KÂİNATTAN ÖNCE ALLAH VARDI

KÂİNATTAN ÖNCE ALLAH VARDI
Amâ”nın (عمَاء) Hakikati

Muhyiddin İbn Arabî bir sözünde;
“Allah mahlukatı yaratmadan önce bir ‘AMA’da idi. Ama’nın ne altında hava vardı ne de üstünde (Yani, altında ve üstünde hava olmayan ama’da idi).” (bk. El-Futuhatu’l-Mekkiye, I, 148).
Bunu ise Hadiste gelen bir rivayete dayandırır. şöyledir: Ashap’tan Ebu Rezîn anlatıyor:

“Ben: “Ey Allah’ın Resulü! Rabbimiz, mahlukatı yaratmadan önce neredeydi?” diye sordum. “Allah mahlukatı yaratman önce bir ‘AMA’da idi. Amanın altında da hava yoktu, üstünde de hava yoktu. Sonra Arşını su üzerinde yarattı.” diye cevap verdi.”[1]

Bu, İslam düşünce ve hikmet tarihinde, özellikle Kelâm (İslam teolojisi) ve Tasavvuf (İslam mistisizmi) alanlarında derin münakaşalara konu olmuş mühim bir meseledir. Muhyiddin İbn Arabî Hazretleri’nin (k.s.) Fütûhât-ı Mekkiyye eserinde zikrettiği bu söz, aslında doğrudan Ebu Rezîn el-Ukaylî’den (r.a.) rivayet edilen hadis-i şerife dayanmaktadır.
Bu rivayet ve İbn Arabî’nin iktibası (alıntısı), Allah-alem (kainat) münasebeti, Allah’ın ezeliyeti ve yaratılıştan önceki durumu gibi en derin Tevhid meselelerine temas etmektedir.
Aktarılan hadis, Ehl-i Sünnet’in temel hadis kaynaklarında yer almaktadır.
* İmam Tirmizî (ö. 279/892), bu rivayeti Sünen’inde (Tefsir, Hûd Suresi) nakletmiş ve “Bu, hasen bir hadistir” diyerek sıhhat derecesini belirtmiştir.
* İmam Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855) Müsned’inde (IV, 11-12) ve İbn Mâce (ö. 273/887) Sünen’inde (Mukaddime, 13) de bu rivayet mevcuttur.
Dolayısıyla rivayet, Ehl-i Sünnet hadis alimlerince kabul görmüş, en azından “Hasan” (iyi) mertebesinde, yani delil getirmeye elverişli bir rivayettir.
İbn Arabî gibi bir alimin bu hadisi esas alması, onun hadis ilmindeki vukufiyetini de gösterir.
Bununla beraber evvela;
“Evet, Muhyiddin, kendisi hâdî ve makbuldür. Fakat her kitabında mühdî ve mürşid olamıyor. Hakaikte çok zaman mizansız gittiğinden, kavâid-i Ehl-i Sünnete muhalefet ediyor ve bazı kelâmları zâhirî dalâlet ifade ediyor.”[2]

Zira kendisi kendisi için şunu söylüyor:
“Yani,”Bizden olmayan ve makamımızı bilmeyen, kitaplarımızı okumasın, zarar görür.” Evet, bu zamanda Muhyiddin’in kitapları, hususan vahdetü’l-vücuda dair meselelerini okumak zararlıdır.”


*********

“Amâ”nın (عمَاء) Hakikati:
Hadisin hakikati, yani “Amâ” kelimesinin ne manaya geldiği, meselenin kilit noktasıdır.
* Lügat (Dil) Manası: “Amâ” (عمَاء), Arap dilinde genellikle “ince bulut”, “sis” veya “gözün görmesine engel olan duman” gibi manalara gelir. Kelimenin aslı (kökü) “amâ” (عمى), yani “körlük, görememek, gizlilik” manasındadır.
* Mecazî Manası: Bu kelime, bir mekân bildirmekten ziyade, mahlukatın (yaratılmışların) idrakinden gizli olma halini ifade eder. Yani, “Neredeydi?” sorusu, mahlukatın zihnindeki “mekân” (yer) tasavvuruna göre sorulmuş bir sorudur. Verilen cevap (“Amâ’da idi”) ise, mekânın henüz yaratılmadığı bir durumu tasvir eder.
Hadisin devamındaki “Altında da hava yoktu, üstünde de hava yoktu” ifadesi, bu “Amâ”nın bildiğimiz manada fizikî bir bulut veya hava katmanı olmadığını, mekânsal boyutların (alt-üst) ve mahlukatın (hava) bulunmadığı bir hali ifade ettiğini güçlendirir.

2. Ehl-i Sünnet Alimlerinin Bu Konudaki Tenkit ve Yorumları Nelerdir?
Bu hadisin yorumlanmasında Ehl-i Sünnet alimleri arasında temel olarak iki ana yaklaşım belirginleşir:
A. Selef (İlk Dönem) ve Mütekaddimîn (Önceki Alimler) Yorumu:
Bu yaklaşım, başta İmam Ahmed b. Hanbel olmak üzere, hadisi olduğu gibi kabul edip mahiyeti (keyfiyeti) hakkında derin felsefî yorumlara girmemeyi esas alır.
* Onlara göre “Amâ”, Allah’ın mahlukatı yaratmadan önce var olan, mahiyetini bilemediğimiz yaratılmış bir “ince bulut” veya “sistir”.
* Allah, mekândan münezzehtir (mekâna muhtaç değildir). Ancak Allah, Zatı ile mahlukatından ayrıdır ve üstündedir.
* Bu hadis, Allah’ın Arş’ı, suyu ve havayı yaratmadan önceki durumunu haber verir. O “Amâ”nın ne olduğunu, nasıl olduğunu (keyfiyetini) Allah bilir. Biz metne iman eder ve manasını Allah’a havale ederiz (Tefviz) veya “istivâ” gibi, manasını anlarız ama keyfiyetini bilemeyiz (Selef’in genel metodu).
* Onların tenkidi, daha çok bu hadisi kullanarak Allah’a mekân isnat etmeye çalışan Müşebbihe (Allah’ı yaratılmışlara benzetenler) veya Allah’ın mahlukatıyla iç içe olduğunu iddia eden Hulûl (bir şeye girme) ve İttihad (birleşme) akımlarına yöneliktir.
B. Müteahhirîn (Sonraki Dönem) Kelamcıları (Eş’arî ve Mâtürîdî) Yorumu:
Bu alimler, Allah’ın mekândan ve zamandan mutlak surette münezzeh (aşkın) olduğu (Tenzih) akidesini esas alırlar.
* Onlara göre, “Allah neredeydi?” sorusu, esasen Allah’ın Zatı için geçersizdir. Çünkü “nerede” (eyn) sorusu, mekânı varsayar. Allah ise mekânı yaratandır.
* Bu hadis, te’vil edilmelidir (mecazî veya sembolik manası anlaşılmalıdır).
* “Amâ” (gizlilik, bulut), Allah’ın mekânı değil, mahlukatın O’nu idrak edemediği mutlak gizlilik halinin veya yaratılış öncesi hiçlik durumunun bir tasviridir.
* Yani “Amâ’da idi” demek, “mahlukata nisbetle mutlak bir gizlilik (gayb) içindeydi, O’nu idrak edecek hiçbir varlık yoktu” demektir.
C. Muhyiddin İbn Arabî ve Tasavvufî Yorum (Tenkide Uğrayan Nokta):
İbn Arabî’nin yorumu, yukarıdaki Ehl-i Sünnet yorumlarından daha farklı bir düşünce ve hikmet açısı taşır. Onun Vahdet-i Vücud (Varlığın Birliği) meşrebinde:
* “Amâ”, sadece “yaratılmış bir bulut” veya “yokluk” değildir.
* O, “Mutlak Zat” (Hiçbir sıfat ve isimle kayıtlanmamış Mutlak Varlık) ile “tecelli” (manifesto olma, görünür aleme çıkma) arasındaki ilk mertebedir.
* İbn Arabî’ye göre “Amâ”, Hakk’ın Nefesi (Nefes-i Rahmânî) olarak da tabir edilen, bütün varlıkların “potansiyel” (bilkuvve) olarak bulunduğu, henüz zahire (dışa) çıkmadığı ilk taayyün (belirginleşme) sahasıdır. Varlık, bu “Amâ” (sis) içinden zuhur etmiştir.
Tenkit (Eleştiri):
Ehl-i Sünnet kelamcılarının ve bazı Selef alimlerinin İbn Arabî’nin bu yorumuna yönelik tenkitleri şu noktada toplanır:
* Hulûl ve İttihad Endişesi: İbn Arabî’nin “Amâ”yı, Allah’ın Zatı’ndan ayrı mahluk bir varlık değil de, Zat’ın tecellisinin ilk mertebesi olarak görmesi, Yaratan (Hâlık) ile yaratılanın (mahluk) arasındaki kesin ayrımı (mübâyenet) muğlaklaştırdığı iddiasıyla tenkit edilmiştir.
* Yaratılmışlık (Hudûs): Ehl-i Sünnet’e göre Allah’tan başka her şey (Arş, su, Amâ, hava) sonradan yaratılmıştır (hâdistir). İbn Arabî’nin “Amâ” yorumunun, onu kadîm (ezelî) bir mertebe gibi gösterdiği düşünülmüştür. (Bu, İbn Arabî’nin düşüncesinin incelikli bir yorumudur ve İbn Arabî’nin kendisi de Allah’ın Zat’ının mahlukattan ayrı olduğunu savunur, ancak ifadesi tenkide açık bulunmuştur).
3. Bundan Kasıt Nedir?
Hadis-i şeriften ve İbn Arabî’nin iktibasından (alıntısından) anlaşılan kasıt (maksat), insanoğlunun aklına gelebilecek en temel sorulardan birine cevap vermektir: “Her şeyden önce ne vardı?”
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bu soruya, soruyu soran insanın (Ebu Rezîn) anlayış seviyesine ve dilin imkanlarına göre cevap vermiştir:
* Mekânın Reddi: “Altında ve üstünde hava yoktu” diyerek, bildiğimiz fizikî boyutları ve mahlukatı (hava) nefyetmiştir (reddetmiştir).
* Mutlak Öncelik: Allah’ın Arş’tan, sudan ve havadan önce var olduğunu (Kıdem) beyan etmiştir.
* İdrakin Sınırı: “Amâ” (Gizlilik/Bulut) tabirini kullanarak, o halin insan idraki tarafından tam olarak kuşatılamayacağını, “gizli” (gayb) bir keyfiyette olduğunu ifade etmiştir.
Kasıt, Allah’ın mutlak ezeliyetini ve yaratılıştan önceki idrak edilemez aşkınlığını (münezzeh oluşunu) tasvir etmektir.
4. Ayet ve Muradifleri ve de Müfessirlerin Yorumları Hangi Çerçevededir?
Bu hadisin doğrudan bağlantılı olduğu ve müfessirlerin (tefsir alimlerinin) birlikte ele aldığı ayet, hadisin son cümlesinde de zikredilen “Arş’ın su üzerinde olması” meselesidir.
Allah Teâlâ, Hûd Suresi’nin 7. ayetinde şöyle buyurur:
> “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için gökleri ve yeri altı günde (evrede) yarattı. O’nun Arş’ı ise (bundan önce) su üzerinde idi. Eğer onlara, “Ölümden sonra şüphesiz diriltileceksiniz” desen, inkâr edenler mutlaka, “Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değildir” derler.”
> (Hûd Suresi, 11:7)
>
Müfessirlerin Yorum Çerçevesi:
* Yaratılışın Sırası: Müfessirler (Taberî, Kurtubî, İbn Kesîr, Râzî vb.), bu ayeti tefsir ederken Ebu Rezîn’in “Amâ” hadisini delil getirirler. Bu ayet ve hadisten yola çıkarak yaratılışın bir sırasını tesbit etmeye çalışırlar.
* Arş ve Sudan Önce: “Amâ” hadisi, ayette zikredilen “Arş ve Su” yaratılmadan önceki bir durumu haber verir. Yani Ehl-i Sünnet’in genel kabulüne göre:
* Önce Allah vardı ve O’nunla birlikte hiçbir şey yoktu.
* Sonra Allah, “Amâ”yı (keyfiyetini bilmediğimiz o bulutu/sisi) yarattı.
* Sonra Arş’ı ve Suyu yarattı. Arş, su üzerindeydi.
* Sonra Kalem’i yarattı (başka rivayetlere göre).
* Sonra gökleri ve yeri altı günde (evrede) yarattı.
* Çerçeve (Bağlantı): Müfessirlerin çerçevesi, “Amâ”yı, Arş ve Su’dan (yani bilinen ilk yaratılmışlardan) daha önce var olan ve mahiyeti müphem (belirsiz) olan “ilk mahluk” veya “yaratılış öncesi hal” olarak konumlandırmaktır.
Özetle:
* Hadis, sıhhat bakımından “Hasan” derecesindedir ve muteberdir.
* “Amâ”, Ehl-i Sünnet’in cumhuruna (çoğunluğuna) göre, Allah’ın mekânı değil, yaratılıştan önceki durumu veya ilk yaratılmış (mahiyeti bilinmeyen) bir sis/bulut halini tasvir eder.
* İbn Arabî’nin yorumu, bunu tasavvufî bir mertebe (Vahdet-i Vücud’daki ilk taayyün) olarak görmüş; bu yorum, Allah’ın Zatı ile mahlukatın münasebeti konusunda Ehl-i Sünnet kelamcılarının tenkitlerine (bu yorumun Hulûl ve İttihad’a kapı aralama ihtimali nedeniyle) konu olmuştur.
* Ayetlerdeki (Hûd 7) çerçeve ise, Arş ve Su’yun yaratılışın başlangıcındaki yerini belirtirken, bu hadis o başlangıçtan da önceki “Amâ” halini haber vermektedir.

*Peygamber Efendimiz (asm.)
“Allah vardı; beraberinde başka bir şey yoktu.” Buyurur.
Buhârî, Megâzî, 67, 74, Bed’u’l-Halk 1, Tevhid 22; Tirmizî, Menâkıb, 3946.
*“Allah göklerin ve yerin nurudur.” (Nur, 24/35)
“Yer Rabb’inin nuru ile parladı.” (Zümer, 39/69),
“Görmediniz mi Allah nasıl yeri, göğü birbiri üstünde tabaka tabaka yarattı ve ayı bunların içinde nur yaptı, güneşi de bir lamba yaptı.” (Nuh, 71/15-16)[3]

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com
23/10/2025

 

 

[1] Ahmed b. Hanbel; IV, 11-12; Tirmizî, Tefsir, 12; İbn Mace, Mukaddime, 13)
Bak: https://sorularlaislamiyet.com/muhyiddin-arabi-allaha-buluta-benzer-bir-duman-seklinde-olmasidir-demis-bu-dogru-mu-allahin-onceki

[2] https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar/yirmi-sekizinci-lem-a/272
http://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/arama/Muhyiddin

https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar/yirmi-sekizinci-lem-a/273

[3] Bak: https://tesbitler.com/2025/10/19/varligin-hakikati-nur-unsuru/

Loading

No ResponsesEkim 24th, 2025