İzzetle Göçmek: İnsan Kitabının Ebedî Takdiri
İzzetle Göçmek: İnsan Kitabının Ebedî Takdiri
İnsan, istemese de bu dünyadan çıkarılacak, tıpkı bir yolcunun tren istasyonundan uğurlanması gibi, belki de “Allah’a ısmarladık” bile diyemeden gidecektir. Ne vakti gelir haber verir, ne de vedası tam olur. Hakikat odur ki; ölüm bir yok oluş değil, varlığın başka bir âleme taşınmasıdır. Ve bütün mesele, bu ayrılışı izzetle gerçekleştirmek, aziz olarak gitmektir.
Çünkü her bir insan, bizzat bir kitaptır. Sayfaları, hayatın günleriyle yazılır; harfleri, sözleri ve amelleridir; mürekkebi, niyetidir; cildi, ahlâkıdır. Ve bu kitap, sadece kendi gözleri için değil; meleklerin yazdığı bir eser olarak ebedî âlemin kütüphanesinde okunacaktır.
Kur’ân, bu gerçeği şu şekilde ifade eder:
> “Kitabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter.” (İsrâ, 17/14)
Yani her insan, kendi hayatının yazarı, kendi kaderinin kâtibidir. Yazdığı satırların süsü, hayır ve fazilettir; lekesi ise günah ve zulümdür.
Tarihî Bir Gerçeklik
Tarih, izzetle ayrılanlarla zilletle göçenlerin hikâyeleriyle doludur. Peygamberler, veliler, âlimler; izzetle göçenlerin en güzel örnekleridir. Onlar, dünyayı bir “imtihan sahası” bilip, kitaplarının her sayfasını sabır, şükür ve doğrulukla süslediler.
Buna karşılık zalimler, dünyayı kendi mülkü zannedip, hırs, kibir ve zulümle kitabını kararttılar. Firavun’un kitabı, azametle başladığı hâlde, zillet ve boğulmayla bitti.
İlmî ve Mantıkî Bakış
Modern bilim, insanın biyolojik bedenini inceler; DNA’sını, sinir sistemini, beynini çözümler. Lakin hiçbir laboratuvar, insanın ahlâkını, niyetini ve vicdanını tartamaz. Çünkü insanın asıl özü, maddede değil, manada saklıdır.
Akıl, mantık ve bilim birlikte düşündüğünde bile şu sonuca varır: Ölümlü bir varlık, kendisini ölümsüz bir hikâyenin parçası olarak hazırlamalıdır. Eğer nihai hesap ve sonuç yoksa, adalet ve anlam da yoktur.
Kur’ânî Deliller
“Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.” (Ankebût, 29/57)
“Kim izzet istiyorsa bilsin ki, bütün izzet Allah’ındır.” (Fâtır, 35/10)
“Her ne yaparsanız, onu yaparken biz size şahidiz. Hiçbir şey Rabbinin ilminden gizli kalmaz.” (Yâsîn, 36/12)
“O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük çıkacaklardır. Kim zerre kadar hayır yapmışsa onu görecek, kim zerre kadar şer işlemişse onu görecektir.” (Zilzâl, 99/6-8)
Bu ayetler, hem ölümün kaçınılmazlığını hem de izzetin kaynağını ortaya koyar: Allah’a yönelmiş bir hayat.
İbret ve Hikmet
Bir mektup düşünün ki, yazarı hem yazan hem de okuyandır. İşte insan da kendi kitabını yazar ve ahirette onu okuyacaktır. O gün, ne süslü bahaneler, ne sahte imzalar, ne de unutturulmuş sayfalar fayda verir. Sadece hakikat yazılıdır.
Bu sebeple, hayatın her anı bir satırdır; her söz, bir kelime; her niyet, bir nokta. O hâlde başroldeki insan, kendi kitabını en güzel şekilde yazmakla mükelleftir.
Özet
İnsan, bu dünyadan mutlaka ayrılacaktır; mesele, izzetle ve aziz olarak gitmektir.
Her insan bir kitap gibidir; hayatının satırlarını ameller, sözler ve niyetler oluşturur.
Kur’ân, insanın kitabını okuyacağı günü ve ölümün kaçınılmazlığını anlatır.
Tarih, izzetle göçenler ile zilletle gidenlerin ibretlik örnekleriyle doludur.
İlmî ve mantıkî bakış, insanın manevî boyutunu görmezden gelemeyeceğini ortaya koyar.
Netice olarak, insan, ebedî kütüphanede okunacak kitabını güzellikle yazmalıdır.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com