7. HAFTA ÖZ ve ÖZET MAKALE

  1. HAFTA ÖZ ve ÖZET MAKALE

Benlik ve İlahlık Dâvâsı: Firavunlardan Günümüze Enaniyet

  1. Giriş: Enaniyetin Kökü Nereden Geliyor?

“Ben sizin en yüce rabbinizim.” (Nâziât, 79/24)
Bu söz, tarihin en ibretli kibir çığlığıdır. Mısır Firavunu’nun bu sözü, sadece bir kişinin değil, bir zihniyetin, bir çağlar üstü ilahlık dâvâsının özüdür. Enaniyetin karanlık aynasında kendine tapan insanın, Rabbin nurunu gölgelemeye çalışmasıdır.

Enaniyetin temeli şu şekilde teşhis edilir ve izah edilir:
Enaniyet, mahiyet-i insaniyenin bir noktasıdır ki, Cenab-ı Hakk’ın ehadiyetini ve samediyetini anlamak için bir vahid-i kıyasî hükmünde olabilir.

Ancak bu vahid-i kıyasî, yani ölçü birimi olan enaniyet yerinde kullanılmayıp, kendine bir vücut, bir kudret, bir rablık izâfe ettiğinde; Firavunlaşma başlar.

  1. Firavunluk Sadece Tarihte Kalmadı: Modern Firavunluklar

Her çağın bir Firavunu, her zihniyetin bir ilahlık iddiası vardır.
Bugünün Firavunları, “ben yaptım”, “ben yönetirim”, “ben karar veririm” diyen seküler, materyalist ve kibirli zihniyetlerde gizlidir.

Bu çağdaş Firavunlar şöyle teşhis edilir:
Enâniyet cihetiyle kendini unutup, kendi nefsine mâlik zanneder. Ve hayat-ı dünyeviyeyi esas maksat bilir.

İşte bu zihniyetle insan, artık kendini bir kul değil, bir hâkim gibi görmeye başlar. Emir almaya değil, emir vermeye; ibadete değil, ibadet edilmeye yönelir. Böylece kendini, kendi nefsinin putu yapar.

  1. Enaniyetin En Tehlikeli Şekli: İlmî Enaniyet ve Manevî Firavunluk

Zamanımızın en sinsi Firavunluğu, din kisvesiyle gelen enaniyettir.
İlmî ve manevî kisveye bürünmüş, ama kendi nefsini hakikatlerin önüne geçirmiş insan tipi, toplumları ifsat eder.
Bediüzzaman bu noktaya özetle şöyle dikkat çeker:
Enâniyetin en tehlikelisi, enâniyet-i ilmiyedir,der.

Bu enaniyet, kişinin kendini âlim, mürşid, rehber veya “seçilmiş kişi” görmesiyle başlar; sonra da Allah’ın kullarına kendi nefsini otorite yapar. Böylece bâtınî Firavunluk doğar.

  1. Enaniyetin Panzehiri: Tevhid ve Ubudiyet

Firavunluğu yıkan şey, Musa’nın asası değil, onun arkasındaki tevhid inancıydı. Enaniyetin panzehiri ubudiyettir.

Kendini Cenab-ı Hakk’ın mâliki değil, memlûkü ve abd-i olduğunu bilse; o vakit enâniyet, mahiyet-i insaniyenin camiiyetine bir ayine-i samediyet olur.

Yani enaniyet, doğru kullanıldığında “Ben bir kulum, o ise Rabbim” diyeceğimiz bir aynadır. Ama yanlış kullanıldığında bu ayna kendine çevrilir, Rabbini değil, nefsini gösterir.

  1. Netice: İçimizdeki Firavunla Hesaplaşmak

Günümüz insanı dışındaki Firavunlara söverken, içindeki Firavunla yüzleşmezse hiçbir şey değişmez.
Zira,Nefis Firavun gibidir. Fakat, menfaati için en hasîs şeylere ibadet eder.

İçimizdeki enaniyeti terbiye etmek; ilahlık iddiasını değil, kulluk iddiasını yaşamakla olur.

  1. Özet:

Firavunluk, sadece tarihî bir şahsiyet değil; çağlar boyunca süren bir enaniyet hastalığıdır.

Modern çağın Firavunları, kibirle karar veren, kendini ilahlaştıran kişi ve sistemlerdir.

En tehlikeli Firavunluk, manevî enaniyetle gelen “ilmî Firavunluk”tur.

Bu tuzağa düşmemek için kişi, “Ben kulum” diyebilmeli; tevhid aynasında kendi nefsini değil, Rabbini görebilmelidir.

Gerçek kurtuluş, enaniyeti ubudiyete inkılâp ettirmekle mümkündür.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesAğustos 12th, 2025