Allah (Vacibü’l-Vücud) Açısından Varlık ve Yokluk

  1. Allah (Vacibü’l-Vücud) Açısından Varlık ve Yokluk

    Allah’ın Zâtı, “Vacibü’l-Vücud”dur. Yani O’nun varlığı zâtîdir, kendindendir; var olmak için başka hiçbir şeye muhtaç değildir. O’nun varlığı ezelî ve ebedîdir; yokluk (adem) O’nun Zâtı için muhaldir (imkânsızdır).

    Bu açıdan bakıldığında, Allah ile “yokluk” arasında bir *muhtaçlık* veya *zıddiyet* irtibatı değil, bir *hâkimiyet* ve *fiil* irtibatı vardır.

    * **Yokluk, Kudret’e Engel Değildir:** Allah için “yokluk”, varlığın zıddı olan bir “rakip” veya “engel” değildir. Yokluk, Cenâb-ı Hakk’ın Kudret-i Ezeliye’sinin tecellî edeceği, iradesinin hükmedeceği mutlak bir hiçlik sahasıdır.
    * **İlim ve İrade İrtibatı:** Mahlukat, haricî (dış) vücud bulmadan evvel, Allah’ın İlm-i Ezelî’sinde (ezelî ilminde) takdir edilmiş planlar ve malumat halindedir. Buna “vücud-u ilmî” (ilmî varlık) denir. Cenâb-ı Hak, hikmetiyle bu ilmî varlıklardan dilediğine, dilediği zamanda “vücud-u haricî” (dış varlık) vermeyi *ihtiyar* (tercih) eder.
    * **İrtibatın Adı: “İcad” (Yaratma):** Allah açısından yokluk ile varlık arasındaki irtibat, O’nun “İcad” fiilidir. Bu, “adem” (yokluk) karanlığından “vücud” (varlık) nuruna çıkarma fiilidir. Varlık (vücud) *hayr-ı mahz* (mutlak iyilik), yokluk (adem) ise *şerr-i mahz* (mutlak kötülük ve hiçlik) olarak kabul edilir. Allah’ın yaratması, daima hayrı ve varlığı tercih etmesidir.

    Bu irtibatın en veciz tasviri, Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurulur :

    > **”O, bir şey yaratmak istediği zaman O’nun buyruğu sadece ‘Ol!’ demektir, hemen oluverir.”** (Yâsîn, 36:82)

    Allah için bu geçiş, “Kün!” (Ol!) emri kadar kolaydır. İrtibat, mutlak Kudret’in mutlak İrade ile yokluğa hükmetmesidir.

    ### 2. Mahlukat (Mümkinü’l-Vücud) Açısından Varlık ve Yokluk

    Mahlukatın tamamı “Mümkinü’l-Vücud”dur. Yani varlığı da yokluğu da zâtında mümkündür; varlığı kendinden değil, başkasındandır (Allah’tandır). Varlığı *hâdis* (sonradan olma) ve *ârızîdir* (geçicidir).

    Bizim açımızdan “yokluk”, bir *geçmiş* ve bir *ihtimaldir*. İrtibatımız ise *mutlak muhtaçlık* (iftikar) ve *minnettarlıktır*.

    * **Mutlak İftikar (Muhtaçlık) İrtibatı:** Mahlukat, var olmak için Vacibü’l-Vücud’a muhtaçtır. Sadece var olmak için değil, varlıkta *devam etmek* için de O’na muhtaçtır. Allah’ın “Kayyûm” isminin tecellîsi bir an kesilse, bütün kâinat tekrar yokluğa (ademe) düşer. Varlığımız, O’nun iradesine bağlı pamuk ipliği gibidir.

    * **Yokluğun Dehşeti ve Varlığın Nimeti:** Mahlukat açısından yokluk, mutlak bir karanlık, hiçlik, unutuluş ve dehşettir. Varlık ise Cenâb-ı Hakk’ın bize bahşettiği en büyük nimet, en kıymetli sermayedir. Biz, yoklukta iken “anılan bir şey” dahi değildik.

    Bu hakikat, Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle hatırlatılır :

    > **”İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmemiş midir?”** (İnsân, 76:1)

    Bu ayet, bizim yoklukla olan irtibatımızın başlangıcını, yani yokluktan varlığa çıkarılışımızı tasvir eder.

    ### Risale-i Nur Perspektifinden İrtibatın Tahlili

    Risale-i Nur Külliyatı, bu meseleyi “mümkinat” (mümkün olanlar, mahlukat) zaviyesinden derinlemesine izah eder. Mümkinatın varlığı ve yokluğu, zâtı açısından eşittir (mütesâvîdir). Yani, var olmaları için ne kadar sebep varsa, yoklukta kalmaları için de o kadar sebep vardır; kendi başlarına birini diğerine tercih edemezler.

    Bu noktada “irtibat”ı kuran, bir “Mûcid” (Var edici) ve “Müreccıh” (Tercih edici) olan Allah’ın iradesidir.

    Bediüzzaman Hazretleri bu irtibatı özetle şöyle izah eder:

    > “Gelelim imkân bahsine.
    Mütekellimîn demişler ki:
    “İmkân, mütesâviyyü’t-tarafeyndir. Yani, adem ve vücud, ikisi de müsâvi olsa, bir tahsis edici, bir tercih edici, bir mûcid lâzımdır. Çünkü, mümkinât birbirini icâd edip, teselsül edemez. Yahut, o onu, o da onu icâd edip, devir sûretinde dahi olamaz. Öyle ise, bir Vâcibü’l-Vücud vardır ki, bunları icâd ediyor.”
    >
    > *(Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, 626)*

    Bu iktibastan anlaşıldığı üzere:

    1. Mahlukatın yapısı, hem yokluğa (adem) hem varlığa (vücud) eşit mesafededir.
    2. Ancak biz şu an *varız* (vücuddayız).
    3. Varlığın yokluğa *tercih edilmesi*, zarurî olarak bir “Tercih Edici”yi (Allah’ı) isbat eder.

    ### Netice

    Toparlayacak olursak:

    1. **Allah açısından** varlık ile yokluk arasındaki irtibat; *İlim*, *İrade* ve *Kudret*’in tecellîsi olan “İcad” fiilidir. Yokluk, O’nun kudretine tâbi olan bir hiçliktir.
    2. **Mahlukat açısından** varlık ile yokluk arasındaki irtibat; *mutlak iftikar* (muhtaçlık), *minnet* ve *şükürdür*. Varlık, yokluğun dehşetinden kurtuluş ve en büyük ilâhî ihsandır.

    Varlık, yokluğa giydirilmiş, Sanatkâr’ını gösteren mucizevî bir sanat libasıdır.

    Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com
    29/10/2025

Loading

No ResponsesEkim 30th, 2025