Osmanlı Arşivlerinin Hazin Serüveni: Satılan, Yakılan ve Saklanan Tarih
Osmanlı Arşivlerinin Hazin Serüveni: Satılan, Yakılan ve Saklanan Tarih
Tarih, sadece yaşanmış olayların toplamı değildir. Tarih, belgelerle, kayıtlarla, hatıralarla ayakta durur. Bir milletin hafızası, onun arşivleridir. İşte bu sebeple Osmanlı arşivlerinin serüveni, yalnızca evrakların değil, bir medeniyetin hafızasının trajedisidir.
Devasa Bir Arşivin Mirası
Osmanlı Devleti, altı asır boyunca üç kıtada hüküm sürmüş, milyonlarca belgenin üretildiği muazzam bir bürokratik yapıya sahipti. Fermanlar, ahidnameler, beratlar, tahrir defterleri, diplomatik yazışmalar… Bunlar sadece devletin idaresini değil, aynı zamanda toplumun hafızasını da kayıt altına alıyordu.
Satılan Belgeler: Kilo Kilo Tarih
Osmanlı’nın yıkılışından sonra arşivlerin başına gelenler ibretliktir. Hicaz’dan Rumeli’ye, Afrika’dan Kafkasya’ya uzanan belgeler, Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde kilo hesabıyla hurdacılara satıldı. Kimi zaman matbaa kâğıdı olarak kullanıldı. Yabancı elçiler ve araştırmacılar, değerini bilenler olarak bu belgelerin bir kısmını parayla satın aldı. Böylece Osmanlı’nın resmi hafızasının bir bölümü Avrupa ve Amerika kütüphanelerine taşındı.
Yakılan Evraklar: Küller Altında Kalan Hatıralar
Bir kısım belgeler, “yer yok” bahanesiyle depolardan çıkarılıp yakıldı. İstanbul’un çeşitli bölgelerinde, kağıt yığınlarının ateşe verilmesiyle yüzbinlerce vesika kül oldu. Bu yakmaların bir kısmı “tasnif zorluğu” bahanesiyle, bir kısmı da kasıtlı olarak yapıldı. Zira Osmanlı geçmişiyle bağın koparılması, yeni rejim için bir tercihti.
Gömülen Belgeler: Toprağa Saklanan Hafıza
Bazı belgeler ise sahipsiz kaldı. Yağmurdan, rüzgârdan korunamayan evraklar çuvallarla toprak altına gömüldü. Anadolu’nun köylerinde hâlâ zaman zaman eski defterlere rastlanmasının sebebi budur. Toprak, belgelerin mezarı oldu.
İbretlik Vesikalar
Bugün elimizde kalan arşivler, yaşanan bu büyük tahribata rağmen hâlâ milyarlarca belgeden oluşuyor. Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki koleksiyonlar, devletin bürokratik ciddiyetinin bir şahidi olarak varlığını sürdürüyor. Ama kaybolan, satılan, yakılan, saklanan belgeler de tarihimize kara bir leke olarak kazındı.
Tarihî İbret
Osmanlı arşivlerinin başına gelenler bize iki büyük ibreti hatırlatıyor:
- Geçmişine sahip çıkmayan millet, geleceğini kaybeder. Belgeler sadece kâğıt değil, kimliğin ta kendisidir.
- Hafıza yok edilirse, toplumun yönü de yok olur. Geçmişini bilmeyen bir nesil, başkalarının yazdığı tarihle yaşamak zorunda kalır.
Sonuç
Bugün Osmanlı arşivleri hâlâ araştırmacılara eşsiz bir hazine sunuyor. Fakat satılan, yakılan ve gömülen belgeler bize şunu hatırlatıyor:
Tarih, kâğıt üzerinde değil; vicdanlarda korunur.
Arşivler, milletin hafızasıdır; onları kaybetmek, hafızasız kalmaktır.
Bakınız:
https://tesbitler.com/index.php?s=Arsiv
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com