Kabir, Muhasebe ve Hayatın Yüce Gayesi

Kabir, Muhasebe ve Hayatın Yüce Gayesi

Hayat, kimi zaman gözümüzde büyüttüğümüz, tüm vaktimizi ve enerjimizi harcadığımız bir meşguliyet haline gelebilir. Oysa kendimize dönüp sormamız gereken en temel soru şudur: “Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki, bütün vaktini ona sarfediyorsun?”
Bu soru, iç dünyamızı alt üst eden bir sarsıntıyla bizi gerçeğe davet eder. Gerek fiziksel gerek manevi açıdan bir nehir gibi akan bu hayat, bizi tek bir nihai noktaya götürür: kabir.
“KABİR VAR, HİÇ KİMSE İNKÂR EDEMEZ. HERKES İSTER İSTEMEZ ORAYA GİRECEK.”
Bu kaçınılmaz gerçek, aynı zamanda bizleri hayata neden gönderildiğimizin hikmetini sorgulamaya yönlendirir. En karmaşık canlıdan en basitine kadar her varlık, bir yaratıcının varlığına işaret eder. Arının karmaşık beynini ve mikrobun gözünü bile yaratan, en ince detayına kadar düzenleyen Yaratıcı, elbette insanı başıboş bırakmamıştır.
Nitekim, “ARININ DİMAĞINI, MİKROBUN GÖZÜNÜ TANZİM EDEN ZÂT, SENİN EF’AL VE A’MALİNİ MÜHMEL, BAŞIBOŞ, HESABSIZ, KİTABSIZ BIRAKMAYARAK İMAM-I MÜBİN’DE YAZAR. ONA GÖRE MUHASEBEN OLACAKTIR.”
İnsan, bu dünyadaki her eylemi ve ameli kaydedilen, hesabı sorulacak bir varlıktır.
Peki, bu denli büyük bir muhasebe bizi beklerken, dünya hayatındaki asıl gayemiz nedir?
Risale-i Nur Külliyatı bu soruyu net bir şekilde cevaplar:
“İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi Hâlık-ı Kâinatı tanımak ve O’na İman edip ibadet etmektir.”
İnsan, tüm bu varlık âleminin bir halifesi olarak, yaratılış amacını yerine getirmekle yükümlüdür. Dünya hayatı, bu amaç doğrultusunda bir imtihan sahasıdır.
Tüm bu hakikatlerin ışığında, ahiretin varlığına olan inancımız da pekişir.
Ahiret, dünya gibi şüphesiz bir gerçektir.
“Âhiretin vücudu, dünyanın vücudu kadar kat’î ve şüphesizdir.”
Bu hakikati idrak etmek, insanı dünya hırslarından uzaklaştırır ve hayatını daha anlamlı kılar. Dünya, sadece bir imtihan yeri, bir köprüdür. Bu köprünün sonunda bizi bekleyen ebedi hayat, ancak bu dünyada yaptığımız salih amellerle inşa edilebilir.
İnsanlık, zamanın acımasız akışı içinde, fani olanın peşinden koşmak yerine, kendisini bekleyen kabir gerçeğini ve ahiretin kesinliğini idrak etmelidir. Hayatın gerçek amacını bilerek, Yaradan’ı tanımak ve O’na ibadet etmek, her eylemin bir muhasebesi olduğunu unutmamak, dünya hapsinden kurtulup ebedi saadete ulaşmanın tek yoludur.

Özet
Bu makale, Bediüzzaman Said Nursi’nin sözlerinden yola çıkarak, insan hayatının anlamını ve amacını ele almaktadır.
Makalede, ilk olarak kabir gerçeğinin kaçınılmazlığı ve insanın tüm vaktini sadece dünyaya harcamasının anlamsızlığı anlatılır. Ardından, en küçük canlıların bile bir düzen içinde yaratılmasının, insanın fiillerinin de başıboş bırakılmadığına, her şeyin kaydedilip bir muhasebesinin olacağına delil teşkil ettiği anlatılır. Makalenin temelinde, insanın bu dünyadaki asıl gayesinin Allah’ı tanımak ve O’na ibadet etmek olduğu belirtilir.
Son olarak, dünyanın varlığı kadar ahiretin de kesin bir gerçek olduğu ve bu bilinçle hareket etmenin ebedi saadete ulaşmanın anahtarı olduğu ifade edilerek, makale bir özetle tamamlanır.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesAğustos 26th, 2025