KAPANMASI GÜÇ BİR YARA

KAPANMASI GÜÇ BİR YARA

“Hem Türk unsurunda ebedî kabil-i iltiyam olmamak suretinde bir inşikak çıkacak. O vakit milletin kuvveti, bir şık bir şıkkın kuvvetini kırdığı için, hiçe inecek. İki dağ birbirine karşı bir mizanın iki gözünde bulunsa, bir batman kuvvet, o iki kuvvetle oynayabilir, yukarı kaldırır, aşağı indirir.”

https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/mektubat/yirmi-dokuzuncu-mektub/425

B ifade Bediüzzaman Said Nursî’nin, Osmanlı ve sonrasındaki millet yapısına dair çok derin bir sosyolojik ve siyasî tesbitidir.

Ebedî Kabil-i İltiyam Olmamak: Türk Unsurunda Çıkacak İnşikâk

Tarihin uzun koridorlarında yürürken, kimi zaman milletler öyle bir kavşakla karşılaşır ki; orada alınan yön, yüzyıllar boyunca düzeltilmesi imkânsız bir ayrılığın kapısını açar. Bediüzzaman’ın “Türk unsurunda ebedî kabil-i iltiyam olmamak suretinde bir inşikâk” sözü, işte böyle bir yarılmaya işaret eder.

  1. Ebedî Kabil-i İltiyam Olmamak Ne Demektir?

“İltiyam” kelimesi, tıpta yaranın kapanması, parçaların tekrar birleşmesi anlamına gelir.
“Ebedî kabil-i iltiyam olmamak” ise öyle bir yarık, öyle bir kopuş ki, artık asla tam olarak kapanmaz demektir.

Bu ifade, milletin ana gövdesini oluşturan Türk unsurunun içinde öyle bir bölünme, öyle bir karşıtlık oluşacağını anlatır ki, bu ayrılık zamanla benimsenir, nesiller boyu sürer ve kalıcı bir zafiyet haline gelir.

  1. İnşikâkın Mahiyeti: Ne Tür Bir Yarılma?

Bediüzzaman’ın kastettiği “inşikâk” sadece siyasî bir hizipleşme değildir. Daha derin, kimlik ve yöneliş temelli bir bölünmedir.
Bunu birkaç boyutta okuyabiliriz:

  1. İnanç ve Değerler Ayrılığı: Bir kısmın millî ve İslâmî değerlerde ısrar etmesi, diğer kısmın ise Batı tarzı seküler hayatı benimsemesi.
  2. Kültür ve Yaşam Tarzı Uyuşmazlığı: Giyimden sanata, eğitimden aile yapısına kadar iki ayrı dünya görüşünün çatışması.
  3. Siyasî ve İdeolojik Kutuplaşma: İki kesim, birbirini tamamlayacağı yerde, birbirini törpüleyen ve yıpratan güçler haline gelir.

III. İki Dağın Mizanı: Kuvvetin Sıfıra İnmesi

Bediüzzaman, bu bölünmeyi iki dağın mizan terazisinin iki kefesi gibi tasvir eder:
Eğer bir milletin yarısı diğer yarısına karşı durursa, milletin toplam kuvveti dışa karşı kullanılmaz; içte birbirini nötralize eder.
Bir batman ağırlık, bu iki kuvveti dengede tutup kolayca oynatabilir. Bu, dış güçlerin, iç çatışmaları kullanarak milleti istediği gibi yönlendirmesi anlamına gelir.

  1. Tarihî Örnekler

Osmanlı’nın Son Dönemi: Meşrutiyetçiler – Mutlakiyetçiler, İttihatçılar – Hürriyetçiler, Batıcılar – İslamcılar çekişmesi, dış müdahalelere davetiye çıkardı.

Cumhuriyet’in İlk Yılları: Laiklik-İslamcılık, köy-kent kültürü, batılılaşma-yerlileşme tartışmaları, milletin enerjisini içeride tüketti.

Günümüz: Siyasi kutuplaşma, kimlik tartışmaları, dinî ve ideolojik cepheleşmeler, aynı tehlikeyi sürdürmektedir.

  1. Hikmetli Değerlendirme

Milletin gücü, farklılıkların bir potada erimesiyle ortaya çıkar. Bu pota kırıldığında, parçalar birbirine batmaya başlar.
Kur’ân-ı Kerim, “Hepiniz Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, ayrılığa düşmeyin” (Âl-i İmrân 103) ayetiyle, iç barışın medeniyetin temeli olduğunu bildirir.

Bu tesbit, bir **“sosyolojik alarm”**dır: Eğer bu inşikâk kalıcı hale gelirse, milletin ebedî zafiyeti olur.

  1. İbret ve Çıkış Yolu

Ortak Paydalar: Dil, tarih, kültür ve iman bağlarını öne çıkarmak.

Medeniyet Sentezi: Batı’nın ilmini, Doğu’nun hikmetiyle birleştirmek.

Siyasî Üslup: Fikir çatışmasını düşmanlığa dönüştürmemek.

Eğitim: Yeni nesle “biz” bilincini kazandırmak.

Özet:
“Ebedî kabil-i iltiyam olmamak” ifadesi, milletin içinde asla tam kapanmayacak bir yarılma tehlikesini ifade eder. Bu yarılma; inanç, kültür, ideoloji ve hayat tarzı ekseninde oluşabilir. Tarih, böyle bölünmelerin milleti dış müdahalelere açık hale getirdiğini göstermiştir. İbret odur ki, farklılıklar düşmanlık sebebi değil, güç birliği vesilesi yapılmadıkça, milletin enerjisi kendi içinde tükenir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesAğustos 15th, 2025