
> Bir dellâldır ki muhtaç ve müşteriler hep onlarla celbolur. Mürtezik hayvanlara zevk ve rü’yet ve şemm, birer âlet vermiş. Hem
> Taamları muhtelif ziynetlerle süsletmiş, hevaî gönülleri avutup lâkaytları tehyic ile cezbetmiş. Vaktâ taam girse hem
> Ağza, birdenbire zaika her tarafa bir telgraf çekiyor bedenin aktarına. Şâmme telefon veriyor, gelen taam nev’i, hem
> Çeşitleri de söyler. Hâcetleri muhtelif, ayrı ayrı mürtezik, ona göre davranır, ona da hazırlanır ya cevab-ı red gelir. Hem
> Kapı dışarı atar, yüzüne de tükürür. İnayet tarafından madem buna memurdur, zevki baştan çıkarma. Hem
> Telziz ile aldatma. Sonra o da unutur doğru iştiha nedir; bir iştiha-yı kâzib gelir, başına çatar. Hatası, maraz ile hem
> İlletlerle cezalar gelir. Hakiki lezzet hakiki iştihadan çıkar, doğru iştiha sadık bir ihtiyaçtan. Bu lezzet-i kâfide, şah hem
> Geda beraber. Hem bâhemdir bir dinar ve bir dirhem o lezzet berhem-zened eleme olur merhem.

**İzah:**
Bu bölüm, tat alma (zaika) ve koku alma (şâmme) duyularının Allah’ın hikmet ve inayetiyle nasıl bir düzen içinde çalıştığını, bu duyuların asli vazifesinin Allah’ın nimetlerini tanıtmak ve ihtiyaçları karşılamak olduğunu anlatıyor. Ancak, lezzet peşinde koşmak (telziz) ve sahte iştah (iştiha-yı kâzib), insanı israfa ve hastalıklara sürükler. Hakiki lezzet, sadık bir ihtiyaçtan doğar ve bu lezzet, zengin-fakir herkes için eşittir.

  1. **“Zaika telgrafçıdır, telziz ile baştan çıkarma”**: Tat alma duyusu (zaika), bir telgrafçı gibidir; bedenin ihtiyaçlarını bildirir. Ancak, lezzet peşinde koşmak (telziz), insanı baştan çıkarır ve asli vazifesinden uzaklaştırır. Bu, israf ve heva-hevese kapılmanın tehlikesini ifade eder.
  2. **“Rububiyet-i İlah hikmet ve inayeti, ağızla hem burunla iki merkezi teşkil eylemiştir, içinde hudut karakolu, hem muhbirleri de koymuş”**: Allah’ın rububiyeti (terbiye ediciliği), hikmet ve inayetiyle ağız (tat alma merkezi) ve burun (koku alma merkezi) olmak üzere iki merkezi yaratmıştır. Bu merkezlerde, bir hudut karakolu (kontrol noktası) ve muhbirler (haber vericiler) bulunur. Yani, bu duyular, bedenin ihtiyaçlarını kontrol eder ve bildirir.
  3. **“Şu âlem-i sağirde damarları telefon, âsabları telgraf hükmüne vaz’eylemiş”**: İnsan bedeni (âlem-i sağir), bir düzen içinde yaratılmıştır. Damarlar telefon, sinirler (âsab) telgraf gibidir; bedenin iletişim ağını oluşturur.
  4. **“Şâmme telefonu, hem telgrafa zaika inayet memur etmiş”**: Koku alma duyusu (şâmme) bir telefon, tat alma duyusu (zaika) ise bir telgraf gibidir. Allah’ın inayeti, bu duyuları bedenin ihtiyaçlarını bildiren memurlar olarak görevlendirmiştir.
  5. **“O Rezzak-ı Hakiki, erzak üstüne koymuş rahmetten bir tarife; taam ve levn ve hem rayiha”**: Gerçek Rızık Verici (Rezzak-ı Hakiki) olan Allah, yiyeceklere (erzak) rahmetinden bir tarife (tanıtım) koymuştur: yiyeceğin tadı (taam), rengi (levn) ve kokusu (rayiha). Bu, nimetlerin cazip kılınarak insana sunulduğunu gösterir.
  6. **“İşte şu havass-ı selâse, o Rezzak canibinden birer ilannamesi, birer davetnamesi, bir izinnamesi, hem bir dellâldır”**: Üç duyu (tat, koku, görme; havass-ı selâse), Allah’ın rızıklarının birer ilanı (ilannamesi), daveti (davetnamesi), izni (izinnamesi) ve tellalıdır (dellâldır). Bu duyular, Allah’ın nimetlerini muhtaçlara tanıtır ve cezbeder.
  7. **“Muhtaç ve müşteriler hep onlarla celbolur”**: Muhtaçlar ve rızık arayanlar (müşteriler), bu duyular aracılığıyla nimetlere çekilir (celbolur).
  8. **“Mürtezik hayvanlara zevk ve rü’yet ve şemm, birer âlet vermiş”**: Rızık alan hayvanlara (mürtezik), tat (zevk), görme (rü’yet) ve koku alma (şemm) duyuları birer araç (âlet) olarak verilmiştir. Bu duyular, hayvanların ihtiyaçlarını karşılamasını sağlar.
  9. **“Taamları muhtelif ziynetlerle süsletmiş, hevaî gönülleri avutup lâkaytları tehyic ile cezbetmiş”**: Allah, yiyecekleri çeşitli süslerle (ziynetler) donatmış, hevesli gönülleri (hevaî) avutmuş ve kayıtsızları (lâkaytları) heyecanlandırarak (tehyic) cezbetmiştir. Yiyeceklerin tat, renk ve kokusu, insanı ve hayvanları nimetlere çeker.
  10. **“Vaktâ taam girse hem ağza, birdenbire zaika her tarafa bir telgraf çekiyor bedenin aktarına”**: Yiyecek ağza girince, tat alma duyusu (zaika), bedenin her tarafına (aktarına) bir telgraf çeker; yani, bedeni yiyeceğin varlığından haberdar eder.
  11. **“Şâmme telefon veriyor, gelen taam nev’i, hem çeşitleri de söyler”**: Koku alma duyusu (şâmme), bir telefon gibi çalışır ve yiyeceğin türünü (nev’i) ve çeşitlerini bildirir.
  12. **“Hâcetleri muhtelif, ayrı ayrı mürtezik, ona göre davranır, ona da hazırlanır ya cevab-ı red gelir”**: Farklı ihtiyaçları (hâcetleri muhtelif) olan rızık alanlar (mürtezik), yiyeceğe göre davranır ve hazırlanır. Ancak, yiyecek uygun değilse, beden reddeder (cevab-ı red).
  13. **“Kapı dışarı atar, yüzüne de tükürür”**: Beden, uygun olmayan yiyeceği reddeder, dışarı atar ve hatta tiksinir (yüzüne tükürür). Bu, duyuların bedeni koruma görevini gösterir.
  14. **“İnayet tarafından madem buna memurdur, zevki baştan çıkarma. Hem telziz ile aldatma”**: Allah’ın inayeti, bu duyuları bedeni korumak ve ihtiyaçlarını karşılamak için memur kılmıştır. Bu nedenle, lezzet peşinde koşarak (zevk) veya aşırı tat düşkünlüğüyle (telziz) bu düzeni bozmamalıdır.
  15. **“Sonra o da unutur doğru iştiha nedir; bir iştiha-yı kâzib gelir, başına çatar”**: Lezzet peşinde koşmak, insanın gerçek iştahı (doğru iştiha) unutmasına sebep olur. Sahte bir iştah (iştiha-yı kâzib) ortaya çıkar ve bu, insana zarar verir.
  16. **“Hatası, maraz ile hem illetlerle cezalar gelir”**: Bu hata, hastalıklar (maraz) ve illetlerle cezalandırılır. İsraf ve lezzet düşkünlüğü, bedensel ve manevi hastalıklara yol açar.
  17. **“Hakiki lezzet hakiki iştihadan çıkar, doğru iştiha sadık bir ihtiyaçtan”**: Gerçek lezzet, hakiki iştahtan (ihtiyaca dayalı iştah) gelir; doğru iştah ise gerçek bir ihtiyaçtan (sadık ihtiyaç) doğar. İhtiyaca dayalı yemek, hem bedene hem ruha faydalıdır.
  18. **“Bu lezzet-i kâfide, şah hem geda beraber”**: Hakiki lezzette (lezzet-i kâfide), kral (şah) ile fakir (geda) eşittir. Gerçek lezzet, zengin-fakir ayrımı yapmaz.
  19. **“Hem bâhemdir bir dinar ve bir dirhem o lezzet berhem-zened eleme olur merhem”**: Bir dinarlık (pahalı) veya bir dirhemlik (ucuz) yiyecek, bu hakiki lezzette birleşir (bâhemdir). Bu lezzet, eleme (üzüntüye) merhem olur; yani, insanı huzurlu kılar.

**Genel Mesaj**: Tat alma (zaika) ve koku alma (şâmme) duyuları, Allah’ın hikmet ve inayetiyle bedenin ihtiyaçlarını karşılamak için memurdur. Bu duyular, Allah’ın nimetlerini tanıtan birer tellaldır. Ancak, lezzet peşinde koşmak (telziz), sahte iştahlara ve hastalıklara yol açar. Hakiki lezzet, gerçek ihtiyaçtan doğar ve bu lezzet, zengin-fakir herkes için eşittir. Müslümanlar, duyularını Allah’ın rızasına uygun kullanmalı, israftan ve heva-hevese kapılmaktan kaçınmalıdır.

### **Genel Değerlendirme ve Sonuç**
Bu metin, Risale-i Nur’un temel temalarından birini, yani Allah’ın nimetlerine karşı şükür, iktisat ve itidal anlayışını ele alır. Ana noktalar şunlardır:
1. **Duyuların Hikmeti**: Tat ve koku alma duyuları, Allah’ın rububiyetinin birer memurudur; nimetleri tanıtır ve bedenin ihtiyaçlarını karşılar.
2. **Lezzet Tuzağı**: Lezzet peşinde koşmak (telziz), sahte iştahlara ve hastalıklara yol açar. Müslüman, duyularını heva-heves için değil, Allah’ın rızası için kullanmalıdır.
3. **Hakiki Lezzet**: Gerçek lezzet, ihtiyaçtan doğar ve zengin-fakir ayrımı yapmadan herkese huzur verir.
4. **İktisat ve Şükür**: Müslüman, nimetleri israf etmeden, ihtiyaç kadar tüketmeli ve Allah’ın rahmetine şükretmelidir.

Bu metin, Müslümanlara Allah’ın nimetlerini tefekkür etmeyi, duyularını doğru kullanmayı ve israftan kaçınmayı öğütler. Hakiki lezzetin, sadık bir ihtiyaçtan geldiğini vurgulayarak, insanı hem maddi hem manevi olarak dengeli bir hayata davet eder.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesEylül 17th, 2025