BEDİÜZZAMAN VE RİSÂLE-İ NUR

                                   BEDİÜZZAMAN VE RİSÂLE-İ NUR

Asırları özetleyen Bediüzzaman ve Risale-i Nur;aynı zaman da bir çok sırları da keşfetmiş,gözlerdeki perdeyi açmış,bakar körlükten kurtarmıştır.

Şu gürültülü asırda sağlam ve istikametli düşünülemiyeceğinden ayyuka çık n tozun ve dumanın içerisinde yüzlerce ihtilaflı noktaları gündeme getirenlerin kavgaları bırakmalarını sağlamak üzere;-Durun- esası ve sedasıyla,gerek İslam alemi gerekse insanlık aleminin ittifak edecekleri tek noktayı göstermiş,onun çevre ve çerçevesinde toplamıştır.

O’da Tevhid ve İman idi.

İnsanlık tarihi boyunca bu tek hedefi göstermiş,bütün mesaisini bunun üzerine teksif etmiştir.

Bugün bu noktayı keşfeden Bediüzzaman ve Risale-i Nur;keşfedilmeyi beklemektedir. Bu,keşif içindeki bir keşiftir. Bir keşşaf olarak Kur’an denizindeki cevherleri çıkarmak üzere dalıp,mücevherleri keşfederek çıkarıp,bize sunan bu eserler,bir hakikat olarak keşfedilmeyi gerektirmektedir.

Bu dünyanın da,insanın yaratılışının da bir sırrıdır.

Kur’an;sırlar deryası,Risale-i Nur ise,onun asrımızdaki ve gelecek asırlardaki bir dilidir.

Birkaç asırdır İslâmiyetin bir meselesini ele alanlar milyonları arkasından götürmüş,âdilane uygulamadığı zulmüne karşı tâbileri olmuştur. İşte Sosyalizm. Fakirin hakkını koruma yerine,hakkını elinden almıştır.

İslamiyet zekât müessesesiyle bunu çözmüştür.

Bediüzzaman ve Risale-i Nur-daki iki cümle ile,hem sosyalizmin ,hem de Marksizmin ideolojilerinin palazlandıkları noktaları gözlere göstermiştir.

Bütün ihtilallerin iki kaynağı olan;”Sen çalış ben yiyeyim”düşüncesinin yanlışlığını,Ribâ ve fâizin menfiliklerini göstermiş. Küçük bir azınlığın menfaatından ziyade,çoğunluğun koruyuculuğunu nazarlara sergilemiş, Fâizi haram kılmıştır.

“Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne.”yanlış düşüncesiyle açılan ara ve derenin kapatılması için köprü görevi gören zekât müessesesini yerine tesis etmiş,sosyalizmi ve zulmünü,kardeşlik çerçevesi içerisinde ikame etmiş, Zekâtı farz kılmıştır.

Risale-i Nur-da,Allah-ın varlığı her zerrede gösterilmiş. Bir şeyde veya her şeyde iradenin hakimiyeti;oranın bütün boyutlarında da bir hakimiyet ve kavrayışı gösterdiği,sanatkarın sanatı üzerindeki Vâhidiyet derecesindeki hakimiyeti,münferiden Ehâdiyyet derecesinde de her bir ferdinde bu hakimiyeti gösterdiği,ressamın resimdeki hakimiyeti,çizgilerde de hakimiyetini gösterdiği,Allah-ın her şeye vâkıf olduğu,vukûfiyetinin bulunduğu,o sanatın altında tam bir ton,estetik ve dekorun göründüğü her cihetle gösterilmiştir.

Bütün varlıkların bir vazife ile vazifelendirildiği,hayvan hayvan veya kedi-köpek olarak,bitki bitkilikle veya ot ve gül olarak,insanın da insanlık gibi en şerefli bir rütbe ile tavzif edilip bu dünyaya gönderilmiş olduğu,genişçe ifade edilir.

Kur’an-da anlatılan Peygamber kıssalarıyla,teknolojik bir çok gelişmelere o peygamberlerin mu’cizeleri doğrultusunda ulaşılabileceği gerçeğine ışık tutmuştur.

Oradan,vâiz ve hocaların vaaz ve nasihatlarının tesirsiz kalmasının nedeni olan;İslâmiyeti değil,müslümanı anlatmalarından böylece neredeyse İslamiyet ile müslümanı aynı kefeye koyma çalışması gibi yansıtılmasından,zira o kişi kendinde olanı zaten bilmekte ve görmektedir. Önemli olanın,onda olmayanı ona yapıcı bir üslub içerisinde sunmak ve anlatmak. Menfiyi değil,müsbeti anlatmak. Olumsuzlukları ve birinci derece de cehennemi ve cehennemî haletleri değil,cennet ve ona götürecek hal ve haletleri anlatmaktan geçtiğini,bu noktada bir düzenlemeye ve iç muhasebenin yapılması gerektiğini ifade eder.

Tarikatta,şeyhden gelen bir düsturun olmasına karşı,Risale-i Nur-da,önce Kur’an-dan gelen ve çıkan düstur,sonra destur. Bediüzzaman-ın kendisi için bile düstur esastır. Zira akıl düstur ister,kalb destur ister. Böylece akıl ile kalb barıştırılarak,ikisinin mezciyle hakikatın taharrisine gidilmiştir.

Peygamberimiz peygamberlerin,Bediüzzaman-da ulemânın mesleğini hülâsalandırmış,kısaltmıştır. Hakikata giden en kısa yol gösterilmiştir.

 

                                                                                                          06-10-1998

                                                                                              MEHMET     ÖZÇELİK

                                                                                                          ADIYAMAN

Loading

No ResponsesOcak 1st, 2015