Fitnenin Haritası: İngiltere, Amerika ve İsrail Üzerine Bir Tahlil
Fitnenin Haritası: İngiltere, Amerika ve İsrail Üzerine Bir Tahlil
Tarih, sadece zaferleri değil; hileleri, oyunları, fitneleri de kaydeder. Milletlerin kaderinde görülen büyük kırılmalar çoğu zaman kılıçların ucundan değil, masa başında çizilen sinsi planlardan doğmuştur.
Bugün dünyada akan kanın, yıkılan şehirlerin, dağılan toplumların izini sürdüğümüzde karşımıza üç temel odak çıkıyor:
Fitnenin başı: İngiltere
Fitnenin kendisi: Amerika
Fitnenin aleti: İsrail
Bu üçlü, tarihin farklı dönemlerinde farklı roller üstlense de, daima birbirini tamamlayan zincir halkaları gibi çalışmıştır.
- İngiltere: Masa Başındaki Satranççı
İngiltere, asırlardır dünyanın fitne laboratuvarı gibidir.
Sykes-Picot Anlaşması ile Osmanlı topraklarını bölmüş, Ortadoğu’yu cetvelle çizilmiş haritalara hapsetmiştir.
Balfour Deklarasyonu ile Filistin’de “yabancı bir vatan” kurma vaadi vererek bugünkü İsrail’in temelini atmıştır.
Hindistan’dan Afrika’ya, Osmanlı’dan Arap yarımadasına kadar her yerde böl-yönet siyasetini uygulamış, milletleri birbirine düşürerek kendisine alan açmıştır.
İngiltere, sahnede çok görünmeyen, fakat perde arkasında ipleri tutan satranç ustasıdır.
- Amerika: Fitnenin Güç Gösterisi
Amerika, İngiltere’nin masa başında kurduğu planların en güçlü uygulayıcısıdır.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurduğu NATO üzerinden Avrupa’yı kendine bağladı.
Vietnam, Afganistan, Irak gibi işgallerde milyonları öldürdü.
Dolar hegemonyasıyla bütün dünya ekonomilerini baskı altına aldı.
“Demokrasi” ve “özgürlük” kavramlarını, kendi çıkarları için sahte bir kılıf olarak kullandı.
ABD, gücünü silah, ekonomi ve medya ile birleştirerek fitneyi küresel bir imparatorluğa dönüştürdü.
- İsrail: Sahanın Kanlı Aleti
İsrail, bu küresel planların en görünür taşeronudur.
1948’de kurulduğundan beri sadece savaş, işgal ve zulümle var oldu.
Ortadoğu’daki her çatışmada “öncü provokatör” rolünü üstlendi.
Gazze, Batı Şeria ve Kudüs’te uyguladığı etnik temizlik, tarihte görülmemiş bir vahşeti temsil ediyor.
İsrail, İngiltere’nin masa başında yazdığı senaryoyu, Amerika’nın sahadaki gücüyle beslenen kanlı bir tiyatro olarak sahnelemektedir.
Tarihten Dersler
Haçlı Seferleri döneminde Batı, Kudüs bahanesiyle Doğu’yu talan etmişti. Bugün aynı zihniyet, İsrail üzerinden devam ediyor.
Osmanlı’nın yıkılışı da İngiltere’nin diplomatik hamleleri, Batı’nın askeri ittifakları ve içerideki işbirlikçilerin fitnesiyle gerçekleşti.
Her dönemde görülen hakikat şudur: Zalim tek başına hareket etmez; fitne zincirini tamamlayan ortakları vardır.
Ahlaki ve Vicdani Yönü
Bir milletin gücü sadece tankı ve topuyla ölçülmez. Gerçek güç, adaletle hükmetmek, mazlumu korumak, insanlığa umut olmaktır. İngiltere’nin kurnazlığı, Amerika’nın kaba kuvveti, İsrail’in zalimliği; aslında bir güç değil, bir zayıflık göstergesidir. Çünkü vicdanı olmayan bir kuvvet, yıkılışa mahkûmdur.
Hikmetli Sonuç
Bugün dünyanın pek çok savaşı, darbesi, ekonomik krizi, siyasi kaosu bu üçlü sacayağında okunabilir. Fakat şu unutulmamalıdır:
Firavun vardı, Musa da vardı.
Nemrut vardı, İbrahim de vardı.
Ebu Cehil vardı, Muhammed Mustafa (sav) da vardı.
Fitnenin aktörleri güçlü görünse de, tarih onların geçici olduğunu gösterdi. Zira hakikat karşısında batılın hükmü yoktur.
Son Söz
Dünya fitnenin başı İngiltere’den, fitnenin uygulayıcısı Amerika’dan, fitnenin aleti İsrail’den ibaret değildir. Onların karşısında daima hakka inanan, adalet için direnen, mazluma sahip çıkan bir vicdan cephesi vardır.
Asıl mesele, insanlığın hangi tarafta duracağıdır:
Zulmün ortağı mı olacağız,
Yoksa vicdanın ve adaletin şahidi mi?
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com