Tebliğ mi? Temsil mi? Yoksa İkisi de mi?

Tebliğ mi? Temsil mi? Yoksa İkisi de mi?

Biz nerede veya nerelerde hata yaptik; Tebliğ de mi, Temsil de mi?
Yoksa her ikisinde mi?
Evvela itiraf etmeliyim ki; bizler bir asırdır millet olarak maddi ve manevi kıtlıkta yetişmiş, islamin suyuyla sulanmayıp kurumuş, Kur’an’ı Kerim’in ruhunu kaybetmiş bir milletiz.
Bahçeye gelen su arkları kapanmış, susuz kalmışız.
Üzerimize giydirilen deli gömlekleriyle delirmişiz.
Nice zorluklarla merdiven altlarında yetişmişiz.
Islamı ne kadar bilmişiz ki, o kadar tebliğ edelim!
Bildiğimiz kadar.

******

Kur’ân’ı Kerim’de sorumluluk Tebliğle başlar.[1]
Tebliğde esas olan hikmetle davettir.
Hiddetle değil.
Tıpkı Allah’ın Hz. Musa’yı Firavuna gönderirken; Kavli leyyin yani yumuşak bir dille davet etmesini emretmesi gibi.
Yeteri kadar tebliğde başarılı olamadık.
Nefsimiz; ortam müsait değildi, engeller vardı, bir çok maniler engel oldu, dese de…

Ancak bu tebliği hakkiyla yapamasak da, Temsiliyeti hal dili ve halimizle gösterebilirdik.
En büyük kaybımızda; dahilde ve hariçte, Müslümanda gayri müslimde İslami temsiliyet rolümüzü yerine getiremeyişimizdir.
Nitekim Bediüzzaman;” “Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalâtını ef’âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler. Belki, küre-i arzın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyete dehalet edecekler.”
Yani islam’ı hakkıyla temsil etmemiz de gayri Müslim bile İslamiyete girerse, Müslüman zaten islam’ın içinde iken, neden bağlanmasın ve sarılmasın?
Acaba biz tebliğde islam’ı sevdirelim derken nefret mi ettirdik?
Meslekdaşlarıma şunu söylüyordum;
Evvelden öğrencilere en azından İslamı sevdirmeye çalışıyorduk.
Artık bugün nefret ettirmemeye çalışmalıyız.
Hadiste:“Kolaylaştırın, zorlaştırmayın! Müjdeleyin, nefret ettirmeyin ve işlerde uygunluk gösterin!..” buyrulur.

*******

İslam’ın Mesajını Yaşamak ve Yaşatmak Üzerine Bir Muhasebe

Tarih boyunca İslâm’ın dünyaya yayılışında iki büyük yol vardır: tebliğ ve temsil.
Tebliğ, diliyle anlatmak; temsil ise haliyle ve yaşayışıyla göstermektir. Kur’ân-ı Kerim, peygamberlerin en temel görevi olarak tebliği zikreder:

> “Peygambere düşen ancak apaçık bir tebliğdir.” (Nahl, 35)

Ancak sadece sözle değil, yaşayışla da İslâm’ı göstermek zaruridir. Zira temsil, sözü kuvvetlendiren bir şahitliktir. Bediüzzaman’ın ifadesiyle:

> “Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalâtını ef’âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler.”

Bu durumda sorulması gereken soru şudur: Biz nerede hata yaptık? Tebliğde mi, temsilde mi, yoksa her ikisinde mi?

  1. Tebliğde Eksikliklerimiz

Kur’ân, tebliğ metodunu “hikmet” ve “güzel öğüt” ile sınırlandırır:

> “(Resûlüm!) Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır; onlarla en güzel şekilde mücadele et.” (Nahl, 125)

Ne yazık ki bir asırdır bu hikmetli üslubu kaybettik. Zaman zaman tebliğ yerine hiddeti, hikmet yerine sertliği, kolaylaştırma yerine zorlaştırmayı tercih ettik. Halbuki Resûlullah (sav) buyurur:

> “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın! Müjdeleyin, nefret ettirmeyin!” (Buhârî, İlim 11)

Bu düsturun zıddına davranışlarımız, kimi zaman İslam’ı tanımak isteyen gönüllerde korku ve nefret uyandırdı.

  1. Temsilde Zafiyetimiz

Tebliğ kadar, hatta ondan da fazla etkili olan temsil, yani hal diliyle İslam’ı yaşamak ve yaşatmak ise en büyük kaybımızdır.
Tarih şahittir ki; İslam, çoğu kez kılıçla değil, ahlakın ve güzel temsilin gücüyle yayıldı. Endonezya, Malezya ve Afrika’nın birçok bölgesinde İslam, tüccarların güzel ahlakıyla kök saldı.

Kur’ân bu hakikati şöyle teyit eder:

> “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz.” (Âl-i İmrân, 110)

Bugün ise Müslümanların ticarette, siyasette, ilimde, ahlakta zaaf göstermeleri; temsil gücünü kırmış, güveni sarsmıştır. Halbuki İslam’ı hakkıyla yaşayan bir toplum, en büyük tebliğcidir.

  1. Tarihî ve Sosyal Boyut

Osmanlı’nın yükseliş döneminde İslam’ın gücü, yalnız kılıçtan değil; adaletten, hoşgörüden, vakıf kültüründen, ahlâktan doğuyordu. Batı’dan gelen seyyahlar bile Müslüman toplumların dürüstlüğünü, misafirperverliğini hayranlıkla kaydetmiştir.

Bugün ise biz, bir asırlık travmaların ardından, “kendi değerlerini unutmuş bir millet” manzarası veriyoruz.
Deli gömlekleri giydirilmiş, su arkları kapatılmış bir millet…
Hem cehaletin, hem taklitçiliğin, hem de gafletin gölgesinde tebliği ihmal ettik; temsilimizi de zayıflattık.

  1. İlmî ve Aklî Açıdan Değerlendirme

Tebliğ, bilgiye; temsil ise ahlaka dayanır. Biz ne ilimde yükseldik, ne ahlakta. Halbuki Kur’ân iki ayağı birlikte yürütür:

İlim: “De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer, 9)

Ahlak: “Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.” (Kalem, 4)

İlimsiz tebliğ kuru kalır; ahlaksız temsil ise sahte olur. İslam’ı yeniden ayağa kaldırmak için ilim ve ahlak birlikteliğini yeniden inşa etmek zorundayız.

  1. Siyasi ve Sosyal Yansımalar

İslam’ın temsil edilemeyişi, sadece bireysel bir eksiklik değil, siyasi ve toplumsal bir krizdir. Müslüman toplumların iç çekişmeleri, çıkarcılık ve ikiyüzlülükleri, İslam’ın evrensel adaletini perdelemiştir. Bu yüzden gayrimüslimler değil, Müslüman gençler bile İslam’dan uzaklaşma eğilimi göstermektedir.

  1. Sonuç ve Çıkış Yolu

Biz hem tebliğde, hem temsilde eksik kaldık. Sözümüz güzel olmadı, halimiz örnek olmadı. Oysa İslam’ın mesajı, ancak bu ikisinin birleşmesiyle gönüllere yerleşir. Çözüm:

  1. Tebliğde hikmet: Öfkeyi değil, hikmeti öne çıkarmak.
  2. Temsilde ahlak: İslam’ın adaletini, merhametini, dürüstlüğünü yaşayarak göstermek.
  3. İlim ve ahlak birlikteliği: Bilgiyle yoğrulmuş, ahlakla süslenmiş bir İslamî şahsiyet inşa etmek.
  4. Kendi nefsimizden başlamak: Tebliğ ve temsil, önce bireyin kendisinde tecelli etmelidir.

Özet

Kur’ân’a göre tebliğ, hikmet ve güzel öğütle yapılmalıdır (Nahl, 125).

Hadisler kolaylaştırmayı, müjdelemeyi ve nefret ettirmemeyi emreder.

Tarihte İslam en çok temsil gücüyle yayılmıştır.

Biz hem tebliğde (sertlik, bilgisizlik) hem temsilde (ahlak zafiyeti) hata ettik.

Çıkış yolu, hikmetli tebliğ ve ahlaklı temsil ile yeniden İslam’ın güzelliğini yaşamak ve yaşatmaktır.

“Doğrudan doğruya Kur’ân’dan alıp ilhamı,
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâmı”
M. Akif Ersoy.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

[1] https://tesbitler.com/index.php?s=Tebli%C4%9F+

Loading

No ResponsesAğustos 25th, 2025