Akıl: İki Uçlu Bir Kılıç – İlahi Emanet mi, Nefsin Esiri mi?
Akıl: İki Uçlu Bir Kılıç – İlahi Emanet mi, Nefsin Esiri mi?
“Akıl bir âlettir. Eğer Cenâb-ı Hakka satmayıp, belki nefis hesâbına çalıştırsan, öyle meş’um ve müz’ic ve muacciz bir âlet olur ki, geçmiş zamanın âlâm-ı hazinânesini ve gelecek zamanın ahvâl-ı muhavvifânesini senin bu bîçare başına yükletecek yümünsüz ve muzır bir âlet derekesine iner. İşte bunun içindir ki, fâsık adam, aklın iz’âc ve tâcizinden kurtulmak için gàliben ya sarhoşluğa veya eğlenceye kaçar. Eğer Mâlik-i Hakikisine satılsa ve Onun hesâbına çalıştırsan, akıl öyle tılsımlı bir anahtar olur ki, şu kâinatta olan nihayetsiz rahmet hazînelerini ve hikmet defînelerini açar. Ve bununla sahibini, saadet-i ebediyeye müheyyâ eden bir mürşid-i Rabbânî derecesine çıkar.
…..İşte ey akıl, dikkat et! Meş’um bir âlet nerede, kâinat anahtarı nerede?
….Ve daha bunlar gibi başka âletleri ve âzâları kıyas etsen anlarsın ki, hakikaten mü’min Cennete lâyık ve kâfir Cehenneme muvâfık bir mahiyet kesb eder. Ve onların herbiri öyle bir kıymet almalarının sebebi, mü’min, imâniyle Hàlıkının emânetini, Onun nâmına ve izni dairesinde istimâl etmesidir. Ve kâfir, hıyânet edip nefs-i emmâre hesâbına çalıştırmasıdır.” Sözler.
Bediüzzaman Said Nursî’nin Sözler’de ifade ettiği üzere, akıl, insana verilen en kıymetli emanetlerden biridir. Fakat bu kıymet, onun kimin hesabına çalıştığına bağlıdır. Eğer akıl, Cenâb-ı Hakk’ın nâmına çalışırsa, kâinatın kapılarını açan bir anahtar olur; eğer nefsin emrine girerse, geçmişin acılarını ve geleceğin korkularını yükleyen, huzursuzluk kaynağı bir azap aracına dönüşür.
Kur’ân-ı Kerîm, aklın bu iki yönünü şöyle çerçeveler:
> “Onlar ki, ayakta, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler.” (Âl-i İmrân, 3/191)
“Onlar, yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun?” (Hacc, 22/46)
“Onlar akıllarını kullanmazlar mı?” (Yâsîn, 36/68)
Bu ayetler, aklın iman penceresinden bakarak tefekkür etmesi gerektiğini açıkça ortaya koyar.
- Hikmet Yönü
Akıl, sahibini geçmişten ders çıkarmaya ve geleceğe hazırlanmaya sevk eder. Fakat iman olmadan, bu tefekkür, yalnızca acı ve korku doğurur. Bu sebeple, fâsık kimseler, aklın verdiği vicdan azabından kaçmak için sarhoşluğa, eğlenceye veya gaflete sığınır. İmanlı akıl ise, aynı geçmişi rahmetle, geleceği ise ümit ve ebedî saadetle yorumlar.
- Edebi Yönü
Bediüzzaman’ın “meş’um bir âlet” ile “kâinat anahtarı” benzetmesi, aklın iki uçlu bir kılıç gibi oluşunu çarpıcı şekilde resmeder. Aynı âlet, sahibini ya saadet-i ebediyeye ya da ebedî felakete götürebilir. Bu, kelime seçimleri ve karşıtlık sanatıyla (tezat) güçlü bir edebî tablo oluşturur.
- Tarihî Yönü
Tarih, aklını imanla birleştirenlerin insanlığa ilim, medeniyet ve adalet taşıdığı örneklerle doludur: İbn Sînâ, Farabî, Birunî gibi âlimler, aklı vahyin rehberliğinde kullanarak hem dünyayı hem ahireti kazandıracak eserler bırakmışlardır. Buna karşılık, aklını yalnız nefsin ve dünyevî çıkarın emrine verenler, çoğu zaman zulüm, savaş ve tahribat mirası bırakmıştır.
- İlmî ve Bilimsel Yönü
Modern psikoloji, insan zihninin “geçmiş” ve “gelecek” arasında sürekli gidip geldiğini, bunun ise stres ve kaygının ana kaynağı olduğunu ortaya koyar. İnanç, bu kaygıyı azaltan en güçlü faktörlerden biridir. Çünkü iman, geçmişin acılarını “takdir-i İlahi”ye, geleceğin endişesini ise “tevekkül”e bağlayarak psikolojik huzur sağlar.
- Akli ve Mantıki Yönü
Mantık açısından, akıl bağımsız bir amaç değil, araçtır. Araçlar, ancak doğru hedeflere yönlendirildiklerinde faydalı olur. İman, akla doğru hedefi gösterir; ahlak ise ona doğru istikameti verir. Aksi hâlde, akıl, sahibini yanlış hesaplarla en büyük zarara sürükleyebilir.
- İbret Boyutu
İmanla beslenen akıl, insanın mahiyetini Cennet’e layık bir seviyeye çıkarır; imansız akıl ise, Cehennem’e uygun bir hale getirir. Bu, hem bireysel hayat hem de toplum hayatı için geçerli bir yasadır. İmanlı akıl, topluma adalet, merhamet ve ilim getirir; imansız akıl, zulüm, sömürü ve kargaşa üretir.
Müradif Ayetler
“Kim Allah’ı anmaktan yüz çevirirse, ona şeytanı musallat ederiz.” (Zuhruf, 43/36)
“Şüphesiz ki akleden bir kavim için bunda ibretler vardır.” (Nahl, 16/12)
“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer, 39/9)
Özet
Akıl, insana verilen ilahi bir emanettir. İmanla birleştiğinde, kâinatın anlamını çözen bir anahtar ve ebedî saadete götüren bir rehber olur. İmandan koparsa, geçmişin acılarını ve geleceğin korkularını taşıyan, huzursuzluk veren bir yük haline gelir. Mümin, aklı Hâlık’ın izni dairesinde kullandığı için Cennet’e layık olur; kâfir, onu nefse hizmet ettirdiği için Cehennem’e uygun bir mahiyet kazanır. Bu yüzden akıl, doğru istikamette kullanılmadığında en büyük zararı sahibine verir.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com