‘KİTAPTA…… AN – ……HATIRLA ‘

‘KİTAPTA…… AN – ……HATIRLA ‘

Bu, Kur’an-ı Kerîm’in üslûbu ve hidayet metodu açısından son derece mühim bir husustur. “وَاذْكُرْ” (Vezkur – “An” veya “Hatırla”) emri, Kur’an’da sıkça kullanılan ve muhatabın dikkatini belirli bir hadiseye, nimete veya şahsa çekmeyi hedefleyen ilahî bir hitaptır.
Ancak “وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ” (Vezkur fi’l-kitâbi – “Kitap’ta …’ı da an”) ifadesi, daha hususi bir mana taşır ve bilhassa Meryem Suresi’nde peş peşe gelen peygamber kıssalarının başında kullanılır.
Bu hitabın hikmetini ve illetini (sebebini) anlamak için, kimlerin anıldığını ve hangi vasıflarının öne çıkarıldığını incelemek gerekir.

“Vezkur fi’l-Kitâbi” Emrinin Muhatabı ve Manası

Bu emir, öncelikli olarak Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e (s.a.v.) ve onun şahsında bütün müminlere yöneliktir.

“Kitap’ta an” emri şu manalara gelir:
* Tilavet Et ve Tebliğ Et: “Ey Peygamber! Sana vahyedilen bu Kitap’ta (Kur’an’da) yer alan şu mübarek zâtların kıssalarını oku, tilavet et ve insanlara tebliğ et.”
* Unutulmaz Kıl: “Onların isimlerini ve mücadelelerini anarak, hatıralarını taze tut ve kıyamete kadar unutulmaz kıl.”
* İbret Al ve Örnek Göster: “Bu kıssalar sadece bir tarih bilgisi değil, hidayet için birer örnektir. Onları an ve onlardan ibret alınmasını sağla.”
* İlahî Kayda İşaret: “el-Kitab” ifadesi aynı zamanda, bu kıssaların Levh-i Mahfuz’daki aslına, yani tahrif edilmemiş, ilahî kayıtta bulunan hakikatlerine bir işarettir.

Kitap’ta Anılması İstenenler ve Öne Çıkan Vasıfları
Meryem Suresi’nde bu ifadeyle anılan şahıslar ve anılma sebepleri (hikmet ve illetleri) şöyledir:

1. Hz. Meryem (a.s.)
> Ayet : “Kitap’ta Meryem’i de an! Hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir yere çekilmişti.” (Meryem, 19/16)
>
* Öne Çıkan Vasıfları: İffet, Allah’a tam teslimiyet, adanmışlık ve sabır.
* Hikmet ve İllet: Hz. Meryem, bir peygamber olmamasına rağmen peygamberlerle birlikte anılır. Bunun sebebi, Allah’ın kudretinin sebeplerin ötesinde olduğunu (erkeksiz çocuk yaratma mucizesi) göstermesidir. O, iffetin, samimi kulluğun ve Allah’ın takdirine rızanın en büyük timsallerinden biridir. Kavminin ağır ithamlarına karşı sabrı ve Allah’a olan bağlılığı, müminler için (bilhassa mümin kadınlar için) küllî bir fazilet örneği olarak sunulmaktadır.

2. Hz. İbrahim (a.s.)
> Ayet : “Kitap’ta İbrahim’i de an! Şüphesiz o, özü sözü doğru bir peygamberdi.” (Meryem, 19/41)
>
* Öne Çıkan Vasıfları: “Sıddîk” (özü sözü dosdoğru, sadakati en üst seviyede) ve “Nebî” (Peygamber) olması.
* Hikmet ve İllet: Hz. İbrahim’in anılmasının temel illeti, onun Tevhid mücadelesindeki sarsılmaz azmidir. Putperest olan babasına ve kavmine karşı gösterdiği hikmetli davet üslubu, şirke karşı olan net tavrı ve bu uğurda ateşe atılmayı göze alması, imanın nasıl olması gerektiğini tasvir eder. O, “Hanîf” dininin aslı ve esası olarak, Tevhid akidesinin bir isbatı olarak anılır.

3. Hz. Musa (a.s.)
> Ayet : “Kitap’ta Mûsâ’yı da an! Şüphesiz o, ihlâslı bir kuldu, resul ve nebî idi.” (Meryem, 19/51)
>
* Öne Çıkan Vasıfları: “Muhlas” (ihlâsa erdirilmiş, samimi kılınmış, seçilmiş) ve hem “Resul” (kendisine yeni bir kitap/şeriat verilen) hem de “Nebî” (haber getiren) olması.
* Hikmet ve İllet: Hz. Musa, zorba bir idareciye (Firavun) karşı tebliğ vazifesini yerine getirmesi, Allah ile vasıtasız konuşması (Kelîmullah) ve büyük bir kavme rehberlik etmesiyle öne çıkar. Onun “muhlas” vasfı, bütün faaliyetlerinde samimiyetin ve Allah tarafından seçilmişliğin ehemmiyetini vurgular. Onun kıssası, zorbalığa karşı hakkı savunmanın ve tebliğdeki sebatın bir örneğidir.

4. Hz. İsmail (a.s.)
> Ayet : “Kitap’ta İsmâil’i de an! Şüphesiz o, sözüne sâdık bir kimseydi, resul ve nebî idi.” (Meryem, 19/54)
>
* Öne Çıkan Vasıfları: “Sâdiku’l-va’d” (sözüne sadık) olması.
* Hikmet ve İllet: Hz. İsmail’in en belirgin vasfı, verdiği söze sadakatidir. Bu, hem kurban edilme hadisesindeki teslimiyeti ve babasına verdiği sözü (“İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın”) hem de Allah’a verdiği kulluk sözünü kapsar. Ayrıca devamındaki ayette, “Ailesine namazı ve zekâtı emretmesi” (19/55) zikredilir. Bu, onun aile reisi olarak mesuliyetini ve imanı sadece şahsında değil, ailesinde de tesis etme gayretini gösterir. Sabır ve söze bağlılığın timsali olarak anılır.

5. Hz. İdris (a.s.)
> Ayet : “Kitap’ta İdrîs’i de an! Şüphesiz o, özü sözü doğru bir peygamberdi.” (Meryem, 19/56)
>
* Öne Çıkan Vasıfları: “Sıddîk” (özü sözü dosdoğru) ve “Nebî” (Peygamber) olması.
* Hikmet ve İllet: Hz. İdris de Hz. İbrahim gibi “sıddîk” vasfıyla anılır. Devamındaki ayette “Biz onu yüce bir makama (Mekânen Aliyyen) yükselttik” (19/57) buyrulur. Onun anılmasındaki hikmet, Allah’a olan sadakatinin ve doğruluğunun karşılığında nasıl yüksek bir mertebeye ulaştırıldığını göstermektir.

Küllî Hikmet ve Netice (Genel Sebep)
Bu mübarek zâtların “Kitap’ta anılması” emrinin küllî hikmetleri şunlardır:

* Peygamberi (s.a.v.) Teselli ve Takviye: Bu kıssalar, Mekke döneminde zorluklar yaşayan Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) ve müminlere bir teselli kaynağıdır. Önceki peygamberlerin de benzer mücadeleler verdiği, sabrettikleri ve ilahî yardıma mazhar oldukları hatırlatılarak, onların azmi kuvvetlendirilir.
* Tevhid Zincirinin İsbatı: Bu anma faaliyeti, Kur’an’ın getirdiği mesajın yeni ve ayrı bir din olmadığını; Hz. Adem’den (a.s.) beri devam eden Tevhid silsilesinin bir devamı olduğunu isbat eder.
* Ahlâkî ve İmanî Örnekler Sunma: Her peygamber ve salih kul, müminlerin hayatlarına tatbik etmeleri gereken hususi bir fazilet ile öne çıkarılır: Meryem’de iffet ve teslimiyet, İbrahim’de tevhid ve sadakat, Musa’da ihlâs ve tebliğ, İsmail’de söze bağlılık ve aile mesuliyeti, İdris’de doğruluk ve yüksek mertebe.

* Kıssanın Aslını Korumak: Bu hadiseler, önceki ümmetler tarafından zamanla tahrif edilmiş veya unutulmuştu. Kur’an, “Kitap’ta an” emriyle bu kıssaların en doğru, saf ve hidayete medar olan aslını zikrederek, hakikati yeniden tesis eder.

*******

Bu kıssaların her biri, birer hidayet meşalesi olarak Meryem Suresi’nde peş peşe zikredilmiştir. Cenâb-ı Hakk’ın “Kitap’ta an!” emriyle işaret ettiği bu mübarek zatların kıssalarını, müfessirlerin (tefsir alimlerinin) ortaya koyduğu derinlikli tahliller ışığında inceleyelim:

1. Hz. Meryem (a.s.) – İffet ve Teslimiyetin Timsali
> Ayetler :
> “Kitap’ta Meryem’i de an! Hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir yere çekilmişti. Sonra onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Biz de ruhumuzu (Cebrail’i) ona gönderdik. O, ona düzgün bir insan şeklinde göründü. Meryem, ‘Senden, Rahmân’a sığınırım. Eğer Allah’tan çekinen biri isen (bana yaklaşma)’ dedi.” (Meryem, 19/16-18)
>
Derûnî Tahlil ve Tefsir
Hitabın Nüktesi: Sure, Hz. Zekeriyya’nın duası ve Hz. Yahya’nın mucizevî doğumu ile başlar. Hemen ardından, bir peygamber olmamasına rağmen Hz. Meryem’in “Vezkur” emriyle zikredilmesi, kıssanın merkezî ehemmiyetini gösterir. Bu, Surenin de ismi olan Hz. Meryem’in, Allah’ın kudretinin sebepler üstü (esbab fevki) tecellisine ve iradesine tam teslimiyetin en büyük isbatı olmasındandır.

Öne Çıkan Vasıflar ve Hikmetler:
* Uzlet ve Adanmışlık: “Ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir yere çekilmişti.” Bu ayrılış, bir kaçış değil, Mescid-i Aksâ’nın “doğu tarafında” bir odaya (hücreye) ibadet ve tefekkür için çekilmesidir. Bu, onun dünyevî meşgalelerden sıyrılarak kendini tam manasıyla Allah’a adadığını (tebettül) gösterir.
* İffet ve Takva: “Kendi arasına bir perde çekmişti.” Bu perde, hem ibadet mahallinin mahremiyeti için fizikî bir perde, hem de onun haramlara karşı manevî bir perdesidir. Cebrail (a.s.) ona “düzgün bir insan şeklinde” göründüğünde, onun ilk tepkisi “Senden Rahmân’a sığınırım” olmuştur. Bu, onun takvasının ve iffet hassasiyetinin zirvesidir. Tanımadığı bir erkek suretinden dahi, Allah’ın “Rahmân” ismine sığınarak korunmak istemiştir.
* Teslimiyet ve Rıza: Bebek mucizesi haber verildiğinde, “Bana hiçbir insan dokunmadığı ve ben iffetsiz de olmadığım halde benim nasıl çocuğum olabilir?” (19/20) suali, bir itiraz değil, ilahî kudretin nasıl tecelli edeceğine dair bir hayret ifadesidir. Cebrail’in, “Rabbin dedi ki: O bana pek kolaydır…” (19/21) cevabıyla tam bir teslimiyet göstermiştir.
* İlahî Kudretin Delili: Hz. Meryem’in anılmasındaki asıl illet, Hristiyanların iddia ettiği gibi (haşa) Allah’ın oğlu değil, O’nun kudretiyle babasız yaratılmış bir “kelimesi” ve “ruhu” olan Hz. İsa’nın (a.s.) varlığının hakikatini ortaya koymaktır. Hz. Meryem, bu mucizenin saf ve temiz bir numunesidir.
Mesajı: İffet, Allah’a adanmışlık ve O’nun takdirine tam teslimiyet, bir kulu (peygamber olmasa dahi) peygamberlerle birlikte anılacak bir mertebeye yükseltir.

2. Hz. İbrahim (a.s.) – Tevhid ve Sıddîkıyet Abidesi
> Ayetler :
> “Kitap’ta İbrahim’i de an! Şüphesiz o, özü sözü doğru (Sıddîk) bir peygamberdi. Hani babasına şöyle demişti: ‘Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?'” (Meryem, 19/41-42)
>
Derûnî Tahlil ve Tefsir
Hitabın Nüktesi: Tevhid mücadelesinin atası olan “Halîlullah” (Allah’ın dostu) Hz. İbrahim, şirke karşı nasıl bir duruş sergilenmesi gerektiğinin küllî bir örneği olarak zikredilir.
Öne Çıkan Vasıflar ve Hikmetler:
* Sıddîk (صِدِّيق): Bu vasıf, onun peygamberliğinden (Nebî) önce zikredilmiştir. “Sıddîk”, sadakati, doğruluğu ve Allah’ın emirlerini tasdiki en yüksek mertebede yaşayan demektir. Onun bütün hayatı, imanıyla amelinin tam bir mutabakatı içindedir. O, “doğru” olmanın ötesinde, “doğruluğun ta kendisi” haline gelmiş bir zattır.
* Davette Şefkat ve Nezaket: Kıssanın hemen babası (veya putperest amcası Azer) ile olan diyaloğuyla başlaması manidardır. Babası şirk içinde olmasına rağmen ona “Babacığım!” (يَا أَبَتِ) hitabıyla, azamî derecede şefkat ve hürmetle yaklaşmıştır. Bu, tebliğin, en yakın akrabadan başlanarak ve en sert muhataba karşı bile nezaketle yapılması gerektiğinin isbatıdır.
* Aklî ve Mantıkî Deliller: Babasını ikna için kullandığı deliller son derece hikmetlidir: “İşitmeyen, görmeyen… faydası olmayan” şeylere tapmanın mantıksızlığını vurgulamıştır. Şirkin ne kadar aciz bir temel üzerine kurulu olduğunu aklî delillerle çürütmüştür.
* Tevhid Uğruna Hicret: Babasının tehdidine (“Beni bırakıp gitmezsen, andolsun seni taşlarım! Uzun bir süre benden uzaklaş!”) (19/46) karşı, o beddua etmemiş, “Selâm olsun sana. Senin için Rabbimden af dileyeceğim…” (19/47) demiştir. Şirk ortamından ve bâtılda ısrar edenlerden ayrılmanın (hicretin) imanın bir gereği olduğunu göstermiştir: “Sizden ve Allah’tan başka taptıklarınızdan çekilip ayrılıyor…” (19/48).
Mesajı: İmanın esası Tevhid’dir. Tevhid mücadelesi, en yakınlara karşı bile olsa, şefkat ve hikmetle yapılmalı; ancak bâtılda ısrar edildiğinde imanı korumak için o ortamdan tecrit olmak (ayrılmak) gerekir. “Sıddîk” olmanın bedeli, Allah için her şeyi terk edebilmektir.

3. Hz. Musa (a.s.) – İhlâs ve Risalet Timsali
> Ayetler :
> “Kitap’ta Mûsâ’yı da an! Şüphesiz o, ihlâslı bir kuldu (Muhlas), resul ve nebî idi. Ona Tûr’un sağ tarafından seslendik ve onu (kendisiyle) gizlice konuşmak için (kendimize) yaklaştırdık. Rahmetimizin bir gereği olarak ona kardeşi Hârûn’u da bir peygamber olarak armağan ettik.” (Meryem, 19/51-53)
>
Derûnî Tahlil ve Tefsir
Hitabın Nüktesi: Hz. Musa, siyasî ve içtimaî şirkin (Firavun’un zulmü) karşısına dikilen, “Ulu’l-Azm” peygamberlerdendir. Onun mücadelesi, zorbalığa karşı hakkı tebliğin sembolüdür.
Öne Çıkan Vasıflar ve Hikmetler:
* Muhlas (مُخْلَص): Bu vasıf çok derindir. “Muhlis” (ihlasla amel eden) değil, “Muhlas” (Allah tarafından ihlasa erdirilmiş, seçilmiş, arındırılmış) demektir. Bu, onun samimiyetinin ve kulluğunun, beşerî gayretin ötesinde, ilahî bir seçim ve terbiye ile safileştirildiğini gösterir. Allah onu Kendisi için (risaleti için) seçip hazırlamıştır (“Seni kendim için seçtim.” – Tâhâ, 20/41).
* Resul ve Nebî: Her iki vasfın da zikredilmesi önemlidir. “Nebî” (haber alan) ve “Resul” (yeni bir şeriat ve kitapla gönderilen) olması, onun vazifesinin ağırlığını ve şerefini gösterir.
* Teklîm ve Kurbiyet (Allah ile Konuşma ve Yakınlık): “Tûr’un sağ tarafından seslendik” ve “gizlice konuşmak için yaklaştırdık.” Bu, Hz. Musa’nın “Kelîmullah” sıfatına ve Allah katındaki hususi mertebesine (kurbiyet) işarettir. İlahî vahyin doğrudan tecellisine mazhar olmuştur.
* Tebliğde Yardımcının Ehemmiyeti: “Ona kardeşi Hârûn’u da bir peygamber olarak armağan ettik.” Bu, tebliğ faaliyetinin bir ekip işi olabileceğini, zorlu vazifelerde Allah’tan yardım (vezir) istemenin meşruiyetini ve Allah’ın rahmetinin peygamberlerini nasıl desteklediğini gösterir.
Mesajı: Tebliğ vazifesi, ne kadar zorlu (Firavun gibi) olursa olsun, Allah tarafından seçilmiş “muhlas” kullar tarafından yerine getirilir. Samimiyet ve Allah’a yakınlık (kurbiyet), bu vazifenin temelidir ve Allah, davasını yüklenenlere mutlaka yardımcılar lütfeder.

4. Hz. İsmail (a.s.) – Ahde Vefa ve Aile Mesuliyeti
> Ayetler :
> “Kitap’ta İsmâil’i de an! Şüphesiz o, sözüne sâdık (Sâdiku’l-va’d) bir kimseydi, resul ve nebî idi. Ailesine namazı ve zekâtı emrederdi. Rabbinin katında da rızaya ermiş (Merzî) idi.” (Meryem, 19/54-55)
>
Derûnî Tahlil ve Tefsir
Hitabın Nüktesi: Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ceddi olan Hz. İsmail, babası Hz. İbrahim ile birlikte Kâbe’nin temellerini yükselten, teslimiyetin ve ahde vefanın sembolüdür.
Öne Çıkan Vasıflar ve Hikmetler:
* Sâdiku’l-Va’d (صَادِقَ الْوَعْدِ): “Sözüne sadık.” Müfessirler bu vasfı iki açıdan ele alır:
* Kurban Hadisesi: Babası rüyasını anlattığında, “Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın.” (Sâffât, 37/102) diyerek, canı pahasına verdiği söze ve Allah’ın emrine sadık kalmıştır.
* Beşerî Münasebetler: Verdiği hiçbir sözden dönmeyen, ahdine vefalı bir şahsiyet olması.
* En küllî manada, Allah’a verdiği “kulluk ahdine” sadık kalmasıdır.
* Aile Reisi Mesuliyeti: “Ailesine namazı ve zekâtı emrederdi.” Bu ayet, bir peygamberin tebliğe en yakın halkadan, kendi ehlinden başlaması gerektiğinin altını çizer. İmanın sadece şahsî bir kurtuluş olmadığını; namaz (Allah ile bağ) ve zekât (toplumla bağ) gibi dinin direklerini aile içinde tesis etmenin peygamberî bir faaliyet olduğunu gösterir.
* Marzî (مَرْضِيًّا): “Rızaya ermiş.” Yaptığı bu faaliyetler (ahde vefa, aile terbiyesi) neticesinde ulaştığı makamdır. O, Allah’ın kendisinden razı olduğu, amellerini kabul ettiği seçkin bir kul makamına (Rıza Makamına) yükselmiştir.
Mesajı: Allah katında yüksek mertebeye ulaşmanın yolu, ahde vefadan ve imanı önce kendi ailesinde tesis etme gayretinden geçer. Gerçek kurtuluş, Allah’ın rızasını kazanmaktır.

5. Hz. İdris (a.s.) – Sadakat ve Yüce Mertebe
> Ayetler :
> “Kitap’ta İdrîs’i de an! Şüphesiz o, özü sözü doğru (Sıddîk) bir peygamberdi. Biz onu yüce bir makama (Mekânen Aliyyen) yükselttik.” (Meryem, 19/56-57)
>
Derûnî Tahlil ve Tefsir
Hitabın Nüktesi: Hz. İdris, insanlığın ilk dönem peygamberlerindendir. Hz. İbrahim gibi onun da “Sıddîk” vasfıyla anılması, bu vasfın peygamberlik silsilesindeki temel ehemmiyetini vurgular.
Öne Çıkan Vasıflar ve Hikmetler:
* Sıddîk (صِدِّيق): Tıpkı Hz. İbrahim gibi, onun da en belirgin vasfı sadakatidir. Allah’tan aldığını tasdik etmesi ve olduğu gibi, zerre sapma olmadan insanlara ulaştırmasındaki doğruluğudur.
* Mekânen Aliyyen (مَكَانًا عَلِيًّا): “Yüce bir makam.” Bu ifadenin tefsirinde iki görüş öne çıkar:
* Manevî Yücelik: Peygamberlik şerefi, ilim ve hikmetteki derinliği, Allah katındaki yüksek derecesi ve manevî mertebesi.
* Zahirî Yücelik: Müfessirlerin çoğunluğu, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Mi’rac hadisindeki rivayetlere (Hz. İdris’i 4. kat semada görmesi) dayanarak, onun semaya (göğe) yükseltildiğini ve orada vefat ettiğini veya halen hayatta olduğunu belirtirler.
Mesajı: Allah’a ve O’nun vahyine tam sadakatin (Sıddîkıyet) neticesi, hem manevî hem de zahirî olarak “yüce bir makam”dır. Allah, kendisine sadık olan kulunu yüceltir.
Küllî Netice (Genel Hikmet)
Meryem Suresi’nde bu beş mübarek zatın “Vezkur fi’l-Kitâbi” emriyle peş peşe anılması, bir hidayet silsilesini ve Tevhid akidesinin farklı cephelerini tasvir eder:
* Hz. Meryem ile sebeplerin ötesindeki ilahî kudret ve iffet;
* Hz. İbrahim ile Tevhid akidesi, hikmetli davet ve şirkten hicret;
* Hz. Musa ile zalime karşı tebliğde ihlâs ve ilahî destek;
* Hz. İsmail ile ahde vefa, teslimiyet ve aile mesuliyeti;
* Hz. İdris ile sadakat ve yüce mertebeler;
Bütün bu kıssalar, Mekke’de zorluk çeken Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) ve müminlere birer teselli ve sebat dersidir. Onlara, hidayet yolunun yalnız olmadıklarını, bu yolun kadim peygamberlerin yolu olduğunu ve bu yolda gösterilen faziletlerin (sıdk, ihlâs, vefa, sabır) karşılığının Allah katında zayi olmayacağını hatırlatır.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik

 www.tesbitler.com
30/10/2025

Loading

No ResponsesEkim 31st, 2025