Dünya, Dil ve Dostluk Üzerine Hikmetler
Dünya, Dil ve Dostluk Üzerine Hikmetler
Hayat, tıpkı hızla geçen bir rüzgâr gibidir. Zaman, göz açıp kapayıncaya kadar geçerken, bizler bazen bu fani dünyanın aldatıcı cazibesine kapılırız.
“Eyvah! Aldandık.” deriz, hayatın sonuna geldiğimizde. Çünkü “Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi’ ettik.” Oysa,
“Evet şu güzeran-ı hayat bir uykudur, bir rü’ya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider.”
Bu hakikat, bizi derin bir tefekküre sevk eder. Neden bu kadar aldanırız? Neden geçici olanı kalıcı zannederiz?
Bu aldanışın en büyük sebebi, dünyevi hırslar ve yanlış yolda kullanılan bir dildir. Dil, sadece iletişim aracı değildir; o, bir anahtar gibidir.
“Dil bir anahtar gibidir. Hayrında, şerrinde kapısını açar…”
Dilin hayra kullanılması, insanı iyiliğe, güzelliğe ve rahmete götürürken, şerre kullanılması ise kötülüğe, nefrete ve azaba kapı açar. İnsan, söylediklerine dikkat etmeli, dilini hikmet ve güzellik için kullanmalıdır.
Peki, bu aldatıcı dünyada, doğru yolu bulmak için neye sarılmalıyız? Kime dost olmalı, neye yaranmalıyız?
Bediüzzaman Said Nursi bu sorulara çok net ve hikmet dolu cevaplar verir:
* “Dost istersen Allah yeter.” Çünkü O dost olursa, bütün varlıklar size dost olur. O’nun rızasını kazanmak, kainattaki her şeyin sevgisini ve desteğini kazanmak demektir.
* “Yârân istersen Kur’an yeter.” Kur’an-ı Kerim, geçmiş peygamberlerin ve meleklerin hayatlarından bahseder. Onların hikayelerini okuyarak manevi bir dostluk kurar ve ibret alırsınız.
* “Mal istersen Kanaat yeter.” Kanaat, elinizdekiyle yetinme halidir. Kanaat eden kimse, dünya malına tamah etmez, israftan kaçınır ve böylece elindekine bereket gelir. Kanaat, zenginliğin en büyük kaynağıdır.
* “Düşman istersen Nefis yeter.” En büyük düşmanımız, bizi kötülüğe ve harama sevk eden kendi nefsimizdir. Kendini beğenmişlik ve kibir, insanı belalara ve zahmetlere düşürürken, nefsini terbiye eden, alçakgönüllü olan kimse huzuru ve rahmeti bulur.
* “Nasihat istersen Ölüm yeter.” Ölüm, en büyük nasihatçidir. Onu düşünen kimse, dünya sevgisinden kurtulur ve ahiret için ciddi bir şekilde çalışmaya başlar.
Bu hakikatler, hayatın aldatıcı bir rüya olduğunu ve en önemli dostun Allah olduğunu hatırlatır. Dilimiz, kalbimizin anahtarıdır; onu hayra kullanmalıyız.
En büyük düşmanımız kendi nefsimizdir ve en etkili nasihatçi ise ölümdür. Bu fani dünyada doğru adımlar atabilmek için bu ilkeleri benimsemeli ve hayatımızı bu hikmetler üzerine inşa etmeliyiz. Aksi takdirde, hayatımızın sonuna geldiğimizde sadece “Eyvah!” demekle kalırız.
Özet
Bu makale, hayatın geçiciliği, dilin önemi ve doğru dostlukların ne olduğu üzerine odaklanmaktadır. Bediüzzaman Said Nursi’nin sözlerinden yola çıkarak, dünya hayatının kalıcı zannedilmesinin bir aldanış olduğu ve aslında bir rüya gibi hızla geçtiği anlatılmaktadır. Ardından, dilin hem iyiliğe hem de kötülüğe kapı açan bir anahtar olduğu anlatılır. Makalenin ana bölümünde ise, en büyük dostun Allah, yarenin Kur’an, zenginliğin kaynağının kanaat, en büyük düşmanın nefis ve en etkili nasihatçinin ise ölüm olduğu belirtilerek, bu prensiplerin dünya ve ahiret dengesini kurmada ne kadar hayati olduğu açıklanır.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com