İnsanda İlâhî Emanetler ve İmanî Kullanım Hikmeti

İnsanda İlâhî Emanetler ve İmanî Kullanım Hikmeti

Akıl, Göz, Dil, Kulak ve Kalbin Yolculuğu

Mukaddime

Bediüzzaman Hazretleri buyurur ki: İnsan, bütün kâinâtın en mühim meyvesi, en kıymetli hazinesi ve en emniyetli emanetidir. Cenâb-ı Hak, her bir azâyı birer emanet olarak bahşetmiş, onları nefsin hevesi için bırakmadığı gibi, kulluk ve ubudiyetin hizmetine tahsis etmiştir. Her organ, bir imtihan aleti, bir nura açılan pencere ve bir hikmetli kapıdır. Fakat iman ile kullanıldığında nimet ve rahmet kapılarını açar, nefsanî heva ile çalıştırıldığında ise insanı zelzeleli musibet ve bedbahtlıkla karşı karşıya bırakır.

Birinci Bab – Akıl: Kâinat Anahtarı mı, Meş’um Bir Alet mi?

Akıl, insana verilmiş en mühim âlettir. Bediüzzaman buyurur:

> “Akıl bir âlettir. Eğer Cenâb-ı Hakka satmayıp, nefis hesabına çalıştırsan, öyle meş’um ve müz’ic bir âlet olur ki, geçmiş zamanın hazinelerini ve gelecek zamanın ahvâlini başına yükletir. Eğer Mâlik-i Hakikisine satsan, akıl kâinâtın sonsuz rahmet ve hikmet hazinelerini açan tılsımlı bir anahtar olur.”

Kur’ân-ı Kerim, aklın bu iki yönünü şöyle işaret eder:

“Onlar yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı ki akledecek kalpleri, işitecek kulakları olsun?” (Hac, 22/46)

“Aklını kullanmayanların üzerine Allah murdarlık kılar.” (Yunus, 10/100)

Tarih, aklını nefsine satanların karanlığa gömülüşüyle doludur; Firavun, Nemrut ve Ebu Cehil, aklını hevasına hizmet ettirmiş, zulüm ve yıkım bırakmıştır. Öte yandan Hz. Yusuf, Hz. Süleyman gibi imanla aklını kullananlar, adalet ve hikmetin zirvesine erişmişlerdir.

Modern bilim, aklın problem çözme ve bilgi işleme yeteneğini göstermiştir; ancak iman olmadan akıl, hakikati bulamaz ve sadece dünyevî hırsın kölesi olur.

İkinci Bab – Göz: İlâhî Sanat Seyircisi mi, Nefsin Pencere Kulu mu?

Göz, ruhun âlemi seyretme penceresidir. Bediüzzaman buyurur:

> “Göz, Cenâb-ı Hakka satılmadığı vakit, geçici güzellikleri nefis hevesine hizmetkâr eder. Eğer göz Sâni-i Basîre için çalışırsa, kâinatın mütâlaacısı, Rabbânî sanatın seyircisi olur.”

Kur’ân-ı Kerim’de gözün emaneti:

“Onlar yeryüzünde bulunanlara bakmazlar mı ki onların yaratılışını görsünler?” (Gâşiye, 88/17-20)

“Gözler onu göremez; o ise gözleri görür.” (En’âm, 6/103)

Modern optik bilimi, gözün saniyede milyonlarca fotonu beyne ilettiğini ve bilgiyi yorumladığını gösterir. Ancak iman perspektifi olmadan göz, sadece fani hazların aracı olur. Tarihî örnekler, İbnü’l-Heysem gibi âlimlerin gözün hem bilimsel hem de manevi faaliyetini idrak ettiğini ortaya koyar.

Üçüncü Bab – Dil: Rahmet Hazinelerinin Nazırı mı, Mide Kapıcısı mı?

Bediüzzaman buyurur:

> “Dildeki kuvve-i zâika, Fâtır-ı Hakîme satılmazsa, midenin kapıcısı olur; Rezzâk-ı Kerîm hesabına verilirse, rahmet hazinelerinin nazırı ve kudret matbahlarının müfettişi olur.”

Kur’ân-ı Kerim:

“Helâl ve temiz olanlardan yiyin ve Allah’ın nimetlerine şükredin.” (Nahl, 16/114)

“Yalan söyleyen diller, kalplerin sakladığını gizleyemez.” (Nahl, 16/105)

Tarihî olarak tasavvuf erbabı, dili şükür ve tesbih için kullanmış, oburluk ve israfı terk etmiştir. Modern biyoloji, dilin tat alma tomurcuklarının hem beslenme güvenliği hem de lezzet farkındalığı sağladığını gösterir.

Dördüncü Bab – Kulak: Hakikatin Kapısı mı, Batılın Borazanı mı?

Kulak, ruhun işitme penceresidir.

Kulak, Hak için açılmazsa boş sözlere ve günahlara hizmet eder; Allah yoluna verilirse, Kur’ân tilâvetini, hikmeti işitir.

Kur’ân:

“Onlar sözü dinler ve en güzeline uyarlar.” (Zümer, 39/18)

“Onların kulakları vardır işitmezler… İşte onlar hayvanlar gibidir.” (A‘raf, 7/179)

Tarihî örnekler: Hz. Mus‘ab bin Umeyr’in tebliği kulaklarını açanları hakikate götürmüştür. Modern psikoloji, işitmenin sadece ses hissi değil, niyet ve yönelişi de ihtiva  ettiğini ortaya koyar.

Beşinci Bab – Kalp: Arşın Aynası mı, Hevanın Esiri mi?

Kalp, imanın merkezi ve manevî idrak cihazıdır.

Kalp imanla nurlandığında Allah’ın isim ve sıfatlarını yansıtır; imansız ise hevanın ve günahın esiri olur.

Kur’ân:

“Kalpler ancak Allah’ın zikriyle huzur bulur.” (Ra‘d, 13/28)

“Hayır! Onların işledikleri günahlar, kalplerini paslandırdı.” (Mutaffifin, 83/14)

Tarihî örnek: Hz. Bilal’in iman dolu kalbi, zulüm karşısında metin durmasını sağlamıştır. Modern tıp, kalbin duygular ve kararlarla doğrudan bağlantılı olduğunu ortaya koymuştur.

Hâtime – Emanetleri Sahibine Teslim Etmek

İnsanın beş ana emaneti: akıl, göz, dil, kulak ve kalp; imanla kullanıldığında rahmet hazinelerini açar, imansız kullanıldığında ise zulüm ve azap kapılarını aralar.

Emanet İmanla Kullanım İmansız Kullanım

Akıl Kâinatın sırlarını açar veya
Geçmiş ve gelecek azabını yükler
Göz İlahi sanatı seyreder veya
Nefsin haz penceresi olur
Dil Şükrü dillendirir veya
Mide kapıcılığına düşer
Kulak Hakikati duyar veya
Boş ve günah sözleri işitir
Kalp Allah’ın zikriyle huzur bulur veya Hevanın ve günahın esiri olur

Kur’ân-ı Kerim:
“Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında adaletle hükmetmenizi emreder.” (Nisa, 4/58)

Hülâsa – Özet

Bu kitapçık, insanın akıl, göz, dil, kulak ve kalbi gibi başlıca emanetlerini, imanla ve imansız kullanım yönleriyle ele aldı. İman, bu cihazları ebedî saadet anahtarına dönüştürürken; iman eksikliği onları nefsin kölesi hâline getirir. Ayetler, tarihî örnekler ve ilmî deliller, insanın emaneti sahibine teslim etmesi gerektiğini göstermektedir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesAğustos 17th, 2025