Yüce Sanat ve Yaratılış: Kudretin İmzası
Yüce Sanat ve Yaratılış: Kudretin İmzası
> “Bütün yıldızları elinde tutamayan bir tek zerreye rab olamaz.”
>
Bu söz, kâinatın işleyişindeki mükemmel düzenden ve yaratıcının mutlak gücünden bahseder. Bize, en küçükten en büyüğe kadar her şeyin birbiriyle nasıl ilişki içinde olduğunu gösterir. Yıldızlar, devasa kütleleri ve akıl almaz hızlarıyla uzayda hareket ederken, en küçük zerreler (atomlar) dahi belirli kanunlara tabi olarak hareket eder. Bu düzenin tamamını kontrol edemeyen bir varlığın, tek bir zerreye bile tam anlamıyla hükmedemeyeceği ifade edilir. Bu, yaratıcının kudretinin sınırsız olduğunu ve bu kudretin evrenin her noktasında tecelli ettiğini gösterir. Bir düşünür için bu, her şeyin tesadüf eseri olmadığını, aksine her zerrede bir plan ve maksat bulunduğunu isbat eden bir delildir. Bu hikmetli ifade, insana acizliğini hatırlatır ve sonsuz kudret sahibi olan Rabbinin önünde ne kadar küçük ve aciz olduğunu idrak etmesini sağlar.
Razı Olmanın Sırrı: Kul ve Rabb Arasındaki Mukaddes Bağ
> “Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!” – Fecr Suresi, 28. ayet
>
Bu ayet, bir kulun hayatının en yüce gayelerinden birini özetler: “Razı olmak”. İman eden bir insanın en büyük hedefi, yaratıcısının kendisinden razı olmasıdır. Bu razılık, dünya hayatında gösterilen sabır, tevekkül, şükür ve ihlaslı amellerle kazanılır. Ancak, ayetin güzelliği, bu razılığın tek taraflı olmadığını, aksine karşılıklı olduğunu belirtmesidir. İnsan, karşılaştığı her durumda, iyi ve kötü, nimet ve musibet, Allah’ın takdirine razı olursa, Allah da o kuldan razı olur. Bu, kulun nefsini terbiye etmesi ve acizliğini kabul etmesiyle mümkündür. Razı olan bir kalp, ne zorluklardan korkar ne de nimetlerin geçiciliğiyle sarhoş olur. Bu, aynı zamanda insanın hayatının sonunda Rabbine dönerken, gönül rahatlığıyla ve huzurla döneceğinin de müjdesidir.
İhlas ve Rıza: Amellerin Özü ve Değeri
> “Cenab-ı Hakk’ın rızası ihlas ile kazanılır.”
>
Bu söz, ihlasın (samimiyetin) amellerdeki merkezi rolünü vurgular. Bir amelin, dışarıdan ne kadar büyük ve önemli görünürse görünsün, asıl değerini ihlastan aldığını anlatır. İhlas, bir işi veya ibadeti sadece ve sadece Allah’ın rızasını kazanmak niyetiyle yapmaktır. İhlas, amelin içindeki riya (gösteriş), makam sevgisi, şöhret hırsı gibi manevi hastalıkları temizler. İhlas, kalbin bir aydınlığı, ruhun bir safiyetidir. Cenab-ı Hakk’ın rızasına ulaşmanın tek yolu budur. İnsan, ne kadar çok ibadet ederse etsin, ne kadar çok hayır işlerse işlesin, eğer bu amellerde ihlas yoksa, bu amellerin Allah katında bir kıymeti olmaz. Bu söz, bize yaptığımız her işi, en basitinden en büyüğüne kadar, yalnızca Allah için yapmanın ne kadar önemli olduğunu hatırlatır. İhlas, bizi gösterişten ve nefsani arzulardan arındırarak, Rabbimizin rızasına ulaştıran en sağlam köprüdür.
Makalenin Özeti
Bu makale, Bediüzzaman Said Nursi’ye ait hikmetli sözleri ve Fecr Suresi’nden bir ayeti bir araya getirerek, evrenin işleyişi, kul-Allah ilişkisi ve amellerin değeri gibi temel konuları ele almaktadır. İlk olarak, kâinatın düzenini ve Allah’ın mutlak kudretini anlatan söz, en büyükten en küçüğe her şeyin bir yaratıcıya işaret ettiğini gösterir.
İkinci olarak, Fecr Suresi’nden alınan ayet, kulun Rabbinin takdirine razı olmasının karşılığında Allah’ın da o kuldan razı olacağını ve bu karşılıklı razılığın en büyük mutluluk olduğunu anlatır.
Son olarak, “ihlas” kavramını ele alan söz, amellerin Allah katında değer kazanmasının tek şartının samimiyet ve riyadan uzak bir niyet olduğunu belirtir.
Tüm bu metinler bir bütün olarak, insanın dünya hayatını anlamlandırması, Rabbine olan bağlılığını güçlendirmesi ve amellerinde samimiyeti esas alması gerektiğini anlatır.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com