İRADE SAVAŞLARI
ALLAH VE PEYGAMBERLERİ İNSAN İRADESİNİ ÖN PLANA ÇIKARIRKEN, ŞEYTAN VE ONUN YOLUNDAN GİDENLER İNSAN İRADESİNİ DEVRE DIŞI BIRAKMAKTADIR.
İNSAN İRADESİ: ALLAH’IN EMANETİ VE ŞEYTAN’IN TUZAKLARI
İslam inancında insan, akıl ve irade sahibi bir varlık olarak yaratılmıştır. Allah, insanı “eşref-i mahlûkat” yani yaratılmışların en şereflisi olarak tanımlamış ve ona seçim hakkı vermiştir. Kur’an-ı Kerim, insanın iradesini kullanarak iyiliği ve kötülüğü seçebileceğini, ancak bu seçimlerin sonuçlarından da sorumlu olduğunu vurgular.
Ne var ki, Allah insanın özgür iradesini ve tercih hakkını önemserken, şeytan ve onun yolundan gidenler bu iradeyi devre dışı bırakmaya, insanı baskı altına almaya ve köleleştirmeye çalışır. Tarih boyunca zalim yönetimler, baskıcı ideolojiler ve nefsi esir alan tutkular hep şeytanın bu misyonunu yerine getirmiştir.
1. ALLAH’IN İNSANA VERDİĞİ EN BÜYÜK NİMET: İRADE VE SEÇİM HAKKI
Kur’an-ı Kerim, insanın bir imtihan dünyasında olduğunu ve bu imtihanın en temel unsurunun özgür iradesiyle doğruyu ve yanlışı seçmesi olduğunu bildirir:
> “Şüphesiz, Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik. Ancak iman edip salih ameller işleyenler müstesna; onlar için kesintisiz bir mükâfat vardır.”
(Tîn Suresi, 4-6)
Bu ayet, insanın iradesiyle yükseleceğini ya da düşeceğini göstermektedir. Allah, kullarına irade vererek, onların kendi yollarını seçmelerine imkân tanımıştır.
Peygamberler de insanlara her zaman zorla değil, davet yoluyla tebliğ yapmışlardır. Hz. Muhammed (s.a.v.)’e Allah, şu emri vermiştir:
> “Sen yalnızca bir öğüt vericisin; onlar üzerinde bir zorba değilsin.”
(Ğaşiye Suresi, 21-22)
Bu ayet, İslam’ın zorbalıkla, baskıyla değil, insan iradesine ve aklına hitap eden bir din olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
2. ŞEYTAN VE ONUN YOLUNU TAKİP EDENLER: BASKI VE KÖLELİK SİSTEMİ
Şeytan, Hz. Adem’e secde etmediğinde insanın iradesine savaş açmıştır. Çünkü şeytan, insanların kendi akıllarını ve iradelerini kullanarak Allah’a yönelmelerini istemez; onları aldatır, korkutur ve kendi yoluna çekmeye çalışır.
> “Şeytan onlara (aldatıcı) vaadlerde bulunur ve onları boş umutlarla oyalar. Oysa şeytanın onlara vaat ettiği şey sadece bir aldanıştır.”
(Nisa Suresi, 120)
Şeytan ve onun yolundan gidenler, insanların iradesini yok etmek için çeşitli yollar kullanır:
Zulüm ve baskı rejimleri: İnsanların özgür iradelerini ellerinden almak, onları sorgulamayan ve itaat eden kölelere dönüştürmek isterler.
Batıl ideolojiler ve sahte inanç sistemleri: İnsanları düşünmeden taklit etmeye zorlarlar.
Nefis ve dünya tutkuları: İnsanları arzularının esiri yaparak iradelerini zayıflatırlar.
Allah, Firavun’un halkı üzerindeki baskısını anlatırken, şeytani sistemlerin nasıl insan iradesini yok ettiğini gösterir:
> “Firavun kavmini küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler. Gerçekten onlar yoldan çıkmış bir kavimdi.”
(Zuhruf Suresi, 54)
3. ZULMÜN VE BASKININ PANZEHİRİ: HAK VE ADALET
Kur’an, insan iradesine baskı kuran, insanları zorla yönlendiren her türlü güce karşı çıkmayı emreder. Zulme boyun eğmek, şeytanın sistemine destek vermek anlamına gelir.
> “Ey iman edenler! Kendinizi, ailenizi ve çevrenizi ateşten koruyun.”
(Tahrim Suresi, 6)
Bu ayet, Müslümanların iradelerini kullanarak doğru olanı seçmeleri gerektiğini gösterir. Kişi, kendi aklıyla, vicdanıyla ve iradesiyle hareket etmeli, başkalarının baskısına boyun eğmemelidir.
SONUÇ: HANGİ YOLU SEÇECEĞİMİZ BİZİM ELİMİZDE
Allah ve peygamberleri, insanın iradesini özgür bırakmış ve ona doğru yolu göstererek bir davette bulunmuştur. Ancak zorlamamışlardır. İnsan, iyiyi ve kötüyü seçme hakkına sahiptir.
Şeytan ve onun yolundan gidenler ise insanı kendi özgür iradesinden mahrum bırakmak, onu korku, baskı ve aldatmalarla kontrol etmek isterler. Bugün dünya üzerindeki zulüm sistemleri, insanları baskı altına alan ideolojiler ve nefse hitap eden batıl yollar hep bu şeytani düzenin eseridir.
Hangi yolu seçeceğimiz ise bizim elimizdedir:
Allah’ın yolunu seçenler, aklını ve vicdanını kullanarak iyiliği ve adaleti savunurlar.
Şeytanın yoluna uyanlar, başkalarının iradesini yok ederek zulmü ve haksızlığı yayarlar.
Rabbimiz bizleri, irademizi en güzel şekilde kullanarak hak yolunda yürüyenlerden eylesin. Çünkü gerçek hürriyet, ancak Allah’ın gösterdiği yolda yürümekle mümkündür.
@@@@@@@#
### Allah ve Peyamberlerin İrade Vurgusu ile Şeytanın İradeyi Yok Etme Çabası: Kur’anî Bir Tahlil
Kur’an-ı Kerim, insanın özgür iradesini temel bir sorumluluk alanı olarak tanımlarken, şeytanın bu iradeyi manipüle etme çabalarını da açıkça ortaya koyar. Bu çerçevede, peygamberler insanı tercihlerinin bilincine davet ederken, şeytan ve onun takipçileri iradeyi köreltmeye çalışır. Bu zıtlık, insanın imtihanının özünü oluşturur.
#### 1. **Allah ve Peyamberler: İradenin Sorumlulukla Buluştuğu Nokta**
Kur’an, insana “cüz’î irade” bahşedildiğini ve bu iradenin kullanımından hesap sorulacağını vurgular. **“Dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin”** (Kehf 18/29) ayeti, insanın özgür seçim hakkını ilahi bir lütuf olarak sunar. Peygamberler de bu iradeyi harekete geçirmek için gönderilmiştir. Örneğin, Hz. Muhammed (s.a.v.)’e **“Sen ancak bir uyarıcısın; onlar üzerinde zorba değilsin”** (Ğaşiye 88/21-22) denilerek, tebliğde baskı yerine ikna yönteminin esas olduğu hatırlatılır.
Peygamberlerin rolü, insanı iradesini doğru kullanmaya teşvik etmektir. Kehf Suresi 23-24. ayetlerde, Hz. Peygamber’in “inşallah” demeyi unutması üzerine gelen uyarı, insanın planlarını Allah’ın iradesine bağlaması gerektiğini öğretir. Bu, iradenin mutlak olmadığını, ancak sorumluluğunun insana ait olduğunu gösterir.
#### 2. **Şeytan ve Takipçileri: İradeyi Köreltme Stratejileri**
Şeytan, insanı Allah’ın yolundan saptırmak için iradeyi devre dışı bırakmaya çalışır. Kur’an’da şeytanın en temel taktiği, **vesvese, aldatma ve günahları süsleme**dir (Araf 7/20-22). Örneğin, Hz. Adem’i cennetten çıkaran olayda şeytan, “Sonsuzluk ağacı”nı cazip göstererek insanın iradesini hedef almıştır.
Şeytanın etkisi, ancak onu “dost edinenler” üzerinde geçerlidir (Nahl 16/100). İnsan, iradesini kullanmayı bırakıp şeytana tabi olduğunda, sorumluluktan kaçar ve kendini zulme sürükler: **“Onlar kendilerine zulmettiler”** (Yunus 10/44). Şeytanın en büyük zaferi, insanı “Benim iradem yok, mecburum” inancına hapsetmektir.
#### 3. **Kur’an’da İki Zıt Yaklaşım: Hidayet ve Dalalet**
Allah, insanın iradesine saygı duyarak hidayet ve dalalet seçeneklerini sunar: **“Biz ona yolu gösterdik; ya şükreder ya da nankörlük eder”** (İnsan 76/3). Peygamberler, bu seçimi hatırlatan rehberlerdir. Öte yandan şeytan, insanı seçim yapamaz hale getirmek için **“unutturma, tahrik ve yalan”** gibi yöntemler kullanır.
Örneğin, Firavun’un sihirbazları, Hz. Musa’nın mucizesi karşısında iradelerini kullanıp iman ederken (Araf 7/120-126), Firavun ise kibriyle iradesini köreltmiş ve helake sürüklenmiştir. Bu, iradenin doğru kullanımının nasıl kurtuluşa, kötüye kullanımının ise yıkıma yol açtığını gösterir.
#### 4. **İnsanın İmtihanı: İrade ile Sınanma**
Kur’an’da insan, **“nefsinin emmaresi”** (Yusuf 12/53) ve **“şeytanın kontrolü ”** (Bakara 2/168) arasında sıkışmış bir varlık olarak tanımlanır. Ancak Allah, insana bu sınavda başarılı olma imkanı verir: **“Allah, bir toplumun durumunu, onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmez”** (Ra’d 13/11). Bu ayet, iradenin aktif kullanımının kaderi şekillendirdiğini vurgular.
Peygamberlerin mücadelesi, insanın bu bilinci kazanması içindir. Örneğin, Hz. İbrahim’in putperestlere **“Siz gerçekten tapmakta olduğunuz şeyleri gördünüz mü?”** (Enbiya 21/66) sorusu, iradeyi sorgulamaya davettir.
İradeye baskı yapılmamış, irade harekete geçirilmiştir.
#### 5. **İbret ve Düşündürücü Sonuçlar**
– **Takva ile Şeytanın Tuzağını Aşmak:** Takva sahipleri, şeytanın vesvesesiyle karşılaştıklarında hemen Allah’ı hatırlar ve iradelerini korurlar (Araf 7/201).
– **“İnşallah” Bilinci:** İnsan, plansız bir varlık değildir, ancak tüm planlarını Allah’ın iradesine bağlamalıdır (Kehf 18/23-24).
– **Sorumluluk ve Hesap:** Her insan, **“kazandığı iyilik lehine, kötülük aleyhinedir”** (Bakara 2/286).
### Sonuç: İradenin Kıymeti ve Şeytanın Aldatmacası
Kur’an’ın mesajı açıktır: İnsan, iradesini kullanarak ya Rabbani bir hayat inşa eder ya da şeytanın tuzağına düşerek kendini zillete mahkum eder. Peygamberlerin mücadelesi, bu iradenin diriltilmesi; şeytanın çabası ise öldürülmesi üzerinedir. İnsan, bu şaşkınlıkta**“Allah’ın ipine sımsıkı sarılma”** (Al-i İmran 3/103) davetine kulak vererek, iradesini Hakk’ın hizmetine sunmalıdır.
> **“Kim doğru yolu seçerse, bunu ancak kendi lehine yapar. Kim de saparsa, kendi aleyhine sapar. Hiçbir kimse başkasının yükünü taşımaz.”** (İsrâ 17/15).
@@@@@@@
İNSANIN GELİŞİMİ İRADESİNİN ÖN PLANA ÇIKMASIYLADIR
İNSANIN GELİŞİMİ: İRADEYLE YÜKSELİŞ
İnsanoğlu, doğası gereği öğrenen, gelişen ve dönüşen bir varlıktır. Ancak bu gelişim, sadece dış etkenlerin yönlendirmesiyle değil, bireyin özgür iradesini kullanmasıyla mümkündür. İnsan, iradesini ne kadar bilinçli ve doğru kullanırsa, hem bireysel hem de toplumsal olarak o kadar ileri gider.
Tarih boyunca insanlığın en büyük başarıları, özgür düşünen, sorgulayan ve iradesini kullanan bireyler sayesinde gerçekleşmiştir. İrade olmadan ne bilimde ilerleme ne de ahlaki olgunluk mümkündür. Peki, insanın gelişimi neden iradeyle doğrudan bağlantılıdır?
1. İRADE, İNSANIN DİĞER VARLIKLARDAN ÜSTÜN OLMASININ TEMELİDİR
Kur’an’a göre insan, özgür iradesiyle diğer yaratılmışlardan ayrılır. Melekler iradesizdir, şeytan ise iradesini kötüye kullanmıştır. Ancak insan, iradesini nasıl yönlendireceğine karar verme yeteneğine sahiptir.
> “Şüphesiz Biz insanı karışım halindeki bir nutfeden yarattık; onu imtihan edeceğiz. Bu yüzden onu işiten ve gören bir varlık yaptık.”
(İnsan Suresi, 2)
Bu ayet, insana verilen işitme, görme ve anlama yeteneğinin tesadüf olmadığını, onun iradesiyle doğruyu yanlıştan ayırt edebileceğini ifade eder. Allah insana düşünme ve karar verme yeteneği vermiştir; dolayısıyla gelişim de ancak insanın bu yeteneğini kullanmasıyla mümkündür.
2. İRADE OLMADAN GELİŞİM MÜMKÜN DEĞİLDİR
Bir insanın ahlaki, entelektüel ve manevi gelişimi, onun iradesini ne kadar bilinçli kullandığıyla doğru orantılıdır. İradesini kullanmayan bireyler ve toplumlar, başkalarının yönlendirmesine açık hale gelir. Kendi kararlarını veremeyen bir insan, başkalarının kararlarının bir parçası olur.
Ahlaki Gelişim ve İrade
İnsan, neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlama kapasitesine sahiptir. Ancak bu bilgiyi eyleme dönüştürmek, iradeyi güçlendirmeyi gerektirir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:
> “Güçlü insan, insanları yenen değil, öfkesine hakim olandır.” (Buhari, Müslim)
Burada iradenin, insanın nefsine ve duygularına hakim olmasını sağladığına dikkat çekilmiştir. Kişi, iradesini kontrol etmeyi öğrenirse, öfke, kıskançlık, kibir gibi duygulara yenilmek yerine ahlaki olarak olgunlaşır.
Bilgi ve Bilgelik İradeyle Artar
İlim, iradesiz insanlara verildiğinde bir anlam taşımaz. Bilgiye ulaşmak, onu anlamak ve hayata geçirmek için irade gereklidir. Kur’an’da bu konuda şöyle buyrulur:
> “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”
(Zümer Suresi, 9)
Bilgili insanla cahil insan arasındaki fark, iradesini kullanarak bilgiyi edinmeyi tercih edenle etmeyen arasındaki farktır.
İrade Olmadan Toplumlar Gelişemez
Tarih boyunca baskıcı rejimler, özgür düşünceyi ve iradeyi yok ederek toplumları geri bırakmıştır. Zulmün olduğu yerlerde gelişim olmaz, çünkü insanlar sorgulama cesaretini gösteremez. İradesi elinden alınan toplumlar, köleleşir ve ilerleyemez.
Buna karşılık, iradesini kullanarak adaleti, bilimi ve hakikati savunan toplumlar yükselir. Osmanlı’nın yükselişi, Endülüs’teki bilim devrimi, Batı’daki Rönesans hareketleri hep bireylerin özgürce düşünmesi ve iradesini ortaya koymasıyla gerçekleşmiştir.
3. ŞEYTAN VE ZAYIF İRADE: GELİŞİMİ ENGELLEYEN EN BÜYÜK TUZAK
Şeytan, insanın iradesini zayıflatmak için çalışır. O, insana kolay yolu, haz ve gafleti önerir. Çünkü iradesiz insan, mücadele etmek istemez ve kısa vadeli çıkarlarına odaklanır.
Kur’an’da şeytanın insanı kandırma taktiği şöyle anlatılır:
> “Şeytan onlara vesvese verdi ve dedi ki: ‘Rabbiniz sizi ancak melek olmamanız ve ebedi kalıcılar olmamanız için bu ağaçtan men etti.’”
(Araf Suresi, 20)
Burada şeytan, Hz. Adem ve Hz. Havva’yı iradelerini yanlış kullanmaya teşvik etmiştir. İnsan, iradesini kaybettiğinde aldatılmaya açık hale gelir. Günümüzde de tüketim kültürü, medya manipülasyonları, nefsi arzular insanın iradesini zayıflatmak için şeytanın modern araçları olmuştur.
SONUÇ: İRADE, İNSANIN KENDİ KADERİNİN İRADESİ DOĞRULTUSUNDA YAZILMASIDIR
Allah, insana irade vererek onu sorumluluk sahibi kılmıştır. Şeytan ve onun yolundan gidenler, insanın iradesini zayıflatmaya ve onu bağımlı, çaresiz, yönlendirilen bir varlığa dönüştürmeye çalışır. Ancak tarih göstermiştir ki, iradesini kullanan bireyler ve toplumlar yükselirken, iradesini kaybedenler yok olmuştur.
Bugün, insanlığın en büyük problemi, iradesiz bireylerin çoğalmasıdır. Kolay yolu seçmek, haz ve konfora esir olmak, mücadeleden kaçmak insanı geriye götürür. Ancak iradesini güçlendiren, sorgulayan, azmeden ve mücadele eden bireyler, hem dünyada hem de ahirette kurtuluşa ererler.
Bu yüzden her insan kendine şu soruyu sormalıdır:
İrademi gerçekten kullanıyor muyum, yoksa başkalarının yönlendirmesiyle mi yaşıyorum?
Bilgi edinmek, ahlaki olarak olgunlaşmak ve topluma katkı sağlamak için ne kadar çaba harcıyorum?
Çünkü unutulmamalıdır ki insanın kaderi, onun iradesiyle şekillenir.
***************
DÜNYADAKİ MÜCADELE INSAN IRADESINI ELE GEÇİRME VE KONTROL ETME MÜCADELESİDİR. FİKİR OLARAK VEYA FİİL OLARAK.
İNSAN İRADESİ ÜZERİNE MÜCADELE: KUR’ANÎ VE İSLAMİ BİR BAKIŞ
İnsanlık tarihi boyunca en büyük mücadelelerden biri, insanın iradesi üzerindeki hâkimiyet savaşı olmuştur. Bu mücadele bazen fikir bazında, bazen de fiili olarak yürütülmüştür. İnsanların düşüncelerini, inançlarını ve davranışlarını yönlendirmek isteyen güçler, onların iradesini ele geçirmek için çeşitli yollar denemiştir. Bu, bireysel ve toplumsal düzeyde devam eden bir savaş olup, Kur’an-ı Kerim ve İslam’ın temel bilgileri çerçevesinde ele alındığında önemli dersler barındırmaktadır.
1. İnsan İradesi: Allah’ın Bahşettiği En Büyük Emanet
Kur’an’a göre insan, irade sahibi bir varlık olarak yaratılmıştır. Yüce Allah, insana akıl ve seçme özgürlüğü vermiş, iyiyi ve kötüyü göstererek onu sınava tabi tutmuştur:
> “Ve biz ona iki yolu göstermedik mi?” (Beled, 90/10)
Bu ayet, insanın önüne seçenekler sunulduğunu ve doğru yolu seçme sorumluluğunun kendisine ait olduğunu gösterir. İrade, insanın kişiliğini ve kaderini şekillendiren temel unsurdur. Ancak tarih boyunca bu iradeyi kontrol altına almak isteyen bireyler, ideolojiler ve sistemler olmuştur.
2. Şeytanın İradesi Ele Geçirme Mücadelesi
İslam’a göre insan iradesine yönelik en eski ve en büyük tehdit, şeytanın vesveseleriyle başlar. Kur’an, şeytanın insanı saptırmak için türlü hileler kullanacağını bildirir:
> “Andolsun ki onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun önünden, ardından, sağından ve solundan sokulacağım. Sen de onların çoğunu şükredenlerden bulamayacaksın.” (A’râf, 7/17)
Şeytan, insanın düşüncelerine ve duygularına fısıldayarak onun iradesini zayıflatmaya çalışır. Onu gaflete düşürerek kendi arzusunu insanın iradesine dayatır. Tarih boyunca birçok ideoloji, insanları hakikatten uzaklaştırmak ve kendi kontrolüne almak için şeytani yöntemler kullanmıştır.
3. Zorbalık ve Baskıyla İnsan İradesini Kontrol Etme Çabaları
Firavun’un İsrailoğullarını köleleştirmesi, Nemrut’un halkı üzerindeki baskısı gibi örnekler, zulüm sistemlerinin insan iradesini nasıl baskı altına almaya çalıştığını gösterir. Kur’an’da Firavun’un, halkını kontrol etmek için onları sindirdiği şöyle anlatılır:
> “Gerçek şu ki, Firavun yeryüzünde büyüklük tasladı ve halkını fırkalara ayırdı. Onlardan bir topluluğu güçsüz düşürerek erkek çocuklarını boğazlıyor, kadınlarını sağ bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardan biriydi.” (Kasas, 28/4)
Bu ayet, güçlülerin halkın iradesini kontrol altına almak için korku, bölme ve sindirme politikaları uyguladığını açıkça gösterir. Günümüzde de medya, propaganda, manipülasyon ve teknoloji kullanılarak benzer yöntemler uygulanmaktadır.
4. Özgür İrade ve Tevhid Mücadelesi
Peygamberler, insan iradesinin yalnızca Allah’a teslim edilmesi gerektiğini öğretmişlerdir. Tevhid inancı, insanın aklını ve kalbini özgürleştirir. Peygamber Efendimiz (s.a.v), insanları zorbalığa ve sahte güçlere boyun eğmekten kurtarıp yalnızca Allah’a kulluk etmeye çağırmıştır:
> “Allah’a kulluk edin ve tağuttan sakının.” (Nahl, 16/36)
Bu ayet, insan iradesinin ancak Allah’a teslim edilmesi gerektiğini ve başka güçlerin iradeyi ele geçirmesine karşı uyanık olunmasını öğütler.
5. Günümüzde İnsan İradesi Üzerindeki Tehditler
Bugünün dünyasında, insan iradesi üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışan farklı mekanizmalar bulunmaktadır:
Medya ve Propaganda: Bilinçaltı mesajlar, reklamlar ve ideolojik yönlendirmelerle insanlar farkında olmadan belirli düşüncelere yönlendirilmektedir.
Dijital Teknoloji ve Algoritmalar: Sosyal medya ve yapay zeka sistemleri, insanların tercihlerine müdahale ederek iradelerini şekillendirebilmektedir.
Ekonomik ve Politik Sistemler: Küresel ekonomik düzenler ve siyasi baskılar, bireylerin seçimlerini manipüle etmeye yönelik yöntemler kullanmaktadır.
Bütün bunlar, insanın özgür iradesini tehlikeye atan büyük meydan okumalardır.
6. Kurtuluş Yolu: İman, Bilinç ve Sabır
İslam, insanın iradesini koruması ve dış etkilere karşı bilinçli olması için şu yolları önerir:
Kur’an ve Sünnete Bağlılık: Doğru bilgi kaynağına yönelmek, insanın iradesini güçlü kılar.
Zikir ve Dua: Allah’ı anmak, insanın kalbini ve aklını temizleyerek şeytanın vesveselerinden korur.
Eleştirel Düşünce ve Feraset: Propaganda ve manipülasyon tekniklerini fark edebilmek için bilinçli bir bakış açısına sahip olmak gerekir.
Sabır ve Direniş: Zorbalığa ve baskıya karşı direnmek, peygamberlerin sünnetidir.
Sonuç: Özgür İrade, Allah’a Kullukta Saklıdır
İnsan iradesi, Allah’ın insana bahşettiği büyük bir emanettir. Şeytanın, zorba yöneticilerin, ideolojilerin ve modern manipülasyon araçlarının bu iradeyi ele geçirme çabalarına karşı uyanık olmak gerekir. Kur’an’ın mesajı açıktır:
> “De ki: Ey Kitap Ehli! Sizinle bizim aramızda ortak bir kelimeye gelin: Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp da bazımız bazımızı Rab edinmesin.” (Âl-i İmran, 3/64)
Bu ayet, insanın yalnızca Allah’a boyun eğmesi gerektiğini, diğer tüm beşeri tahakküm biçimlerinden kaçınması gerektiğini beyan eder. Özgürlük, insanın Allah’a teslimiyetiyle başlar; çünkü gerçek kulluk, sadece O’nadır.
[1] https://www.youtube.com/watch?v=ixjvmtb0kuQ