Hayatın Sırrı, Ölümün Hakikati ve Ahiret Yolculuğu

Hayatın Sırrı, Ölümün Hakikati ve Ahiret Yolculuğu

İnsan, varoluşunun anlamını ve hayatın nihai gayesini sorgulayan bir varlıktır. Bu sorgulamalar, kimi zaman bir melankoliye, kimi zaman da büyük bir umuda dönüşür. Bediüzzaman Said Nursi, eserlerinde bu temel sorulara ışık tutarak insana bir yol haritası sunar. Hikmetli sözler, bu yolculuğun farklı duraklarını ve sırlarını aydınlatmaktadır.

Birinci Bölüm: Hayatın Anlamı ve Yükü

Hayatın getirdiği ağır sorumluluklar, bazen insanı yorup bezginliğe sevk edebilir. İlk metin, bu durumu ele alarak insana bir teselli sunar:
“Ey insan. Hayatın ağır tekâlifini omuzuna alıp zahmet çekme. Hayatın fenâsını düşünüp, hüzne düşme. Yalnız dünyevî ehemmiyetsiz meyvelerini görüp dünyaya gelişinden pişmanlık gösterme. Belki o sefine-i vücudundaki hayat makinesi, Hayy-u Kayyum’a aittir. Masarif ve levazımatını, o tedarik eder. Ve o hayatın pek kesretli gayeleri ve neticeleri var ve ona aittir. Sen, o gemide bir dümenci neferisin. Vazifeni güzel gör, ücretini al, keyfine bak.”
Bu söz, hayatın zorluklarına odaklanmak yerine, onun ardındaki İlahi hikmeti görmeye davettir. Hayat, insana ait bir yük değil, Allah’ın bir emanetidir. İnsan, bu emanetin sadece bir hizmetkârıdır; görevi en iyi şekilde yerine getirmek ve neticesini Allah’a bırakmaktır. Bu bakış açısı, insana hem huzur verir hem de onu dünyevi kaygılardan kurtarır.

İkinci Bölüm: Ölüm, Bir Terhis ve Yükseliş Kapısı

Ölüm, çoğu insan için korkutucu bir sondur. Ancak ikinci metin, bu korkuyu manevi bir anlayışla giderir ve ölümü bir yükseliş olarak sunar:
“En evvel beni çok korkutan ölümün yüzüne baktım. Gördüm ki: Ölüm, ehl-i iman için bir terhistir; ecel, terhis tezkeresidir. Bir tebdil-i mekândır, bir hayat-ı bâkiyenin mukaddimesi ve kapısıdır, zindan-ı dünyadan çıkmak ve bâğistan-ı cinâna bir uçmaktır. Hizmetinin ücretini almak için huzur-u Rahman’a girmeye bir nöbettir ve dâr-ı saadete gitmeye bir davettir, diye kat’î anladığımdan ölümü ve mevti sevmeye başladım.”
Bu söz, ölümün, iman edenler için bir yok oluş değil, görev bitiminde alınan bir “terhis belgesi” olduğunu anlatır. Dünya hayatının bir zindan gibi anlaşıldığı bu bakış açısında, ölüm, Cennet bahçelerine uçmak için bir fırsattır. Bu idrak, ölüm korkusunu sevgiye ve ahiret özlemine dönüştürür.

Üçüncü Bölüm: İnsanın Fıtratındaki Hasletlerin Hikmeti

İnsan fıtratında var olan şiddetli duygular, genellikle dünyevi hevesler için kullanılır.

Üçüncü metin ise bu duyguların asıl amacını açıklar:
“İnsanın fıtratındaki şiddetli merak ve hararetli muhabbet ve dehşetli hırs ve inadlı taleb ve hâkeza şedid hissiyatlar umûr-u uhreviyeyi kazanmak için verilmiştir.”
İnsan tabiatındaki merak, muhabbet, hırs ve istek gibi güçlü hisler, aslında geçici dünya malı için değil, sonsuz ahiret hayatını kazanmak için verilmiştir. Eğer bu duygular dünyevi ve geçici şeylere yönelirse, insan hayal kırıklığına uğrar ve tatmin olamaz. Bu nedenle, bu güçlü hisleri ebedi saadeti kazanmaya yönlendirmek, insanın fıtratına en uygun ve en hikmetli davranıştır.

Dördüncü Bölüm: Faniden Bâkiye Gidiş

Hayatın nihai gayesi, fani olandan sonsuz olana geçiştir.
Son metin bu geçişi çok net bir şekilde ifade eder:
“Dâr-ı fâniden dâr-ı bâkiye dönülecek ve Kadîm-i Bâkî’nin makarr-ı saltanat-ı ebediyesine gidilecek ve kesret-i esbabdan Vâhid-i Zülcelâl’in daire-i kudretine gidilecek, dünyadan âhirete geçilecek. Merciiniz onun dergâhıdır, melceiiniz onun rahmetidir.”
Bu söz, insanın geçici dünyadan (dâr-ı fani) ebedi dünyaya (dâr-ı bâki) döneceğini belirtir. Bu dönüş, bütün sebeplerin çokluğundan (kesret-i esbab) tek ve yüce Yaratıcı’nın (Vâhid-i Zülcelâl) kudret dairesine doğru bir harekettir. İnsanın sığınacağı tek merci ve sığınak, O’nun dergâhı ve sonsuz rahmetidir. Bu sözler, insana hem bir hedef hem de güvenebileceği tek sığınak olduğunu hatırlatır.

Makale Özeti
Bu makale, Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ndan alınan dört ayrı metni ele alarak, insanın varoluş yolculuğunu, hayatın ve ölümün derin anlamlarını, fıtratındaki duyguların hikmetini ve ahiret inancının önemini işlemeyi amaçlamıştır.
İlk bölümde, hayatın zorluklarının bir yük değil, İlahi bir emanet olduğu ve insanın bu emanette sadece bir hizmetkâr olduğu anlatılmaktadır.

İkinci bölümde, ölümün bir son değil, iman edenler için Cennet’e açılan bir kapı olduğu anlatılarak ölüm korkusu giderilmektedir.

Üçüncü bölümde, insanın fıtratında bulunan güçlü hislerin aslında ahiret hayatını kazanmak için verildiği, bu duyguların asıl hedeften sapmaması gerektiği belirtilmektedir.

Son olarak, dördüncü bölümde ise insanın fani dünyadan ebedi olana doğru yaptığı zorunlu yolculuk ve bu yolculukta sığınacağı yegâne merciin Allah’ın dergâhı ve rahmeti olduğu anlatılmaktadır.
Bu metinler, bir bütün olarak, insana hayatın ve ölümün gerçek amacını hatırlatarak onu daha bilinçli ve maneviyat dolu bir yaşama davet etmektedir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesEylül 2nd, 2025