İsrail’in Bitmeyen Saldırıları: Gazze ve Ötesinde Yayılmacı Bir Strateji
İsrail’in Bitmeyen Saldırıları: Gazze ve Ötesinde Yayılmacı Bir Strateji
Ortadoğu, tarihin en kanlı ve en uzun soluklu krizlerinden birine sahne oluyor. İsrail’in abluka altındaki Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları, artık sadece bölgesel değil küresel bir vicdan meselesine dönüşmüş durumda. Her gün artan can kayıpları, yıkılan şehirler, göçe zorlanan halk ve uluslararası siyasetin ikiyüzlü tavırları, insanlığın vicdanını kanatıyor.
Gazze’de Bitmeyen Yıkım
Son 24 saatte 47 kişinin daha hayatını kaybetmesiyle, İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de öldürdüğü sivillerin sayısı 64 bin 803’e ulaştı. Yaralıların sayısı ise 164 bini geçti. Bu tablo, sadece istatistik değil; her bir rakam bir hayatın, bir ailenin, bir umudun yok oluşu anlamına geliyor.
İsrail’in bombardımanında hedef alınan sadece Hamas değil; sivillerin sığındığı binalar, hastaneler, okullar ve mülteci kampları doğrudan vuruluyor. Gazze’nin her köşesinde yükselen duman, insanlığın tükenen sabrının sembolü hâline geldi.
Batı Şeria ve Yeni Cepheler
Gazze’deki soykırımsal saldırılar yetmezmiş gibi İsrail, Batı Şeria’da da baskınlarını artırdı. Tulkerim kentine düzenlenen operasyonlarda bin kadar Filistinli alıkonuldu. Netanyahu’nun “Filistin devleti olmayacak” sözleri, işgal planının sadece askeri değil, aynı zamanda ideolojik ve siyasi bir boyutu olduğunu ortaya koyuyor.
Öte yandan İsrail’in Kıbrıs’ta yeni bir cephe açma hazırlıkları, ABD ve İngiltere ile birlikte yürütülen yayılmacı stratejinin parçası. Bu tablo, İsrail’in sadece Gazze’yi değil, tüm bölgeyi istikrarsızlaştırma niyetini gözler önüne seriyor.
Katar ve Diplomasi Krizi
ABD basınında yer alan haberlerde, Mossad’ın karadan operasyonu reddetmesine rağmen İsrail’in Katar’daki Hamas heyetine hava saldırısı düzenlediği iddia edildi. Bu, İsrail’in bölgesel çatışmayı üçüncü ülkelere taşıma eğilimini ortaya koyuyor. BM’de ise İsrail temsilcisi, Katar’ı açıkça tehdit ederek “Ya Hamas’ı sınır dışı eder, ya da bunu İsrail yapar” ifadelerini kullandı. Bu dil, uluslararası diplomasi tarihinde eşine az rastlanır bir küstahlığı yansıtıyor.
Küresel Sessizlik ve Çifte Standart
ABD’nin Japonya’yı Filistin’i devlet olarak tanımama konusunda uyarması, Batı’nın insan hakları ve demokrasi söylemlerinin ne kadar çıkar temelli olduğunu bir kez daha gösterdi. Almanya’dan ABD’ye kadar birçok ülke, İsrail’in saldırılarını destekleyen veya en azından göz yuman bir çizgide ilerliyor.
Buna karşılık, dünyanın farklı yerlerinden gelen aktivistlerin oluşturduğu Küresel Sumud Filosu ise Gazze’ye doğru yola çıkarak insani bir direniş sergiliyor. Bu, devletlerin sessizliğine karşı vicdanların haykırışı olarak dikkat çekiyor.
Vicdanların Sesi
İsrail karşıtı Yahudi Haham Yisroel Dovid Weiss’in “İsrail şeytani bir yapıdır” sözleri, bu savaşın sadece Müslümanların değil, tüm insanlığın meselesi olduğunun bir işareti. Gazze’ye doğru yola çıkan filoda bir İtalyan tiyatrocunun ezanla etkilenip namaz kılması, zulmün bile insanları hakikate yönelttiğini gösteriyor. Türkiye’de sanatçılar, dünyanın farklı yerlerinde aktivistler seslerini yükseltiyor.
Sonuç: İsrail Kendi Geleceğini Bombalıyor
Bugün İsrail, sadece Gazze’yi değil, kendi geleceğini de bombalıyor. Çünkü zulümle abat olunmaz. Siyonist ideolojiyle şekillenen yayılmacı işgal siyaseti, kısa vadede askeri kazanımlar getirse de uzun vadede İsrail’i yalnızlığa, nefretin odağı olmaya ve erimeye sürükleyecek.
Eski İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi, Gazze sınırına yakın Ein HaBesor bölgesinde yaşayanlarla salı akşamı bir araya geldi.
Halevi, Gazze’de yaşayanların yüzde 10’undan fazlasının savaşta öldüğünü ya da yaralandığını doğruladı. 200 binden fazla Filistinli’nin öldüğünü ya da yaralandığını söyledi.
Halevi hem “Hiç kimse nazik davranmıyor. Hiç kimse bana sınır koymadı” dedi hem de ordunun uluslararası hukukun sınırları içinde kaldığını savundu.
Gazze’nin yıkılan sokaklarında, Batı Şeria’nın baskınlarında, BM kürsüsündeki tehditlerde ve dünya kamuoyunun sessizliğinde insanlığın sınavı yaşanıyor. Bu sınavda kimileri mazlumların yanında yer alırken, kimileri zalimlere alkış tutuyor. Ama tarih şunu gösteriyor: Her Firavun’un bir Musa’sı, her zalimin bir sonu vardır.
-Her tarafa saldıran İsrail kendisi, ağa babası ve İngiltere üçlüsü olarak Kıbrıs’a üçüncü bir cephe açıyor.
Saldırı ve yayılmacı işgal cephesi.
-İsrail abd ile beraber salyasını akıtarak her yere saldırıyor, saldırtılıyor.
-Gazzede iki ölum bir arada.
Zulüm ve açlık.
Hem doğrudan, kalan olursa dolaylı öldürme.
Sırtlanlara taş çıkartacak, yamyamlar geride bırakacak eşsiz ve benzersiz tam bir aşağılık.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com