Hakkı Susturan Zulüm: Sessizliğin Suçu

Hakkı Susturan Zulüm: Sessizliğin Suçu

> “Zulüm devam etmez” deriz. Ancak zulmün devamı çoğu zaman sessizliğin eseridir. Zira hak sustuğunda batıl bağırır.

Tarih boyunca hakikatin en büyük düşmanı, sadece zulmü uygulayanlar değil, zulme sessiz kalanlardır. Bir kişinin zalim olması, onun kötülüğüdür; fakat koca bir toplumun susması, o zulmü meşrulaştırır. Bu, hem vicdanî bir iflas hem de toplumsal bir çöküştür.

Kur’an, zalimlere karşı susanları sadece kınamakla kalmaz, onları da aynı vebale ortak eder. Nitekim:

> “Onlar işledikleri günahlarda birbirlerini sakındırmazlardı. Ne kötü şeydi yaptıkları!”
(Mâide Suresi, 79)

Risale-i Nur’da Bediüzzaman Said Nursî de bu sessizlik suçuna karşı en keskin ifadeleriyle uyarır:

> “Zulme rıza zulümdür.

Ve elbette;

> Sükût etmek, zımnî tasdiktir.

Bu tesbitler, sadece sustuğumuzda tarafsız kalmadığımızı, bilakis zulmün bir parçası hâline geldiğimizi gösterir. Çünkü hakkı gizlemek, hakkın zıddına hizmet etmek gibidir.

Bediüzzaman, meşrutiyet ve hürriyet mücadelelerinde, zalimlere karşı tarafsız kalınmaz, diyerek hak cephesinde ses vermenin bir imani vazife olduğunu belirtir. Ona göre bir Müslüman, hakkı haykırmakla mükelleftir; susmak değil.

Sessizlik, Zulme Cesaret Verir

Tarihte nice firavunlar, zalimler, diktatörler sadece zora değil, sessiz çoğunluğa güvenerek ayakta kaldı. Sessizlik, zalimin psikolojik zırhıdır. Halkın tepkisizliği, zâlimin en büyük teşvikçisidir.

Nitekim;

> Hakkı bilenler susarsa, bâtıl konuşur.

Bunun içindir ki Kur’an, susmayı değil, emr-i bil ma’ruf ve nehy-i anil münkeri emreder. Susmak, sadece bir tavır değil; neticede bir tercihtir.

Neden Susuyoruz?

Korkudan: Can ve mal endişesi

Menfaatten: Düzenin nimetlerine bağlılık

İlgisizlikten: “Beni ilgilendirmez” diyerek uzak durmak

Umutsuzluktan: “Bir şey değişmez” bahanesiyle pasifleşmek

Ancak hiçbir sebep, hakkın susturulmasına mazeret olamaz. Çünkü Allah katında “hakkı gizleyenler” en ağır ithamla karşılanırlar:

> “Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyenler ve onu az bir bedele satanlar… Onların karınlarına doldurdukları ateştir.”
(Bakara Suresi, 174)

Zulme Karşı Ses Olmak: Sadece Bir Cesaret Değil, Bir İman Ölçüsüdür

Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurur:

> “Sizden kim bir kötülük görürse, eliyle düzeltsin; gücü yetmezse diliyle; ona da gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir.”
(Müslim, İman, 78)

Risale-i Nur’da bu prensip şu cümleyle özetlenir:

> “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem.”
(Tarihçe-i Hayat, s. 92 – RNK)

Bu yalnızca bir şairane çıkış değil, bir hayat prensibidir. Çünkü zulüm, sadece zalimi değil, onu alkışlayanı ve ona göz yumanı da yakar.

Sonuç ve Özet

Hakkın susturulması, zulmün sürmesine sebep olur.

Sessiz kalmak, zulmü onaylamak demektir.

Zulme karşı çıkmak sadece cesaret değil, imanın gereğidir.

Risale-i Nur ve Kur’an, suskunluğu asla onaylamaz; hakkı söylemeyi emreder.

Zalimlerin güç bulduğu şey, çoğunluğun sessizliğidir; bunu yıkan ise, az da olsak Hakk’ın sesi olmaktır.

> “Eğer susarsak, sıra bize de gelir.”
(Bir zulümde sessiz kalanların ibretli akıbetini anlatan evrensel uyarı)

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesAğustos 15th, 2025