MÜNAZARAT

image_pdfimage_print

MÜNAZARAT


Bu eser, Müellif Bediüzzaman Said Nursi’nin “Eski Said” döneminde, 1329 (M. 1911) yılında Şarktaki aşiretlerin suallerine cevap olarak hazırladığı bir risaledir. Eser, “Azametli bahtsız bir kıt’anın, şanlı tali’siz bir devletin, değerli sahipsiz bir kavmin reçetesi” olarak takdim edilmiştir.
Muhtevası, bir münazara (soru-cevap) formatında ilerler ve dönemin en mühim içtimaî, siyasî ve dinî meselelerini ele alır.

1. Hürriyet, Meşrutiyet ve Dinin Muhafazası
Eserin başlangıcı, Meşrutiyet’in ilanı sonrası “Dine zarar gelir mi?” endişesine cevap verir.
• Dinin Mahiyeti: Bediüzzaman, bu endişeye karşı meşhur cevabını verir: “İslâmiyet Güneş gibidir, üflemekle sönmez. Gündüz gibidir, göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan, yalnız kendine gece yapar.” Dinin himayesinin, bozulmuş reislere veya memurlara değil , “efkâr-ı âmme-i milletin” ve “hissiyat-ı İslâmiyenin” (s. 4-5 ) vicdanına bırakılmasının daha iyi olacağını belirtir.
• Hürriyetin Tarifi: Hürriyetin sefahet ve rezalet olmadığını , “Nâzenin hürriyet, âdâb-ı şerîatla müteeddibe ve mütezeyyine olmak lazımdır.” (s. 14) diyerek şer’î bir daire çizer. Sefahat ve rezaletteki hürriyeti “hayvanlıktır, şeytanın istibdadıdır” (s. 14 ) şeklinde tenkit eder.
• İman ve Hürriyet İlişkisi: Hürriyetin, imanın bir hâssası (özelliği) olduğunu izah eder. “Râbıta-i îman ile Sultân-ı Kâinâta hizmetkâr olan adam, başkasına tezellül ile tenezzül etmeğe… izzet ve şehamet-i îmâniyyesi bırakmadığı gibi; başkasının hürriyet ve hukukuna tecavüz etmeği dahi, o adamın şefkat-i îmâniyesi bırakmaz.” (s. 18 ).
• Büyüklere Karşı Hürriyet: Veli, şeyh veya âlime karşı nasıl hür olunacağı sualine, “Velâyetin, şeyhliğin, büyüklüğün şe’ni tevâzu’ ve mahviyettir. Tekebbür ve tahakküm değildir.” (s. 18 ) cevabını verir; tekebbür edenin “sabiyy-i müteşeyyih” (şeyhlik taslayan çocuk) olduğunu söyler (s. 18 ).

2. Gayr-ı Müslimler, İttihad-ı İslâm ve İçtimaî Meseleler
Eser, Osmanlı içindeki gayr-ı müslimlerin (Rum, Ermeni) hürriyetleri ve Müslümanlarla münasebetleri konusundaki endişelere geniş yer ayırır.
• Gayr-ı Müslimlerin Hürriyeti: Onların hürriyetinin “onlara zulmetmemek ve rahat bırakmaktır. Bu ise, şer’îdir.” (s. 19) der. Bu hürriyetin, ecnebilerin esareti altındaki “üçyüz milyondan ziyâde” (s. 19 ) Müslümanın hürriyetinin “rüşvetidir” (s. 20 ) ve ecnebilerin “müthiş istibdâd-ı mânevînin” (s. 20 ) kaldırılması için bir anahtar olduğunu belirtir.
• Müsâvât (Eşitlik): Gayr-ı müslimlerle eşitliğin, “fazilet ve şerefte değil” , “hukuktadır” (s. 24 ) olduğunu; hukukta ise “şah ve gedâ birdir” (s. 24 ) diyerek İmam-ı Ali (R.A.) ve Salahaddin-i Eyyûbî’nin adaletini misal verir (s. 25 ).
• Dostluk Meselesi: Kur’an’daki (Mâide 51) Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeme nehyinin (s. 26 ), onların “zatı için” değil, “yahudiyet ve nasraniyet olan âyineleri hasebiyledir” (s. 27 ) diye izah eder. Onlarla dostluğun, “medeniyet ve terakkilerini istihsan ile iktibâs etmek” ve “âsâyişi muhafaza” (s. 27 ) için olduğunu ve bunun nehy-i Kur’ânîye dahil olmadığını (s. 27 ) belirtir.
• Gerilemenin Sebepleri: Müslümanların fakir, gayr-ı müslimlerin zengin olmasının (s. 31 ) iki sebebini zikreder:
• Sa’y (çalışma) ve tevekkül mefhumlarını yanlış anlamak (s. 31-32 ).
• Maîşet için “tarîk-ı tabiî” olan san’at, ziraat ve ticareti bırakıp; “gayr-i tabiî” olan “me’muriyet ve her neviyle imarettir” (s. 32-33 ) yoluna girmek.

3. Milliyet Fikri, Ahlâkî Tenkitler ve Çözüm Yolları
Bediüzzaman, kavmî (Kürt, Türk) ve dinî (İslâm) milliyet mefhumlarını mukayese ederek geri kalmışlığın ahlâkî sebeplerini tenkit eder.
• Ermeni Fedâîsi Mukayesesi: “Fikr-i milliyetle uyanmış bir Ermeninin himmeti, mecmu-u millettir.” (s. 52 ) diyerek onun canını milleti için feda ettiğini , hâlbuki (o dönemdeki) bir Müslüman yiğidin “yalnız bir menfaat veya bir garaz… veya bir aşiretin namusunu” (s. 53 ) düşündüğünü, “kısa düşünürdü” (s. 53 ) der.
• İslâmiyet Milliyeti: Çözüm olarak “İslâmiyet milliyeti”ni gösterir. Bu milliyetin “üçyüz milyon İslâmın uhuvvetlerini” (s. 53) kazandırdığını, bu şuurla hareket edilse binler ruhun feda edilebileceğini (s. 53 ) belirtir.
• Zekâtın Rolü: Milletin kuvvetini toplamak için “havz-ı mârifet ve muhabbet” (s. 55 ) yapılmasını, bu havuzu dolduracak en mühim çeşmenin ise “Zekât” (s. 55 ) olduğunu söyler. Sadece zenginlerin değil, “ezkiya (zekîler) zekâvetlerinin zekâtını” ve “ağniya, velev zekâtın zekâtını” (s. 57 ) milletin menfaatine sarf etseler, diğer milletlere yetişilebileceğini (s. 57 ) ifade eder.

4. Şeyhlerin ve Âlimlerin Tenkidi
Eserde, bid’alara sapan müteşeyyihler (şeyhlik taslayanlar) ile hakiki mürşidler arasındaki farka dair sert tenkitler bulunur.
• Müteşeyyihin Tarifi: Hakiki şeyhin mesleği “muhabbet”, meşrebi “mahviyet” ve tarikatı “hamiyet-i İslamiye” (s. 71-72 ) iken; sahte şeyhin (müteşeyyih) mesleğini şöyle tarif eder: “tenkis-i gayr ile meziyetini izhar ve husumet-i gayr ile muhabbetini telkin” (s. 72 ) eder.
• İhtilafın Sebebi: Şeyhlerin ve âlimlerin birbirini inkâr etmelerini “Ey dîvâneler!” (s. 69 ) diyerek tenkit eder. “İnnemâ’l-mü’minûne ikhvetun” (s. 69 ) (Mü’minler ancak kardeştirler) nâmus-u İlâhîsinin , küçük inkâr meseleleriyle nasıl kırılabildiğini (s. 69 ) sorar.
• Muhabbet ve Adâvet: “Muhabbeti iktiza eden İslâmiyet ve insaniyet Cebel-i Uhud gibidir. Adâveti intâc eden esbab, bâzı küçük çakıl taşları gibidir.” (s. 71 ).

5. Medresetüzzehra Projesi
Eserin en mühim bölümlerinden biri, Müellif’in “havâss” (elit tabaka) (s. 76 ) olarak gördüğü İttihad ve Terakki’den (s. 76, 83 ) talep ettiği eğitim projesidir.
• Talep: “Câmi-ül-Ezher’in kızkardeşi olan, Medresetüzzehra namıyla dâr-ül-fünunu mutazammın pek âli bir medresenin Bitlis’te ve iki refikasıyla Bitlis’in iki cenahı olan Van ve Diyarbekir’de tesisini isteriz.” (s. 77 ).
• Usûl: Bu medresenin en mühim şartını, “Fünun-u cedideyi, ulûm-u medaris ile mezc ve derc” (s. 77 ) (modern fenleri, medrese ilimleriyle birleştirmek) olarak açıklar.
• Felsefesi: Bu birleştirmenin hikmetini şöyle izah eder: “Vicdanın ziyası, ulûm-u dîniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizaciyle hakikat tecelli eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit; birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder.” (s. 78 ).
• Diğer Şartlar: Lisan olarak “lisân-ı Arabî vâcib, Kürdî câiz, Türkî lâzım kılmak.” (s. 77 ) ve “Ekradın istidatları ile istişare etmek” (s. 79 ) gibi 8 şart sıralar.
• Vâridât (Gelirler): Bu devâsa projenin gelir kaynağı olarak “Evkaf” (Vakıflar) , “Zekât” (s. 80 ) ve “İslâmiyetin iânât-ı milliyesi olan nüzur ve sadakat” (s. 80) gösterilir.
6. Geleceğe Hitap ve Atâletin Sebepleri
Eser, çağdaşlarından ümidini kesen (sizinle konuşmayacağım” (s. 41 ) bir bölümle istikbale seslenir:
• İstikbale Sesleniş: “Ey üçyüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş… Saidler, Hamzalar, Ömerler… Sizlere hitap ediyorum.” (s. 41 ). “Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennet-âsâ bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır.” (s. 42-43 ).
• Atâletin Sebepleri (Sekiz Düşman): “Zindan-ı atâlete düştüğümüzün sebebi nedir?” (s. 87 ) sualine cevaben, “Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise matiyyesidir (binek).” (s. 87 ) der. Himmetin (çalışma azmi) önüne çıkan ve kuvve-i mâneviyeyi kıran sekiz düşmanı sıralar:
• Yeis (Ümitsizlik).
• Meylüttesevvuk (Başkalarına üstün görünme meyli).
• Aculiyet (Acelecilik).
• Fikr-i infiradî (Bireyselcilik, bencillik).
• Başkalarının tembelliğinden görenek almak (cesaret almak).
• İşi birbirine bırakmak.
• Allah’ın vazifesine müdahale etmek.
• Meylürrahat (Rahat meyli, tembellik) (s. 87-89 ).
Her bir düşmana karşı $لَا تَقْنَطُوا$, $وَاصْبِرُوا$, $لَيْسَ لِلْإِنْسَانِ إِلَّا مَا سَعَى gibi âyetleri kılıç olarak gösterir (s. 87-89 ).
Zeyl (Ek Bölüm)
Eserin sonunda, asıl metinden ayrı olarak “Hulusi Bey’in Fıkraları” (s. 91-94 ) başlıklı bir bölüm yer alır. Bu bölümde, Risale-i Nur’un ilk talebelerinden Hulusi Bey’in, Üstadı’na yazdığı mektuplardan iktibaslar bulunur. Bu mektuplarda Risale-i Nur’un derslerine olan bağlılık ve Üstad’ın “Tarikat zamanı değil, imanı kurtarmak zamanıdır.” (s. 93 ) dersi teyid edilir.

Loading

No ResponsesKasım 17th, 2025