HAKİKATİN GÜCÜ

HAKİKATİN GÜCÜ

Bir şeyin gerçek değeri, kökünde değil, kendi özünde yatar. Bir ağacın ne olduğunu, meyvesine bakarak anlarız. Benzer şekilde, bir kişinin malına karışan yabancı bir madde, ne kadar değerli olursa olsun, o malın değerini düşürür ve hatta onu kullanılamaz hale getirebilir.

Bu bakış açısıyla, Bediüzzaman Said Nursi’nin Muhakemat adlı eserinde anlattığı gibi, halkı teşvik etmek veya korkutmak amacıyla uydurma hadisleri İbn-i Abbas gibi büyük alimlere atfetmek büyük bir cehalettir. Hakikat, kendi başına yeterlidir ve zengindir. Kalpleri aydınlatmak için kendi ışığı fazlasıyla yeterlidir.

Hakikatin Özüne İnanmak

Hakikat, tıpkı saf bir elmas gibidir. Onu parlatmak veya değerini artırmak için başka, yabancı maddelere ihtiyaç duymaz. Aksine, içine karıştırılan her yabancı unsur, onun saflığını ve ışıltısını bozar. Benzer şekilde, dini veya bilimsel bir gerçeği desteklemek için uydurma hikayeler veya yanlış bilgiler kullanmak, o gerçeğin kendi öz değerine zarar verir. Hakikat, bu tür desteklere muhtaç değildir. O, kendi içinde güçlü ve müstağnidir.

Bilimin ve Aklın Süzgecinden Geçirmek

Bediüzzaman’ın da belirttiği gibi, sağlam hadisler ve mantığın süzgecinden geçmiş doğru tarihler bize yeter. Bu yaklaşım, sadece dini metinler için değil, bilimsel bilgi için de geçerlidir. Bir bilimsel teori, ne kadar cazip görünürse görünsün, sağlam delillere ve mantıklı bir temele dayanmıyorsa değersizdir. Sahte belgelerle desteklenen bir araştırma, o araştırmanın tüm güvenilirliğini yok eder.
İnsanlık, yüzyıllar boyunca bilgiye ulaşma ve onu doğrulama konusunda büyük çabalar harcamıştır. Bu çabaların sonunda ulaşılan yöntemler, bilginin saflığını korumak içindir. Eleştirel düşünme, doğrulama ve mantıksal tutarlılık, doğruyu yanlıştan ayırmanın en önemli araçlarıdır. Uydurma hikayeler veya yanlış bilgilerle beslenen bir akıl, zamanla gerçekle olan bağını kaybeder.

Cehaletin Yükü

Uydurma hikayelerle gerçeği süslemeye çalışmak, bir çeşit entelektüel cehalettir. Bu, insanların gerçeğin kendi özündeki gücü ve güzelliğine inanmadığını gösterir. Oysa, hakikatin en büyük gücü, yalın ve sade oluşundadır. Onu ne kadar süslemeye çalışırsak, o kadar zayıflatırız.

Sonuç olarak, gerek dini, gerekse bilimsel alanda olsun, hakikati kendi saflığı içinde kabul etmek, onu korumak için en doğru yaklaşımdır. Her şeyi mantık ve bilim süzgecinden geçirmek, bilgiye olan saygımızı ve hakikate olan bağlılığımızı gösterir. Hakikatin kendi ışığı, yolumuzu aydınlatmaya yeter. Ona gereksiz süslemeler eklemek, o ışığı karartmaktan başka bir işe yaramaz.
Sizce bir bilgiye değer katmak için ona gerçek dışı unsurlar eklemek doğru mudur?

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesAğustos 28th, 2025