Kudretin Kaleminden: Tekrar ve Tazelenme
Kudretin Kaleminden: Tekrar ve Tazelenme
“Hâlık-ı Rahîm,
bir kuşun tüylü libasını hangi kanunla değiştiriyor, tazelenidiriyor;
o Sâni’-i Hakîm aynı kanunla, her sene Küre-i Arz’ın libasını tecdid eder.
Hem o aynı kanunla, her asırda dünyanın şeklini tebdil eder.
Hem aynı kanunla, kıyamet vaktinde kâinatın suretini tağyir edip değiştirir.
Hem hangi kanunla zerreyi, mevlevî gibi tahrik eder;
aynı kanunla Küre-i Arz’ı mecazî ve semavî kalkan melevî gibi döndürüyor ve o kanun ile âlemleri böyle çeviriyor ve manzume-i şemsiyeyi gezdiriyor.”
Kâinatın işleyişi, her zerrede kendini gösteren bir ahenk ve düzen içinde saklıdır. Mevsimlerin tekrarı, bir tohumun çatlaması, bir kuşun kanadındaki desen…
Tüm bu küçük, büyük hadiseler, evrensel bir kanunun eseri olarak gözlerimizin önünde cereyan eder. Risale-i Nur Külliyatı’ndan ilhamla, bu muazzam düzenin sırrına, yeniden yaratılışın ve tazelenmenin hikmetine bakarak, hem tarihi hem de edebi bir yolculuğa çıkalım.
Hâlık-ı Rahîm, bir kuşun tüylü libasını hangi kanunla değiştiriyor, tazelendiriyor; Bu ilahi kanun, en basitinden en karmaşığına, canlıların her bir zerresinde işler. Baharın gelmesiyle yeryüzünün uyanışı, bir kuşun solan tüylerinin yenilenmesi, hatta bir canlının hücrelerinin sürekli olarak onarılması ve tazelenmesi hep aynı kudretin eseridir. Bu tekrar, varoluşun kendisinde var olan bir mucizedir. Her tazelenme, bir sanat eseri gibi yeniden işlenmiş ve kusursuz kılınmıştır. Bu durum, sadece biyolojik bir gerçeklik değil, aynı zamanda manevi bir işarettir. Yaratan, her an yaratmaya devam ederek, varlığını ve kudretini her zerrede hissettirir.
Hikmet ve Edebiyat: Sonsuz Tekerrürün Dilinden
O Sâni’-i Hakîm aynı kanunla, her sene Küre-i Arz’ın libasını tecdid eder.
Bu cümle, tabiatın edebi bir tasviridir. Yeryüzünün her bahar yeni bir giysi giymesi, sanat ve hikmetin iç içe geçtiği bir haldir. Şairler, yazarlar ve düşünürler asırlardır bu tekrardan ilham almış, onu aşkın, umudun ve yeniden dirilişin sembolü olarak kullanmıştır. Mevsimlerin değişimi, sadece bir tabiat olayı değil, insan ruhunun da bir aynasıdır. Kışın kasvetinden sonra baharın cıvıltısı, en derin hüzünlerden sonra gelen umudu temsil eder. Bu edebi tasvir, kâinatın sadece bilimsel kurallarla açıklanamayacak kadar derin bir anlam taşıdığını gösterir.
Tarih ve İbret: Geçmişin Tekrarı
Hem o aynı kanunla, her asırda dünyanın şeklini tebdil eder. Hem aynı kanunla, kıyamet vaktinde kâinatın suretini tağyir edip değiştirir. Tarih, sadece olayların bir sıralaması değil, aynı ilahi kanunun yeryüzündeki yansımalarıdır. Medeniyetler yükselir, geriler, değişir ve yerini yenisine bırakır. Tıpkı mevsimler gibi, her asır kendi “baharını” ve “kışını” yaşar. Büyük imparatorluklar, bir zamanlar dünyanın en güçlü yapılarıyken, zamanla toz olur ve tarih sayfalarında bir ibret vesikası olarak kalır.
Bu tekrar, bizlere hiçbir şeyin baki olmadığını ve her şeyin değişime tabi olduğunu hatırlatır. Kâinatın sonu da, bu tekrarın büyük tecellisi olacaktır.
İbretli ve Düşündürücü: Varoluşun Derin Manası
Hem hangi kanunla zerreyi, mevlevi gibi tahrik ederse; aynı kanunla Küre-i Arz’ı meczup ve semaa kalkan mevlevi gibi döndürüyor ve o kanun ile âlemleri böyle çeviriyor ve manzume-i şemsiyeyi gezdiriyor. En küçük atomdan en büyük gezegene kadar her şeyin bir düzen içinde hareket etmesi, varoluşun ne kadar ince hesaplanmış bir sistem olduğunu gösterir. Bu tekrar, bilimsel bir gerçekliğin ötesinde, hikmet ve manevi bir anlam taşır. Her zerre, evrenin bir parçası olarak kendi görevini yerine getirir. Bu, hayatın ve evrenin rastgele bir olaylar zinciri olmadığını, aksine, bir amaç ve hikmet doğrultusunda işlediğini düşündürür.
Aynı kanunla, zemin yüzünü her bahar mevsiminde tecdid eder, taze bir peçe üstüne çeker. Toprağın her bahar yeniden canlanması, sadece biyolojik bir süreç değil, aynı zamanda manevi bir vaattir. Bu vaat, ölümden sonra dirilişin, yani ahiret inancının bir tecellisidir. Tabiat, Allah’ın emir ve izniyle bahar bize bir nevi diriliş provası sunar.
Hem O Sâni’-i Kadir, hangi kanun-u hikmetle bir sineği ihya eder; aynı kanunla şu önümüzdeki çınar ağacını her baharda ihya eder ve o kanunla Küre-i Arz’ı yine o baharda ihya eder ve aynı kanunla haşirde mahlukatı da ihya eder. Bir sineğin yaşam tekrarıyla bir çınar ağacının canlanması, hatta bütün bir yeryüzünün tazelenmesi, aynı ilahi kanunla işler. Bu, Yaratan’ın kudretinin büyüklüğünü ve sınırsızlığını gösterir. Ve bu kudret, nihayetinde tüm canlıları haşir günü yeniden diriltecektir.
Makalenin Özeti
Bu makale, Risale-i Nur Külliyatı’ndan alınan bir metin üzerinden, kâinatın işleyişindeki ilahi kanunları ve bu kanunların barındırdığı hikmetleri ele almaktadır. Makale, bir kuşun tüyünün yenilenmesinden gezegenlerin hareketine, mevsimlerin tekrarındandan medeniyetlerin yükseliş ve çöküşüne kadar her şeyin, aynı evrensel yaratılış ve yenilenme kanunuyla işlediğini anlatmaktadır. Bu kanun, hem bilimsel bir düzeni hem de manevi bir anlamı ifade eder.
Metin, varoluşun tesadüfi değil, aksine, derin bir amaç ve hikmetle dolu olduğunu belirtir. Aynı zamanda, tabiatta gözlemlenen her bahar dirilişinin, ahiret inancının bir işareti olduğunu anlatır.
Sonuç olarak, makale, yaratılıştaki düzenin ve tekrarın, sadece fiziki bir gerçeklik olmadığını, aynı zamanda insanlığa ibretler, edebi zenginlikler ve düşünceli derinlikler sunan bir kaynak olduğunu ortaya koymaktadır.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com