Dehâ” ve “Hudâ” farkı
- “Dehâ” ve “Hudâ” farkı
Hudâ (هُدى): Hidayet, doğru yol, Allah’ın insana verdiği hakikat rehberliği.
Dehâ (ذَكاء/دَهاء): Zekâ, kurnazlık, akıl çevikliği, ince anlayış.
Fark:
Hudâ → İlâhî kaynaklı bir nur, kalbe ve akla gelen doğru yol.
Dehâ → Beşerî aklın parıltısı, kimi zaman hayra kimi zaman şerre hizmet edebilir.
Benzerlik:
İkisi de idrak, kavrayış, yol göstericilik ile ilgilidir.
Lafız olarak da ses benzerliği vardır: De-hâ / Hu-dâ.
İnsan, “hudâ”ya yönelirse dehâsı bereketli olur; hudâdan koparsa dehâ şeytanî kurnazlığa dönüşür.
- Benzer lafızlı, yakın veya farklı anlamlı kelimeler
İslâmî literatürde böyle lafız yakınlığı olan fakat anlam farklılığı bulunan kelimeler çoktur. Örnekler:
- Hak – Halk
Hak: Gerçek, Allah’ın ismi.
Halk: Yaratma, mahlûkat.
→ Ses yakınlığı, fakat biri Hâlık’a, diğeri mahlûka bakar.
- Şer – Şeref
Şer: Kötülük.
Şeref: İzzet, yücelik.
→ Lafız yakın, mânâ zıt.
- Rahmet – Rüşvet
Rahmet: Allah’ın merhameti.
Rüşvet: Haram menfaat.
→ Ses uyumu var ama biri ulvî, biri süflî.
- Hilm – Zulüm
Hilm: Yumuşak huyluluk.
Zulm: Hakkı yerinden etmek.
→ Arapçada ses ve vezin benzerlikleri dikkat çeker.
- İlm – Zulm
İlm: Bilgi.
Zulm: Cehalet ve haksızlık.
→ Ses benzerliği, mânâ zıddiyeti.
- Salât – Salâtîn
Salât: Namaz, dua.
Salâtîn: Sultanlar.
→ Aynı kökten değil ama ses uyumu, farklı anlam.
- Zekâ – Zekât
Zekâ: Anlayış, kavrayış.
Zekât: Arınma, malın temizlenmesi.
→ Lafız benzerliği, mânâ yönünden uzaklık.
- Sonuç ve Hikmet
Lafız benzerliği, insanı düşünmeye sevk eder:
Hudâ doğru rehberliktir, dehâ ise kabiliyetin işlenmiş hâlidir.
Hudâ’ya bağlı dehâ → hikmete dönüşür.
Hudâ’dan kopmuş dehâ → şeytanî zekâya dönüşür.
Bu tarz lafız yakınlıkları, bazen Kur’ân belâgatinde ve Risale-i Nur üslubunda sık sık işlenir; manaları yakınlaştırır, kıyas ve tefekkür ufku açar.
*****
- Hudâ’ya bağlı dehâ → Hikmete dönüşür
🔹 Hz. Musa’nın (a.s.) asâsı
Firavun’un sihirbazları en ileri dehâya (zekâ, maharet) sahipti. Ellerindeki ipleri ve değnekleri insanları büyü ile aldattılar.
Fakat Musa (a.s.)’ın asâsı onların bütün sihirlerini yuttu.
Sihirbazlar hakikati görünce hemen secdeye kapandılar:
> “Biz âlemlerin Rabbine iman ettik; Musa ve Harun’un Rabbine.” (A‘râf, 121-122)
📌 Burada: Hudâ’ya bağlı dehâ → hakikati görür, teslim olur, imanla kemale erer.
🔹 Hz. Yusuf’un (a.s.) siyasî zekâsı
Mısır’da kıtlık yıllarında zekâsını ve tedbirini kullandı.
Ama bu tedbirler, Allah’ın ilhamıyla (hudâ ile) birleşince bir hikmete dönüştü.
Hem Mısır halkını kurtardı hem de kendi ailesini buluşturdu.
📌 Burada: Dehâ + Hudâ = Hikmet + Rahmet.
- Hudâ’dan kopmuş dehâ → Şeytanî zekâ olur
🔹 Firavun’un sihirbazları (başlangıçta)
İnsanları kandırmak, hakikati perdelemek için zekâlarını kullandılar.
Bu dehâ, halkı aldattı, ama hakikat karşısında çürüyüp gitti.
🔹 Kârun’un servet ve zekâsı
Kârun, mali zekâya sahipti, servet biriktirmeyi biliyordu.
Fakat hudâ ile bağını kopardığı için, “Bu bana kendi ilmimle verildi.” dedi (Kasas, 78).
Neticede yerin dibine batırıldı.
📌 Burada: Hudâ’dan kopmuş dehâ = Gurur + helâk.
🔹 İblis’in kıyası
İblis, Âdem’e secde emrine karşı dehâsını kullandı, akıl yürüttü:
“Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten, onu çamurdan yarattın.” (A‘râf, 12)
Kendi kıyas mantığıyla hakikati çarpıttı.
Neticede hudâdan uzaklaşıp lanete uğradı.
📌 Burada: Hudâ’dan kopmuş dehâ → kibir + ebedî hüsran.
- Özet
Hudâ ile birleşmiş dehâ: Peygamberlerde, velilerde, hakikat talebelerinde görülür → hikmete, rahmete ve kurtuluşa götürür.
Hudâ’dan kopmuş dehâ: Firavun, Nemrud, Kârun, İblis ve onların yolunda olanlarda görülür → kibre, zulme ve helâke götürür.
👉 Kısaca: Dehâ tek başına bıçak gibidir; Hudâ ile birleşirse şifa olur, Hudâ’dan koparsa yaralar.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com