İnsanlığın Yüce Vazifesi: İlim, Dua ve Sünnet-i Seniyye Rehberliğinde Tekâmül

İnsanlığın Yüce Vazifesi: İlim, Dua ve Sünnet-i Seniyye Rehberliğinde Tekâmül

İnsan, bu kâinat sahnesine yüce bir vazife için gönderilmiştir. Bu vazife, Risale-i Nur Külliyatı’nda ifade edildiği gibi, “ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek”tir. Hayatın gayesi sadece yemek, içmek ve dünya lezzetlerini tatmaktan ibaret değildir. İnsan, kendi mahiyetini keşfetmek, yaratıcısını tanımak ve O’na karşı kulluk vazifesini yerine getirmekle yükümlüdür. Bu makalede, ana temalar doğrultusunda, insanın tekâmül yolculuğunda ilmin, duanın, Sünnet-i Seniyye’nin ve ilahi adaletin önemini tarihi ve edebi bir bakış açısıyla ele alacağız.

İlim ve Dua: Tekâmülün İki Kanadı
İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biri akıl ve idrakidir. İlim, bu akıl sayesinde kâinatın sırlarını çözme, Allah’ın yarattığı düzeni anlama ve O’nun isimlerini okuma sanatıdır. Her bir ağaç, her bir çiçekli ot, her bir meyve, ilahi isimlerin bir tecellisidir. Onların varlığı, görevleri ve amelleri, yaratıcının Esma-i İlahiyesini bize gösterir. Bu yüzden, ilim sadece fen bilimlerini öğrenmekle sınırlı değildir. Asıl ilim, kâinat kitabını okuyarak Allah’ın kudret ve hikmetini anlamaktır.

Dua ise bu ilmin neticesidir. Kâinatın işleyişini anlayan ve aczini fark eden insan, ihtiyaçlarını gidermek için Yaratıcısına yönelir. Dua, sadece bir istek listesi değil, aynı zamanda insanın acizliğini, fakirliğini ve kulluğunu itiraf etmesidir. İlim ve dua, bir kuşun iki kanadı gibi, insanı maddî ve manevî olarak yücelten iki temel unsurdur. Biri olmadan diğeri eksik kalır.

Sünnet-i Seniyye: Edeb ve Nur Kaynağı
Tekemmül yolculuğunda insanın en güvenilir rehberi, Allah Resulü’nün (sav) Sünnet-i Seniyye’sidir. “Sünnet-i Seniyye, edeptir. Hiçbir mes’elesi yoktur ki, altında bir nur; bir edep bulunmasın!” sözü, bu gerçeği çok güzel özetler. Peygamber Efendimiz’in (sav) hayatı, sözleri ve davranışları, her alanda insanlığa rehberlik eder. Sünnet, sadece ibadetlerden ibaret değildir; aynı zamanda bir yaşam tarzı, bir ahlak, bir edep ve nur kaynağıdır. Sünnete uymak, en zor anlarda bile doğru yolu bulmak için bir pusuladır. Tarih boyunca, Sünnet-i Seniyye’ye sarılan toplumlar yükselmiş, ondan uzaklaşanlar ise düşüşe geçmiştir.
İlahi Adalet ve Kıyamet
İnsanın tekâmül yolculuğunda karşılaştığı en büyük sınavlardan biri, dünyadaki zulümler karşısında sabır ve imanını korumaktır. “Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma!” ayeti, bu konuda müminlere büyük bir teselli ve uyarı sunar. Allah’ın adaleti şaşmaz ve O, hiçbir zulmü karşılıksız bırakmaz. Kâinatın mükemmel düzeni, adaletin de mutlak olduğunu gösterir. Zalimlerin cezalandırılması, ahirete ertelenmiştir ve o gün, herkesin dehşetle şahit olacağı bir gündür. “Kıyamet saati muhakkak gelecektir, bunda insanların çoğunun şüphesi yoktur.” ayeti de, bu hesap gününün kaçınılmazlığını anlatır. İnsan, bu bilinci taşıdığı sürece, dünyevi sıkıntı ve zulümler karşısında sarsılmaz bir imana sahip olur.
Kâinatın Sonsuz İlim Kaynağı
İlahi ilmin ve sözlerin sonsuzluğu, “Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa…” ayetiyle etkileyici bir şekilde ifade edilmiştir. Bu ayet, Allah’ın ilminin ve hikmetinin sınırsızlığını gösterir. İnsanlık, çağlar boyunca bilim ve teknoloji ile ilerlese de, kâinatın sırlarını tamamen çözemez. Her yeni keşif, sadece ilahi hikmetin büyüklüğünü bir kez daha gösterir.

Sonuç
İnsanın tekâmül yolculuğu, ilimle kâinatı tanıma, duayla acizliğini itiraf etme ve Sünnet-i Seniyye’nin rehberliğinde ahlakını güzelleştirme sürecidir. Bu süreçte karşılaşılan her türlü zorluk ve zulüm karşısında ilahi adalete olan iman, müminlere güç ve teselli verir. Unutmamak gerekir ki, insan bu dünyaya sadece geçici bir yolcu olarak gelmiştir ve asıl vazifesi, bu yolculuğu en güzel şekilde tamamlayarak ebedi âleme hazırlanmaktır.

Özet
Bu makale, Risale-i Nur ve Kur’an alıntılarından yola çıkarak, insanın bu dünyaya geliş gayesini ele almaktadır. Makale, insanın ilim ve dua aracılığıyla manevi tekâmülünü tamamlaması gerektiğini anlatır. Sünnet-i Seniyye’nin, bu yolda bir edep ve nur kaynağı olarak rehberliğine dikkat çeker. Ayrıca, ilahi adaletin mutlaklığına ve kıyametin kaçınılmaz olduğuna değinir. Kâinattaki her şeyin Allah’ın isimlerinin bir tecellisi olduğu ve ilahi ilmin sonsuzluğu ifade edilerek, insanın bu dünyadaki asıl görevinin bu hakikatleri anlamak ve onlara göre yaşamak olduğu belirtilir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesAğustos 10th, 2025