Gazze’de Sessiz Soykırım: İnsanlığın İmtihanı

Gazze’de Sessiz Soykırım: İnsanlığın İmtihanı

“Gazze artık bir coğrafya değil, bir vicdan terazisidir.”

Her çağın bir Firavunu olduğu gibi, her zulmün de bir Musa’sı olmuştur. Ancak çağımızın Firavunları tanklarla, uçaklarla, insansız hava araçlarıyla değil; açlıkla, susuzlukla, yardımın engellenmesiyle savaş yürütüyor. Gazze’de yaşanan trajedi, yalnızca bir savaş değil, insanlığın vicdanına karşı açılmış bir yok etme hareketidir. Bütün dünyanın gözleri önünde işlenen bu insanlık suçu, artık sadece toprakta değil; gökyüzünden, hatta uzaydan bile görülebiliyor. Ne var ki, kör olan gözler değil; merhametsizleşmiş kalplerdir.

Bir Lokma Ekmek İçin İki Kilometre

Yayınlanan uydu görüntülerinde, yardım kamyonlarının etrafında toplanan binlerce insan, iki kilometreye varan kuyruklar oluşturuyor. Bu manzara, bir halkın açlığa mahkûm edilişinin sadece görsel değil, ahlaki ve politik bir belgesi gibidir. İsrail’in insani yardımları kasıtlı olarak engellemesi, artık yalnızca savaş hukuku değil, insan olmanın gereklilikleriyle de çatışmaktadır.

Bu kıtlık, doğal bir afetin sonucu değil; bir devletin sistemli ve bilinçli olarak uyguladığı kuşatma politikasının neticesidir. Kızıl Haç’ın, BM’nin ve diğer uluslararası kurumların tepkisizliği ise, “medeniyet” iddiasının iflasıdır.

Çocuklar Gömülmeden İsrafil’in Sûru Üfleniyor

Washington Post’un yayınladığı 18.500 çocuğun ismi, artık Gazze’nin sessiz mezar taşlarıdır. Her biri, toprağa düşmeden önce göğe yükselmiş birer şehit. Bu çocuklar, bir devletin değil; insanlığın masumiyetini temsil ediyor. Ve her biri, “Bir daha asla!” sloganının Batı için sadece bir reklam cümlesi olduğunu haykırıyor.

Gideon Levy gibi vicdanlı sesler bu zulmü ifşa ederken, İsrail kamuoyunun bu suça ortak oluşu; sadece devlet değil, toplum olarak da bir çöküşe doğru sürüklendiklerinin delilidir. Bugün Gazze’de inkâr edilen hakikatler, yarın İsrail’in kendi tarihî enkazında yankılanacak.

Açlık Silahı, Sessiz Soykırımın Yeni Yüzü

İsrail’in Gazze’ye uyguladığı kıtlık politikası, klasik soykırımların modern varyantıdır. Bomba ile öldüremediğini açlıkla yok etmeye çalışan bu yaklaşım, Birleşmiş Milletler nezdinde soykırım tanımına bire bir uymaktadır. Açlık, susuzluk, tıbbî yardımın engellenmesi birer silah olarak kullanıldığında; savaş sahası değil, insanlık değerleri yerle bir edilir.

Bu durumun bilimsel ve hukuki açıdan değerlendirilmesi, savaş suçları mahkemelerinin değil; tüm insanlığın ortak vicdanının mahkemesinde yapılmalıdır. Çünkü burada yargılanması gereken sadece bir devletin ordusu değil, o devlete destek olan küresel sistemin kendisidir.

Tarihte Eşi Görülmemiş Vicdan Testi

Tarih boyunca mazlumlar, zalimlerden daha çok iz bırakmıştır. Kudüs’te kurulan Haçlı Krallığı 88 yıl sürebilmiş; ama Selahaddin-i Eyyubi’nin adaleti yüzyıllarca anlatılmıştır. Hitler’in soykırımı lanetlenmiş; ama Gazze’de yaşanan soykırım, uluslararası ilişkiler uğruna sessiz geçiştiriliyor. Oysa adalet, sadece bir ulusa değil; bütün insanlığa eşit dağıtılmalı.

Haham Haim Sofer’in itiraf niteliğindeki sözleri, tarih boyunca İslam’ın adaletinin inanç farkı gözetmeksizin nasıl koruyucu olduğunu gösteriyor. Yahudilere uygulanan vergi muafiyeti, günümüzde açlığa terk edilen çocuklara gösterilmeyen merhametin tam zıddıdır.

İsrail’in Çöküşüne Doğru

Gazze’ye huzur vermeyen İsrail, içten içe çürümektedir. Asker intiharları, iç isyanlar, diplomatik yalnızlık; bu çöküşün habercisidir. Slovenya gibi ülkelerin silah ambargosu ilan etmesi; ABD’de ve Avrupa’da yükselen halk tepkileri; ve Yahudi entelektüellerin artan itirazları, İsrail’in meşruiyetini değil, zulmünü tartışılır hale getiriyor.

Artık mesele sadece Gazze değil; insanlık için bir “şeref testi” halini almıştır. Bugün Gazze’nin yanında durmak; sadece bir halkı değil, adaleti, vicdanı, insanlığı savunmaktır.

Özet:

Gazze, dünya tarihinin en uzun ve sistematik sivil kuşatmasına uğruyor; açlık bir silah olarak kullanılıyor.

18.500 çocuk öldürüldü; bu rakamlar bir soykırımın sessiz şahididir.

İsrail, uluslararası vicdan nezdinde meşruiyetini yitiriyor, içte çöküş sinyalleri veriyor.

Haham Sofer gibi anti-siyonist Yahudiler, İslam’ın adaletine dikkat çekerek hilafetin yeniden kurulmasını savunuyor.

Sessiz kalan dünya, sadece Gazze’yi değil, kendi insanlığını da kaybetme riskiyle karşı karşıya.

> Ve son söz:
Gazze yıkılırken, insanlık sınanıyor. Kimin insan, kimin zalim olduğu tarih kitaplarına değil, vicdan defterine yazılıyor.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik
📍www.tesbitler.com
✍️ “Hakikat susmaz; susturulan vicdanlar konuştuğunda yankı büyür.”

 

Loading

No ResponsesAğustos 7th, 2025