Gazze: İnsanlığın Vicdanının Durduğu Yer.
Gazze: İnsanlığın Vicdanının Durduğu Yer.
Tarihler, milletlerin sadece başarılarını değil, aynı zamanda utançlarını da kaydeder. Bugün Gazze’de yaşananlar, insanlık tarihinin kara sayfalarına işlenecek bir imtihandır.
İsrail Savunma Bakanı’nın açıkladığı işgal planı, sadece bir askeri operasyon değil; yeryüzünde adaletin, hukukun ve vicdanın nasıl ayaklar altına alındığının bir sembolüdür. 60 bin askerin çağrılması, Gazze’nin taşlarına, toprağına, çocuklarına karşı başlatılan bir **“insanlığa meydan savaşı”**dır.
Trump’ın Skandal Övgüsü
ABD Başkanı Trump’ın Netanyahu’yu “kahraman” ilan etmesi ise tarihin ibretle kaydedeceği bir hadisedir.
İnsanlığın bitişi, vicdanın sönüşü demektir.
On binlerce masumun kanına bulanmış bir isme “kahraman” denmesi, kahramanlık kavramının küresel siyasette nasıl kirletildiğini gösteriyor.
Dün dağdaki eşkıya, bugün devletlerin başında terör estiriyor.
Dağları şehirlere taşıyor.
Acaba bu övgünün arkasında gizli bir şantaj mı, yoksa çıkar hesaplarının körleştirici etkisi mi var? Bu sorunun cevabı ne olursa olsun hakikat değişmiyor: Katil kahraman olamaz, mazlum cellat değildir.
Katilin avukatı da katil.
Mısır’ın Sina’da Alarmı
İsrail’in Gazze’yi işgal ederek Filistinlileri Sina’ya sürme planına karşı Mısır’ın sınır hattına 40 bin asker konuşlandırması, tarihin ironilerinden biridir. Dün Arap dünyası çoğu kez susarken, bugün bazı kapılar kısmen aralanıyor. Fakat bu askeri yığınak, Gazze halkına destek mi, yoksa olası bir göçü kontrol altına alma girişimi mi? Zaman gösterecek.
İstanbul’da Alimlerin Toplanması
İstanbul’da 50 ülkeden ilim insanının bir araya gelmesi, tarihte ümmetin ortak sorumluluğunu hatırlatan nadir hadiselerden biridir. Eyüpsultan’da, Ayasofya’da yapılacak açıklamalar, sadece Gazze’nin değil, Mescid-i Aksa’nın ve insanlığın namusunun müdafaasıdır.
Bu buluşma, ümmetin birlik olursa ne kadar güçlü bir ses çıkarabileceğinin de işaretidir.
Hamas’ın Küresel Grev Çağrısı
Hamas’ın “küresel grev” çağrısı ise tarihin vicdanına yapılan bir davettir. Zira zulme karşı sessiz kalmak, zulmün ortağı olmaktır. Dünyanın dört bir yanında vicdanlı insanlar sokaklara çıkarken, susanların dilleri değil, kalpleri mühürlenmektedir.
Anne ve Çocuğunun Çığlığı
Gazze’de açlıktan ölmek üzere olan çocuğu Musab için gözyaşı döken annenin feryadı, bütün siyasetlerden, bütün stratejilerden daha gerçek ve daha sarsıcıdır. “Ruhun ruhumdan, kanın kanımdan” diyerek evladına sarılan annenin yakarışı, insanlığın utancını haykırıyor:
“Vallahi her gün bin kere ölüyorum. Vallahi benim içimdeki ateşi kimse hissetmiyor.”
Bu sözler, diplomatik raporların, askeri planların ve siyasi nutukların üstünde bir gerçeği hatırlatıyor: İnsanlık ölüyor.
Hikmetli Bir Ders
Tarih şunu gösteriyor:
Firavunlar her zaman oldu, ama Musa’lar da vardı.
Nemrutlar zulmetti, ama İbrahimler ateşi gülistana çevirdi.
Ebu Cehiller susturmaya çalıştı, ama Muhammed Mustafa (sav) hakkı haykırdı.
Bugün Netanyahu ve onun destekçileri de birer modern Firavun’dur. Ama onların zulmü sonsuz değil, tarihin akışı içinde yok olup gidecek birer lekedir.
Vicdanlara Çağrı
Gazze sadece bir coğrafya değil, bir vicdan terazisidir.
Kim adaletin yanında, kim zulmün yanında?
Kim hakkı savunuyor, kim menfaatin peşinde?
Kim mazluma el uzatıyor, kim zalime alkış tutuyor?
Bu soruların cevabı, milletlerin ahiret hesabında da dünya tarihindeki şeref sahifelerinde de yazılı kalacaktır.
Sonuç:
Gazze, bugün insanlığın en büyük sınavıdır.
Zalimler, zulümlerini “kahramanlık” diye pazarlasa da; mazlumlar, sabır ve direnişleriyle asıl kahramanlığı gösteriyorlar.
Unutmayalım ki, Allah en zor imtihanları en güçlü kullarına verir.
Gazze’nin çığlığı, belki de bütün insanlığa yapılan bir çağrıdır:
“Ya zulme ortak olun, ya da vicdanınızla tarihe onurlu bir not bırakın.”
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com