1-KİTAP ÖZETLERİ -9 KİTAP-

image_pdfimage_print

1-KİTAP ÖZETLERİ -9 KİTAP-

Prof. Dr. Ali Sevim’in “Genel Çizgileriyle Selçuklu-Ermeni İlişikleri” adlı eseri üzerine dair:

1. Kitap Hakkında Tafsilatlı Bilgi

• Muhtevası ve Menşei: Eser, müellifin 22 Nisan 1983 tarihinde Türk Tarih Kurumu’nda verdiği “Selçuklu-Ermeni ilişkilerine genel bir bakış” adlı konferansın, konuyla ilgili belli başlı araştırma ve bir kısım kaynaklardan faydalanmak suretiyle genişletilmiş şeklidir. Kitap, 1018 yılında başlayan ve üç asır devam eden Türk-Ermeni münasebetlerini ana hatlarıyla incelemeyi gaye edinmiştir.

2. Kitabın Vermek İstediği Mesajlar
Eserin “Sonuçlar” bölümü başta olmak üzere, metnin tamamından müellifin şu mesajları ve ana fikirleri vurguladığı görülmektedir:
• Selçuklu Öncesi Bizans Baskısı: Selçuklu fethinden önce Ermeniler, Bizans imparatorluğuna tâbi (vasal) idiler. Bizans, mezhep ayrılığı ve isyan teşebbüsleri sebebiyle Ermeni krallıklarını ilhak etmiş ve 40 bin Ermeniyi Doğu Anadolu’dan Orta Anadolu’ya (Sivas, Kayseri) ve Kilikya’ya sürmüştür. Müellif bunu “tarihte en büyük Ermeni tehciri” olarak niteler.
• Selçukluların “Kurtarıcı” Olarak Görülmesi: Selçuklular Anadolu’ya geldiklerinde, Doğu Anadolu’da bir Ermeni siyasi teşekkülü mevcut değildi. Bizans’ın baskısı altında bulunan Ermeniler, kendi dinî inançlarına müdahale etmeyen Selçukluları “âdeta bir kurtarıcı olarak karşılamışlar” ve onların vasalı olmayı kabul etmişlerdir.
• Selçuklu İdaresinde Müsamaha ve Hürriyet: Ermeni krallık ve prenslikleri gerek Büyük Selçuklu gerekse Türkiye Selçukluları devrinde, iç idarelerinde tamamen bağımsız vasallar olarak siyasi hayatlarını sürdürmüşlerdir. Bu devre, Bizans devrinin aksine, “bağımsızlığa kadar varan en geniş bir hürriyet ve müsamaha içinde” geçmiştir.
• İsyan ve Dış Güçlerle İş birliği: Ermeniler, Türkiye Selçukluları idaresinin zaafa uğradığı (buhran ve anarşi dönemlerinde) sıralarda, Bizans, Haçlılar ve Moğollarla iş birliğine girişerek Selçuklu devletine karşı isyan hareketlerinde bulunmuşlardır.
• Siyasal Kabiliyet Tenkidi: Müellif, Ermenilerin “siyasal yetenekleri hemen hiç yok gibidir” tesbitinde bulunur. Buna delil olarak, tâbi oldukları Bizans ve Selçuklulara karşı giriştikleri isyanların, (özellikle Bizans devrinde) kendi aleyhlerine çok ağır sonuçlar doğurmasını gösterir.

3. Kitapta Verilen Bilgi, Belge ve Tesbitler
Eser, Arap, Fars, Bizans, Haçlı, Gürcü, Süryanî ve Ermeni kaynaklarına dayanarak şu mühim bilgi, belge ve tesbitleri sunar:

Mühim Bilgiler ve Hadiseler:
• İlk Temas (Çağrı Bey): İlk Selçuklu-Ermeni ilişkileri, Çağrı Bey’in 1015-1021 arasındaki Doğu Anadolu (Vaspurakan) keşif seferiyle başlamıştır. Ermeni kaynakları, o zamana kadar hiç Türk askeri görmeyen Ermenilerin, “rüzgâr gibi uçan Türk atlıları” karşısında “korku ve dehşete kapılmışlardır”.
• Bizans’ın İlhak Siyaseti: Bizans İmparatoru II. Basil, Ermeni memleketlerini doğrudan merkeze bağlamak için Vaspurakan’ı ilhak etmiş (1021/22) ve Anı Ermeni kralı Ioannes Simbat’tan “ölümünden sonra devletinin Bizans’a devri” hususunda yazılı bir antlaşma almıştır.
• Philaretos Brachamios Hadisesi: Malazgirt sonrası Bizans hâkimiyeti çökerken, Ermeni asilzadesi Philaretos, Maraş, Urfa, Malatya, Kilikya ve Antakya’yı içine alan geniş bir prenslik kurmuştur.
• Antakya’nın Fethi ve Philaretos’un Akıbeti: Philaretos’un oğlu Barsama’nın daveti üzerine Türkiye Selçuklu hükümdarı Süleymanşah, 12 gecede Anadolu’yu geçerek Antakya’yı fethetmiş (12 Aralık 1084) ve halka adil davranmıştır. Her şeyini kaybeden Philaretos, Sultan Melikşah’ın huzuruna çıkmış, “törenle sünnet olarak Müslüman olmuştur”.
• Haçlılarla İşbirliği: Ermeniler, Haçlılarla işbirliği yaparak, Selçuklular adına yönettikleri Urfa’yı Haçlılara teslim etmiş (1098) ve Antakya’yı almalarında onlara “büyük ölçüde yardımcı” (Ermeni Firuz’un ihaneti) olmuşlardır.
• Kösedağ Sonrası İhanet (1243): Selçuklu ordusunun Kösedağ’da Moğollara yenilmesi üzerine, Selçuklu vasalı olan Kilikya Ermeni kralı Hetum, Moğolların teveccühünü kazanmak için, kendisine sığınan Sultan II. Gıyasüddin Keyhusrev’in annesi, kızı ve hazinelerini Baycu Noyan’a teslim etmiştir.
Belgeler ve Maddi Deliller:
• Sultan Melikşah’ın Fermanı (Buyruğu): Sultan Melikşah, Anı Ermeni başpiskoposu Barseğ başkanlığındaki heyeti kabul etmiş ve “Ermeni Katolikosluğunun tek bir makamla temsil edilmesi, bütün kilise, manastır ve ruhanîlerin vergi dışı tutulmaları” hususunda bir buyruk (ferman) çıkartmıştır.
• Sikkeler (Paralar): Kitap, Ermeni krallarının Selçuklu sultanlarına tâbiiyetlerini göstermek için onlar adına para bastırdıklarını belgelemektedir. Eserin “Resimler” bölümünde bunlara yer verilmiştir:
• II. Leon’un sultan II. Süleymanşah adına bastırdığı para.
• II. Leon’un sultan I. Keyhusrev adına bastırdığı para.
• I. Hetum’un sultan I. Keykubad adına bastırdığı para.
• I. Hetum’un sultan II. Keyhusrev adına bastırdığı para.

4. Vurucu ve Vurgu Yapılan Cümleler (İktibaslar)
Eserin tezini kuvvetlendirmek için müellifin kullandığı en çarpıcı ifadeler, çoğunlukla bizzat Ermeni ve Süryanî müelliflerden yapılan iktibaslardır:
• Urfalı Mateos (Sultan Melikşah için):
“Herkesin babası, bütün insanlara karşı merhametli ve hüsnüniyet sahibi sultanın ölümü, bütün dünyayı büyük bir matem içine düşürdü”.
• Urfalı Mateos (Danişmendli Ahmed Gazi için):
“Ahmed Gazi iyi bir adam, memleketi imar edici, Hıristiyanlara karşı çok merhametli bir zattı. Tâbiiyetinde bulunan Hıristiyanlar, onun ölümü için büyük matem tuttular”.
• Urfalı Mateos (Sultan I. Kılıçarslan için):
“Sultanın ölümü sebebiyle Hıristiyanlar, büyük matem tuttular. Çünkü o, her bakımdan iyi ve tatlı bir zattı”.
• Süryanî Müellif Abu’l-Farac (Kösedağ sonrası Ermenilerin ihaneti için):
“Bu sonderecede menfur ve müstekreh hareket, bütün hükümdarların nazarında hiçbir vechile vukuu caiz sayılmıyordu”. (Kral Hetum’un, sığınan Selçuklu hanedanını Moğollara teslim etmesini kınamaktadır).
• Müellifin (Prof. Dr. Ali Sevim) Kendi Tesbiti:
“Bununla birlikte onlar, Büyük Selçuklu ve Türkiye Selçuklu devletleri dönemlerinde (1054-1246), Bizans devresindekinin aksine, vasallık statüslerine rağmen, bağımsızlığa kadar varan en geniş bir hürriyet ve müsamaha içinde görünmüşlerdir.”.

5. Konuyu Destekleyen Diğer Kaynaklar (Bibliyografya)
Müellif, bu eseri hazırlarken kitabın sonundaki “BİBLİYOGRAFYA” bölümünde zikredilen geniş bir kaynakçadan istifade etmiştir. Konuyu destekleyen başlıca kaynaklar şunlardır:
Ana Kaynaklar (Vekayinâmeler):
• Urfalı Mateos: Vekayinâme (952-1136) ve Papaz Grigor’un Zeyli.
• Abu’l-Farac, Gregori Bar Hebraeus: Tarih
• Mihail Vekayinâmesi.
• Sımbat Vekayinâmesi (951-1334)
• Hetum Vekâyinâmesi (1076-1307)
• İbnü’l-Esir: el-Kâmil fi’t-tarih
Modern Araştırmalar:
• Osman Turan: Selçuklular Zamanında Türkiye ve Selçuklular Tarihi ve Türk – İslâm Medeniyeti
• İbrahim Kafesoğlu: Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu ve “Doğu Anadolu’ya ilk Selçuklu akını…”
• M. Altay Köymen: Alp-Arslan ve Zamanı ve Tuğrul Bey ve Zamanı
• M. Halil Yinanç: Türkiye Tarihi, Selçuklular Devri. I. Anadolu’nun Fethi
• Claude Cahen: Pre-Ottoman Turkey
• R. Grousset: Histoire de l’Armen des Origines a 1071
6. Şahitler ve Çıkarılacak Sonuçlar
Şahitler (Kaynak Şahıslar):
Eserin en kuvvetli yanı, Selçuklu müsamahasını ispatlamak için bizzat Ermeni ve Süryanî müellifleri “şahit” göstermesidir. Başlıca şahitler Urfalı Mateos , Papaz Grigor , Süryanî Mihail ve Abu’l-Farac’tır. Bu kaynaklar, Selçuklu sultanlarının (Melikşah, Kılıçarslan) ve emîrlerinin (Ahmed Gazi) adaletini ve Hıristiyanlara karşı “merhametli” olduklarını övgüyle kaydetmişlerdir.
Çıkarılacak Sonuçlar:
Müellifin “SONUÇLAR” başlığı altında maddeler halinde sıraladığı neticeler şunlardır:
• Selçuklulardan önce Ermeniler, Bizans idaresi altında siyasi birlikten yoksun, ilhak ve tehcir (zorunlu göç) yaşamışlardır.
• Selçuklu fethi sırasında Doğu Anadolu’da Ermeni devleti yoktu.
• Ermeniler, Bizans baskısına karşı Selçukluları “kurtarıcı” olarak görmüş ve onların dinî müsamahası sayesinde vasal (tâbi) olmuşlardır.
• Selçuklu devirleri (Büyük Selçuklu ve Türkiye Selçukluları), Ermeniler için iç işlerinde bağımsız ve “geniş bir hürriyet ve müsamaha” devri olmuştur.
• Bu durum, Ermeni müelliflerin vekayinâmelerinde de açıkça ifade edilmiştir.
• Buna rağmen Ermeniler, Selçuklu devleti ne zaman zaafa uğrasa (Haçlı, Moğol devirleri), Selçuklulara karşı isyan etmişler ve dış güçlerle işbirliği yapmışlardır.

7. Genel Yönleri, Önemli Noktaları (İktibas) ve Özet Notu
Genel Yönler ve Önemli Noktalar (Özet İktibas):
Prof. Dr. Ali Sevim’in bu eseri, Selçuklu-Ermeni münasebetlerini dört ana bölümde ele alır: I. Selçuklu Fethinden Önce Anadolu’da Ermeniler (Bizans’ın ilhak ve tehcir siyaseti), II. Çağrı Bey’in Doğu Anadolu Seferi (İlk temaslar), III. Büyük Selçuklu Dönemi (Tuğrul, Alparslan ve Melikşah devirleri; Anı’nın fethi ve Sultan Melikşah’ın müsamahası ), ve IV. Türkiye Selçukluları Dönemi (Vasallık, Haçlılarla işbirliği , Danişmendli Ahmed Gazi ve I. Kılıçarslan’ın adaleti, ve Kösedağ sonrası yaşanan ihanet.
Sonuç ve Özet Notu (Müellifin Gözünden):
Müellifin vardığı nihai hüküm şudur: Ermeniler, Selçuklu idaresi altında (1054-1246), tâbi oldukları Bizans devrinin tam aksine, siyasi ve dinî bir baskı görmemişlerdir. Vasallık statüsünde, iç işlerinde serbest kalarak, Selçuklu sultanları adına para basarak ve onlara askerî yardımda bulunarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bu “hürriyet ve müsamaha” devri, bizzat Ermeni ve Süryanî tarihçilerin (Urfalı Mateos, Abu’l-Farac) “şahitliği” ile ispatlanmaktadır. Ancak, Selçuklu devletinin Moğol istilası gibi buhranlı zamanlarında, Ermenilerin bu müsamahaya ve iyiliğe, tâbiiyetten çıkarak ve Selçuklu’nun düşmanlarıyla (Moğollar) iş birliği yaparak  karşılık verdikleri de eserde vurgulanan mühim bir tesbittir.

“Türk Oğlu! DÜŞMANINI TANI!” isimli eserin muhtevası.
İşte kitaba dair tafsilatlı bir döküm, mesajlar, tesbitler ve bir hülasa notu:
1. Kitap Hakkında Tafsilatlı Bilgi
• Eserin Adı: Türk Oğlu! DÜŞMANINI TANI!
• Müellifi: Cevat Rıfat Atilhan
• Baskı Bilgileri: Tahlil edilen nüsha, eserin Dördüncü Baskısı’dır
• Neşir Tarihi: Dördüncü baskı 1966 yılında İstanbul’da, Çelikcilt Matbaası’nda basılmıştır
• Yayınevi: Aykurt Neşriyatı (No: 25)
• Geçmiş Baskıları:
• Birinci Baskı: 1951, Sinan Matbaası Müellif, bu baskının tamamının Esat Ekicigil tarafından satın alınıp bir hafta içinde “vatanın her köşesine” dağıtıldığını belirtir
• İkinci Baskı: 1952, Ak-Ün Matbaası.
• Üçüncü Baskı: 1962, Çelikcilt Matbaası
• Müellifin Notu (Ön Söz): Müellif, “TUSTAV” müstear ismiyle kaleme aldığı ön sözde, kitabın “şimdiye kadar hiç bir yerde ne yazılmış, nede duyulmuş” bazı vesika ve isimleri ihtiva ettiğini ve “büyük mânevi riskleri göze alarak” bu eseri yazdığını ifade eder
• Tercümeleri: Kitabın, Irak’ta Nureddin El-vâiz ve Suriye’de Dr. Seyfülddin Elbistânî tarafından Arapçaya tercüme edilip neşredildiği bilgisi yer almaktadır

2. Kitabın Vermek İstediği Mesajlar
Eserin temel tezi ve okuyucuya iletmek istediği ana mesajlar şunlardır:
• Tek ve Ebedî Düşman: Türk milletinin, dininin (İslam) ve vatanının “bir tek büyük, ezeliî ve ebedî düşmanı vardır”
• Düşmanın Kimliği: Bu düşman, “Siyonist’dir” , “İsrael oğlu” olarak da tabir edilir
• Düşmanın Gayesi: Siyonizm’in gayesi, “dünya saltanatını” kurmak, “bütün insanlara tahakküm etmeyi” ve “insanlığı kendi kölesi yapmayı” hedeflemektir
• Düşmanın Maskesi: Bu “canavarın” Fransız İhtilali’nden beri kullandığı “en büyük maske” ve “şerlerine âlet ettiği teşkilât” FARMASONLUK olarak tesbit edilir
• Farmasonluğun Mahiyeti: Kitaba göre Farmasonluk, Siyonizm’in gayelerine hizmet eden bir paravandır. Müellif bu durumu, “Tek kelime ile Farmasonluk bir Yahudi uşaklığıdır” cümlesiyle özetler
• Müslümanlığa Karşıtlık: Farmasonların, “müslümanlığı terakkiye mâni, gerici bir din olarak telâkki” ettikleri ve Siyonizm’in hedefinin “dünyada Musa’nın dininden başka bir din kalmıyacaktır” olduğu iddia edilir.
• Mücadelenin Yolu: Müellife göre bu teşkilatın “tek kuvveti”, milletin “müdafaadaki aczi” ve “düşmana cephe almaktaki cesaretsizliği”dir. Çözüm ise “bu sahtekârın maskesini sıyırarak, hiç çekinmeden onun hakikî çehresini milletlere göstermektir”

3. Kitapta Verilen Bilgi, Belge ve Tesbitler
Müellif, ana tezini desteklemek için kitap boyunca çeşitli iddialar, tarihî hadiseler ve “vesika” olarak nitelendirdiği metinleri sunar:
A. “Siyonist Anayasası” ve Doktrinlere Dair İddialar
Müellif, “Yahudilerin anayasası” veya “Siyonist anayasası” olarak atıfta bulunduğu metinlerden (bu metinler Siyon Liderlerinin Protokolleri olarak bilinen metinle büyük benzerlikler göstermektedir) ve Yahudi müelliflerden olduğunu belirttiği iktibaslar yapar:
• “Yahudiler için kuvvetten başka hak yoktur.”
• “Altın İsrael oğullarının elindedir, biz bu altın sayesinde… matbuata ve halk efkârına bu yoldan hâkim olduk.”
• “Farmason tekkeleri, bütün tezahürat ve propagandaları tertip eden Yahudiler tarafından idare edilmektedir.”
• Yahudilerin gayesinin “cihanşumul bir hükümet” kurmak olduğu.
• Talmut’un, Yahudi olmayanları “hayvan mertebesine indirilmesi lâzım geldiğini mütemadiyen telkin” ettiği iddia edilir.
• Yahudilerin “kendilerinden olmıyan insanlara hiç bir hak tanımamakta” olduğu ve “derin bir kin” beslediği öne sürülür.

B. Türkiye Tarihine Dair İddialar
Müellif, Osmanlı’nın son dönemi ve Cumhuriyet tarihine dair felaketlerin mesulü olarak Farmasonluğu gösterir:
• “Bütün son asır felâketlerimizden tek mesul onlardır.”
• Müellife göre Farmasonlar; Sultan Abdülaziz’in katli, 1293 Harbi, 31 Mart Hadisesi, “Trablusgarb’ın İtalyanlara satılmasında” ve Balkan Harbi bozgunu ile Filistin faciasında “rolü, hissesi ve tesiri olduğu isbat edilmiştir.”
• Farmasonluğun, “Türk vatanını paramparça etmiş ve mülkümüzün dörtte üçünden fazlası elimizden uçup gitmiştir.”

C. Vesika Olarak Sunulan Metinler
Kitabın en hacimli kısmını, “vesika” (belge) olduğu iddia edilen şu metinler oluşturur:
• 1951 Yılı TBMM Müzakereleri:
• Kitap, Afyon Milletvekili Gazi Yiğitbaşı’nın 30 Nisan 1951’de verdiği soru önergesini ve Meclis’teki müzakereleri zabıtlardan iktibas eder.
• Yiğitbaşı, Mason Cemiyeti’nin “Kökü dışarıda, gizli ve zararlı beynelmilel bir cemiyet olduğundan bahsedilir” ve “Allah, Din, Mukaddesat tanımadığı”nı öne sürer.
• Dönemin İçişleri Bakanı Halil Özyürük’ün cevabı: Bakan, “Türkiye Mason Derneği”nin 1948’de Cemiyetler Kanunu’na göre kurulmuş legal bir dernek olduğunu , “kökünün dışarıda olduğunu, gizli ve esrarlı beynelmilelci bir cemiyet bulunduğu hakkında malûmat mevcut olmadığı gibi Atatürk tarafından kapatıldığı hakkında bir kayıt yoktur” şeklinde resmî beyanda bulunur.
• Yiğitbaşı’nın Cevabı: Yiğitbaşı, Masonluğun bir “tarikat” , “beynelmilel” ve “dinsiz” olduğunu ispat için çeşitli Masonik metinlerden ve bir “şahadetname”den (diploma) iktibaslar yapar.
• Ahmet Gürkan’ın Kanun Teklifi:
• Tokat Milletvekili Ahmet Gürkan’ın 1951’de “Mason Derneklerinin Kapatılması” için verdiği kanun teklifi ve “Gerekçe” metni de kitapta yer alır.
• Gerekçe, Masonluğun “tarikat” ve “beynelmilel” olduğunu, “Türkiye Maşrıkı Azam Kavanini Esasiye Kitabı”ndan maddeler alıntılayarak (örneğin “İskoçya tarikatine muvafık olarak” ) ispatlamaya çalışır.
• Gerekçe, Atatürk’ün “milliyetçilik hislerinden aldığı ilhamla” bu dernekleri kapattığını öne sürer.
• İbrahim Arvas’ın Hatıratı:
• Eski Van Mebusu İbrahim Arvas’ın “Tarihi Hakikatler” (1964) isimli eserinden uzun bir iktibas yapılır.
• Bir gurup toplantısında Mahmud Esat Bozkurt’un Masonluğun “kökü dışarda bir Yahudi tarikatı” olduğunu söyleyerek kapatılmasını istediği , Recep Peker’in araya girdiği anlatılır.
• Metin, locaların İsmet Paşa zamanında tekrar açıldığını iddia eder.
• 6-7 Eylül 1955 Hadiseleri İddiası:
• Kitap, “Amerikalı ve Fransız dostlarımızın” gönderdiğini iddia ettiği bazı Fransızca ve İngilizce yazışma metinleri sunar.
• Bu “belgelerde”, 6-7 Eylül Hadiselerinin (1955) bir Mason komplosu olduğu iddia edilir.
• İddiaya göre “Sir H. G. Ripley”den “Bay S. A. Korur”a (Ahmet Salih Korur) yazılan mektupta şöyle denilmektedir:
I- Hadise 5 Eylül’ü 6 Eylül’e bağlıyan gecede vukubulacaktır… II- Bunun sebebi Ortodoks dinine karşı olan düşmanlığınızdır… Böylece Türkiye’de ikinci büyük zaferimiz sağlanmıştır…
• Stalin’in Yahudiliği İddiası:
• “Tarihin En Korkunç Canavarı” başlığı altında, Prof. Alexander Dubrovsky isimli bir şahsın 1955’te Ohio’da verdiği bir konferansın metni iktibas edilir.
• Bu metinde, Stalin’in (Josef Djugashvili) Kafkasya’da bir “Yahudi köyünde” “Yahudiden dönme bir aile”den doğduğu iddia edilir.
• İddiaya göre “Djugashvili” Gürcüce “Yahudioğlu” manasına gelmektedir. Metin, Stalin’in Yahudi olmayanlara karşı “ezelî intikamları almak vazifesi” ile hareket ettiğini ve korkunç katliamlar yaptığını öne sürer.
• Mason Listeleri ve Yabancı Bağlantılar:
• Kitabın son bölümünde, “Meşrutiyetten Bugüne Kadar Türk Masonluğu Büyük Üstadları” (1909-1963) , Türkiye’deki loca isimleri, ve sayfalarca (yaklaşık 874-1325 arası) “Mason olduğu” iddia edilen şahısların (devlet adamları, askerler, tüccarlar, doktorlar, vb.) isim listeleri yer alır.
• Ayrıca Türk Masonlarının “hariçle münasebette oldukları yerler” listelenir (Amerika, Fransa, İtalya, İspanya, Belçika, İngiltere, Yunanistan, Mısır vb.).

4. Vurucu ve Vurgu Yapılan Cümleler (İktibaslar)
Eserin ana fikrini ve üslubunu yansıtan bazı çarpıcı cümleler şunlardır:
* “Milletimizin, dinimizin, vatanımızın, mukaddesatımızın bir tek büyük, ezelî ve ebedî düşmanı vardır. Bu düşman… Siyonist’dir.” * “Tek kelime ile Farmasonluk bir Yahudi uşaklığıdır.” * “Babalarımız: Farmason ismini, dinsiz ve mukaddesatsız insanlar mânasına ve hakaret yerine kullanmışlardır.” * “Bizim, kendi mefahir ve mukaddesatımızı, tarih ve ananelerimizi müdafaadaki aczimiz ve düşmana cephe almaktaki cesaretsizliğimiz bu, milletler arası teşklâtın tek kuvvetini teşkil etmektedir.” * “Farmasonlar, müslümanlığı terakkiye mâni, gerici bir din olarak telâkki ederler. Bütün dinlere olan düşmanlıklarının başında müslümanlık gelir.”
• “En zenginlerinden elli Yahudi ortadan kalksa, artık dünyada harb olmaz!” (Henry Ford’a atfedilen söz) * “İlk yapılacak iş: Bu sahtekârın maskesini sıyırarak, hiç çekinmeden onun hakikî çehresini milletlere göstermektir.” * “Bütün bunlar da gösteriyor ki: Etrafımızda sıkı bir çember vücuda getirmiş olan Yahudilerin, ileri karakolu olan Farmasonluğa karşı açılan mücadele zannolunduğu gibi bir celsede, bir takrirle halledilecek cinsten değildir.”

5. Konuyu Destekleyen Diğer Kaynaklar
Müellif, kendi iddialarını desteklemek amacıyla kitap içinde Batı ve Türk menşeli çeşitli eserlere, şahıslara ve yayınlara atıfta bulunmaktadır. Dış kaynaklar, Cevat Rifat Atilhan’ı Türkiye’deki anti-semitik ve anti-masonik literatürün en önde gelen isimlerinden biri olarak tanımlamaktadır.
Kitabın kendi tezlerini desteklemek için “delil” olarak zikrettiği veya dayandığı başlıca kaynaklar şunlardır:
• Tarihi Hakikatler (İbrahim Arvas’ın hatıratı)
• Prof. Alexander Dubrovsky (Stalin hakkındaki konferansı)
• Hanri Ford (Henry Ford) (“Beynelmilel Yahudi” eseri)
• Benjamen Franklen (Benjamin Franklin) (1789’da yaptığı iddia edilen Meclis konuşması)
• Martin Luther (“Yahudiler ve yalanları” isimli kitabı)
• Çeşitli Yahudi Gazete ve Yazarları (Müellifin İddiasına Göre):
• La verite İsraelite (Fransız Yahudi gazetesi)
• Der Kommonist (M. Kohen’in gazetesi)
• Das Grosse Hassen (Cheskel Klötzel)
• Der Yude (Jakop Klatzkin)
• Los Angeles Jewish B’nai B’rith Messenger
• TBMM Zabıtları (Gazi Yiğitbaşı ve Ahmet Gürkan’ın konuşmaları)
• Türk Mason Derneklerinin İç Tüzükleri (“Türkiye Maşrıkı Azam Kavanini Esasiye Kitabı”)

6. Şahitler ve Çıkarılacak Sonuçlar
Şahitler
Müellif, kendi davasını “şahitler” ve “kahramanlar” üzerinden de teyit etmeye çalışır. “Dostlarımızı da Tanıyalım” başlığı altında, 1951’deki Meclis oylamasında Masonluğun kapatılması yönünde (“kırmızı rey”) oy kullanan vekilleri “asil şahsiyetler”, “kahramanlar” ve “vatan evlâdı” olarak takdim eder.
Başlıca “şahitler” ve “dostlar” olarak şu isimler zikredilir:
• Ahmet Gürkan (Tokat Mebusu)
• Gazi Yiğitbaşı (Afyon Mebusu)
• Halil Nuri Yurdakul
• Zuhuri Danışman
• İsmail Berkok (General)
• Saim Önhon (General)
• Kemal Ataman (Konya Mebusu)
• Süreyya Dellaloğlu
• Arif Nihat Asya
Kitaba Göre Çıkarılacak Sonuç
Eserin varmak istediği sonuç şudur: Dünyadaki ve Türkiye’deki bütün bozguncu (yıkıcı) faaliyetlerin, ahlâkî çöküntünün, siyasi istikrarsızlığın ve (özellikle Osmanlı’nın) toprak kayıplarının arkasında tek bir yapı vardır: Siyonizm. Bu yapı, “Farmason teşkilâtı” vasıtasıyla “vicdanlarını satmış veyahut kiralamış insanlar” bularak hedefine ilerlemektedir.
Müellife göre bu düşmana karşı yapılacak “ilk iş”, onun maskesini düşürmek ve milleti “tenvir etmek”tir (aydınlatmaktır). Milletin bu “hakikî çehreyi” görmesi halinde, meselenin kendiliğinden çözüleceğine inanılmaktadır.

7. Özet Not ve Hülasa
“Türk Oğlu! DÜŞMANINI TANI!”, müellifi Cevat Rıfat Atilhan’ın, Türk milletinin “ezelî düşmanı” olarak tanımladığı Siyonizm’i ve bu yapının “maskesi” ve “uşağı” olarak gördüğü Farmasonluğu “teşhir etme” (açığa çıkarma) gayesiyle kaleme aldığı polemik (mücadeleci) tarzda bir eserdir.
Kitap, “hürriyet, müsavat, kardeşlik” (özgürlük, eşitlik, kardeşlik) gibi sloganların, Farmasonluğun “yaldızlı yalanlar ve riyakâr propagandalarla” dolu aldatıcı bir “kamuflaj” vazifesi gördüğünü iddia eder.
Müellif, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışından , Cumhuriyet dönemindeki bazı hadiselere (6-7 Eylül 122 gibi) kadar pek çok olayı bu gizli teşkilatın faaliyetlerine bağlar. İddialarını ispatlamak için 1951 yılındaki Meclis zabıtları , Stalin’in Yahudi asıllı olduğuna dair bir konferans metni ve Türk Masonları olduğu iddia edilen uzun isim listeleri gibi “vesikalar” sunar.
Sonuç olarak; eser, okuyucuyu (Türk Oğlu’nu) “düşmanını” tanıması , bu düşmanın Siyonizm ve onun ileri karakolu olan Farmasonluk olduğunu idrak etmesi ve bu “bozguncu” teşekkülün tehlikelerine karşı “tenvir” (aydınlanma) yoluyla şuurlanması için mücadeleye davet eden bir metindir.

Milis General Cevat Rıfat Atilhan’ın “Medeniyetin Batışı” isimli eseri hakkında tafsilatlı tahlil, vesikalara ve müellifin tesbitlerine dayanarak aşağıda maddeler halinde takdim edilmiştir.
1.
📖 Kitap Hakkında Tafsilatlı Bilgi
• Eserin Adı: Medeniyetin Batışı
• Müellifi: Milis General Cevat Rıfat Atilhan
• Takdim: Kitap, Kadir Mısıroğlu tarafından kaleme alınan bir “Takdim” yazısı ile başlamaktadır.
• Müellif Hakkında (Takdimden): Kadir Mısıroğlu, Atilhan’ı “sahib-us seyfi vel kalem” (hem kılıç hem de kalem sahibi) bir şahsiyet olarak tasvir eder. Romanya (Galiçya) ve Filistin cephelerinde kılıç kullandıktan sonra, “daha çetin” bir mücadeleye atılarak kalemini “din ve devletimizin ezeli düşmanı Yahudi’nin bütün gizli emellerini ortaya koymak” için kullandığını belirtir.
• İthaf: Müellif, bu eserin “altmışıncı eseri” olduğunu belirtir ve kitabını kızı Aykurt Atilhan’a ithaf eder. İthafta, kızının ve kendisinin “Yahudi ve dönmeler” tarafından maruz bırakıldıkları baskı ve mahrumiyetlerden bahseder.

2. 🎯 Kitabın Vermek İstediği Mesajlar
Eserin temel tezi, medeniyetin (Batı medeniyetinin) tesadüfi bir buhran içinde değil, planlı ve kasıtlı bir yıkım (batış) sürecinde olduğudur. Kitabın vermek istediği başlıca mesajlar şunlardır:
• Gizli Fail: Bu batışın arkasındaki asıl fail, “devletler üstü gizli kuvvetler” olarak tanımlanan “dünya Yahudiliği” ve onun emrindeki “Farmasonluk” , “Siyonizm” ve “Komünizm”dir.
• Nihai Gaye (Hedef): Bu gizli kuvvetlerin gayesi; millî devletleri, dinleri ve an’aneleri yok ederek “tek tip insan” yapmak ve Yahudilerin hâkim olacağı “cihanşümul bir diktatörlük” olan “dünya cumhuriyeti”ni kurmaktır.
• Yöntem (Metot): Bu gaye için Birinci ve İkinci Dünya Harpleri kasten çıkarılmış , milletler iktisadî olarak “faiz esareti” altına alınmış ve kitle iletişim vasıtalarıyla (radyo, film, televizyon) ahlâkî ve kültürel çöküntü hızlandırılmıştır.
• Kurtuluş Çağrısı: Kitaba göre bu gidişata karşı tek çare, tehlikenin farkına varmak ve bu müşterek düşmana karşı “Dünya milliyetçileri birleşiniz!” şiarı altında “milliyetçi bir dünya cephesi” kurmaktır.

3. 📜 Kitapta Verilen Bilgi, Belge ve Tesbitler
Müellif, ana tezini desteklemek için çok sayıda tarihî hadiseyi ve belge olduğunu iddia ettiği bilgileri sıralar:
• İkinci Dünya Harbi’nin Asıl Sebebi (İktisadî):
• Kitaba göre harbin asıl sebebi, Nasyonal Sosyalist Almanya’nın “Altın buzağı” olarak tabir edilen altın standardını yıkmasıdır.
• Almanya, “istikraz ve altın” yerine, iktisadiyatını “Tabiat” ve “Çalışmak” (mesai ve istihsal) üzerine kurarak “altınsız” bir sistem yapmıştır.
• Bu durum, “Beynelmilel yüksek maliye, yani Yahudi” hegemonyasını tehdit etmiştir. Müellif, “telefon harbi” (durgun savaş) denilen dokuz aylık dönemde İngilizlerin, Almanya’ya “altın standartına döndüğü takdirde harpten vazgeçmeğe hazır olduklarını bildirdiklerini” iddia eder. Almanya’nın bunu reddetmesi üzerine asıl imha harbinin başladığını tesbit eder.
• Osmanlı Devleti’nin Yıkılışı:
• Müellife göre “İttihâd ve Terakki Cemiyeti, milletlerarası Yahudilik tarafından kurulmuştur”. Kurucularının Karasso ve Salem adında iki Yahudi ve bir dönme olduğunu iddia eder.
• Bu cemiyetin, “Makedonya Rizorta” isimli Farmason locasını kullanarak subayları (Mersinli Cemal Bey ve Mustafa Kemal Bey dahil) kandırdığını belirtir.
• Gayelerinin, Sultan Abdülhamid’den (Filistin’i vermediği için) intikam almak ve Osmanlı’yı yıkarak İsrail’i kurmak olduğunu iddia eder. 31 Mart Vak’ası da bu planın bir parçası olarak gösterilir.
• Bolşevik İhtilâli ve Finansmanı:
• Rus ihtilâlinin, Yahudi kapitalistler tarafından finanse edildiği iddia edilir.
• Delil olarak, Çar’ın Hariciye Vekili Kont Lamsdorf’un raporu , bir Amerikan gizli servis raporu ve İngiliz hükümet raporu zikredilir.
• Bu raporlarda, New Yorklu Yahudi bankacı “Jakop Şif”in Troçki’ye ve “Maks Vorburg”un ihtilâle para yardımı yaptığı belirtilir. Müellif, Jakop Şif’in Mart isyanına da milyonlarca dolar yardım ettiğini ekler.
• Gizli Teşkilatlar (Farmasonluk ve Rotary):
• Farmasonluk, Yahudiliğin “uşakları” ve “icra organı” olarak gösterilir.
• “Rotaryan Kulüpleri” , Farmasonluğun daha yeni ve elit bir şekli olarak tasvir edilir. 1904’te Şikago’da ” dereceli bir farmason olan Yunanistanlı bir Yahudi” tarafından kurulduğu iddia edilir. Gayesinin, “iktidar, mide, şahsî çıkar düşkünü” zenginleri bir araya getirerek dünya iktisadiyatını kontrol etmek olduğu belirtilir.
• Birleşmiş Milletler (BM) ve UNESCO:
• Müellif, BM teşkilatının tamamen Yahudi kontrolü altında olduğunu iddia eder.
• Bunu isbatlamak için BM Genel Sekreterliği , İstihbarat Merkezi , UNESCO , Beynelmilel Para Fonu (IMF) ve diğer alt kuruluşlardaki yöneticilerin uzun bir listesini verir ve bu kişilerin “Yahudi” olduğunu belirtir.
• UNESCO’nun gayesinin, “millî şuurun ortadan kalkmasına var kuvvetiyle çalışmak” olduğu iddia edilir.

4. Vurucu ve Vurgu Yapılan Cümleler (İktibaslar)
Eser, iddialarını keskin bir üslupla ve sık sık vurgu yaparak dile getirmektedir. Bazı vurucu cümleler şunlardır:
* (Kadir Mısıroğlu’nun Takdim’inden) “Keskin kılıcı kadar müessir kalemi ile atıldığı ve ömrünün sonuna kadar devam ettirdiği bu yeni cidalde Cevat Rıfat ATİLHAN Bey, din ve devletimizin ezeli düşmanı Yahudi’nin bütün gizli emellerini ortaya koymakta o derecede başarılı olmuştur ki, bugün O’nun bir eserini olsun görmemiş ve okumamış şuurlu bir müslü- man tasawur olunamaz!” * “Demokrasilerin bugünkü şekilleri LAÇKA olmuş, çığ- rından çıkmış, kısırlaşmıştır.” * “Bu gaye; Yahudiler hesabına çalışacak ve onun diktatörlüğüne râm olacak, bir dünya cumhuriyetin- den başka bir şey değildir.” * “İnsanlar ancak, üzerlerine bir ağ gibi atılan yalan ve çir- kef peçesini yırtıp parçalamak suretiyle hakikatlerin ortaya çıkmasına ve yakın maziye hâkim olmaya muvaffak olabilir ve böylece medeniyetin yeniden ve tekrar inşasına başlana- bilir.” * (Almanya’nın iktisadî sistemi hakkında) “Bu suretle binlerce senedenberi bütün dünya tarafından tahta oturtulup tapınılan Altın buzağı’nın şah damarı ortadan kesildi ve altın buzağının can çekişmeye başladığı görüldü.” * (Yarbay Creagh Scott’un ifşaatı olarak) “Bu zaman zarfın- da biz, (yani İngilizler) Almanlara; Almanya altın standartına döndüğü takdirde harpten vazgeçmeğe hazır olduğumuzu bildirdik.” * (Wickham Steed’in Karasso’ya atfettiği sözler) “<<<- Hamurun ekmekçi tarafından nasıl yoğurulduğunu gördünüz mü? Biz ve Türkiye aklınıza geldiği zaman işte ekmekçi ile hamuru hatırlayınız. Ekmekçi hamuru yoğurur: uzatır, iter, yumruklar, tâ ki olgun bir hale gelsin; biz de Türkiye’ye aynı şeyi yapmak istiyoruz. Olgun bir hale gelince pişirip yiyeceğiz.>>”
• “Anti tez olarak biz, marksistlere karşı tesanüt hissiyatını bütün dünya milliyetçileri arasında kurmak için… aşağıdaki SLOGAN’ı neşrediyoruz: «Dünya milliyetçileri birleşiniz ve müşterek mücadeleye katılınız!»”

5. 📚 Konuyu Destekleyen Diğer Kaynaklar (Kitabın Zikrettikleri)
Müellif, iddialarını temellendirmek için Batılı askerî, siyasî ve diplomatik kaynaklardan sıkça istifade eder. Kitapta zikredilen başlıca kaynaklar ve belgeler şunlardır:
• Resmî Raporlar:
• Çar II. Nikola’nın Hariciye Vekili Kont Lamsdorf’un mahrem raporu
• Amerika Birleşik Devletleri gizli istihbarat servisleri raporu (1916 civarı).
• Britanya Hükümeti’nin Rusya temsilcisinin mahrem raporu (1919).
• Tarihî Şahsiyetlerin Nutuk ve Eserleri:
• Benjamin Franklen: 1789’da Amerikan kurucu meclisinde yaptığı iddia edilen ve Yahudilerin Amerika’dan kovulmasını isteyen uzun bir nutuk .
• General Jorj Patton: Sovyetlerin işgalini durdurmak için Ayzenhovr’e (Eisenhower) yaptığı teklif ve bu sebeple ailesinin başına gelenleri anlattığı iddia edilen, basılamayan eseri.
• İngiliz Yarbay Creagh Scott: 11 Ağustos 1947’de “Altın standardı” meselesini ifşa ettiği nutku
• Hatırat ve Jurnaller:
• Kont Jean Szembek (Polonya Hariciye Müsteşarı): “1933-39 Jurnali”
• Jezy Potoczky (Polonya Vaşington Büyükelçisi): 1939 tarihli raporu
• Diğer Kitaplar ve Yazarlar:
• Olga Von Baseniji: “Prag ölüm dansı” ve “Ölüm yolu”
• Wickham Steed: Karasso hakkında bilgi veren eser
• G. W. Mills: “Birleşik Amerika Mümtazları”
• Franz Werfel: “Musa Dağında Kırk Gün” (Müellif bu eseri Türkler aleyhine bir Yahudi iftirası olarak tenkit eder).
• Gazeteler:
• Newyork Taymis , Das Neue Zeitalter, Taymis (Londra) , Zionist Record ve Jewish Messenger.

6. 👥 Şahitler ve Çıkarılacak Sonuçlar (Kitaba Göre)
Kitap, tarihî figürleri ve müellifin bizzat şahit olduklarını delil olarak sunar.
• Şahitler:
• Müellif (Cevat Rıfat Atilhan): Filistin cephesinde ve Millî Mücadele’de bizzat yaşadıklarını, Yahudi casusluk faaliyetlerine ve İttihat ve Terakki’nin iç yüzüne şahit olduğunu belirtir.
• Kadir Mısıroğlu: Takdim yazısıyla müellifin mücadelesine şahitlik eder.
• Batılı İfşaatçılar: Benjamin Franklen , General Patton , Yarbay Creagh Scott ve çeşitli diplomatlar, komplonun varlığını “itiraf eden” Batılı şahitler olarak sunulur.
• Emanoel Karasso: Padişaha yazdığı iddia edilen jurnal ve Wickham Steed’e atfedilen “Türkiye’yi hamur gibi yoğurup yiyeceğiz” sözleri, müellif tarafından bir “itiraf” ve “şahitlik” olarak kullanılır.
• Çıkarılacak Sonuçlar (Kitaba Göre):
• Medeniyetin batışı, ahlâkî çöküntü, savaşlar ve iktisadî buhranlar tesadüfî değildir; hepsi tek bir merkezin (Dünya Yahudiliği) planlı faaliyetidir.
• Farmasonluk, Komünizm, Siyonizm ve Rotary Kulüpleri bu merkezin farklı isimler altındaki maşalarıdır.
• Düşman, “millet” mefhumunu, “din” mefhumunu ve “ahlâk” mefhumunu yok ederek insanlığı “tek tip” bir köle kitlesine dönüştürmeyi hedeflemektedir.
• Gafil olmak, bu gizli teşekküllerin faaliyetlerini görmezden gelmek, millî intiharla eşdeğerdir.
• Tek kurtuluş çaresi, “bütün dünya milliyetçilerinin” bu müşterek düşmana karşı birleşmesidir.

7. ⚖️ Sonuç ve Özet Notu (Genel İktibaslarla)
Milis General Cevat Rıfat Atilhan’ın Medeniyetin Batışı adlı eseri, modern dünyanın içinde bulunduğu buhranı, “devletler üstü gizli kuvvetlerin” kasıtlı bir faaliyeti olarak teşhis eder. Kitabın ana fikri, “medeniyetin batışı”nın faili olarak gördüğü “dünya Yahudiliği”ni ve onun “Farmasonluk” , “Komünizm” ve “Siyonizm” gibi “kukla” teşkilatlarını ifşa etmektir.
Müellife göre bu yıkım planı, hem askerî hem iktisadî hem de kültüreldir:
• Askerî ve Siyasî: Osmanlı İmparatorluğu’nun “İttihat ve Terakki” (Karasso gibi Yahudi ve Farmasonlarca kurulduğu iddia edilir ) eliyle yıkılması , 31 Mart Vak’ası ve Bolşevik İhtilâli (Jakop Şif gibi Yahudi bankacılarca finanse edildiği iddia edilir ) bu planın merhaleleridir.
• İktisadî: Asıl savaş, “Altın buzağı” olarak bilinen “yüksek Yahudi maliyesi” ile milletleri “faiz köleliği”ne mahkûm etmektir. Kitap, İkinci Dünya Harbi’nin dahi, Almanya’nın “altınsız” ve “emeğe dayalı” iktisat sistemini kurarak bu hegemonyaya isyan etmesi üzerine çıkarıldığını kuvvetle savunur.
• Kültürel ve Ahlâkî: Günümüzde bu mücadele, “tek dünya” hedefine ulaşmak için “UNESCO” ve “Rotaryan” gibi teşkilatlar vasıtasıyla, “millî şuur” ve “ahlâkî” değerlerin tahrip edilmesiyle sürdürülmektedir.
Sonuç olarak eser, medeniyeti tehdit eden bu cihanşümul tehlikeye karşı “pısırıklığı bırakmak” ve “yalan dolu dağın altında bulunan hakikatleri aramak” gerektiğini belirtir. Müellif, kurtuluşun ancak bu gizli düşmanın tanınması ve “Bütün dünya milliyetçileri bir araya gelin!” çağrısıyla “milliyetçi bir dünya cephesi” kurulmasıyla mümkün olacağına inanmaktadır.

“Yahudi Casusu Suzy Liberman” isimli eseri Cevat Rıfat Atilhan’a ait olan bu kitap, iddia ettiği hadiseleri, yazarın kendi şahitliğini ve casusun hatıra defterini esas alarak sunmaktadır.

1. Kitap Hakkında Tafsilatlı Bilgi
• Eserin Adı: Yahudi Casusu Suzy Liberman
• Yazarı: Cevat Rifat Atilhan
• Baskı ve Tasdik: Metin, eserin 3. Baskısı olduğunu belirtir. Ayrıca, “Bu eser: Genel Kurmay Başkanlığının tetkiki ile ordu subaylarının okumasının faydalı olacağı tesbit edilerek, 26 Mayıs 1935 tarih, 43782 sayılı tamim ile 40 000 nüshası alınarak Ordu’ya dağıtılmıştır Yazar da “Söz Başı” kısmında bu bilgiyi teyit eder.
• Muhteva: Eser, bir “Takdim” 10, Avukat M. Fazıl Akkaya’nın yazdığı bir “Önsöz”, yazarın biyografisi , yazarın “Söz Başı” ,üçüncü şahıs ağzından anlatılan “Suzy Liberman’ın Hatıra Defteri” ve birinci şahıs (Suzy) ağzından yazılmış “Hatıralar” bölümlerinden müteşekkildir.
• Yazarın Biyografisi (Kısaca): Kitaptaki biyografiye göre Atilhan, 1892’de İstanbul Vefa’da doğmuştur. Harbiye’den mezun olduktan sonra Balkan Harbi, Arnavutluk harekâtı, Suriye, Filistin ve Sina cephelerinde bulunmuştur. Bilhassa Filistin’de “yahudileri tanıma fırsatı” bulduğu ve “yahudi köylerinin yekün olarak ordu aleyhine casusluk yaptığını amansız takiplerle ortaya” çıkardığı ve “elebaşlarını bizzat idam ettirdiği” belirtilir. Askerlikten sonra 74 eser ve binlerce makale yazarak “masonluk, siyonîzm tehlikesini ve entrikalarını” anlattığı ifade edilir.

2. Kitabın Vermek İstediği Mesajlar
Eserin “Takdim” ve “Önsöz” bölümleri, kitabın gayesini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Başlıca mesajlar şunlardır:
• Tarihî İhaneti Göstermek: Kitap, Siyonizmin Filistin’de bir Yahudi devleti kurmak için Osmanlı Devleti’ni “yıkma plan ve gayelerini” ve bu uğurda “giriştikleri korkunç cinayetleri, hiyanetleri gizlemek” için çalıştığını iddia eder. Yazarın gayesi, “hikâye olsun kese dolsun diye değil, ümmet-i Muhammed gözlerini açıp çevrelerinde dönen entrikaları görsünler diye” yazmaktır.
• “Arap İhaneti” Propagandasını Reddetmek: Eser, “Filistin Cephesinde Arapların müslüman kardeş dediğimiz: kimselerin bize hıyanet ettiklerini” anlatan hikayelerin, bizzat Siyonistler tarafından kendi ihanetlerini örtmek için “Propoganda” edildiğini savunur.
• Dün ve Bugün Arasında Köprü Kurmak: “Takdim” bölümü, dünün casusu Suzy Liberman ile bugünün “çağdaş Suzy’ler”i arasında bir mukayese yapar. Dünkü Suzy “örz ve namusuna hiçe sayıp” Türk evlatlarını yoldan çıkarırken, bugünkü “çağdaş Suzy’ler”in “internet, tv, magazin, radyo, gazete ve sinamalar aracılığı ile” genç beyinleri “tüketici olmaktan öteye” geçirmeyen bir tuzağa düşürdüğü mesajı verilir.
• Düşmanın İçeride Olduğu: Kitap, asıl mücadelenin “nefs” ile olduğunu vurgular: “Düşmanı hep dışarda aradık. Kendi içimize yönelip, kendi nefsimize bakmayı hiç akıl edemedik. Halbuki düşman içimizdeydi”. Bu “nefs”in, “çağdaş suzileri kalp sarayımızda saklayan” asıl casus olduğu belirtilir.

3. Kitapta Verilen Bilgi, Belge ve Tesbitler
Eser, iddialarını desteklemek için şu “tesbitleri” sunar:
• Resmî Tasdik: Kitabın 1935 tarihli ve 43782 sayılı Genel Kurmay tamimi ile 40.000 adet basılıp orduya dağıtıldığı bilgisi bir “vesika” olarak sunulur.
• Arşiv Kaydı İddiası: “Önsöz”de, “Hakiki Suzy Liberman vak’asını okuyup öğrenmek” isteyenlerin “Arşiv dairesinde mevcut Suzy Liberman dosyasını dikkatle okumaları lazım” olduğu , bu kitabın o dosyanın “çok küçük” bir özeti olduğu belirtilir.
• Basel Kongresi Kararları: Siyonizmin Basel’de kurulan bir “teşkilat” olduğu ve bu kongrede “Filistinde yahudi devletinin kurulmasına en büyük engel Osmanli devleti” olduğu kararına varıldığı iddia edilir.
• Sultan Abdülhamid’e Rüşvet Teklifi: Sultan Abdülhamid Han’a arazi satın alma müsaadesi için “20 Milyon Altın” rüşvet teklif edildiği , ancak Sultan’ın “vatan toprakları satılamaz” diyerek bu teklifi reddettiği ve Yahudilere arazi satışını yasakladığı belirtilir.
• Filistin’deki Yahudi Nüfus Tesbitleri:
• Yasaklara rağmen 1882’de Filistin’e 3.000 Yahudi’nin girdiği.
• 1914’te Filistin’de 12.000 nüfuslu 42 Yahudi kolonisi olduğu ve 100.000 m2 araziye sahip oldukları.
• 1881’de Kudüs’te 14.000 Yahudi varken, 1914’te bu miktarın 45.000’i bulduğu.
• Celal Tevfik Karasapan’a Atıf: Kolonilerin kuruluşu hakkında “Celal Tevfik Karasapan: Filistin ve Şark Ül-Ürdün Cilt 2 sahife 38-1890” kaynağına atıf yapılır.
• Anne Frank İddiası: Yazar, “Anna Frank’ın Hatıra Defteri” kitabının “yalan” ve “Yahudilerin hayali mahsülü” olduğunu iddia eder. Buna delil olarak, eseri “Mayer Levin” adında birinin yazdığını ve “New-York âli mahkemesi” kararıyla Mösyö Frank’ın Mayer Levin’e “50.000 dolar tazminat” verdiği iddiasını “The Gross and the Flag”, “National Economic Concil Bulletin” ve “Pria Ord” gazetelerine dayandırır.

4. Vurucu ve Vurgu Yapılan Cümleler
Kitabın temel fikirlerini en net yansıtan ve vurgulanan bazı iktibaslar şunlardır:
* “Millet olarak 15. asırda katliamdan kurtardığımız, sinemizde kendilerine barınma hakkı tanıdığımız bir milletin nasıl bir engerek yılanı olarak zamanı gelince bizi sokup mahvetmek istediğinin en açık izahını bu eserde bulabileceğiz.” * “Siyonizmin gizli kararları, Osmanlı devletini yıkıp Filistin’de Yahudi devletini kurma plan ve gayelerini, Filistin’de Ordumuza ve milletimize karşı giriştikleri korkunç cinayetleri, hıyanetleri gizlemek içindir.” * “Filistinde yahudi devletinin kurulmasına en büyük engel Osmanlı devletidir. Bu devletin behemahâl yıkılması lazımdır.” * “Düşmanı hep dışarda aradık. Kendi içimize yönelip, kendi nefsimize bakmayı hiç akıl edemedik. Halbuki düşman içimizdeydi.” * (Suzy’nin Hatıratından, Haham telkini olduğu iddiasıyla): “Yahudi olmayan bir insan hayvandır”… “Komşun eğer yahudi değilse ona yapacağın zarar ve ziyanla dinimize büyük bir hizmet etmiş olursun…” * (Suzy’nin Hatıratından, Haham telkini olduğu iddiasıyla): “Yahudi olmayan her insan bir hayvandır, bir köpektir, onun malı, canı, ırzı bize helâldir!” * (Suzy’nin Hatıratından, Türk askerleri hakkında): “Fakat bu zavallı adamların, önümüzden kuzu, kuzu, sakin, sakin geçişlerine, vekâr ve kibarlıklarına bakıyorum da ruhumun derinliklerinden bir ses… bana haykırıyor: ‘- Suzi! Cinayet işliyorsun… Cezasını da mutlaka çekeceksin.'”

5. Konuyu Destekleyen Diğer Kaynaklar
Eser, kendi iddialarını desteklemek için şu kaynaklara ve şahitlere atıf yapmaktadır:
• Arşiv Vesikaları: Yazarın temel dayanağı, “Arşiv dairesinde mevcut Suzy Liberman dosyası”dır.
• Kitap: Celal Tevfik Karasapan’ın Filistin ve Şark Ül-Ürdün (Cilt 2) isimli eseri.
• Gazeteler (Anne Frank konusunda): The Gross and the Flag , National Economic Concil Bulletin , Pria Ord.
• Şahsi Şahitlik: Yazar Cevat Rifat Atilhan’ın kendisi ve “hadiseyi gözleriyle gören silâh arkadaşları”.
• Hatıra Defteri: Eserin ana gövdesini oluşturan ve Suzy Liberman’a ait olduğu iddia edilen “Hatıra Defteri”.

6. Şahitler ve Çıkarılacak Sonuçlar
Eserde Zikredilen Şahitler:
• Cevat Rıfat Atilhan: Bizzat Filistin cephesinde casusluk hadisesini ortaya çıkaran, Suzy Liberman ve Simi Simon gibi casusların idamını sağlayan kişi olarak kendini şahit gösterir.
• Avukat M. Fazıl Akkaya: Yazarın “Önsöz”ünü kaleme alan kişi olarak, Atilhan’ın karakterine, dürüstlüğüne ve mücadelesine şahitlik eder.
• Şevki Mutlugil Paşa: Atilhan’ın (Hitler Almanyası’ndan para aldığı iftirasıyla) yargılanması sırasında tahkikatı yapan askeri hâkim olarak zikredilir. Paşa’nın, Atilhan’ın ailesinin “çok perişan” olduğunu görüp beraat kararı verdiği ve Maraşal Çakmak’ın bu kararı okurken “gözyaşlarını tutamadığı” anlatılır.
Metne Göre Çıkarılacak Sonuçlar:
• Osmanlı Devleti’nin Filistin cephesindeki mağlubiyetinin ve nihayetinde yıkılışının arkasındaki asıl sebep, iddia edildiği gibi Arap ihaneti değil, Siyonist teşkilatların bilinçli ve planlı casusluk faaliyetleridir.
• Siyonizm, hedefine ulaşmak için (Sultan Abdülhamid’e rüşvet teklifi casusluk , propaganda ve “Suzy” gibi kadınları kullanarak ahlaki zaaflardan faydalanma dahil) her yolu mubah gören bir yapıdadır.
• Eserin yazıldığı dönemde (1935) ve “Takdim”in eklendiği dönemde (tarih belirsiz, ancak “bugün” vurgusu var), Siyonizmin bu faaliyetleri “çağdaş Suzy’ler” aracılığıyla (medya, internet, magazin ) Türk gençliğini hedef alarak devam etmektedir.
• Bu tehlikeye karşı uyanık (“gözlerini açıp” ) olmak ve asıl düşmanın “içimizdeki” “nefs” olduğunu bilerek manevi bir mücadele vermek gerekmektedir.

7. Genel Yönler, Önemli Noktalar ve Özet Notu
Eserin genel hatları ve vurguladığı kilit noktalar, iktibaslarla şu şekilde özetlenebilir:
Genel Yönleri:
Eser, yazarın Filistin cephesindeki hatıralarına , casus Suzy Liberman’a ait olduğunu iddia ettiği hatıra defterine ve resmî arşiv kayıtlarına dayandığını belirten, tarihî-polemik türünde bir çalışmadır. Anlatı, Siyonist teşkilatların Osmanlı Ordusu’nu arkadan nasıl hançerlediğini bir casusluk hikâyesi üzerinden delillendirme gayesi taşır.
Önemli Noktaları (Hadisenin İktibaslarla Özeti):
• Giriş (Tuzak): Hikâye, Filistin’deki Hudeyra isimli Yahudi köyünde konuşlu 8. Ordu Tâlim Alayı yaveri Adnan Bey’in, 19 yaşındaki Yahudi kızı Suzy Liberman ile karşılaşmasıyla başlar. Suzy’nin “müstesna güzelliği” ve “iğfalkar tuzağı” ile Adnan “fettan casus kızın” cazibesine kapılır.
• Malumat Temini (İhanet): Suzy, “casusluk için yetiştirilmiş” biridir. Adnan’ı evine davet eder, onunla yakınlaşır ve “aşk denilen mefhumun en meşru” olduğuna inandırır. Bir gece Adnan’ın içtiği şaraba ilaç katarak onu “efsunlu bir uykuya” daldırır. Adnan uyurken ceketinden “sarı zarftaki evrakı tomarıyla” alır, kopyalar ve yerine koyar. Bu zarfta “alay yaverinin koynunda” bulunan “mühim emirler ve talimatlar” ve “mahrem” askeri planlar vardır.
• Cinayet: Adnan, zarfın “açılmış ve sonradan kapanmışa benzediğini” fark edip “Vay kahpe vay!” diyerek ihaneti anlar. Suzy’den hesap sormak için yola çıktığında, Suzy’nin gönderdiği bir mektupla pusuya düşürülür. “Dört nasırlı el, genç zabitin boğazına sarılmış, üç yahudi bir arap bedbaht çocuğu yere yatırmıştı”. Adnan boğularak “namussuzca şehid” edilir ve cesedi Tayyibe köyü çalılıklarına gömülür.
• Tahkikat ve Ceza: Sekizinci Ordu Divan-ı Harbi olayı çözer. Adnan’ın Suzy ile münasebeti ve “Hermut” ile “Mozes” isimli kırtasiyecilerin “İngiliz istihbaratında memur ihtiyat zabitleri” olduğu ortaya çıkarılır. Suzy, babası, anası ve diğer mücrimler yakalanır. Suzy’nin “Adnan’ın öldürülmesinden habersiz göründüğü” ancak casusluğu inkâr etmediği belirtilir. Sonunda tüm suçlular “cinayet mahalline” getirilir, “Divan-ı Harb’ın kararı okundu” ve “Yüzbaşı Hüsnü Bey’in gür sesi” ile verilen “Ateşşşş!” emriyle kurşuna dizilirler. Suzy’nin son sözü “Adnan!..” olur.

Sonuç ve Özet Notu
Cevat Rıfat Atilhan’ın Yahudi Casusu Suzy Liberman adlı eseri, Filistin cephesindeki askerî hadiselerin arka planında, Siyonist bir casusluk şebekesinin faaliyetlerini ve bu şebekenin Osmanlı Devleti’ne karşı “korkunç cinayet, hıyanetleri” nasıl işlediğini ortaya koyma iddiasındadır.
Kitap, Suzy Liberman hadisesini, bu “ihanetin” hem ferdî (bir Türk subayının baştan çıkarılıp şehit edilmesi ) hem de askerî (mahrem planların çalınması ) bir misali olarak merkezine alır. Yazar, bu tarihî hadiseyi anlatırken, aynı zamanda okuyucuyu (bilhassa Türk gençliğini) “çağdaş Suzy’ler” olarak adlandırdığı modern tehlikelere (medya, kültürel yozlaşma, tüketim toplumu) karşı ikaz etmeyi ve “milli bir şuur” aşılamayı hedeflemektedir. Eser, tarihî bir vesika olma iddiasının yanı sıra, güçlü bir “ikaz” ve “propaganda” (yazarın kendi ifadesiyle) metni niteliği taşımaktadır.

Derin Tarih dergisinin “Endülüs” konulu 4. Özel Sayısı.

1. Kitap (Dergi) Hakkında Tafsilatlı Bilgi
Bu eser, Derin Tarih dergisinin Kasım 2015 tarihli 4. Özel Sayısı’dır. “Endülüs” konusunu merkezine alan bu sayı 3, Prof. Dr. Lütfi Şeyban’ın sayı editörlüğü ve Mustafa Armağan’ın genel yayın yönetmenliğinde hazırlanmıştır.
Kapakta, Elhamra Sarayı’nın meşhur “Allah’tan başka galip yoktur” (Lâ gâlibe illâllâh) sözü şiar edinilmiştir. Dergi, yerli ve yabancı pek çok araştırmacının 7makalelerinden müteşekkil olup, Endülüs medeniyetinin tarihî serüvenini (fetihten Reconquista’ya), içtimaî hayatını (Kurtuba’da hayat, Endülüslü kadınlar) , ilim ve felsefe dünyasını (İbn Arabî, İbn Rüşd, Zehrâvî, 10 âlim) , sanat ve mimarisini (Elhamra, Medinetüzzehra, camiler, seramik) , ve Avrupa’ya bıraktığı mirası (10 muhteşem hediye, Sefarad Yahudileri ve matbaa) gibi pek çok farklı açılardan ele almaktadır.
2. Kitabın Vermek İstediği Mesajlar
Derginin muhtevasından süzülen temel mesajlar şunlardır:
• Endülüs, Kayıp Bir Zirvedir: Endülüs, “sadece bir bölge değil, bir kültürdür”. Mustafa Armağan’ın ifadesiyle, “insanlığın tamamı için kaybedilmiş bir kıta” ve “Cihanın Ziyneti”dir (The Ornament of the World).
• Medeniyetin Köprüsü: Doğu’nun yüksek ilim, sanat ve felsefe birikimi Avrupa’ya Endülüs vasıtasıyla girmiş , bu miras Avrupa’daki Rönesans’ı tetikleyen ana âmil olmuştur.
• Birlikte Yaşama (Convivencia) Modeli: Endülüs, İslam’ın sağladığı zimmî hukuku sayesinde farklı din, dil ve ırkların (Müslümanlar, Yahudiler ve Mustaribler/Hıristiyanlar) bir arada yaşayabildiği ve ortak bir medeniyet üretebildiği (Yahudi Altın Çağı ) bir “sosyal barış modeli” sunmuştur.
• Derin Bir Hasret ve Tenkit: Bu medeniyetin kaybı, “içimizde yanan bir serencam” olarak hafızalardadır. Dergi, bu mirasa bakarak günümüz Müslümanlarının vaziyetini sorgular. Mustafa Armağan, Hanan eş-Şeyh’ten iktibasla, “O çağda 400 bin kitaba sahip olan bir Halifenin torunları bugün bilim ve sanatta ne haldeler?” diye sorarak derin bir tenkit (eleştiri) ortaya koyar.
• Çöküşün İbreti: Medeniyetin çöküşü, sadece Hıristiyanların “Reconquista” taassubuyla değil, aynı zamanda Müslümanların “Mülûkü’t-tavaif” ile parçalanması, iç çekişmeleri ve taassuba düşmeleri sebebiyle olmuştur.

3. Kitapta Verilen Bilgi, Belge ve Tesbitler
Dergi, Endülüs medeniyetinin pek çok alanına dair somut tesbitler sunmaktadır:
Tarih ve Köken:
• İsim: “Endülüs” ismi, bölgede daha önce yaşayan Vandallardan (Vandalucia) gelmekte ve Araplar tarafından “el-Endelüs” şeklinde telaffuz edilmiştir.
• Fetih: 711’de Tarık b. Ziyad’ın başlattığı fetihte “gemileri yakma” hadisesi bir efsanedir; gemiler Müslümanlara yardım eden Vizigot valisi Julian’a aitti.
• Hilafet: III. Abdurrahman, 929’da Bağdat’taki Abbasilerin zafiyeti, Kuzey Afrika’daki Şiî Fatımî tehlikesi ve Reconquista hareketine karşı birliği sağlamak amacıyla kendini Halife ilan etmiştir.
• Haçlı Ruhu: “Haçlı düşüncesinin doğduğu ve Haçlı Seferlerinin başladığı ilk İslam yurdu Endülüs’tür”. Bu hareket, 718’de Pelayo liderliğinde Covadonga’da başlamıştır.
İlim, Kültür ve Şehircilik:
• Kurtuba (Cordoba): 10. asırda 1 milyon nüfusa , 800 hamama, 4.000 mescide ve sokak aydınlatmalarına sahipti. O dönemde Paris ve Londra “bataklıklar içindeydi”.
• Kütüphane: Halife II. Hakem’in Kurtuba’daki kütüphanesinde 400.000 cilt kitap varken , aynı asırda Avrupa’nın en büyük manastır kütüphanesi olan St. Gallen’de sadece 950 kitap mevcuttu.
• Medinetüzzehra: III. Abdurrahman tarafından 936’da inşasına başlanan bu saray-şehir, 40 yılda tamamlanmış , 4.300 sütuna sahip ve İstanbul’dan (Konstantinopolis) getirilen nakışlı havuz gibi harikalarla donatılmıştı.
• Ziryab: Kurtuba’da dünyanın ilk konservatuarını kurmuş , günümüzdeki üç aşamalı (çorba, ana yemek, tatlı) yemek menüsü nizamını ve mevsimlere göre giyim (moda) ile hijyen alışkanlıklarını Avrupa’ya tanıtmıştır.
• Kâğıt: Avrupa’ya kâğıt yapımını öğretenler Endülüs Müslümanları olmuştur (Şatibî/Jativa’daki atölyeler).
Teknoloji ve Tıp:
• Zehrâvî (Albucasis): Ameliyatlarda narkoz kullanan , 200’e yakın cerrahî alet icat eden ve iç dikişlerde ilk defa kedi bağırsağı (katküt) kullanan cerrahinin babasıdır.
• Zerkâlî: Her enlemde çalışan “Safiha” (evrensel usturlab) icadıyla astronomide çığır açmıştır.
• İbn Firnas: 875 yılında ilk uçuş denemesini gerçekleştiren âlimdir.
• El-Murâdî: 11. asırda, Cezerî’den önce mekanik mühendisliği hakkında bilinen tek Endülüs eseri olan Kitâbu’l-Esrar ‘ı yazmıştır.
• İbn Rüşd (Averroes): Aristoteles’i Avrupa’ya şerhleri aracılığıyla tanıtan filozoftur.
Miras ve Sürgün:
• Sefarad Yahudileri: Müslümanların fethini kurtarıcı olarak karşılamışlar ve Endülüs’te “Altın Çağ”larını (Tor Zahav) yaşamışlardır. 1492’de Müslümanlarla birlikte sürgün edilmişlerdir.
• Osmanlı’nın Rolü: Sultan II. Bayezid, zulümden kaçan Yahudilere kucak açmıştır. Sefarad Yahudileri, Osmanlı’daki ilk matbaayı 1493 (veya 1504) yılında İstanbul’da kurmuşlardır. Osmanlı Devleti ayrıca Moriskolara (Endülüs Müslümanları) da destek olmuş, İspanya’dan kaçışlarına yardım etmiş ve onları İstanbul’da (Galata) iskan etmiştir.

4. Vurucu ve Vurgu Yapılan Cümleler
Derginin muhtelif makalelerinde, Endülüs’ün ruhunu ve trajedisini yansıtan şu cümleler öne çıkmaktadır:
* “Allah’tan başka galip yoktur” (Lâ gâlibe illâllâh) (Elhamra’nın duvarlarından)
* “Peki aradığımız bu şifalı su, bu âb-ı hayat Endülüs’te olmasın?” (Mustafa Armağan)
* “…Endülüs’ün bahsi geçtikçe, onun serencamından içimiz yanar…” (Yahya Kemal’den iktibas)
* “Endülüs, yalnız İslam âlemi için değil… insanlığın tamamı için kaybedilmiş bir kıta…” (Mustafa Armağan)
* “O çağda 400 bin kitaba sahip olan bir Halifenin torunları bugün bilim ve sanatta ne haldeler?” (Hanan eş-Şeyh’ten iktibas)
* “Dolayısıyla Haçlı düşüncesinin doğduğu ve Haçlı Seferlerinin başladığı ilk İslam yurdu Endülüs’tür.” (Lütfi Şeyban)
* “Ağla oğul, ağla. Bir erkek gibi savunamadığın ülken için bir kadın gibi ağla.” (Son Gırnata Sultanı Ebu Abdullah’ın annesi)
* “Eğer Tanrı’nın inayet ve merhameti olmasaydı, bize kucak açan Türk Sultanı II. Bayezid’i vesile kılarak bizleri kurtarmasaydı… yeryüzünde Yahudi namına bir şey kalmayacaktı!” (Yahudi Tarihçi Eliyahu Kapsali)
5. Konuyu Destekleyen Diğer Kaynaklar (Eserde Atıf Yapılan)
Dergi, iddialarını desteklemek için hem klasik İslam kaynaklarına hem de modern Batılı ve Doğulu araştırmacıların eserlerine atıfta bulunmaktadır:
• Klasik Kaynaklar: İbn Hatib , İbn Haldun , Makkari , İdrisî , Er-Râzî ve İbn Abdun gibi Endülüslü tarihçi, coğrafyacı ve âlimlerin eserleri.
• Modern Araştırmacılar: Maria Rosa Menocal (The Ornament of the World) , W. M. Watt & Pierre Cachia (Endülüs Tarihi) , Roger Garaudy (Endülüs’te İslam) ve Bekir Karlığa (Söyleşi).
• Batılı Şahitler: Cervantes (Don Kişot romanındaki nostalji) ve Kurtubalı Alvarus (Hıristiyan gençlerin Latince yerine Arapça şiire merakını tenkit eden yazıları).

6. Şahitler ve Çıkarılacak Sonuçlar
Derginin sunduğu “şahitler”, Endülüs medeniyetinin somut ve manevî delilleridir.
• Mimarî Şahitler: Kurtuba Ulu Camii’nin (bugün katedrale çevrilmiş) sütun ormanı, Elhamra Sarayı’nın zarafeti ve Medinetüzzehra’nın kalıntıları, bu medeniyetin ulaştığı estetik ve mühendislik seviyesinin sessiz şahitleridir.
• İlmî Şahitler: Bugün dahi modern tıpta kullanılan Zehrâvî’nin aletleri , İbn Rüşd’ün Aristo şerhleri ve İdrisî’nin haritaları , Avrupa’nın “Karanlık Çağ”dan çıkışına nasıl vesile olduklarının ispatıdır.
• İçtimaî Şahitler: Sefarad Yahudilerinin, Müslüman idaresindeki dönemi “Altın Çağ” (Tor Zahav) olarak adlandırmaları ve sürgün sonrası Osmanlı’yı “güvenli liman” görmeleri, Convivencia modelinin ve İslamî hoşgörünün en büyük şahididir.
• Lisanî Şahitler: İspanyolcadaki “acequia” (sulama arkı), “aljibe” (sarnıç), “alcantarilla” (lağım) gibi binlerce Arapça kelime, bu medeniyetin gündelik hayattaki derin tesirinin delilleridir.
Çıkarılacak Sonuçlar:
• İslam medeniyeti, Endülüs tecrübesinde, ilim, sanat, felsefe ve şehirleşmede insanlık tarihinin en parlak zirvelerinden birini teşkil etmiştir.
• Bu medeniyet, “öteki”ni yok etme üzerine değil, İslam’ın zimmî hukuku çerçevesinde farklı inançların bir arada yaşaması (Convivencia) üzerine kurulmuştur.
• Avrupa’nın Rönesans ve Aydınlanma süreci, büyük ölçüde bu parlak medeniyetten yapılan tercümelere borçludur.
• Bir medeniyetin çöküşü sadece dış (zahirî) düşmanların (Reconquista) saldırılarıyla değil, aynı zamanda iç (derûnî) parçalanma (Mülûkü’t-tavaif) ve fikrî katılığın neticesinde de gerçekleşir.

7. Özet ve Sonuç Notu
Derin Tarih dergisinin bu özel sayısı, Endülüs’ü romantik bir nostaljiden ibaret görmeyip, onu tarihî, içtimaî, ilmî ve mimarî bütün yönleriyle somut bir “medeniyet modeli” olarak sunmaktadır. Dergi, Endülüs’ün sadece Müslümanlar için değil, Yahudiler (“Altın Çağ” ) ve hatta Mustaribler (Araplaşan Hıristiyanlar) için de bir cazibe merkezi olduğunu vurgulamaktadır.
Kurtuba’nın 10. asırda dünyanın en müreffeh şehri olması, Halife II. Hakem’in 400.000 ciltlik kütüphanesi ve Zehrâvî , İbn Rüşd , Zerkâlî gibi âlimlerin çığır açan keşifleri, bu medeniyetin tesadüfî olmadığını ispatlamaktadır.
Derginin en mühim tesbiti, “Haçlı ruhunun” ve “Engizisyon” zihniyetinin bu parlak medeniyeti nasıl vahşice yok ettiğini ve bu zulümden kaçan Müslüman (Moriskolar) ile Yahudilere (Sefaradlar) Osmanlı Devleti’nin nasıl kucak açtığını ortaya koymasıdır.
Sonuç olarak bu eser, Endülüs’ün, Avrupa’nın “Karanlık Çağ”ını aydınlatan bir ilim ve irfan merkezi olduğunu, ancak bu ışığın bağnazlık ve iç çekişmeler sebebiyle söndürüldüğünü delilleriyle ortaya koymaktadır. Günümüz insanlığına ve bilhassa Müslümanlara, ilimden ve birlikte yaşama ahlâkından uzaklaşıldığında nasıl büyük bir mirasın kaybedilebileceğine dair tarihî bir ders ve ikaz niteliğindedir.

Mim Kemâl Öke’nin “Dervişin Seyir Defteri” adlı eseri, tasavvuf yolculuğunu (seyr-i sülûk) modern insanın idrakine yaklaştırmayı hedefleyen mufassal bir rehberdir. Eseri, yedi ana başlık altında tahlil ederek takdim ediyorum:

1. Kitap Hakkında Tafsilatlı Bilgi
“Dervişin Seyir Defteri”, Prof. Dr. Mim Kemâl Öke tarafından kaleme alınmış bir “Deneme” olup, ilk baskısı Aralık 2020’de Turkuvaz Kitap tarafından yapılmıştır.
Yazar, bu eseri “Dervişin Safâ/Seyir/Semâ Defteri” olarak adlandırdığı bir “sûfî üçlemesinin” bir parçası olarak takdim eder. Kitabın gayesi, “21. yüzyıl insanının dokusuna uygun bir terminolojiyle” tasavvufun “hayli girift âlemini”, “özünü muhafaza ederek” tanıtmaktır.
Bu seyr-i sülûk anlatısında mürşit (rehber) rolünü Hz. Mevlânâ üüstlenmekte,yol haritası olarak ise Mesnevi-i Şerif esas alınmaktadır. Eser, mürşit (Hz. Mevlânâ) ile nevniyaz (yola yeni giren mürit namzedi) arasındaki “dilsiz-dudaksız görüşmeleri”, yani mürşidin müride verdiği nasihatleri, telkinleri ve komutları ihtiva eder. Kitabın yapısı, bir dervişin “oluş” öyküsünü ve manevi deryaya açılan “insan(ın) teknesini” seyr-i sülûkun 14 makamı (Gel, Ara, Bul, Kokla, Dinle, Zikret, İç, Yan, Sev, Düşün, Oku, Sabret, Şükret) üzerinden tasvir eder.

2. Kitabın Vermek İstediği Mesajlar
Eserin muhtevasından süzülen temel mesajlar şunlardır:
• Tasavvuf, Nazarî (Teorik) Değil, Bir “Hâl” İlmidir: Kitap, tasavvufun okunarak “mutasavvıf” olunabileceğini ancak “sûfî” olunamayacağını vurgular. Tasavvuf, “okunmak için değil, ‘giyilmek’ (yaşanmak) için” vardır.
• Modern İnsanın Devası Tasavvuftur: 21. yüzyılın “mustarip” (ıstırap çeken) ve huzursuz insanının manevi boşluğunun devası tasavvuftur.
• Mürşit Şarttır: Bu manevi yolculuk (seyir), “kaptanı/süvarisi mürşittir”. O, “bu yollardan geçmiş bilge bir kılavuzdur” ve onsuz bu seyir olmaz.
• Yolun Esası Aşktır: Tasavvuf, “aşk eğitimi”dir. Temel metodu, “muhabbet ilmini marifete dönüştürebilme kemâlidir”. Akıl bu yolu çözemez; “akıllılık taslamak şeytandan, aşk ise Âdem’dendir”.
• Gayret ve Teslimiyet: Yol, “çetrefillidir, meşakkati vardır”. Müritten beklenen, bu yolda sebat (sabır) göstermesi, mücahede etmesi ve mürşidine tam teslim olmasıdır.

3. Kitapta Verilen Bilgi, Belge ve Tesbitler
Eser, tasavvufi hakikatleri Mesnevi-i Şerif merkezli kıssalar ve tesbitlerle ortaya koyar:
• “Gel” Daveti: Hz. Mevlânâ’ya atfedilen meşhur “Gel, gel, gene gel…” sözünün aslında Hz. Mevlânâ’ya ait olmadığı, Ebu Said Ebu’l Hayr’a ait olduğu belirtilir. Ancak “Gel” nidasının kendisi, evliyaullahın halka yaptığı ilahi bir “sâlâ” (davet) olarak tesbit edilir.
• İnsan-ı Kâmil (Mürşit): Hakiki rehber (veli), Allah’ın yeryüzündeki “halife”sidir ve “Hakk’ın gölgesi”dir. Veliler, mecazi olarak “Allah’ın çocukları” ve “ailesi” (Hadis: “Halk, Allah’ın ailesidir”) olarak tanımlanır.
• Manevi “Koku”: Velilerin manevi “koku” ile tanınabileceği tesbit edilir. Hz. Peygamber’in, Veysel Karani Hazretleri’nin kokusunu Yemen’den ve Bayezid-i Bestami’nin, Ebu’l Hasan Harakani’nin kokusunu yüz yıl evvelinden duyması buna delildir.
• Dinlemek (Sükût): Mesnevi’nin ilk emri “Dinle neyden…” hatırlatılarak, tasavvufun “sükût” ilmi olduğu, müridin mürşidini tenkit etmeden, sözünü kesmeden dinlemesi gerektiği vurgulanır.
• Zikir ve Kurbiyyet (Yakınlık): Zikrin gayesi, Allah’a “kurbiyyet” (yakınlık) hasıl etmektir. Hadis-i Kudsi’ye atfen: “Ben, beni zikredenle celisim (beraber otururum)”.
• İçmek (Sekr ve Sahv): “İçmek”, tasavvufta “sekr” (manevi sarhoşluk) hâlidir. Bu, alkol değil, “ilâhî aşk şarabı”dır. Mürit, bu aşk sarhoşluğunu (sekr) yaşar, ancak mürşit onu “sahv” (ayıklık, şuur) hâline, yani temkin durumuna döndürür.
• Yanmak (Nâr ve Nur): “Yanmak”, cehennem ateşi (nâr) değil, “aşk ateşi” ve “nur”dur. Bu, “ölmeden önce ölünüz” hadisinin tecellisidir; yani nefsi yakarak “fena” (yokluk) makamına erişmektir.
• Aklın İki Türü: Biri mektepte “kazanılan” cüz’i akıl, diğeri ise “Hakk’ın ihsanı” olan ve “candan” (ruhtan) kaynayan akıldır. Tasavvufun hedefi bu ikinci akıl olan “Akl-ı küll”e (Külli Akıl) ulaşmaktır.
• Okumak (Satır ve Sadır): Kur’an’ın ilk emri “İkra!” (Oku!) , sadece “satır”dan (yazıdan) okumak değil, asıl “sadır”dan (gönülden) okumaktır. Kalp, “Hakk’ın nazargâhıdır”.
• Şükrün Hakikati: Şükür, sadece nimete değil, “belaya” ve “kahra” da edilendir. Hakiki şükrün ise “içindeki putlardan kurtulmak” olduğu tesbit edilir.

4. Vurucu ve Vurgu Yapılan Cümleler (İktibaslar)
Eser, müridin idrakini açmak için pek çok vurucu cümleye yer verir:
* “Tasavvuf, bu açıdan değerlendirildiğinde okunmak için değil, ‘giyilmek’ için var olmuştur.”
• “Allah’tan geldik, O’na döneceğiz.’ Ama, ya arasında? Ne var ki O’ndan başka!” “Biz, beşerden hevâ vü hevesi kaldırmak için buradayız, bu posttayız.” “Tasavvuf, muhabbet ilmini marifete dönüştürebilme kemâlidir. Bunu öğretme metodolojisidir.” * “Kimin nabzı aşkla atmıyorsa, Eflatun bile olsa, sen onu eşek say!” * “Akıllılık taslamak şeytandan, aşk ise Âdem’dendir.” * “Başkalarının ayıbını söyleyen elbette yol kaybeder. Kendi ayıbıyla uğraşana ne mutlu.” * “Aşk dini bütün dinlerden ayrıdır. Âşıklara din ve mezhep Allah’tır.” * “Asıl mescit, ariflerin gönül evidir.” * “Derviş gayet azizdir. Cihanda bulunmaz, bulunursa eğer o derviş yoktur. O varlık bakımından görünse bile vasfını Hakk’ın vasıflarında yok etmiştir.”

5. Konuyu Destekleyen Diğer Kaynaklar
Kitabın ana kaynağı Mesnevî-i Şerif’tir. Yazar, Mesnevi iktibasları için şu dört temel şerhi (tefsiri) kullandığını belirtir:
• Süleyman Nahifi / Amil Çelebioğlu (N/AÇ)
• A. A. Konuk (Konuk)
• Hüseyin Top (HT)
• Tahirü’l Mevlevî (TM)
Bununla birlikte eserde, Hz. Mevlânâ’nın Rubailer , Divan-ı Kebir ve Fîhi Mâ Fîh eserlerinin yanı sıra; Sultan Veled’in İbtidâname’si , Ahmed Eflaki Dede’nin Ariflerin Menkıbeleri , Feridüddin-i Attar’ın Tezkiretü’l Evliya’sı ile Yunus Emre , Niyazi-i Mısrî , Ümmi Sinan ve Eşrefoğlu Rumi gibi mutasavvıfların divan ve ilahilerinden de faydalanılmıştır.

6. Şahitler (Kıssalar) ve Çıkarılacak Sonuçlar
Kitap, tasavvufi hakikatleri ispat için Mesnevi’den pek çok kıssayı “şahit” olarak kullanır:
• Fare ile Kurbağanın Arkadaşlığı: Ehl-i dünya (fare) ile ehl-i mânâ (kurbağa) dostluğunun, maneviyat yolcusunu helake (kargaya yem olmaya) götüreceği .
• Ölümsüzlük Ağacını Arayan Padişah: Aranan hakiki “hayat ağacı”nın (âb-ı hayat), “bilgi” (irfan) ve o bilgiyi taşıyan “insan-ı kâmil” olduğu .
• Bayezid-i Bestami ve Kâbe Kıssası: Mürşid-i kâmilin gönlünün, Allah’ın “sır evi” olması hasebiyle, binanın (Kâbe) kendisinden daha ehemmiyetli bir tavaf mahalli (manen) olduğu .
• Yılan Yutan Adam Kıssası: Mürşidin (atlı emir), müridin (yılan yutan) içindeki nefsi (yılan) mücahede ve zorlukla (çürük elma yedirip koşturma) temizlediği; müridin o an bu eziyetin hikmetini anlamasa da sonucun şifa olduğu .
• Hz. Musa ve Çoban Kıssası: Allah nezdinde ibadette aslolanın “kalıp” (sözler, ritüeller) değil, “gönül ve hâl” (ihlâs ve samimiyet) olduğu .
• Darvanlı Çiftçi Kıssası: Şükrün nimeti artıracağı, nankörlüğün (küfran-ı nimet) ise bereketi keseceği ve helake sebep olacağı .
• Cuha ve Kadı (Sandık) Kıssası: İnsanın, dünyada “heva ve heves sandığı” içinde esir olduğu. Onu bu esaretten (kuyudan) ancak velilerin (Allah dostlarının) uzattığı ipin (kovanın) kurtarabileceği.
Çıkarılacak Sonuç: Bu kıssalar (şahitler), tasavvuf yolunun çileli (meşakkatli) olduğunu, ancak bu çilenin (mücahede) bir rehber (mürşit) eşliğinde, sabır ve aşk ile aşılabileceğini; nihai gayenin ise suretten (görünüş) kurtulup hakikate (oluş) ermek olduğunu ispatlamaktadır.

7. Özet Not ve Sonuç
“Dervişin Seyir Defteri”, adından da anlaşılacağı üzere, manevi bir deryaya açılan “insan teknesinin” yol haritasıdır. Mim Kemâl Öke, bu eserde Hz. Mevlânâ’yı “kaptan” , Mesnevi-i Şerif’i ise “pusula” 88olarak kullanarak, 21. yüzyılın manevi buhran içindeki insanına bir kurtuluş reçetesi sunar.
Eserin temel yapısı, tasavvuf yoluna “Gel!” davetiyle başlar; müridin bir mürşit “Ara!”ması , onu “Bul!”ması , “Kokla!”ması (manevi bağ kurması) ve “Dinle!”mesi (sükût ile teslim olması) ile devam eder. Bu teslimiyet; “Zikret!”, “İç!” (manevi sarhoşluk) , “Yan!” (aşk ateşiyle nefsi yakma) “Sev!” makamlarıyla “aşk eğitimi”ne dönüşür. Son merhalede ise bu aşk, “Düşün!” (akl-ı küll) , “Oku!” (kalp gözüyle) , “Sabret!” ve “Şükret!” basamaklarıyla “marifet”e (irfan) ve kâmil bir “oluş”a inkılab eder.
Aşağıda, kitabın gayesini özetleyen temel iktibaslar yer almaktadır:
Kitabın Gayesi: “Elinizdeki kitap, ‘dervişin seyir defteri’dir. Denizciler, ‘Vira Bismillah!’ ile demir aldıktan sonra gemilerinin günlüğünü tutarlar, bu çalışma da öyle bir şey! Bu kez öykülendireceğimiz manevî deryaya açılan insan(in) teknesidir… Anlatılacaklar, çok özel bir seyahati içerecektir: Allah’a (doğru) yolculuğu!.. O’nunla ‘yakin’ olmaya giden bir sefere, mistik/metafiziksel bir yolculuğa çıkıyoruz.”
Kitabın Yöntemi: “Dervişin Seyir Defteri’nde bu rolü Hz. Mevlânâ üstlenecek ve onun dili egemen olacaktır. Müridin yol haritası, Mesnevi-i Şeriften izlenecek; neyin, nasıl, hangi sırayla yapılması gerektiği Cenab-ı Pir’in eşsiz beyitlerinden yararlanılarak aktarılacaktır.”
Sonuç olarak; bu eser, tasavvufu sadece nazarî bir düşünce sistemi olarak değil, bilakis 21. yüzyıl insanının bizzat “yaşaması” ve “giyinmesi” gereken, mürşit rehberliğinde aşılan çileli fakat aşk dolu bir “oluş” süreci olarak tasvir etmektedir.

“Dini Hikayeler Kitabı” isimli eser.

1. Kitap Hakkında Tafsilatlı Bilgi
Bu eser, “Karakter Gelişiminde Dinî Hikâyeler” başlığını taşımaktadır. Eser, Ali Faruk tarafından derlenmiştir. Çilek Yayınları tarafından neşredilmiş olup , 2009 yılında İstanbul’da basılmıştır.
Kitabın Önsöz’ünde ve arka kapak metninde belirtildiği üzere, eserin hazırlanış gayesi; “adalet, doğruluk, sabır, saygı, yardımseverlik” gibi temel insanî değerlerin ehemmiyetini vurgulamaktır. Kitap, “karakter gelişimini manevî değerler ekseninde gerçekleştirmek” ve “insanın inanırlığını, güvenirliğini, şahsiyetini, haysiyetini, saygınlığını” korumak isteyenlere mütevazı bir katkı sunmayı hedeflemektedir.

2. Kitabın Vermek İstediği Mesajlar
Kitabın temel gayesi, Önsöz’de de ifade edildiği gibi, okuyucuya ahlâkî ve manevî bir şuur kazandırmaktır. Eserin vermek istediği başlıca mesajlar şunlardır:
• Manevî Değerlerin Koruyuculuğu: Çağın getirdiği olumsuzluklar ve maddî gelişmeler, insanların ruhsal hayatlarını menfi yönde etkilemekte, onları “sevgi, ilgi, merhamet, güven gibi duygulardan” mahrum bırakmaktadır. Kitap, “adalet, doğruluk, sabır, saygı, yardımseverlik” gibi temel faziletlerin, bu olumsuzluklar karşısında “âdeta birer kalkan görevi” gördüğünü vurgular.
• Karakter Sahibi İnsanların Lüzumu: Bir toplumun ayakta kalabilmesi, “insanî/ahlâkî/ manevî değerleri kabullenmiş ve onu hayatına geçirmiş ‘karakter sahibi’ insanlara” bağlıdır.
• Ahlâkî Erdemlerin Teşviki: Kitaptaki her hikâye, “İçindekiler” bölümünde de belirtildiği gibi, spesifik bir fazileti (tevazu , kanaatkârlık , fedakârlık , ahde vefa , doğruluk , adâlet , sabır , diğergâmlık , cömertlik , merhamet , cesaret vb.) işleyerek okuyucuya ibret ve ders vermeyi amaçlar.

3. Kitapta Verilen Bilgi ve Tespitler
Eser, bir araştırma veya belge kitabı değil, “daha çok bir ‘dinî hikâyeler’ derlemesidir”. Muhteva ile ilgili şu tespitler öne çıkmaktadır:
• Hikâyeler seçilirken “büyük bir titizlik gösterilmiş”; “mübalâğalı, gerçeklerden uzak, hurafelerle yüklü hikâyelerden kaçınılmış”.
• Bunun yerine, “hayatın gerçekleriyle örtüşen, faydalı, okuyucuya ışık tutan; iyiye, güzele, doğruya çağıran, ders/ibret dolu hikâyeler” bir araya getirilmiştir.
• Kitap, “yediden yetmişe (küçük-büyük, genç-ihtiyar, kadın-erkek), hemen herkesin” zevkle okuyacağı bir üsluba sahip olmayı hedeflemiştir.
4. Vurucu ve Vurgu Yapılan Cümleler
Kitapta her hikâyenin sonunda veya içinde, o hikâyeden çıkarılacak dersi özetleyen vurucu cümleler, atasözleri veya büyük zatların sözleri iktibas edilmiştir. Bazı misaller şunlardır:
* “Biz çok basit bir kavim idik, Allah Teâlâ bizi İslâmiyet’le şereflendirdi. Şan ve şerefi dinden başka yerde ararsak, Cenâb-ı Hak bizi tekrar eski hâlimize düşürür.” * “Zenginin aç gözünü ya kanaat doyurur ya mezar toprağı!”
• “Yaratılmışı severiz Yaratan’dan ötürü.” (Yunus Emre) * “Kendi menfaatini/canını, başkasının menfaatine/canına adamak dünyada gösterilecek en büyük fedakârlıktır.” * “Hiçbir miras, doğruluk kadar zengin değildir.”
• “Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir.” (Hz. Muhammed) * “Ne ekersen onu biçersin”
• “Adâlet mülkün temelidir.” (Hz. Ömer)
• “Veren el, alan elden üstündür.” (Hz. Muhammed) * “Hile ile iş gören mihnet ile can verir.”
5. Konuyu Destekleyen Diğer Kaynaklar
Eserin sonunda, hikâyelerin ve bilgilerin derlendiği bir “Kaynakça” listesi sunulmuştur. Bu kaynaklar, eserin temelini oluşturan hadis, siyer ve tarih kitaplarıdır. Başlıcaları şunlardır:
• Kitâbü’z Zühd
• Sahih-i Müslim
• Sahih-i Buharı
• Sünen-i İbn Mace
• Sünen-i Tirmizi
• Sünen-i Ebu Davud
• El-Müsned
• Es-Siretu’n Nebeviyye
• Taberi Tarihi
• Hayatü’s-Sahabe
• Kütüb-ü Sitte
6. Şahitler ve Çıkarılacak Sonuçlar
Kitap, mesajlarını “şahitler” (hikâyelerdeki kahramanlar) üzerinden somutlaştırarak sunmakta ve her birinden ahlâkî bir “sonuç” çıkarmaktadır.
• Şahitler (Misaller):
• Hz. Ömer: “Biz Çok Basit Bir Kavimdik…” hikâyesinde tevazuu; “Paraları Ne Yapıyorlar?” hikâyesinde cömertliği teşviki; “O Mum Niçin Yakılmaz?” hikâyesinde adâleti ve beytülmâle riayeti; “Süte Su Katmak” hikâyesinde dürüstlüğü takdiri ile öne çıkar.
• Ebû Talha: “Bahçe” hikâyesinde , Allah yolunda en sevdiği malını (bahçesini) infak etmesiyle cömertlik ve imanın olgunluğuna bir misal teşkil eder.
• Nalıncı Ustası: “Nalıncı Ustası” hikâyesinde . insanların ayyaş ve günahkâr zannettiği , ancak gizlice Ümmet-i Muhammed’in günaha girmemesi için şarapları satın alıp döken ve kötü kadınları çalıştırıp onlara ilmihal okutan bir velinin hikâyesi anlatılır.
• Sütçü Kız: “Süte Su Katmak” hikâyesinde , Halife Ömer’in yasağını hatırlatan ve “Ömer göremez ama Rabbimiz görür” diyerek hileye karşı duran genç kız, iş ahlâkı ve ihsan şuuruna misaldir.
• Yalan Söylemeyen Çocuk: “Yalan Söylemeyen Çocuk” hikâyesinde , ilim öğrenmek için yola çıkan ve annesine “asla yalan söylememe” sözü veren çocuğun , eşkıyaların reisine bile üzerindeki kırk altını doğruca söylemesi ve bu doğruluğun eşkıyaların tövbesine vesile olması anlatılır.
• Çıkarılacak Sonuçlar:
• Şan, şeref ve izzet, İslâmiyet’e bağlılıktadır.
• Fedakârlık ve diğergâmlık, en kritik anlarda (can verme anında bile) kardeşini kendine tercih etmektir.
• Doğruluk ve ahde vefa (sözde durmak), en tehlikeli durumlarda bile kurtarıcıdır ve Allah’ın yardımını celp eder.
• Adâlet, mülkün (yönetimin) temeli olduğu gibi , kul hakkına riayet de imanın temelidir.
• İnsanları dış görünüşlerine veya halk arasındaki şöhretlerine (kötü de olsa) göre yargılamamalı, gizli fazilet sahibi olabilecekleri (Nalıncı Ustası gibi) düşünülmelidir.

7. Genel Yönleri, Önemli Noktaları ve Özet Notu
Genel Yönleri (İktibas):
Kitap, hazırlanış gayesini şu cümlelerle açıklamaktadır:
“Adalet, doğruluk, sabır, saygı, yardımseverlik, sorumluluk, kanaatkârlık, cömertlik, fedakârlık…” gibi temel insanî değerler, dün olduğu gibi bugün de önemini korumakta.
Öyle ki, çağın getirdiği olumsuzluklar karşısında savunmasız kalan insanlar için âdeta birer kalkan görevi görmekte.
Çünkü çağımızın akıl almaz maddî gelişmeleri, insanların ruhsal hayatlarını olumsuz yönde etkilemekte… onlardan sevgi, ilgi, merhamet, güven gibi duyguları söküp almakta…
Elinizde tuttuğunuz kitap işte bu yönde, karakter gelişimini manevî değerler ekseninde gerçekleştirmek… insanlara küçük bir katkıda bulunmak amacıyla hazırlanmıştır.
…bu kitap daha çok bir “dinî hikâyeler” derlemesidir. Hikâyeler seçilirken büyük bir titizlik gösterilmiş; mübalâğalı, gerçeklerden uzak, hurafelerle yüklü hikâyelerden kaçınılmış; hayatın gerçekleriyle örtüşen, faydalı, okuyucuya ışık tutan; iyiye, güzele, doğruya çağıran, ders/ibret dolu hikâyeler bir araya getirilmiştir.
Sonuç ve Özet Notu:
“Karakter Gelişiminde Dinî Hikâyeler”, isminden de anlaşılacağı üzere, ahlâkî ve manevî faziletleri kazandırmayı hedefleyen bir kıssalar mecmuasıdır. Eser, modern hayatın getirdiği manevî boşluğa ve bencilliğe karşı, İslâm tarihinden (bilhassa Sahabe hayatından) ve irfan geleneğinden süzülen ibretlik misalleri bir araya getirmektedir.
Kitabın en ehemmiyetli noktası, teorik ahlâk bilgisi vermek yerine, bu faziletlerin (doğruluk, cömertlik, adâlet, merhamet vb.) bizzat “hayatın içinde” nasıl yaşandığını hikâye üslubuyla göstermesidir. Derlemenin, hurafelerden kaçınarak, Sünnet ve Sahabe hayatını merkeze alması, onu güvenilir bir ahlâk ve karakter eğitimi kaynağı kılmaktadır.

“DİYANET AKADEMİ TASHİH-İ HURUF DERS NOTLARI” isimli eseri.

  1. Kitap Hakkında Tafsilatlı Bilgi
    Bu eser, Diyanet Akademisi bünyesinde Kur’ân-ı Kerîm eğitiminin temelini teşkil eden “Tashîh-i Hurûf” (Harflerin Düzeltilmesi) ve “Tecvîd” ilimlerine dair hazırlanmış “Sadeleştirilmiş Ders Notları” mahiyetinde bir çalışmadır.
    • Hazırlayan: Erhan BAŞOL
    • Düzenleyen: Zekeriya AKPINARLI
    • Asıl Kaynak (Hoca): Notlar, Kurrâ Hafız Mustafa MEMİ’nin ders anlatımlarına dayanmaktadır.
    • Hedef Kitle: Bu notlar, İlahiyat ve İmam Hatip Lisesi talebeleri ile DHBT, MBSTS, Diyanet Mülakat ve Diyanet Akademisi ders ve imtihanlarına hazırlananlar için “yegâne yardımcı kaynak” olarak sunulmuştur.
    • Dayandığı Temeller: Çalışma, Kurrâ Hafız Mustafa MEMİ hocanın derslerinin yanı sıra, İbn-i Cezerî Hazretleri’nin eserleri , Kurrâ Hafız Ramazan PAKDİL’in eseri ve Diyanet Akademisi’nin diğer kaynak eserleri temel alınarak tanzim edilmiştir.

    2. Kitabın Vermek İstediği Mesajlar
    Bu ders notlarının temel gayesi ve verdiği mesajlar şunlardır:
    • İlmin Kutsiyeti: Eser, “İlmin Fazîleti” bölümüyle başlamakta ve ilim sahibi olmanın, bilhassa Allah’ın kelâmı hakkındaki ilmin, kişiyi Allah’a karşı daha haşyetli (korkan) kılacağını vurgulamaktadır.
    • Tecvidin Zarureti: Kur’ân-ı Kerîm’i doğru okumanın (tecvid) nazarî bir bilgiden öte, “farz” olduğu ve bu ilmin ilk defa Hz. Ali (r.a) tarafından isimlendirildiği mesajı verilmektedir.
    • Tilavetin Gayesi: Tecvid ilminin gayesinin, okuyucuyu (Kur’ân’ı hatalı okuma) mesuliyetinden kurtarmak Kur’ân’ın tahrif ve tağyirini (bozulmasını ve değiştirilmesini) engellemek , telaffuzu kolaylaştırmak ve tilaveti güzelleştirmek olduğu belirtilir.
    • Usta-Çırak İlişkisi (Fem-i Muhsin): En mühim mesajlardan biri, bu ilmin ancak “fem-i muhsin” yani sahasında uzman, ehil bir hocanın ağzından (bizzat ders alarak) öğrenilebileceğidir.

    3. Kitapta Verilen Bilgi, Belge ve Tesbitler
    Eser, tecvid ilmini sistematik bir şekilde tasvir etmektedir:
    • Kur’ân-ı Kerîm’in Tarifi: “Mushaflarda yazılı olan, okunması ile ibadet olunan, tevâtür yolu ile bize ulaşan, Rasûlüllâh’a (sav.) indirilen mû’ciz kelamdır.”
    • Tecvîd’in Tarifi: “Harflere sıfat-1 lâzime ve sıfatı ârızalardan hakkını vermek ve her bir harfi kendi mahrecinden telaffuz etmektir.”
    • Tecvîd’in Hücceti (Delili): Kitaptan Müzemmil Sûresi 4. ayet ve Furkan Sûresi 32. ayet; Hadis’ten “Kur’ân’ı benden gördüğünüz gibi okuyun” hadîs-i şerîfi ve Hz. Ali’nin “Tertil tecviddir” sözü delil (hüccet) olarak sunulmuştur.
    • Tilâvet Çeşitleri: Kur’ân okuma hızları olan Tahkîk (en ağır) , Tedvîr (orta sürat) ve Hadr (en süratli) tanımlanmıştır.
    • Mahâric-i Hurûf (Harflerin Çıkış Yerleri): Beş küllî mahreç (Halk, Lisân, Şefeteyn, Cevf, Hayşûm) ve bunlara bağlı cüzî mahreçler detaylandırılmıştır.
    • Sıfât-ı Hurûf (Harflerin Sıfatları):
    • Zıdlı Sıfatlar: Hems-Cehr, Şiddet-Rihvet-Beyniyye, İsti’lâ-İstifâle, İtbâk-İnfitâh, İzlâk-İsmât .
    • Zıdsız Sıfatlar: Safîr, Tekrîr, Tefeşşî, İstitâle, İnhirâf, Kalkale, Lîn, Gunne .
    • Tecvid Kaideleri: Med bahsi (Aslî Med , Fer’î Med , Sebeb-i Med ), İdğâm bahsi (Misleyn , Mütecâniseyn , Mütekâribeyn ), Nûn-u Sâkin ve Tenvîn hükümleri (İhfa , İklâb , İzhâr ), Sâkin Mîm’in hâlleri , Hükmü’r-Râ (Ra’nın hükümleri) , Kalkale , Sekte , Lafzatullah ve Vakıf konuları izah edilmiştir.

    4. Vurucu ve Vurgu Yapılan Cümleler
    Eserin ehemmiyetini ve bakış açısını gösteren bazı vurucu iktibaslar şunlardır:
    • “Allah’tan kulları içinde ancak ilim sahibi olanlar korkar.” (Fâtır, 28)
    • “De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer, 9) * “Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır.” * “Tecvid farzdır.” * “Tecvid ismini ilk Hz. Alî kullanmıştır.” * “Harf talimleri tilavete karakter kazandırır…” * “(Tecvid ilmi) bu da ancak fem-i muhsin bir hocayla mümkündür…” * “Harflerin en güzel telaffuzu sıfatlarını iyi bilmekten geçer!..”

    5. Konuyu Destekleyen Diğer Kaynaklar
    Bu notlar, kendi kaynağını ve dayandığı ilmî silsileyi “Önsöz” bölümünde bizzat zikretmektedir. Dolayısıyla bu eserin destek aldığı kaynaklar şunlardır:
    • İbn-i Cezerî Hazretleri’nin eserleri (Tecvid ilminin en büyük otoritelerinden biri).
    • Kurrâ Hafız Ramazan PAKDİL Hocamızın eseri.
    • Kurrâ Hafız Mustafa MEMİ (Bu notların ana hocası olarak).
    • Diyanet Akademisi kaynak eserleri.

    6. Şahitler ve Çıkarılacak Sonuçlar
    Bu ders notları, bir iddiadan ziyade bir ilmin usullerini öğreten bir çalışmadır. Buradaki “şahitler”, ilmin sıhhatini ve gerekliliğini ispatlayan delillerdir (hüccet):
    • Şahitler (Deliller):
    • Kur’ân-ı Kerîm Ayetleri: Fâtır 28 , Zümer 9 , Âl-i İmrân 18 , Tâhâ 114 , Neml 15 (İlmin fazileti için); Müzemmil 4 ve Furkan 32 (Tecvidin lüzumu için).
    • Hadîs-i Şerîfler: Müslim ve Tirmizî’den rivayetler.
    • Sahâbe Kavli: Hz. Ali’nin (r.a) tertil ve tecvid hakkındaki tespiti.
    • İlmî Otoriteler: İbn-i Cezerî gibi sahanın kurucu imamları.
    • Çıkarılacak Sonuçlar:
    • Kur’ân-ı Kerîm’i okumak bir ibadettir ancak bu ibadetin kemâli ve sıhhati, harflerin hakkını vererek (Tashîh-i Hurûf) ve tecvid kaidelerine uyarak mümkündür.
    • Bu ilim, kitaplardan nazarî (teorik) olarak öğrenilmekle birlikte, asıl olarak ehil bir hocanın (fem-i muhsin) önünde diz çökerek (tatbikî) öğrenilir.
    • Harflerin mahreç ve sıfatlarını bilmek, Kur’ân telaffuzunun temelini oluşturur.

    7. Genel Yönleri, Önemli Noktaları, Özet ve Sonuç
    Genel Yönleriyle Eserden İktibas:
    Bu çalışma, “Diyanet Akademisi” için hazırlanmış, “Tecvîd” ve “Tashîh-i Hurûf” konularını ele alan “Sadeleştirilmiş Ders Notları” hüviyetindedir. Eserin en mühim yönü, karmaşık tecvid bahislerini (Mahreçler, Sıfatlar, Med , İdğâm , Hükmü’r-Râ , Kalkale vb.) sistematik başlıklar altında, tablolar ve Arapça tarifleriyle birlikte sunmasıdır.
    Önemli Noktalar:
    Eserin en çok vurgu yaptığı nokta, tecvidin “farz” olduğu gerçeği ve bu ilmin ancak “fem-i muhsin” bir hocadan alınması gerektiğidir. Ayrıca, ilmin faziletine dair ayet ve hadislerle başlaması, konunun sadece teknik bir fonetik meselesi değil, aynı zamanda manevî bir mesuliyet olduğunu da göstermektedir.

    Sonuç ve Özet Notu:
    “DİYANET AKADEMİ TASHİH-İ HURUF DERS NOTLARI”, Kur’ân-ı Kerîm’i doğru ve güzel okuma ilmini, klasik İslâmî ilimler geleneğine (İbn-i Cezerî gibi) sadık kalarak, ancak modern bir eğitim sistematiği (sadeleştirilmiş notlar) içinde sunan yoğunlaştırılmış bir rehberdir. Eserin temel hedefi, Diyanet personelinin ve İlahiyat talebelerinin, Allah’ın kelâmını tahrif ve tağyirden koruyarak, en fasih şekliyle tilavet edebilmelerini sağlamaktır. Bu hem ilmî bir gereklilik hem de dinî bir vazifedir.

    “Mason Tarikatı ve Emperyalizm ” isimli eser.
    Kitabın müellifi, Hürol Taşdelen , eseri “Mason Derneği Eski Üyesi Kalemiyle” takdim etmektedir.

    1. Kitap Hakkında Tafsilatlı Bilgi
    Bu eser, müellifin “Mason Tarikatı ve Emperyalizm” adını verdiği dört kitaplık bir serinin ilk cildidir. Müellif Hürol Taşdelen, bu yapıyı “dışından değil, içinden tetkik etme” maksadıyla 2007 yılında Mason Derneği’ne dahil olduğunu ve on sene boyunca içeride kaldığını beyan etmektedir.
    Bu müddet zarfında “Büyük Loca”da “Usta / Üstad” derecesine, “Yüksek Şûra”da ise 9. dereceye kadar yükseldiğini belirtir. Müellif, bu tecrübesini ispatlamak maksadıyla Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği (HKEMD) kimlik kartı, Usta/Üstad diploması gibi şahsına ait belgeleri de esere ilave etmiştir.
    Kitabın neşredilme gayesini ise, yayın evlerinin “masonlarla yakınlığı olan dağıtıcılardan çekindiği” veya ekonomik şartları gerekçe göstererek basmaya cesaret edememesi üzerine, “Türk ulusuna bilgilendirme sorumluluğu ve tarihe bir not olarak bırakmak” şeklinde izah eder. Bu sebeple eseri kendi internet sitesi olan huroltasdelen.com üzerinden bedelsiz olarak yayımladığını ifade eder.

    2. Kitabın Vermek İstediği Mesajlar
    Müellif, eseri boyunca masonluğun, kamuoyunda bilinenin aksine, farklı bir yapı olduğunu ispat etmeyi hedeflemektedir. Kitabın temel mesajları şunlardır:
    • Masonluk Bir “Tarikat”tır: Eserin ana tezi, masonluğun bir “sosyal kulüp” veya “hayır kurumu” olmadığı, bilakis “uluslararası dini tarikattır”. Müellif, bizzat masonların eski ayin kitaplarında (1910, 1914 Erkân Kitapları) bu yapıyı “tarikat” olarak adlandırdığını, ancak 1925’te tekke ve zaviyelerin kapatılması kanunundan “kurtulmak için” bu tabiri kullanmayı bıraktıklarını iddia eder.
    • Emperyalizmin Aletidir: Kitap, masonluğun “İngiltere, Fransa ve İskoçya, Amerika’da siyasi iktidarın, burjuvazinin işbirlikçisi” olduğunu; “çevre ülkelerde de, merkez ülkelerin emperyalist; siyasi ve ekonomik çıkarları doğrultusunda faaliyet gösteren gizli örgütü” olduğunu savunur.
    • Ulus Bilincine Düşmandır: Müellife göre bu tarikat, “ulus bilincini yok etmeyi amaçlamış” bir yapıdır. Nihai hedefi, Şövalye Ramsay’in iktibasıyla, “bütün Milletlerin uyruklarını tek bir kardeşlik halinde birleştirmek” ve 32. Derece iktibasıyla “Büyük Mason İmparatorluğu” kurmaktır.
    • Dini Kökeni Siyonizm ve Haçlılardır: Yapının temelinde “Yahudi-Hıristiyan dininin yeni bir yorumu” olduğunu, öğretisinin “Esseni, Tapınakçılar tarikatlarından beslenmiş” olduğunu iddia eder. Haçlı (Tapınakçı) ve Yahudi (Süleyman Mabedi, Hiram) kökenlerine geniş yer verir.
    • Elitist, Irkçı ve Kadın Düşmanıdır: Masonluğun “halk (demos) olmayan, bir seçkinler (aristokrat) cemiyetidir” şeklinde elitist olduğunu; 33. derece mason Albert Pike’ı ve siyahi localarının (Prince Hall) ayrı tutulmasını delil göstererek ırkçı olduğunu; ve hem kendi anayasası hem de baş masonların sözleriyle “kadın düşmanlığı” üzerine kurulu olduğunu savunur.
    3. Kitapta Verilen Bilgi, Belge ve Tesbitler
    Müellif, iddialarını desteklemek için hem kendi şahitliğini hem de masonik neşriyattan elde ettiği bilgileri ve belgeleri kullanır:
    Belgeler (Vesikalar):
    • Şahsi Vesikalar: Müellifin kendi HKEMD Üye Giriş Kartı ve 11 Şubat 2010 tarihli Üstad Diploması .
    • Dahili Yazışmalar: Şafak Muhterem Locası’nın 2015 tarihli bir toplantı çağrı mektubu .
    • Facebook Muhaveresi: Müellifin, HKEMBL Baş Masonu Bülent Akkan ile İngiliz Büyük Locası’na bağlılık ve protokol hakkında girdiği bir Facebook tartışmasının ekran görüntüleri. Müellif, Türk Baş Masonunun İngiliz Baş Masonu yerine daha alt düzeydeki “Büyük Şansölye” tarafından muhatap alınmasını “onur kırıcı” olarak tenkit eder. Baş Mason Akkan’ın cevabı ve müellifi gruptan çıkarması da belgelenir.
    Tesbitler (Müellifin İddiaları):
    • Irkçılık: Beyaz masonların ırkçılığı ve 33. derece mason Albert Pike’ın “Ku Klux Klan çetesinin kurucularından” olduğu ve siyahlara karşı ırkçı sözler sarf ettiği belirtilir.
    • Siyonist Hedefler: Müellif, Yüksek Şûra’nın 15. derecesinde “İsrail oğulları esirdirler, biz onları kurtarma yolundayız” denilerek masonlara “İsrail’i Kurma Hedefi” verildiğini iddia eder. 32. derecenin hedefinin ise “Üçüncü Mabedin inşası” (Süleyman Mabedi) olduğunu belirtir.
    • Kadın Düşmanlığı: İngiliz Ana Büyük Locası Anayasası’ndan “Esirler, kadınlar, ahlakı bozuk… kimseler localara kabul olunamazlar” maddesini iktibas eder.
    • Elitizm ve Maddi Çıkar: Eski Baş Mason Mim Kemal Öke’nin “manen olduğu kadar da maddeten istifade edememiş olsun” sözünü, masonluğun bir “çıkar çetesi” olduğunun delili olarak sunar.

    4. Vurucu ve Vurgu Yapılan Cümleler (İktibaslar)
    Eserde, müellifin ve bizzat masonların kendi metinlerinden yapılan çarpıcı iktibaslar şunlardır:
    Türk Dil Kurumu (TDK) Sözlüğü’nden:
    “Farmason; isim Fransızca franc-maçon, 1. isim Mason, 2. sıfat Dinsiz, imansız”
    Müellif Hürol Taşdelen (Giriş Gayesi):
    “Masonluk hakkında kat’i bir hüküm vermek için onu dışından değil, içinden tetkik etmelidir… Asla mason olmadım, olmak da istemedim.”
    Müellif Hürol Taşdelen (Tarif):
    “Mason Tarikatı, tüm dini cemaatlerde olduğu gibi, dikey ve buyurgan bir yönetim biçimi… çağ dışı, laik düşünceye karşıt, ulus bilincini yok etmeyi amaçlamış, uluslararası dini tarikattır.”
    Ziya Umur (33.° Baş Mason):
    “Bizde, umumî manadaki «Demokrasi» yoktur. Biz, cemiyetimizin “Aristokrat Şövalyeleriyiz.”
    Mim Kemal Öke (33.° Baş Mason):
    “…burası… bir güzideler, (Elit) ler yuvasıdır. Yine hiç kimse iddia edemez ki buraya aşk ve sevgi ile bağlanmış olanlar karşılıklı tesirlerle manen olduğu kadar da maddeten istifade edememiş olsun.”
    15. Derece (Doğu ve Kılıç Şövalyeleri) Ritüeli:
    “İsrail oğulları esirdirler, biz onları kurtarma yolundayız; fakat onlar bizim bu çabamızı anlamayacak ve gayretlerimizi engelleyeceklerdir.”
    Sertel Aküren (33.° Mason) (32. Dereceyi izah ederken):
    “Böylece… hükümran olacağı Büyük Mason İmparatorluğunun bir Mabedi olacaktır.”
    İngiliz B. Büyük Locası Anayasası (Kadınlar Hakkında):
    (Mason olacak kimsede aranan şartlar) “…hadım, kadın, ahlaksız ve skandallara karışmış bir kimse olmaması…”
    Hayrullah Örs (Baş Mason):
    (Kadınlar neden mason olamaz sorusuna cevaben) “KADINDAN DÜLGER OLMAZ Kİ…”
    Albert Pike (33.° Mason, Irkçılık Üzerine):
    “Bana öğretilen yükümlülükler, zenciler değil, beyazlar içindir. Zencileri Kardeş olarak kabul etmek veya Masonluktan ayrılmak gibi bir tercih arasında bırakılırsam; Masonluktan ayrılmayı tercih ederim.”

    5. Konuyu Destekleyen Diğer Kaynaklar (Kitapta Zikredilen)
    Müellif, tezlerini desteklemek için harici tenkitçilerden ziyade, bizzat masonik kaynakları ve mason liderlerinin kendi ifadelerini kullanmayı tercih etmektedir. Başlıca kaynakları şunlardır:
    • Dahili Masonik Neşriyat: HKEMBL (Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası) tarafından neşredilen Tesviye ve Mimar Sinan dergileri.
    • Ritüel (Ayin) Kitapçıkları: Yalnızca üyelere dağıtılan 4., 9., 14., 15., 18., 22., 27., 30., 31., 32. ve 33. derecelere ait “Çalışma Kılavuzları” ve ritüeller .
    • Mason Liderlerin Eserleri ve Nutukları: Albert Pike , Sahir Erman , Tamer Ayan , Celil Lâyıktez , Ziya Umur , Mim Kemal Öke , Hayrullah Örs , Can Arpaç , Asim Akin ve Mehmet Remzi Sanver gibi Baş Masonların ve 33. derece masonların makale ve kitapları.
    • Harici Tenkitler: Masonluk aleyhine yazılarıyla bilinen Mahmut Esat Bozkurt, Attila İlhan , Uğur Mumcu , Zeki Velidi Togan ve Leo Taxil gibi isimlerden iktibaslar.
    • Akademik ve Dini Kaynaklar: TDK (Türk Dil Kurumu) ve Mısır El-Ezher Üniversitesi’nin 1978 tarihli Masonluk Raporu.

    6. Şahitler ve Çıkarılacak Sonuçlar
    Şahitler:
    Kitaptaki birincil şahit, on sene boyunca yapının en üst derecelerine (33° hariç) vakıf olan müellifin bizzat kendisidir. Diğer şahitler ise, müellifin “itiraf” olarak vasıflandırdığı, masonluğun kendi liderlerinin (Ziya Umur, Mim Kemal Öke, Hayrullah Örs, Albert Pike, Şövalye Ramsay, Sahir Erman vb.) kendi eserlerinde veya nutuklarında sarf ettikleri, masonluğun elitist , ırkçı , kadın düşmanı ve Haçlı kökenli olduğunu gösteren ifadeleridir.
    Çıkarılacak Sonuçlar (Müellife Göre):
    • Masonluk, felsefi bir dernek veya hayır cemiyeti değil, siyasi ve emperyalist hedefleri olan, hiyerarşik, anti-demokratik, gizli ve dini (Yahudi-Hıristiyan-Tapınakçı temelli) bir “tarikattır”.
    • Yapı, “ulus bilincini” ve milli devletleri bir tehdit olarak görür; hedefi “tek halk” ve “Büyük Mason İmparatorluğu”dur.
    • Irkçılık ve kadın düşmanlığı, yapının tesadüfi hataları değil, kurucu anayasasına ve en mühim ideologlarının (Albert Pike) düşüncelerine işlemiş temel unsurlardır.
    • Müellife göre masonluk, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik ve milli yapısına “karşıt” bir konumdadır.

    7. Kitabın Özeti ve Sonuç Notu
    Özet (Genel Yönleriyle İktibas):
    Hürol Taşdelen’in “Mason Tarikatı ve Emperyalizm I” adlı eseri, on yıllık bir dahili tetkikin neticesinde kaleme alınmış bir “teşhir” (exposé) çalışmasıdır. Müellif, “Türk ulusuna bilgilendirme sorumluluğu” 90ile hareket ettiğini belirterek, masonluğun “sosyal kulüp” veya “güzideler yuvası” şeklindeki zahirî maskesinin ardındaki derûnî yapıyı ortaya koymayı amaçlar.
    Eser, masonluğun 1717’de İngiltere’de burjuvazinin, feodalizme ve Katolik Kilisesi’ne karşı kurduğu ideolojik bir tarikat olduğunu savunur. Temel tez, bu yapının “ulus bilincini yok etmeyi amaçlamış, uluslararası dini tarikattır” ve Anglo-Amerikan emperyalizminin bir aleti olarak faaliyet gösterdiğidir.
    Müellif, bu iddialarını bizzat masonların kendi kaynaklarına (ayin kitapları, dergileri ve liderlerinin nutuklarına) dayandırır. Kitapta, masonluğun nasıl Yahudi mistisizmi (Kral Süleyman Mabedi, Hiram Abif ) ve Haçlı (Tapınakçılar) söylenceleri üzerine bina edildiği tafsilatıyla anlatılır. Özellikle Yüksek Şûra derecelerinde (15. Derece) “İsrail’i kurma hedefi” ve (32. Derece) “Üçüncü Mabedi” inşa etme gayesi gibi Siyonist hedeflerin bulunduğunu iddia eder.
    Eser, aynı zamanda yapının “kadın düşmanlığını” (İngiliz anayasasındaki “kadınlar… ahlaksızlar” ifadesi) ve “ırkçılığını” (33. derece Albert Pike’ın KKK kuruculuğu ve siyahlara yönelik sözleri) delilleriyle ortaya koyar. Müellif, Baş Mason Ziya Umur’un “Bizde… «Demokrasi» yoktur” sözünü iktibas ederek, yapının anti-demokratik ve elitist karakterini vurgular.
    Sonuç Notu:
    Kitabın neticesi, müellifin kendi tecrübesi ve masonik metinlerin analizi yoluyla vardığı hükümdür: Masonluk, iddia edildiği gibi evrensel bir kardeşlik veya ahlak okulu değil; bilakis, Batı emperyalizminin çıkarlarına hizmet eden, kökenleri Haçlılara ve Siyon/Esseni tarikatlarına dayanan, “ulus bilincini yok etmeyi amaçlamış” ve “maddeten istifade” etmeyi de içeren bir “çıkar çetesi” ve “uluslararası dini tarikattır”.

    KİTAP ÖZETLERİ -9 KİTAP-

    https://t.me/chatgptmakalevideo/7512

    Hazırlayan: Mehmet Özçelik
    www.tesbitler.com
    13/11/2025

Loading

No ResponsesKasım 19th, 2025