Varlık, Hakikat ve Aşkın Yansımaları
Varlık, Hakikat ve Aşkın Yansımaları
İnsanın varoluşu, hakikat arayışı ve manevi derinlikleri keşfetme yolculuğu, sayısız düşünür ve mutasavvıf tarafından ele alınmıştır.
Bedîüzzaman Said Nursî’nin eserlerinden yansıyan derin hakikatleri farklı açılardan ele alarak, insana, kâinata ve inanca dair zengin bir perspektif sunmaktadır. Bu makale, her bir sözün ana temasını irdeleyerek, onları birbiriyle uyumlu bir bütünlük içinde sunmayı amaçlamaktadır.
İnsanın Yaratılış Sırrı ve İlahi Aynalık
İlk metin, insanın yaratılış amacına dair en temel ve en hikmetli açıklamayı sunar:
“İnsanın hilkatinden (yaratılışından) maksad, mahfî (gizli) hazine-i İlâhiyeyi keşif ile göstermek ve kadîr-i Ezelî’ye bir bürhan, bir delil, bir ma’kes-i nuranî olmakla cemal-i ezelînin tecellisi için şeffaf bir mir’at, bir âyine olmaktır.”
Bu sözler, insanın, evrenin en yüce amacının taşıyıcısı olduğunu anlatır. İnsan, sadece fiziksel bir varlık değil, aynı zamanda gizli bir hazine olan İlahi isim ve sıfatları keşfedip yansıtan bir ayna, ezeli kudretin bir delilidir. Semavatın, arzın ve dağların kaldıramadığı “emaneti” yüklenen insan, bu emaneti taşıdığı için cilalanmış ve güzelleştirilmiştir. Bu, insanın varoluş değerini en üst seviyeye çıkarır.
Haksızlığa Karşı Suskunluğun İbretli Sonu
İkinci metin, ahlaki bir duruşun ne kadar hayati olduğunu basit ama güçlü bir dille anlatır:
“Haksızlığa karşı sükût etmek, Hakka karşı bir hürmetsizliktir.” Bu cümle, pasif kalmanın bile bir eylem olduğunu ve ahlaki bir sorumluluk taşıdığını anlatır. Bazen suskunluk, haksızlığın devam etmesine zemin hazırlar ve bu durum, adaletin temel kaynağı olan “Hakk’a” karşı bir saygısızlık teşkil eder. Bu, bireysel vicdan muhasebesi için bir çağrıdır. İnsan, sadece kendi davranışlarından değil, aynı zamanda haksızlığa karşı takındığı tavırdan da sorumludur.
Kendini Okumak: İnsanlığın Temel Görevi
Üçüncü metin, insana dönük, kendi iç dünyasını keşfetme çağrısıdır: “Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku. Yoksa hayvan ve câmid hükmünde insan olmak ihtimali var.”
Bu ibretli söz, insanın en önemli yolculuğunun kendi iç dünyasına olduğunu belirtir. “Kendini oku” emri, sadece dış dünyayı değil, kendi varlığını, fıtratını, zayıflıklarını ve potansiyellerini anlamayı gerektirir. Bu deruni keşif yolculuğuna çıkmayan bir insan, dış görünüşüyle insan olsa bile, hayvanlar gibi sevkleriyle veya cansız varlıklar gibi tepkisiz bir şekilde yaşama tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu, insanın kendi değerini fark etmesi için bir uyarıdır.
Tahkiki İmanın Sarsılmaz Gücü
Dördüncü metin, imanın en üst seviyesini anlatır:
“İman-ı tahkikî ilmeyakînden hakkalyakîne yakınlaştıkça daha selbedilmeyeceğine ehl-i keşf ve tahkik hükmetmişler. Demişler ki: Sekerat vaktinde şeytan vesvesesiyle ancak akla şüpheler verip tereddüde düşürebilir. Bu nevi iman-ı tahkikî ise yalnız akılda durmuyor. Belki hem kalbe, hem ruha, hem sırra, hem öyle letaife sirayet ediyor, kökleşiyor ki, şeytanın eli o yerlere yetişemiyor; öylelerin imanı zevalden mahfuz kalıyor.”
Bu sözler, hakiki, delillere dayalı ve sağlam imanın, akıl seviyesinin ötesine geçerek kalbe ve ruha kök saldığını anlatır. Böylesi bir iman, ölüm anındaki şeytanın vesveselerine bile karşı durur, çünkü artık sadece mantıksal bir inanç değil, tüm benliği kapsayan, kökleşmiş bir hakikattir. Bu, imanın sadece bir düşünce değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi ve bir kalbî tecrübe olduğunu gösterir.
Fani Aşklardan Sonsuz Azaba
Son metin, dünyanın geçici
güzelliklerine duyulan hadsiz sevginin tehlikesine işaret eder: “İnsan da umum mevcudata karşı bir muhabbet besliyor. Koca dünyayı bir hanesi gibi seviyor. Ebedî Cennete bahçesi gibi muhabbet ediyor. Halbuki, muhabbet ettiği mevcudat durmuyorlar, gidiyorlar. Firaktan daima azap çekiyor. Onun o hadsiz, hadsiz bir mânevî azaba medar oluyor.”
Bu edebi ve düşündürücü ifadeler, insanın dünyevi varlıklara duyduğu sınırsız sevginin kaçınılmaz bir acıya dönüştüğünü anlatır. Fani olan her şeyden ayrılık, kalpte sonsuz bir boşluk ve azap bırakır. Bu söz, bize sevgimizi nereye yönlendirmemiz gerektiği konusunda bir ders verir. Geçici olanlara duyulan sınırsız sevgi yerine, sonsuz olana yönelmemiz gerektiğini öğütler.
Makale Özeti
Bu makale, Bedîüzzaman Said Nursî’nin eserlerinden derlenen beş farklı hikmetli sözü ele alarak, insanın varoluş amacından, ahlaki duruşuna, kendi iç dünyasını keşfetmesinden, imanın derinliklerine ve fani sevginin getirdiği acıya kadar geniş bir yelpazedeki konuları incelemektedir. Her bir söz, insanlığın ortak sorularına cevaplar ararken, bize kendi hayatımızı ve inancımızı daha derinlemesine düşünme fırsatı sunar. Bu sözler, insanın yaratılışındaki ilahi sırrı, haksızlığa karşı gösterilmesi gereken cesareti, içsel bir okuma yapmanın önemini, sağlam imanın gücünü ve fani şeylere duyulan sevginin yol açtığı manevi azabı ortaya koyar. Birlikte, insanın varlık ve maneviyat yolculuğunu bütün lbir şekilde resmeder.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com