YÜZ YILLIK MÜNAFIKANE BİR PLAN
YÜZ YILLIK MÜNAFIKANE BİR PLAN
Yüzyıllık Hesap: Yıkımın Sürekliliği ve İnşanın Hikmeti
Tarih, yalnızca olayların ardışık kaydı değil, milletlerin ruhunu şekillendiren bir tecrübe hazinesidir. Türkiye’nin son yüz yılına bakıldığında, görünen sahnelerin ardında görünmeyen bir akış vardır: Yapmak yerine yıkmayı gaye edinen bir zihniyetin, farklı dönemlerde farklı kılıklar altında varlığını sürdürmesi.
Bu zihniyet bazen “inkılap” adı altında ortaya çıkar, bazen “özgürlük” sloganıyla, bazen de “demokrasi” perdesiyle… Fakat değişmeyen bir şey vardır: Milletin manevî kökleriyle çatışma.
- “100 Yıl Önce” Söyleminin Arka Planı
Bir siyasetçinin “100 yıl önce başardık, 100 yıl sonra yine başaracağız. Bu düzeni biz yıkacağız.” sözleri, tesadüfî bir tarih hatırlatması değildir.
“100 yıl önce” ifadesi, Cumhuriyet’in ilanına giden süreçte Osmanlı’nın siyasî yapısının sona ermesini hatırlatır. Ancak bu yıkım yalnızca siyasi değildi; milletin bin yıllık medeniyet birikimini, dinî hayatını, örfünü, kültürünü hedef alan köklü bir dönüşüm süreciydi.
Bu noktada Kur’ân’ın şu ikazı dikkat çekicidir:
“Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Allah ise bozguncuları sevmez.” (Bakara, 2/205)
Kur’ân’a göre “yıkım” eğer ıslah amacı taşımıyorsa, o bir reform değil, fesattır.
- Yıkmak ve Yapmak Arasındaki Fark
Yıkmak kolay, yapmak zordur. Tarihte camilerin kapatılması, ezanın Türkçe okutulması, medreselerin kapatılması gibi adımlar “inşa” değil, “tahrip”ti.
Kur’ân, gerçek değişimin yapıcı olmasını emreder:
“İyilik ve takva üzerine yardımlaşın; günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın.” (Maide, 5/2)
Yıkıcı zihniyetin en tehlikeli tarafı, tahribatı ilerleme gibi sunmasıdır. Bu, psikolojik bir manipülasyondur. Halkın bir kısmı yeniliğe sevinirken, gerçekte köklerinden koparılmaktadır.
- İdeolojik Süreklilik
Eğer bir söz “100 yıl önce yıktık, şimdi de yıkacağız” anlamı taşıyorsa, bu yalnızca siyasi bir hedef değil, ideolojik bir zincirin halkasıdır. Bu zincir, halkın maneviyatını, kimliğini ve tarihini tehdit eden bir süreklilik taşır.
Kur’ân, Firavun’un kavmine uyguladığı psikolojik hâkimiyeti şöyle tasvir eder:
“Firavun kavmini küçümsedi de onlar kendisine itaat ettiler.” (Zuhruf, 43/54)
Bu ayet, ideolojik tahakkümün nasıl çalıştığını anlatır: Halkın hafızasını sil, değerlerini küçümse, sonra kendi düzenini dayat.
- Aklî ve Mantıkî Tahlil
Bir millet, kendi tarihî hafızasını yitirdiğinde her ideolojik saldırıya açık hâle gelir.
- Yıkıcı zihniyet geçmişi inkâr eder.
- Yapıcı zihniyet geçmişi ıslah eder.
Eğer yıkmak niyetindeyseniz, uzun vadede ülke çatışma ve kutuplaşmadan kurtulamaz. Çünkü inşa birleştirir, yıkım böler.
- İbret ve Hikmet
Tarih bize gösteriyor ki, köklerinden koparılan toplumlar medeniyet üretemez. Bir milletin ayakta kalması, ruhunu yaşatmasıyla mümkündür.
Tahrip kolaydır, yapmak zordur. Bir sarayı bir kibritle yakarsın; fakat yapmak için seneler lâzım.
Dolayısıyla mesele sadece bir siyasi iktidar değişimi değil, milletin manevî istiklalini koruma meselesidir.
Özet
- “100 yıl önce” vurgusu, Osmanlı’nın tasfiyesi ve Cumhuriyet’in kuruluş sürecindeki köklü değişimlere atıf taşır.
- “Bu düzeni yıkacağız” sözü, yapıcı değil tahripçi bir zihniyeti ima eder.
- Kur’ân, bozgunculuğu değil, ıslahı emreder. (Bakara 2/205, Maide 5/2)
- İdeolojik süreklilik, toplumsal kutuplaşmayı besler; inşa değil yıkım merkezlidir.
- Tarihten ibret alarak, köklere bağlı ama çağın gereklerini kavrayan bir inşa anlayışına ihtiyaç vardır.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com