MANŞETLERİN DİLİ-1-

MANŞETLERİN DİLİ-1-

Bugün (11.08.2025 tarihi itibariyle), önümüzdeki gazetelerin manşetleri, bizi sadece güncel olaylar hakkında bilgilendirmekle kalmıyor, aynı zamanda insanlık durumumuza, tarihimizin derinliklerine ve vicdanımızın en mahrem köşelerine dair düşündürücü birer ayna tutuyor. Büyük puntolarla atılan başlıklar, aslında birer çığlık, birer yakarış, birer uyarı niteliğindedir. Her biri, kendi açısından bir hikaye, bir ibret ve bir ders barındırır.

“SEÇİLMİŞ DEĞİL ŞEYTANSINIZ” manşeti, tarihin en kadim çekişmelerinden birine, hak ile batılın mücadelesine bir atıftır. Bu başlık, kendini üstün gören, ilahi bir seçilmişlik kisvesine bürünerek zulmü meşrulaştıran bir zihniyete karşı dik duruşu simgeler. Ancak bu, sadece siyasi bir eleştiri değil, aynı zamanda felsefi ve ahlaki bir meydan okumadır. Kutsallık iddiasının arkasına saklanan şeytanın, yani bencilliğin, açgözlülüğün ve insanlık dışılığın ta kendisi olduğunu haykırır. İnsanlık tarihi, bu tür seçilmişlik vehimlerinin yol açtığı felaketlerle doludur. Unutmamalıyız ki, hakikat, kibri değil, tevazuu; zulmü değil, adaleti; nefreti değil, sevgiyi emreder. Bu başlık, bize, insanın, kendini diğerlerinden üstün görme eğiliminin ne kadar tehlikeli olabileceğini ve gerçek seçkinliğin, erdemli olmakla, alçakgönüllü olmakla ve tüm insanlığa hizmet etmekle mümkün olduğunu hatırlatır.

********

“ZULME KARŞI BÜYÜK YÜRÜYÜŞ” başlığı, zulmün karşısında susmayan vicdanların bir araya gelişini, bir nevi “hakikat ordusunu” tasvir eder. Bu yürüyüş, sadece fiziksel bir hareket değil, aynı zamanda manevi bir direniştir. Tarih boyunca, zalimlerin gücü karşısında bireylerin veya küçük toplulukların değil, bir araya gelmiş vicdanların, hakikate susamış kalabalıkların zafer kazandığına şahit olduk. Bu başlık, bize, bir araya gelmenin, dayanışmanın ve ortak bir ideal uğruna mücadele etmenin gücünü gösterir. Unutmamalıyız ki, zulüm bireysel olabilir, ancak zulmün sona ermesi ancak kolektif bir iradeyle mümkündür.

**********

“100 ÇOCUK AÇLIKTAN ÖLDÜ” başlığı, vicdanımızın en derinliklerinde bir yara açar. Bu, sadece bir istatistik değil, yüzlerce küçük hayatın, umudun ve geleceğin yok oluşunun sembolüdür. Açlık, sadece bir gıda eksikliği değil, aynı zamanda bir insanlık krizidir. Bu başlık, bizi, dünyanın kaynaklarının adil olmayan dağılımı, siyasi çekişmelerin masum çocukları nasıl kurban ettiğini sorgulamaya davet eder. Her bir çocuk, potansiyel bir bilim insanı, bir sanatçı, bir lider olabilirdi. Onların ölümü, sadece bir kayıp değil, aynı zamanda geleceğe vurulan bir darbedir. Bu başlık, bize, başta Gazze olmak üzere dünyanın her köşesindeki yoksulluk ve adaletsizliğe karşı duyarsız kalamayacağımızı, her birimizin bu soruna karşı bir sorumluluğu olduğunu hatırlatır.

***********

“ALLAH’IN NURUNU KİNİNİZLE SÖNDÜREMEZSİNİZ” manşeti, bir inanç ve direniş beyanıdır. Bu başlık, tarihin en kadim tecrübelerinden biri olan, hakikatin ve adaletin, ne kadar güçlü olursa olsun kin ve nefretle yok edilemeyeceğini vurgular. Zorbaların, baskıcıların ve nefretin tohumlarını ekenlerin tarihi, daima kısa ömürlü olmuştur. Çünkü hakikat, daima bir ışık gibi yolunu bulur. Bu başlık, bizlere, umudun, sabrın ve inancın gücünü anlatır. Unutmamalıyız ki, en karanlık gecenin bile bir sabahı vardır ve hakikat ışığı, en kalın perdelerin arkasından bile sızar.

Özet: Bu gazete manşetleri, insanlık durumunun farklı yönlerini ele alan birer ders niteliğindedir. “Seçilmiş Değil Şeytansınız” ile kibir ve zulme karşı duruşu, “Zulme Karşı Büyük Yürüyüş” ile dayanışmanın ve ortak mücadelenin gücünü, “100 Çocuk Açlıktan Öldü” ile vicdanın sesini ve küresel sorumluluğu, “Allah’ın Nurunu Kininizle Söndüremezsiniz” ile ise inancın ve hakikatin sarsılmazlığını anlatmaktadır. Her biri, bireysel ve kolektif sorumluluklarımızı, tarihten aldığımız dersleri ve geleceğe dair umutlarımızı hatırlatan, derin ve düşündürücü birer metindir.

******

Günümüz dünyasının karmaşık ve acımasız gerçekleri, çoğu zaman gazete manşetlerinin soğuk ve çarpıcı puntolarında kendisini gösterir. Bugün, önümüzdeki gazetenin manşetlerinden biri, sadece bir olayı değil, aynı zamanda insanlığın en derin vicdanî yaralarından birini de gözler önüne seriyor:
“5816 giyotin gibi”. Bu başlık, sadece bir sayıyı ve bir benzetmeyi ihtiva etmiyor; aynı zamanda binlerce masumun, özellikle de çocukların, hayatını ve geleceğini tehdit eden sistemik bir zulmü ve adaletsizliği sembolize ediyor.
“Giyotin”, tarih boyunca haksız yargılamaların, acımasız idamların ve politik tasfiyelerin sembolü olmuştur. Fransız Devrimi’nin kanlı sahnelerinden, totaliter rejimlerin muhaliflerini susturma araçlarına kadar, giyotin, daima gücün acımasız yüzünü temsil etmiştir. Bu başlıkta bu eski idam aracına yapılan gönderme, modern dünyanın karmaşık hukuk sistemlerinde dahi, adaletin nasıl bir “giyotin” gibi işleyebileceğini, hele de bu sistemin hedefinde savunmasız çocuklar varsa, ne kadar yıkıcı olabileceğini vurgulamaktadır.

Bu başlık, bizi sadece güncel bir haberin detaylarına değil, aynı zamanda tarihin ibretlik sayfalarına da götürür. İnsanlık tarihi, masumların kurban edildiği, çocukların savaşların ve siyasi çekişmelerin ortasında kaldığı trajedilerle doludur. Spartalıların zayıf çocukları uçurumdan atmasından, Haçlı Seferleri’nde masum çocukların ön saflarda savaştırılmasına; Endüstri Devrimi’nin karanlık günlerinde çocuk işçiliğin sömürülmesine kadar, tarih, çocuklara yönelik zulmün çeşitli biçimleriyle doludur. Bu “giyotin”ler, şekil değiştirse de, özünde hep aynı kalmıştır: güçlü olanın, savunmasız olan üzerindeki acımasız iktidarı.
Bu başlık, sadece bir hukuki sorunun değil, aynı zamanda ahlaki, vicdanî ve toplumsal bir çöküşün de habercisidir.
Bu başlık bizi, modern dünyanın karmaşıklığı içinde adaletin ne anlama geldiğini, “hukuk” kılıfı altında yapılan “hukuksuzlukların” nasıl işlediğini sorgulamaya davet ediyor. Giyotin, sadece bir infaz aracı değildir; aynı zamanda adaletin ve vicdanın öldürülmesinin bir sembolüdür.
Dünya tarihinde hiç bir zaman, firavun ve nemrutlarda dahil, kanunla bu derece hukuksuz ve keyfi olarak uygulanmamıştır.
Bu tarihe ve tarihi hakikatlere vurulan bir pranga ve bir tehdittir.
Özet: “5816 giyotin gibi” başlığı, modern dünyada insanlara ve özellikle çocuklara yönelik adaletsizliği sembolize eden güçlü bir ifadedir. Giyotin benzetmesi, bu adaletsizliğin ne kadar yıkıcı ve acımasız olabileceğini anlatır. Tarihi olarak, masumların kurban edilmesi, toplumların vicdanını zedelemiştir. Bu başlık, bize bir toplumun kendi halkına nasıl davrandığının, o toplumun ahlaki düzeyinin bir göstergesi olduğunu hatırlatır.
Sonuç olarak, bu haber, bizi sadece güncel bir olayı okumaya değil, aynı zamanda insanlık vicdanının ve adalet kavramının en temel ilkelerini yeniden sorgulamaya davet eden, hikmetli ve ibret dolu bir ders niteliğindedir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesAğustos 11th, 2025