Kudüs’te Kırmızı Çizgiler Aşıldığında: Zalimlerin Zulmü, Mazlumların Sabır Ordusu ve İnsanlığın İmtihanı

Kudüs’te Kırmızı Çizgiler Aşıldığında: Zalimlerin Zulmü, Mazlumların Sabır Ordusu ve İnsanlığın İmtihanı

  1. Mukaddes Topraklarda Kirli Ayak Sesleri

Mescid-i Aksa’ya yönelik son baskın, sadece bir camiye yapılan tecavüz değil; insanlığın vicdanına, tarihe ve mukaddesata karşı işlenmiş bir cürümdür. İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Ben-Gvir’in, Müslümanların en kutsal üç mekânından biri olan Aksa’da “dua” adı altında yaptığı bu baskın, aslında ırkçı Siyonist ideolojinin kutsalı ayaklar altına alışıdır. Bu eylem, sadece bir provokasyon değil; uluslararası hukukun, dinî özgürlüklerin ve barışın üzerine indirilen yeni bir darbeydi.

Ancak bu yalnız bir adamın cür’eti değil; arkasında ABD’den gelen sınırsız bir destek, Avrupa’nın sessizliği ve ümmetin parçalanmışlığı vardır.

  1. Kudüs’te Kıyamet Alarmı: Kırmızı Çizgiler ve Kırılan Sessizlikler

Trump’ın “Benim tabanım artık İsrail’den nefret ediyor” sözü, Batı’daki değişen dengelerin habercisidir. Bu söz, sadece siyasi bir kaygının değil, Batı kamuoyunun vicdanen çatladığının göstergesidir. Artık milyonlarca insan, Filistin’de yaşananların soykırım olduğunu görmezden gelemiyor. Avustralya’dan İrlanda’ya, Amerika’dan Latin Amerika’ya kadar sokaklara dökülen yüzbinlerce insan, “Filistin insanlıktır” diye haykırıyor.

İsrailli yazar Grossman’ın “gördüklerime sessiz kalamazdım” ifadesi, Siyonist devletin içinden yükselen ilk ciddi itiraf dalgasıdır. Zira gerçek olan, artık inkârın sınırlarını aşmıştır. Gazze’de çocuklar açlıktan ölürken, tankların gölgesinde bebekler can verirken, dünyanın sessizliği suç ortaklığına dönüşmektedir.

  1. Tarihten Ders: Zalimler Hep Ortaklıdır, Zulüm Yalnız Yürümez

Firavun’un etrafında büyücüleri, Nemrut’un yanında askerleri vardı. Zulüm, hiçbir zaman yalnız dolaşmaz; kendine bir medya, bir sermaye, bir ordu, bir lobi bulur. Bugün İsrail’in cinayetleri, ABD’nin generalleriyle kutsanmakta, bazı dijital platformlarca dolaylı olarak finanse edilmekte, BM’nin “dilsiz şeytanlığı” ile korunmaktadır.

Ancak tarih, zalimlerin gücünden çok mazlumların sabrını yazar. Nail el-Bergusi gibi 45 yıl zindanda kalıp da “Zafer bir saatlik sabırdır, o bir saat 45 yıl sürebilir” diyenlerin iradesi, zulümden daha köklüdür. Çünkü zulüm süreklilik değil, ancak gecikmiş bir çöküştür.

  1. Açlık ve Abluka: İnsanlığın Son Sınavı

UNICEF ve Sağlık Bakanlığı raporlarına göre Gazze’de her üç kişiden biri tam gün aç kalmakta, çocuklar beslenememekte, ilaç yokluğu ölümleri artırmaktadır. Aç bırakılan İsrailli esirlerin hali bile, ablukayı koyanların acımasızlığını gösteriyor. Zira abluka silahı, artık sadece savaşta değil; aç bırakmakta, susuz bırakmakta, vicdanı boğmakta kullanılmaktadır.

Bu tablo karşısında İrlanda Cumhurbaşkanı’nın 7. BM Bölümünün devreye sokulmasını istemesi; artık devletler düzeyinde bir vicdan sesinin yükselmeye başladığını gösteriyor.

  1. Filistin Davası: Bugün Hak ile Batılın En Net Ayrımıdır

Bugün Gazze’deki mücadele, bir toprak meselesi değil, bir ahlak ve insanlık savaşıdır. Kudüs, ümmetin kalbidir; kalp susarsa beden dağılır. Mescid-i Aksa, sadece taş ve tuğladan ibaret değildir; o, ümmetin şuurunun mihenk taşıdır. Kudüs susarsa, Mekke de Medine de yetim kalır.

Bu nedenle İsrail’e karşı durmak, sadece bir siyasi duruş değil, Kur’anî bir emirdir. Zulmün her türlüsüyle mücadele etmek, sadece Müslümanların değil, vicdan sahibi herkesin sorumluluğudur. Zira Kur’ân buyurur:

> “Zulmedenlere meyletmeyin; yoksa size de ateş dokunur.” (Hud, 113)

Özet:

Mescid-i Aksa’ya yapılan provokatif baskın, Siyonist politikanın kutsal değerlere saldırısının yeni bir örneğidir.

Gazze’deki soykırım, sadece İsrail’in değil; onu destekleyen ABD, sessiz kalan Avrupa ve bölgedeki terör aparatlarının ortak ürünüdür.

İrlanda gibi bazı Batılı devletlerde bile vicdan sesleri yükselmekte, Filistin’e destek artmaktadır.

İsrailli yazar Grossman gibi sesler, içeriden gelen çöküşün işareti olabilir.

Filistinli esir Nail el-Bergusi’nin sabrı, mazlumun nasıl zafere yürüyebileceğini göstermektedir.

BM ve uluslararası sistemin sessizliği, modern çağın ahlaki çöküşünü resmetmektedir.

Bugün Filistin davası, hak ile batılın, zalimle mazlumun, vicdanla menfaatin net bir şekilde ayrıldığı bir turnusol kâğıdıdır.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com

 

 

Loading

No ResponsesAğustos 7th, 2025