YA AHİRET OLMASAYDI?

YA AHİRET OLMASAYDI?

Bunca kirli işler ve onu yapıp da hakkıyla ceza almayanların durumu ve hakkı yenilen mağdurların alınacak hakları ne olacaktı?
Bir adaletsizlik olmayacak mıydı?
Yoksa bunca, başta bazı belediyeler olmak üzere yolsuzluk, rüşvet, dolandırıcılık gibi pislikler başka türlü temizlenmez.
Ve ne kadarda pislik varmış!
Adeta şehirlerin kanalizasyonları patlamış.
Bunların yedi okyanus bile üzerlerinden aksa temizleyemez.
Onları ancak hiç bir iltimascının haksız iltimasının ve rüşvetin olmadığı ve Hakiminin Allah olduğu ahiret mahkemesinde gerçek olarak tecelli eder.
Ve bunca pisliği de ancak cehennem temizler.
Biraz daha açalım:

******

Ya Ahiret Olmasaydı?

İnsanlığın tarihine bakıldığında, nice zulümlerin, yolsuzlukların, kan ve gözyaşının sayfalara döküldüğünü görürüz. Nice haksızlıklar işlenmiş, nice mazlumların ahı arşa yükselmiş; ama fail zalimler dünyada ellerini kollarını sallayarak gezmişlerdir.

Eğer sadece bu dünya olsaydı, eğer adalet yalnızca bu fani hayatla sınırlı kalsaydı; bütün hakların zayi olduğu, zulmün karanlıkta kaldığı, mazlumun hesabının sorulmadığı bir âlemde yaşamış olmaz mıydık?

Bu düşünce bile insan vicdanını titretir. Çünkü vicdan bilir ki; adalet, yalnızca bu dünya mahkemelerine sığmaz.

Fani Mahkemelerin Aczi

Belediye koridorlarında dönen yolsuzluklar, makam odalarında gizli pazarlıklar, rüşvetin kara gölgeleri…
Bunların bir kısmı ortaya çıkar; bir kısmı gizli kalır.
Ortaya çıkanlar da çoğu zaman ya siyasî güçle örtülür, ya da adalet terazisi bir tarafı ağır basacak şekilde bozulur.

Bir mazlumun hakkı yıllarca sürüncemede kalır, zalim ise malını, makamını, nüfuzunu kullanarak kurtulur. İşte bu noktada vicdan haykırır:
“Ya ahiret olmasaydı? Bu haksızlıkların hesabı nerede sorulacaktı?”

Ahiret: Mutlak Adaletin Mahkemesi

Ahiret, varlığın en büyük teminatıdır. Çünkü orada:

Ne rüşvet vardır, ne torpil.

Ne makamın gücü vardır, ne servetin hilesi.

Hakim, âlemlerin Rabbi’dir.

Şahitler, insanın bizzat kendi organları, kendi nefsi, kendi amelleridir.

Orada en küçük bir zulüm bile cezasız kalmaz. Zerre kadar hayır gözetilir, zerre kadar şer kaydedilir.
İnsanın bütün perdesiz hakikati, mahşer meydanında açığa çıkar.

Cehennem: Kirlerin Gerçek Temizleyicisi

Şehirlerin kanalizasyonları patlamış gibi yayılan bu pislikler, ne dünya sularıyla yıkanır, ne de insan eliyle temizlenir.
Bu kirleri temizleyecek tek güç, cehennemdir.

Çünkü cehennem, adaletin kızgın ocağıdır. Dünyada ellerini kana, rüşvete, zulme bulaştıranların, orada yanmadan temizlenmesi mümkün değildir.
Tıpkı kirli bir madenin ateşte arıtılması gibi, insan da orada hak ettiği şekilde arınır.

Vicdanın Tesellisi

Mazlum için ahiret, tesellinin en büyük kaynağıdır.
Çünkü bilir ki: Hakkı burada alınmasa da, “Hakkın Mahkemesi”nde zerresi zayi olmayacaktır.

Zalim için ahiret, en büyük korkudur. Çünkü bilir ki: Burada kullandığı hile, orada işe yaramayacaktır.
Ne avukatlar kurtarır, ne yalancı şahitler; herkes kendi amelinin mahkûmudur.

Sonuç: Ahiret Olmasaydı?

Ahiret olmasaydı:

İnsanlık, en büyük adaletsizliğin içinde boğulurdu.

Mazlumun gözyaşı yerde kalır, zalimin zulmü sonsuza dek sürerdi.

Vicdan, sonsuz bir isyanla çırpınır, adalet ise manasız bir kelimeden ibaret kalırdı.

Ama Rabbimiz var, ahiret var, hesap var.
Ve şükür ki, hiçbir hak sahibinin hakkı kaybolmaz.
Bütün pislikleri yıkayacak bir mahkeme, bütün kirleri temizleyecek bir cehennem vardır.

✍️ Böylece ahiret, sadece iman esası değil; aynı zamanda insanlığın adalet sigortasıdır.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesEylül 15th, 2025