BERCESTE VE İZAHI – 125–
BERCESTE VE İZAHI – 125–
Makale
BEYİT 1: YÛNUS EMRE – Dilin Hikmeti ve Sözün Fazileti
Yunus Emre’nin o meşhur mısrası, dilin gücünü ve sözün ehemmiyetini en güzel biçimde tasvir eder:
”Keçeli bilen kişinin yüzüni ağ ide bir söz
Sözü pişirip diyenin işini sağ ide bir söz”
Bu mısra, sözün faziletine işaret eder. Birinci mısra, “söz söylemesini bilen kişinin sözü, yüzünü ak eder” buyurur. Bu beyit, dilin insan üzerindeki zahiri ve derûnî tesirini açıkça ortaya koymaktadır. Zira insan, söylediği sözlerle itibar kazanır veya kaybeder. Doğru ve yerinde söylenmiş bir kelam, kişinin şahsiyetini yüceltir, toplum içindeki mevkiini pekiştirir ve ona güvenilirlik kazandırır. Bu, sadece bir laf değil, aynı zamanda kişinin iç dünyasının bir ön planıdır. Aksi takdirde, düşüncesizce sarf edilen bir söz, insanın itibarını zedeler, yüzünü kara çıkarır ve onu zor vaziyetlere sokabilir. Nitekim ecdadımız, “Söz ağızdan çıkmadan önce kulunuz, çıktıktan sonra ise efendinizdir” diyerek bu hakikate işaret etmiştir.
İkinci mısra ise bu hakikati bir adım ileri götürerek, “Sözü pişirip olgunlaştırarak söyleyen kişinin bir sözü ise işini sağ eder, yoluna koyar” demektedir. Sözü pişirmek, kelimeleri olgunlaştırmak, onları iyice düşünmek, tartmak ve öylece dile getirmektir. Bu, bir nevi kalpten süzülmüş, akıl süzgecinden geçmiş ve en doğru zamanı beklemiş sözdür. Bu tür bir söz, sadece kişinin itibarını korumakla kalmaz, aynı zamanda zor durumlarda kurtarıcı bir rol oynar, işlerin çözülmesine vesile olur ve hayatta başarıya giden yolu açar. Yunus Emre, bu mısralarıyla bizlere, her kelimenin bir emanet olduğunu, bu emaneti en iyi şekilde korumamız ve kullanmamız gerektiğini hatırlatmaktadır.
BEYİT 2: FENNÎ – İbret Nazarı ve Hikmet Arayışı
Fennî’nin bu derin düşünceyi ihtiva eden mısrası, insanın tabiatındaki yetenekleri geliştirmesi ve hayattaki her şeyden ibret alması gerektiğini vurgular:
”Sen çalış çeşminde istidâd peydâ etmeye
Ârife âyîne-i ibret-nümâdan çok ne var”
Bu mısra, insanın hayat bağlantısındaki gayesini ve bu gayeye nasıl ulaşacağını tasvir eder. Birinci mısra, “Ey insan! Sen gözünde bir kabiliyet geliştirmeye bak. Onu daha iyi görebilir bir hale getirmeye çalış” der. Burada geçen istidâd peydâ etme, sadece zahiri görme yeteneğini değil, aynı zamanda derûnî bir bakış açısı, yani bir şeyin ardındaki hakikati ve mânâyı görebilme kabiliyetini de ihtiva eder. Bu, tabiata, insana, hadiselere karşı bir ibret nazarı geliştirmektir.
İkinci mısra bu durumu daha da açıklar: “Allah’ın sırları kendisine açılmış ve manevi gerçekleri görüp anlayan bir ârif için bu dünyadaki pek çok şey ibret vesilesidir. Ârife bu dünyada ibretten çok ne var?” Gerçekten de, hikmet nazarıyla bakan bir ârif için, tabiatın her bir zerresi, yaşanan her hadise ve her türlü hadise bir ibret levhasıdır. Her biri, yaratanın kudretine, sanatına ve hikmetine işaret eder. Bu açıdan, her düşen yaprak, her açan çiçek, her doğan ve batan güneş, bir ibret vesilesidir. Fennî’nin bu mısraı, bize, hayatı sadece bir seyirci olarak değil, bir öğrenci olarak yaşamamız gerektiğini, her anın ve her olayın bize öğreteceği bir şey olduğunu hatırlatır.
Özet
Bu makalede, divan ve halk edebiyatımızın seçkin beyiti ele alınmış, her biri kendi özel bağlantısı içinde izah edilmiştir. Yunus Emre, sözün insanı yücelten ve işleri yoluna koyan gücüne işaret ederek, dilin faziletini vurgulamıştır. Fennî, hayattaki her şeyden ibret alma ve bir şeyin ardındaki hikmeti görme kabiliyetini geliştirmenin ehemmiyetini dile getirmiştir. Son olarak, Bu beyitler, dilimizin ve edebiyatımızın ne kadar zengin olduğunu ve her bir mısraın derin bir hikmet ve anlam ihtiva ettiğini gözler önüne sermektedir.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com
25/10/2025
![]()