Şiddetin Lisanı ve Kâinatın Tasavvufu: Kudret ve Azamet İlanı
Şiddetin Lisanı ve Kâinatın Tasavvufu: Kudret ve Azamet İlanı
İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğu günden beri tabiat olayları karşısında aciz kalmıştır. Depremler, fırtınalar, volkanik patlamalar… Bu olaylar, çoğu zaman korku ve endişe kaynağı olsa da, metindeki şu derin ve sarsıcı söz, bu olaylara bambaşka bir pencereden bakmamızı sağlar: “Fırtınalı bir denizden, zelzeleli bir zeminden sor. ‘Ne diyorsunuz?’ de. Elbette ‘Yâ Celil, yâ Celil, yâ Aziz, yâ Cebbar’ dediklerini işiteceksin.” Bu cümle, kâinatın sadece fiziksel bir gerçeklik olmadığını, aynı zamanda ilahi isimleri fısıldayan canlı bir kitap olduğunu anlatır.
Hikmetli Bir Bakış: Tabiat Olaylarının İlahi Dili
Hikmet, varlıkların görünen yüzlerinin ardındaki ilahi manayı keşfetmektir. Fırtınalar, depremler ve seller, sadece doğa kanunlarının bir sonucu değildir. Onlar, Allah’ın azamet, kudret ve celal isimlerinin birer tecellisidir. “Yâ Celil” (Ey Celal sahibi), “Yâ Aziz” (Ey mutlak galip ve kudretli), “Yâ Cebbar” (Ey dilediğini zorla yaptıran, azamet sahibi) isimleri, kâinatın bu kudretli ve haşmetli olaylarla bir dua ve zikir halinde olduğunu gösterir. Bu fırtınalar ve depremler, aslında birer uyarıcıdır. İnsanoğlunun kendi gücünü ve kontrolünü kaybettiği, acizliğini idrak ettiği anlardır. İşte bu acziyet anlarında, kâinatın lisanından yükselen o sesleri işitmek, insanın kendi fani varlığını aşarak sonsuz bir kudrete sığınmasını sağlar. Bu, insana hem tevazu hem de hakiki bir iman kazandırır.
Edebi Bir Düşünce: Tevhidin Sanatsal Tasviri
Mesela,fırtınalı denizin dalgalarını, bir yanardağın patlamasını ve şimşeklerin gökyüzünü yarmasını yan yana getirerek, Celal ve Azamet isimlerinin tecellisini sanatlı bir dille tasvir eder. Bu olaylar, kâinatın tek bir yaratıcının kudreti altında olduğunu gösteren edebi birer eserdir. Her bir olay, kendi içinde bir “Yâ Celil” fısıltısı taşır.
Şairler, edebiyatçılar ve sanatçılar da benzer şekilde, tabiatın bu haşmetli manzaralarını kullanarak Allah’ın azametini ve kudretini ifade etmişlerdir. Deniz, bazen bir sükûnet ve huzur sembolü iken, fırtınada bir öfke ve celal sembolü haline gelir. Bu değişimler, ilahi isimlerin farklı tecellilerini gösterir. Bu edebi tasvirler, kâinatın her zerresinin bir anlama sahip olduğunu ve insanın bu anlamları çözmekle mükellef olduğunu anlatır.
Tarihî ve İbretli Bir Yaklaşım: Felaketlerin Dili
Tarih, bu tabiat olaylarının sadece yıkım getirmekle kalmayıp, aynı zamanda insanlığa ibretlik dersler verdiğini gösteren sayısız örnekle doludur. Kavimler, şehirler ve medeniyetler, yaşadıkları doğal afetler sonucunda ya helak olmuş ya da manevi olarak dirilişe geçmişlerdir. Hz. Nuh’un tufanı, Lut kavminin yaşadığı felaket, Pompei’nin yanardağ patlaması… Tüm bu olaylar, insanların ne kadar aciz olduğunu ve ilahi kanunlara uymayan bir yaşam tarzının sonuçlarını gösteren birer ibrettir.
Ancak bu olaylar sadece cezalandırma amaçlı değildir. Onlar, aynı zamanda insanlara tevbe etme, yanlışlarından dönme ve manevi olarak yeniden uyanma fırsatı sunar. Bu zor anlarda, insanlığın bir araya gelmesi, yardımlaşması ve dayanışması da bu kudretli isimlerin rahmet tecellisidir. Tabiat olayları, bu yönüyle, insanlara hem korku verir hem de umut aşılar; hem cezayı gösterir hem de affa kapı aralar.
Düşündürücü Bir Sonuç: Kudrete Teslimiyet
Sonuç olarak, metindeki söz, bizleri tabiat olaylarına sadece bilimsel bir merakla bakmaktan öte, manevi bir bilinçle yaklaşmaya davet eder. Bir fırtınanın ortasında kalmış bir insan, sadece rüzgârın şiddetini veya yağmurun gücünü hissetmez. Aynı zamanda, kendi acizliğini ve yaratıcısının sınırsız kudretini de hisseder. Bu his, onu, “Yâ Celil, yâ Aziz, yâ Cebbar” diyerek sığınmaya ve teslim olmaya sevk eder.
Günümüz dünyası, tabiat olaylarını kontrol altına alma hırsıyla hareket etse de, her fırtına ve deprem, insanın bu arzusunun ne kadar beyhude olduğunu isbatlar. Bu olaylar, insana haddini bilmesini, kibirden vazgeçmesini ve asıl gücün kaynağını hatırlamasını sağlar. Bu söz, bize, tabiatın diliyle konuşan bir gerçeği fısıldar: Gerçek güç, kontrol etmekte değil, kudrete teslim olmaktadır.
Özet
Bu makale, “Fırtınalı bir denizden, zelzeleli bir zeminden sor…” sözü ve metinleri ekseninde, tabiat olaylarının ilahi isimlerin bir tecellisi olduğu fikrini işler.
Makale, konuyu hikmetli, edebi, tarihi ve düşündürücü açılardan ele almaktadır. Hikmetli bir bakış açısıyla, tabiat olaylarının Allah’ın “Celil”, “Aziz” ve “Cebbar” gibi isimlerinin tecellileri olduğu ve insana kendi acizliğini hatırlattığı belirtilir. Edebi olarak, fırtınalı deniz, yanardağ ve şimşeklerin birer sanat eseri gibi ilahi kudretin sembolleri olduğu anlatılır. Tarihi ve ibretli bir yaklaşımla, geçmiş kavimlerin yaşadığı doğal afetlerin, insanlığa hem bir uyarı hem de bir ders olduğu anlatılır.
Sonuç olarak, makale, bu tür olayların insana kibirden arınmayı, haddini bilmeyi ve mutlak kudrete teslim olmayı öğütlediğini ifade eder.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com