İlahi Hikmet ve Semavî Musibetler: Kıssalardan Günümüze Dersler

İlahi Hikmet ve Semavî Musibetler: Kıssalardan Günümüze Dersler

Allah kâinatı hikmetle çeviriyor.
Meşieti İlahiye asıldır.
İnsanların iradelerini ellerinden almıyor.
Kötüleri hemen cezalandırmıyor.
Eğer her kötülük yapanı anında cezalandırsaydı imtihanın sırrı ortadan kalkardı.
Umumi beka ve fitnelerde mazlumlarda musibete düşüyor.
Ancak bununla beraber Fil olayı gibi ve siyah bulutların gök yüzünde helak sebebi olması gibi veya gök yüzünden taşların yağması gibi bazı musibetler zahir oluyor.
Ancak yine de insanlar tam uyanmıyor ve zamanla da bunu unutuyorlar.

İşte günümüzde başta ABD’nin başına gelen semavi ve arzî musibetlerden ders çıkarmayıp dünyanın her yerinde terör estiriyor.
Bunlardan ders çıkarmıyorlar.
İsraile Fil olayı gibi bir bela zahir bir şekilde neden gelmesin?
Gelse bile gerek onlar ve gerekse ortakları mutlaka bir bahane bulup ders çıkarmayacaklardır.

Konuyu biraz daha açacak olursak;

****

“Eğer Allah insanları zulümleri sebebiyle hemen cezalandırsaydı, yerin üzerinde kıpırdayan hiçbir canlı varlık bırakmaz hepsini yok ederdi; fakat onları belli bir süreye kadar ertelemektedir. Süreleri dolduğu zaman artık onu ne bir an geciktirebilirler, ne de bir an öne alabilirler.” (Nahl, 61)

İlahi takdir ve meşîet, kâinatın işleyişinde en büyük esastır. Cenâb-ı Hak, bütün mahlûkatı hikmetle çevirir; her şeyi belli bir ölçü ve dengeyle yürütür. İnsanlara ise imtihan sırrı gereği cüz’î irade verilmiştir. Bu irade ellerinden alınmamış, hayır ve şerri seçmekte serbest bırakılmışlardır.

Eğer her kötülük yapan anında helâk edilseydi, ne imtihanın sırrı kalırdı, ne de özgür iradenin bir anlamı olurdu. İşte bundan dolayıdır ki zalimler, fasıklar, isyankârlar hemen cezalandırılmıyor; mühlet verilerek hakikatin tecellisi erteleniyor.

Kur’an Kıssaları: İlahi Adaletin Misalleri

Kur’an-ı Kerim’de geçmiş kavimlerin kıssaları bu hakikati gösteren en büyük delillerdir.

Fil Olayı: “Rabbinin fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi?” (Fil, 1). Kâbe’yi yıkmaya azmeden Ebrehe ordusu, gökten gönderilen taşlarla helâk edildi. Burada ilahi ikaz, zahir bir musibet şeklinde gerçekleşti.

Âd ve Semûd Kavimleri: “Âd’a da Semûd’a da azap açıkça geldi.” (Furkan, 38). Onlar da peygamberlerine isyanın cezasını semavî ve arzî musibetlerle gördüler.

Lût Kavmi: “Üzerlerine balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.” (Zâriyât, 33-34). Azgınlıklarının neticesi taş yağmuruyla helâk edildiler.

Bu kıssalar bize gösteriyor ki, zaman zaman Allah zulmü ve tuğyanı açık musibetlerle cezalandırır. Ancak bu, sürekli bir sünnet değildir; hikmete bağlı olarak belli dönemlerde tecelli eder.

Günümüz Dünyasına Bakan Yönü

Bugün de semavî ve arzî musibetler dünyayı sarsmaktadır. Depremler, seller, kasırgalar, kuraklıklar, salgınlar… İnsanlık bunlardan ders almadıkça, zulüm ve tuğyanla yeryüzünü ifsad ettikçe bu musibetlerin manevî ikaz olduğu unutulmamalıdır.

Özellikle güç ve kudretine güvenen devletler —başta Amerika ve onunla ittifak edenler—, dünyayı kan ve gözyaşıyla doldurmakta, mazlumları ezmektedir. Tarihte Ebrehe’nin ordusuna gelen musibet, nasıl zahir ve ibretli bir ikaz olduysa; bugün de zalimler için benzeri ikazların gelmesi mümkündür.
Ancak “Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları âyetlerimi anlamaktan uzaklaştıracağım. Çünkü onlar her ne mûcize görseler, ona inanmazlar. Doğru yolu görseler, onu yol edinmezler. Buna karşılık azgınlık ve taşkınlık yolunu görseler hemen onu uyulacak yol olarak benimserler. Bunun sebebi, onların âyetlerimizi yalanlamaları ve bunları anlamaktan büsbütün uzak durmalarıdır.” (A’râf, 146) sırrınca, çoğu zaman insanlar ders almaz, unutur ve yine zulümlerine devam ederler.

Hikmetli Bir Hatırlatma

İmtihan sırrı gereği Allah zalimleri mühletle bırakır, hemen cezalandırmaz. Ama mühlet, ihmal demek değildir. Kur’an bu hakikati şöyle ifade eder:

“ (Zalimler) İnkâr edenler, sakın kendilerine mühlet vermemizin haklarında hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara, ancak günahları daha da artsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.” (Âl-i İmrân, 178)

Demek ki mühlet, ilahi adaletin ertelenmesidir. Vakti geldiğinde ise hakikat tecelli eder, zulüm payidar olmaz.

Sonuç: İbret Alan Kurtulur

Geçmişte helâk edilen kavimler, günümüzde de zalim güçler için ibret levhasıdır. İnsanlık bunlardan ders almadıkça, tarih tekerrür eder.

İnsanlık zulmü bırakmazsa musibetler artar.

Mazlumlara sabır, zalimlere ise mühlet vardır.

İlahi adaletin tecellisi mutlaktır; zamanını yalnız Allah bilir.

Bugün Fil suresini okuyup geçmişteki ibreti sadece tarihi bir hadise gibi görmek yerine, onun günümüz zalimlerine de işaret ettiğini anlamak gerekir. Çünkü Kur’an kıssaları birer ibret aynasıdır.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesEylül 6th, 2025