ALLAH KULUNA KÂFİ DEĞİL MİDİR?

ALLAH KULUNA KÂFİ DEĞİL MİDİR?[1]

 

فَسَيَكْف۪يكَهُمُ اللّٰهُۚ

Bakara.137.
أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ
Zümer.36
Bela.
Her şeye karşı o, her şeyin sahibi olan Allah kafi değil midir.
Bela
*harun reşidin cariyesinin elini başına koyması.
Allah Best, gayri heves.
Eğer o yar ise herşey insana yardır. O yar değilse herşey kalbe birdir,yüktür.
Sultan-ı Kâinat birdir. Her şeyin anahtarı onun yanında, her şeyin dizgini onun elindedir. Her şey onun emriyle halledilir. Onu bulsan, her matlubunu buldun; hadsiz minnetlerden, korkulardan kurtuldun.”
Madem O var,herşey var.
Maza vecede men fegadehu
Hz. Osman’ın şehadeti.
@@@@@

Allah’ın Kulluğuna Yetmesi ve Koruması Üzerine Bir Tefekkür

Giriş

Kur’an-ı Kerim, insanın hayat yolculuğunda karşılaşabileceği zorluklar, fitneler ve düşmanlıklar karşısında ona sarsılmaz bir dayanak sunar: Allah’ın yeterliliği ve himayesi. Bu bağlamda Bakara Suresi 137. ayeti olan “Feseyekfîkehumullâh” (Allah onlara karşı sana yetecektir) ve Zümer Suresi 36. ayeti olan “Eleyse’llâhu bikâfin abdah” (Allah, kuluna yetmez mi?) ayetleri, müminin güven kaynağını açıkça beyan etmektedir.

Bu makalede, bu iki ayetin nüzul sebeplerini ele alarak, İslami ve tasavvufi perspektiften ayetlerin derin anlamlarını ve hayatımıza sunduğu ibretli dersleri inceleyeceğiz.

1. Ayetlerin Nüzul Sebepleri

1.1. Bakara Suresi 137. Ayetin Nüzul Sebebi

“Feseyekfîkehumullâh. Ve huve’s-semîu’l-alîm.”
(Allah onlara karşı sana yetecektir. O, hakkıyla işiten ve hakkıyla bilendir.)

Bu ayet, Kur’an’ın hakikatine iman etmeyen ve özellikle de Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e düşmanlık edenlerin tutumları karşısında, müminlere verilen bir güvence niteliğindedir.

Nüzul sebebi olarak bazı rivayetlerde, Yahudi ve Hristiyanların, özellikle de Medine’deki Yahudi âlimlerinin Hz. Peygamber’e (s.a.v.) karşı cephe almaları ve ona tuzak kurma girişimlerinde bulunmaları gösterilir. Müslümanların onlara karşı endişe taşıdığı bir dönemde bu ayet nazil olmuş ve Peygamber Efendimiz’e şu mesaj verilmiştir: “Senin düşmanlarına karşı korunman için Allah sana yeter!”

Bu, bir bakıma İslam davetinin ilahi bir teminat altında olduğunu gösteren güçlü bir hitaptır.

1.2. Zümer Suresi 36. Ayetin Nüzul Sebebi

“Eleyse’llâhu bikâfin abdah. Ve yuhavvifûneke billezîne min dûnih.”
(Allah, kuluna yetmez mi? Oysa onlar seni, Allah’tan başkalarıyla korkutuyorlar.)

Bu ayet, Mekke döneminde nazil olmuştur. Rivayete göre, müşrikler Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i putlarına zarar vermesi hâlinde başına büyük belalar geleceğiyle korkutuyorlardı. Onlara göre, Lat, Uzza ve Menat gibi putlar, Hz. Muhammed (s.a.v.)’e zarar verebilir ve onu felakete sürükleyebilirdi. Ancak bu ayetle Allah Teâlâ, Peygamber’ine ve tüm müminlere şu gerçeği hatırlatıyordu:

“Allah kuluna yetmez mi?”

Bu ayet, sadece bir soru değil, aynı zamanda derin bir tefekkür çağrısıdır. Şirk içindeki insanların korkularını ve Allah’ın kudretini karşı karşıya getirerek, müminlere güçlü bir iman mesajı vermektedir.

2. İslami ve Tasavvufi Bakış Açısıyla Ayetlerin Yorumu

2.1. Allah’a Güvenin Önemi

Kur’an-ı Kerim’de Allah’a güvenmenin, tevekkül etmenin ve sadece O’nu vekil edinmenin üzerinde sıkça durulmuştur. “Feseyekfîkehumullâh” ayeti, müminlere, Allah’ın onların düşmanlarına karşı yegâne koruyucu olduğu bilincini kazandırır.

Tasavvufta “kâfi” ismi, Allah’ın kuluna yetmesi anlamına gelir. Bu bağlamda, ayetler bizlere, kalbi dünya korkularından ve vehimlerinden arındırıp sadece Allah’a teslim olmanın önemini hatırlatmaktadır.

Şeyh Şibli der ki: “İnsan Allah’ı tanırsa, O’ndan başka kimseden korkmaz.”
Bu söz, ayetlerin ruhunu anlamak açısından derin bir hakikati içinde barındırır.

2.2. Allah’a Dayanarak Korkudan Kurtulmak

Müminin en büyük dayanağı, Allah’ın onunla beraber olmasıdır. Zümer 36. ayette müşriklerin putlarla korkutma çabalarına karşı şu hakikat öne çıkar: Korkulması gereken yalnızca Allah’tır.

Tasavvufi literatürde, korku (havf) ve ümit (recâ) dengesi önemli bir konudur. Ancak Allah’a gerçek anlamda güvenen kişi, korkularını terk eder ve yalnızca O’na yönelir.

Rabiatü’l-Adeviyye’nin şu duası bu noktada anlamlıdır:
“Ya Rab! Sen bana yetersin, ben Sana dayandım. Beni nefsime bırakma!”

Bu dua, ayetlerin ruhuna uygun bir tevekkül örneğidir.

3. İbretler ve Düşündürücü Dersler

3.1. Hayatta Karşılaştığımız Zorluklar ve Allah’a Sığınma

İnsanoğlu hayatında türlü zorluklarla karşılaşır: düşmanlıklar, iftiralar, korkular ve belalar… Ancak, Bakara 137 ve Zümer 36 ayetleri, bu sıkıntılar karşısında sarsılmaz bir imanla dimdik durmayı öğütler.

Şöyle düşünelim: Gerçekten Allah kuluna yetmiyor mu? Eğer bir kul, Allah’ın gücüne inanıyor ve O’na dayanıyorsa, hangi korku onu sarsabilir?

İmam Şafiî der ki:
“Allah bana yeter! O var oldukça, halkın beni sevip sevmemesi umrumda değil.”
Bu söz, müminin yalnızca Allah’a yönelmesi gerektiğini en güzel şekilde ifade eder.

3.2. İnsanlardan Değil, Allah’tan Medet Beklemek

İnsan bazen haksızlığa uğrar, bazen düşmanlarıyla yüzleşir, bazen de iftiraya maruz kalır. İşte böyle anlarda, Allah’ın kuluna yeteceğini unutmamak gerekir.

Hz. Musa’nın (a.s.) Firavun’a karşı duruşu, Hz. İbrahim’in (a.s.) Nemrut’un ateşine atıldığı an, Ashab-ı Kehf’in mağaraya sığınması… Hepsi, “Allah kuluna yetmez mi?” hakikatinin canlı örnekleridir.

Mümin, Allah’a dayanırsa, hiçbir dünya gücü onu sarsamaz. Çünkü Allah’ın himayesinde olan, asla zelil olmaz.

Sonuç: Allah Bize Yeter!

Bakara 137 ve Zümer 36 ayetleri, Allah’ın müminleri koruduğunu, onlara yettiğini ve hiçbir düşmanlığın Allah’ın iradesine galip gelemeyeceğini hatırlatır.

Bu ayetler sadece tarihî olaylara değil, günümüz insanının psikolojik, sosyal ve ruhsal sıkıntılarına da cevap verir. Hayatın çalkantıları içinde olan her insan, bu ayetlerin ruhuna sarılmalı ve şunu kendine düstur edinmelidir:

“Allah bana yeter! O ne güzel Vekil’dir!” (Âl-i İmrân, 3:173)

Unutma! Allah kuluna yeter! Sen yeter ki O’na teslim ol…

@@@@@@@@

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=uPaWlHLGS9w

Loading

No ResponsesMart 5th, 2025