Varoluşun Gayesi ve Sonu

Varoluşun Gayesi ve Sonu

  1. Her Kışın Ardından Bir Bahar Vardır

“Her kıştan sonra bir bahar, her geceden sonra bir sabah olduğu gibi, NEV-İ BEŞERİN DAHİ BİR SABAHI, BİR BAHARI OLACAK İNŞAALLAH.” sözü, bizlere umut ve yeniden doğuşun evrensel bir yasasını hatırlatır. Doğanın döngüsü, sadece mevsimlerin veya günün değişimini değil, aynı zamanda insanlığın yaşadığı zorlukların ve karanlık dönemlerin de geçici olduğunu simgeler.
Tarih, insanlık için sıkıntılı dönemlerle doludur: savaşlar, felaketler, hastalıklar… Ancak her kışın ardından gelen bahar gibi, insanlık da her zorluktan sonra yeni bir başlangıca uyanmıştır. Bu başlangıç, sadece fiziksel bir yeniden doğuş değil, aynı zamanda manevi bir yükseliştir. İnsanlık, bu çetin sınavlardan dersler çıkararak, daha güçlü ve daha bilinçli bir hale gelmiştir. Bu nedenle, içinde bulunduğumuz karanlıklar ne kadar derin olursa olsun, insanlığın da bir sabahı ve baharı mutlaka gelecektir. Bu inanç, bizlere zor zamanlarda ayakta durma gücü verir.

  1. Kâinatın Anahtarı: Kudret ve İrade

“Ancak Onun kudretiyle, iradesiyle her müşkil hallolur ve kapalı kapılar açılır.” sözü, acizliğimizin farkına varıp ilahi kudrete teslim olmanın önemini anlatır. Hayatımız boyunca pek çok zorlukla, aşılmaz gibi görünen engellerle karşılaşırız. Bu anlarda, kendi gücümüzün ve irademizin sınırlarını hissederiz. Tam da bu noktada, kapalı kapıları açacak tek kudretin Allah’a ait olduğu gerçeği ortaya çıkar.
İnsanlık tarihi, bu gerçeğin sayısız örneğiyle doludur. Peygamberlerin mucizeleri, zorlu savaşlarda gelen beklenmedik yardımlar veya kişisel hayatımızdaki umutsuz durumlarda aniden ortaya çıkan çözümler… Tüm bunlar, ilahi kudret ve iradenin tecellisidir. Bu inanç, bizlere, en zor anlarda bile umutsuzluğa kapılmamayı ve Allah’a tevekkül etmeyi öğretir. Zira her kapalı kapı, doğru anahtarla açılmayı bekler; o anahtar da Allah’ın kudretindedir.

  1. Varoluşun Gayesi: İman ve Kulluk

“Cinleri ve insanları ancak Bana iman ve ibadet etsinler diye yarattım.” (Zâriyât Sûresi, 51:56) ayeti ve açıklaması, varoluşumuzun temel amacını en net şekilde ortaya koyar. İnsan, bu dünyaya sadece yemek, içmek ve eğlenmek için gelmemiştir. Hayatının bir anlamı ve yüksek bir gayesi vardır: Yaratıcısını tanımak ve O’na ibadet etmek.
İnsanın fıtratında, sonsuzluğa olan bir arzu ve kemale ulaşma isteği vardır. Bu istek, fıtratın gereğidir. Oysa bu dünyadaki maddi zevkler ve başarılar, geçicidir. Ayette belirtildiği gibi, insanın ebedi yaşama olan arzusunun anahtarı, iman ve marifetullahtır (Allah’ı bilmek ve tanımak). Bu yüce gayenin dışında kalan her şey, insanlık için değersizdir. Çünkü insanı gerçek manada tatmin edecek olan, ancak sonsuz bir varlığa yönelmek ve O’nunla bağ kurmaktır.

  1. Ölümden Sonraki Hayat: Hakiki Kurtuluş

“Ölüm, muzır hayvanlarla dolu bir hapisten geniş bir sahraya çıkmak gibidir. Binaenaleyh ruh, cesed kafesinden çıkarsa necat bulur.” sözü, ölümü bir yok oluş değil, bir kurtuluş ve özgürleşme olarak tasvir eder. İnsan bedeni, ruhu için bir kafes gibidir. Bu dünya ise, geçici sıkıntılarla ve tehlikelerle dolu bir hapishanedir. Ölüm, bu hapisten kurtuluştur ve ruhun sonsuzluğa, geniş bir sahraya çıkışıdır.
Ayrıca, “Ölüm olmasaydı, küre-i Arz nev’-i beşeri istîab edemezdi ve nev’-i beşer müdhiş perişaniyetlere maruz kalırdı.” ifadesi, ölümün varlığının, insanlık için bir rahmet olduğunu anlatır. Eğer ölüm olmasaydı, dünya nüfusu taşıyamaz ve kaynaklar tükenirdi. Bu durum, insanlık için büyük bir perişanlığa sebep olurdu. Ölüm, hem bireysel hem de toplumsal bir denge unsurudur.

Son olarak, “Gözünü açıyorsun ‘Doğdu’ diyorlar… Gözünü kapıyorsun ‘Öldü’ diyorlar… Bu ‘Göz Kırpış’a ‘Ömür’ diyorlar” sözü, hayatın bir göz açıp kapama kadar kısa olduğunu ve asıl olanın, bu kısacık süreyi anlamlı kılmak olduğunu özetler.

Makalenin Özeti
Bu makale, dört farklı manevi metinden yola çıkarak varoluşun temel sorularına cevap aramaktadır. İlk olarak, tabiatın döngüsü üzerinden karanlıkların ardından mutlaka bir aydınlık geleceği anlatılır ve bu inancın insanlığa umut aşıladığı belirtilir. İkinci olarak, karşılaşılan zorlukların ancak ilahi kudretle aşılabileceği ve Allah’a tevekkülün kapalı kapıları açacağı fikri işlenir. Üçüncü kısım, ayet-i kerime ile insanın yaratılış gayesinin Allah’ı tanımak ve O’na ibadet etmek olduğu gerçeğine odaklanır.
Son olarak, ölümün bir yok oluş değil, ruhun beden hapishanesinden kurtuluşu olduğu ve aynı zamanda dünyanın düzenini sağlayan ilahi bir rahmet olduğu anlatılır.
Makale, hayatın geçiciliğini, varoluşun amacını ve ölümün bir son değil, yeni bir başlangıç olduğunu anlatarak manevi bir bütünlük sunar.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesAğustos 31st, 2025