İnsanın Yolculuğu ve Ebedi Hayatın Hikmeti
İnsanın Yolculuğu ve Ebedi Hayatın Hikmeti
İnsan, bu dünyada geçici bir misafir, uzun bir yolculuğun yolcusudur. Bu yolculuk, sadece mekânlar arasında bir seyahat değil, aynı zamanda ruhsal ve manevi bir terakki sürecidir.
Metinlerde yer alan derin anlamlı sözler, insanın bu yolculuğunu, karşılaştığı zorlukları ve ebedi hayata hazırlık yapmanın önemini etkileyici bir şekilde anlatmaktadır.
Birinci Bölüm: İnsanın Sonsuz Yolculuğu
Mesnevi-i Nuriye’den alınan ilk metin, insanın hayat yolculuğunu doğumdan sonsuzluğa uzanan bir seyir olarak tanımlar.
“İnsan bir yolcudur. Sabavetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder.”
Bu söz, hayatın bir dizi geçiş evresinden ibaret olduğunu ve her aşamanın bir sonrakine hazırlık olduğunu anlatır. Çocukluktan gençliğe, gençlikten yaşlılığa ve oradan da kabre uzanan bu yolculukta, her bir durak, insanın varoluş amacını daha iyi anlamasına vesile olmalıdır. Bu yolculukta asıl hedef, dünya hayatının ötesindeki ebedi âlemdir.
İkinci Bölüm: Dünya Hayatının Aldatıcı Yüzü ve Ebedi Ahiret
Fecr Suresi’nin ayetleri ve Yunus Emre’nin hikmetli sözleri, dünya hayatının geçiciliğine ve ahiretteki pişmanlığa dikkat çeker.
“O gün cehennem de getirildiğinde, insan işte o gün yaptıklarını birer birer hatırlayacaktır. Fakat bu hatırlamanın ona ne faydası var. İnsan, ‘Keşke âhiret hayatım için daha önce bir şeyler yapmış olsaydım’ der.”
Bu ifadeler, dünya zevklerine dalıp ahireti unutanların yaşayacağı büyük pişmanlığı gözler önüne serer. İnsan, ebedi hayatı için hazırlık yapmadığı zaman, geri dönüşü olmayan bir sona doğru ilerler.
İbrahim en-Nehâî’nin sözü de bu durumu destekler:
“İnsanları iki şey mahveder; Fazla mal toplama hırsı ve çok konuşmak.”
Dünya hırsı ve faydasız sözler, insanı asıl amacından uzaklaştıran ve manevi olarak zayıflatan iki büyük tehlikedir.
Yunus Emre’nin uyarısı ise adeta bir tokat gibidir:
“Daha ne kadar besleyeceksin, nefsini, bedeni?
Düştün dünya zevkine, unuttun kıyameti!”
Bu sözler, bedeni ve nefsani arzuların esiri olmanın, ahiret bilincini yitirmeye yol açacağını hatırlatır.
Üçüncü Bölüm: Yolculukta Işık ve Azık İhtiyacı
Uzun ve karanlık bir yolculukta azıksız ve ışıksız kalmak tehlikelidir. Mesnevi-i Nuriye’den alınan bir diğer metin, bu yolculuğun manevi ihtiyaçlarına işaret eder.
“Bizler uzun bir seferdeyiz. Buradan kabre, kabirden haşre, haşirden ebed memleketine gitmek üzereyiz. O yollarda zulümatı dağıtacak bir nur ve bir erzak lazımdır. Güvendiğimiz akıl ve ilimden ümid yok. Ancak Kur’an’ın güneşinden, Rahman’ın hazinesinden tedarik edilebilir.”
Bu söz, dünya ilimlerinin ve aklın tek başına ebedi saadeti garantilemeyeceğini, asıl azığın Kur’an’ın nuru ve İlahi rahmetten alınabileceğini belirtir. Kur’an, bu uzun seferin karanlıklarını aydınlatan bir rehberdir.
Dördüncü Bölüm: Ölümün Hakikati ve Ebedi Hayatın Sünbülü
Hayatın en yüksek mertebesi, ölümle son bulmaz; aksine yeni bir başlangıca kapı aralar. Risale-i Nur’dan alınan bir metin, ölümü mecazi bir benzetmeyle açıklar.
“Tabaka-i hayatın en ulvîsi (yükseği) olan hayat-ı insaniyenin başına gelen mevt (ölüm), elbette yer altına girmiş bir çekirdeğin hava âleminde bir ağaç olması gibi, yer altına giren bir insan da, âlem-i Berzahta, elbette bir hayat-ı bakiye (sonsuz hayata) sünbülü verecektir.”
Bu ibretli benzetme, ölümün bir yok oluş değil, tohumun toprağa düşüp filizlenmesi gibi, ruhun yeni bir boyutta, ebedi hayatta yeşermesi anlamına geldiğini ifade eder.
Beşinci Bölüm: Gafletten Uyanış Çağrısı
Son olarak, Mesnevi-i Nuriye’den bir başka iktibas, insanın gafletine ve acizliğine dokunaklı bir şekilde değinir.
“Ömür az, sefer uzun, yol tedariki yok, kuvvet ve kudret yok, acz-i mutlak gibi elim elemlere maruz kalmaktır. Öyle ise, bu gaflet ü nisyan nedir? Deveykuşu gibi başını nisyan kumuna sokar, gözüne gaflet gözlüğünü takarsın ki Allah seni görmesin. Veya sen Onu görmeyesin.”
Bu sözler, insanın fani ve aciz bir varlık olduğunu, ancak çoğu zaman bu gerçeği görmezden geldiğini anlatır. Gaflet, devekuşunun başını kuma gömmesi gibi bir davranıştır; insan, geçici zevkler uğruna ahiretini unutur ve kendini güvende zanneder. Ancak bu gaflet, insana sadece daha büyük bir pişmanlık getirir.
Makale Özeti
Bu makale, Bediüzzaman Said Nursi ve diğer hikmet ehli zatların sözlerinden yola çıkarak insanın dünya hayatındaki yolculuğunu ve bu yolculuğun manevi boyutlarını ele almaktadır.
İlk bölümde, insan hayatının doğumdan sonsuzluğa uzanan kesintisiz bir yolculuk olduğu anlatılmaktadır.
İkinci bölümde, dünya malı hırsı ve faydasız konuşmanın insanı nasıl helake sürüklediği ve ahirette yaşanacak pişmanlıklar işlenmektedir.
Üçüncü bölümde, bu uzun yolculukta gerekli olan manevi azık ve rehberin sadece Kur’an’dan ve İlahi rahmetten temin edilebileceği belirtilmektedir.
Dördüncü bölümde ise ölümün bir son değil, ebedi hayata açılan bir kapı olduğu, tohumun filizlenmesi metaforuyla açıklanmaktadır.
Son olarak, insanın gafletten uyanması ve fani dünyanın geçici zevklerine aldanmaması gerektiği üzerinde durulmaktadır.
Makale, okuyucuyu hayatın gerçek amacını ve ebedi hayata hazırlık yapmanın önemini derinlemesine düşünmeye davet eden ibretli ve düşündürücü bir bütünlük taşımaktadır.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com