Kudüs’ten Gazze’ye: İsrail’in Saldırganlığı ve Dünya Vicdanının İmtihanı
Kudüs’ten Gazze’ye: İsrail’in Saldırganlığı ve Dünya Vicdanının İmtihanı
Ortadoğu yeniden ateş çemberine sürüklenirken, yaşanan gelişmeler hem bölge siyaseti hem de insanlık vicdanı açısından tarihi bir döneme işaret ediyor.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, Kudüs Rum Ortodoks Kilisesi Patriği III. Teofilos ile İstanbul’da yaptığı görüşme, Kudüs’ün tarihi ve dini statüsünü koruma kararlılığının önemli bir göstergesiydi. Erdoğan’ın, İsrail’in Kudüs’teki tasarruflarının sadece Müslümanlara değil, Hristiyan ve Yahudi toplumlarının ortak mirasına da zarar verdiğini vurgulaması dikkat çekiciydi. Bu yaklaşım, Kudüs’ün sadece bir dinin değil, insanlığın ortak emaneti olduğunu ortaya koyuyor.
Gazze’de Kapsamlı Katliam
Bu diplomatik temaslar sürerken Gazze’den gelen haberler ise insanlığın kanını donduruyor. İsrail’in yoğunlaştırdığı saldırılar, artık sadece askeri bir işgal değil, kapsamlı bir katliam boyutuna ulaşmış durumda. Filistin kaynakları, halkın “cehennem gibi bir hayattan ölüme doğru kaçtığını” bildiriyor. Bombaların altında yüz binlerce insan güneye sürülüyor, fakat orada da ne barınacak bir çatı ne de sığınacak güvenli bir yer var.
TRT World’ün hazırladığı “Fotoğraflarımda Kalan Gazze” belgeseli, bu soykırımı belgeler nitelikte. Bir zamanlar çocukların gülüşlerini kayda alan objektifler, şimdi enkaz altında can veren bedenleri, yaralı çocukları ve gözü yaşlı aileleri belgelemek zorunda kalıyor.
Küresel Vicdan: Gazze Yolunda Gemiler
Bütün bu vahşet karşısında dünyanın çeşitli yerlerinden aktivistler harekete geçti. 50’den fazla ülkeden bine yakın aktivistin katıldığı Küresel Sumud Filosu, Akdeniz’den Gazze’ye doğru yola çıktı. İspanya’dan çıkan 22 gemi, Tunus’tan katılan 23 gemiyle birleşerek Akdeniz’de büyük bir dayanışma örneği sergiliyor. Bu filonun, Türkiye, İtalya ve Yunanistan’dan katılacak teknelerle buluşması bekleniyor.
Tarih bize şunu gösteriyor: Silahların gücü sınırlıdır, ama vicdanın sesi dalga dalga dünyaya yayılır. Filistin direnişi de sadece yeraltındaki tünellerden değil, denizlerin üstünden ve vicdanların derinliklerinden yükseliyor.
İsrail’in Küresel Yalnızlığı
İsrail’in saldırgan politikaları yalnızca Filistin’i değil, tüm bölgeyi hedef alıyor. Katar’a yönelik tehditler, cami ve kilise ayrımı gözetmeden yapılan bombardımanlar ve işgal altındaki topraklarda mirası yok etme çabaları, artık sadece Müslümanların değil Hristiyan dünyasının da tepkisini çekiyor.
Bunun en somut örneklerinden biri, Avrupa’dan geldi: Slovenya, İspanya, İzlanda, İrlanda ve Hollanda, “İsrail varsa biz yokuz” diyerek uluslararası bir yarışmadan çekileceklerini ilan ettiler. Bu tavır, İsrail’in dünya çapında artan yalnızlığının işareti. Şimdi gözler, Azerbaycan’ın tavrına çevrilmiş durumda.
Gazze’den Yükselen Çocuk Çığlığı
Bu savaşın en ağır bedelini ise çocuklar ödüyor. Gazzeli 9 yaşındaki Esed el-Meydane, bir İsrail saldırısında kolunu kaybetti, bacağına platin takıldı ve hayatı altüst oldu. Bir zamanlar oyun oynadığı arkadaşlarını şimdi sadece hayal edebiliyor. Onun dramı, Gazze’deki binlerce çocuğun ortak hikâyesi.
Bu manzara karşısında suskun kalmak, sadece bir siyasi tercih değil, insanlık adına bir utançtır.
Sonuç: Vicdanlar Ayağa Kalkmalı
Bugün yaşananlar, sadece bir savaş değil, insanlığın vicdan testidir. Kudüs’teki statüye yönelen saldırılar, Gazze’de işlenen katliamlar ve çocukların bedenine işlenen zulüm, dünyayı ikiye ayırıyor: Zulmün ortağı olanlar ve mazlumun yanında duranlar.
Cumhurbaşkanımızın Kudüs vurgusu, Filistin’den yükselen çığlıklar, aktivistlerin denizlere açılan gemileri ve dünya çapında yükselen tepkiler bize şunu gösteriyor: İsrail’in saldırganlığı, sadece Filistinlilere değil, insanlığın ortak değerlerine karşı işlenmiş bir suçtur.
Ve tarih, bu suçun sessiz şahitlerini de yazacaktır.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com