Yaratılışın Ziyafeti, İnsanlığın Sorumluluğu ve Ahiretin Gerçeği
Yaratılışın Ziyafeti, İnsanlığın Sorumluluğu ve Ahiretin Gerçeği
Hayat, kimi zaman akıl almaz bir faaliyet, kimi zaman da derin bir sorumluluk bilinciyle karşılaştığımız bir imtihan sahnesidir. Bize sunulan bu durumlar iki temel gerçeği, birbiriyle uyum içinde, farklı açılardan ele almaktadır. Her biri, insanın kâinatla, yaratıcıyla ve kendi nefsiyle olan ilişkisini sorgulamamıza vesile olacak birer anahtar niteliğindedir. Bu anahtarların ışığında, yaratılışın mucizelerini, insanın sorumluluklarını ve ahiretin kaçınılmaz hakikatini idrak etmeye çalışalım.
- Kâinat Ziyafetinin Sunumu: Rahmetin Hediyeleri
Mesela, “Gözümüzle görüyoruz birisi var ki, bize zemin yüzünü rahmetin binlerle hediyeleriyle doldurmuş, bir ziyafetgâh yapmış.” denilmektedir. Bu söz, aslında kâinatın derin manasını özetlemektedir. Tarih boyunca nice medeniyetler, toprağın bereketinden, suyun hayat verici gücünden ve meyvelerin lezzetinden ilham alarak Yaratıcıya şükran duymuşlardır. Antik Mısır’da Nil Nehri’nin taşıdığı bereket, Mezopotamya’da Fırat ve Dicle’nin hayat kaynağı olması, insanlık için daima ilahi bir rahmetin göstergesi olmuştur. Bu söz, bize sadece bir meyvenin lezzetini değil, o lezzetin ardındaki muazzam rahmeti ve cömertliği görmeyi öğretir. Zemin yüzü, insan için özenle hazırlanmış, her mevsim farklı nimetlerle donatılmış bir sofradır. Görmeyi bilen gözler için her bir meyve, her bir çiçek, Yaratıcı’nın sınırsız cömertliğinin bir delilidir. - Kâinatın İntizamı ve İnsanın Sorumluluğu
“Fâtır-ı Hakîm ve Kadir-i Alîm, kemal-i intizamla herşeyi güzel yaratmış, güzel teçhiz etmiş, güzel gayelere tevcih etmiş, güzel vazifelerle tavzif etmiş, güzel tesbihat yaptırıyor, güzel ibadet ettiriyor. Ey insan! İnsan isen, şu güzel işlere, tabiatı, tesadüfü, abesiyeti, dalaleti karıştırma; çirkin etme, çirkin yapma, çirkin olma.” Bu söz, bizi tabiata ve evrene daha dikkatli bakmaya davet eder. Bir kuşun kanadından, bir çiçeğin rengine, gezegenlerin yörüngesindeki ahenge kadar her şeyde ilahi bir plan ve mükemmel bir düzen vardır. İslam medeniyeti, bu düzeni keşfetmek için bilim ve sanatta büyük ilerlemeler kaydetmiştir. El-Cezeri’nin otomatlarından, El-Biruni’nin astronomi çalışmalarına kadar pek çok örnek, bu ilahi intizamı anlama çabasının bir sonucudur. Ancak insan, bu muazzam düzeni görmezden gelerek, her şeyi tabiata veya tesadüfe bağlayarak bu güzelliği kirletebilir. Bu söz, bizi, evrenin güzelliğini idrak ederek, kendi varlığımızı ve eylemlerimizi de bu ilahi düzene uygun hale getirmeye çağırır.
- Hayvanların Tesbihi ve İnsanın İbret Alması
Şu söz, hayvanların yaratılışındaki hikmete dikkat çeker: “Her bir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar Bismillah der. Rahmet feyzinden birer süt çeşmesi olur. Bizlere Rezzak namına en latif, en nazif, âb-ı hayat gibi bir gıdayı takdim ediyorlar.” Bu söz, sadece bir besin kaynağı olarak gördüğümüz hayvanların, aslında ne kadar derin bir manayı taşıdığını gösterir. Hayvanlar, yaratılış gayelerine uygun hareket ederek, Allah’ın isimlerinin birer tecellisi olurlar. Süt veren bir hayvan, Rızk veren (er-Rezzâk) isminin bir yansımasıdır. Bu, bize sadece gıdalanmanın ötesinde, her nimetin bir rahmet feyzi olduğunu hatırlatır. Antik toplumlarda dahi hayvanlar kutsal sayılmış, yaşamın döngüsünde önemli bir yer tutmuşlardır. Ancak bu söz, kutsal saymanın ötesinde, her canlının Yaratıcısına olan tesbihini ve insanlara sunduğu ibret dolu dersi anlatır.
- Ebedi Sorgu ve Sorumluluk Bilinci
Ayette, “Yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.” (Nahl Suresi, 93) diyerek, önceki üç konunun üzerine, insanın sorumluluğunu koyar. Yeryüzünün ziyafetinden faydalanan, kâinatın düzenini idrak etmesi gereken ve hayvanların tesbihinden ibret alması gereken insan, eylemlerinden sorumlu tutulacaktır. Bu, sadece bir dini inanç değil, aynı zamanda evrensel bir ahlaki ilkedir. Tarihteki adalet ve hesap verme mekanizmaları, bu temel ilkenin yansımasıdır. Kralların, padişahların ve liderlerin eylemlerinden dolayı tarihin önünde yargılanması, bu dünyadaki bir sorgu biçimidir. Ancak ayet, daha derin bir sorgudan, ahiretteki nihai hesaptan bahseder. Bu mesaj, her anımızın, her sözümüzün ve her davranışımızın bir kaydı olduğunu, dolayısıyla hayatımızı bu bilinçle yaşamamız gerektiğini hatırlatır.
- Fuzuli’nin Hikmetli Sözü: Hamurdaki Eşeklik
Fuzuli’ye ait sözde, “Mey biter saki kalır. Her renk solar haki kalır. İlim insanın cehlini alsa da, hamurunda varsa eşeklik; baki kalır.” diyerek, bilginin tek başına yeterli olmadığını anlatır. Bu söz, tarihte nice alimin, bilge kişinin sadece bilgiyle yetinip, karakterlerini geliştirmeyi ihmal ettiklerini, kibir ve nefsin tuzaklarına düştüklerini anlatır. İlim, karanlığı aydınlatır, ancak kalpteki karanlık birikimi, yani hamurdaki “eşeklik” denilen inatçılık, nefsin kötü huyları ve ahlaki zaaflar, ilmin nurunu dahi karartabilir. Fuzuli, bize, asıl mücadelenin ilimden ziyade, karakterimizi ve ahlakımızı arındırmak olduğunu öğütler.
Makale Özeti
Bu makalede, yaratılışın bir ziyafet olduğu, kâinattaki her şeyin mükemmel bir düzen içinde yaratıldığı ve hayvanların dahi bir tesbih içinde olduğu gerçeği ele alınmıştır. Bu muazzam nimetler ve düzen karşısında insanın, yaptığı her eylemden sorumlu tutulacağı anlatılmıştır.
Son olarak ise, bilginin tek başına yeterli olmadığı, asıl olanın insanın hamurundaki ahlaki zaafları arındırmak olduğu Fuzuli’nin hikmetli sözüyle ifade edilmiştir. Bu beş farklı konu, bir araya geldiğinde, insana sorumluluk bilinci, şükran duygusu ve sürekli bir ahlaki gelişim içinde olması gerektiğini hatırlatan bütün bir yaşam hikmetini sunar.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com