Hayatın Üç Ana Musibeti: İllet, Zillet ve Kıllet

Hayatın Üç Ana Musibeti: İllet, Zillet ve Kıllet

İnsan hayatı, üç büyük imtihan ekseni etrafında döner: İllet (hastalık), zillet (hor görülme) ve kıllet (fakirlik).
Bu üçü, görünüşte birer musibet gibi görünse de, hakikatte insanın imanını, ahlâkını ve aklını olgunlaştıran üç büyük rahmet kapısıdır.

1. İllet: Bedenin İkazı ve Ruhun Tezkiyesi
Hastalık, insanın fıtratında gizlenen zayıflığı ve aczi ortaya çıkarır.
Zira insan çoğu kez sıhhatin kıymetini, ancak hastalıkla anlar.
Bediüzzaman Said Nursî der ki:
“hastalıklar, musibetler vasıtasıyla musibetzede aczini, zaafını hisseder, Hâlık-ı Rahîmine iltica eder, yalvarır. Hâlis, riyâsız, mânevî bir ibadete mazhar olur.
Evet, hastalıkla geçen bir ömür, Allah’tan şekvâ etmemek şartıyla, mü’min için ibadet sayıldığına rivâyât-ı sahiha vardır.

Eğer hastalık olmazsa, sıhhat ve âfiyet gaflet verir, dünyayı hoş gösterir, âhireti unutturur. Kabri ve ölümü hatırına getirmek istemiyor. Sermaye-i ömrünü bâd-ı hava boş yere sarf ettiriyor. Hastalık ise, birden gözünü açtırır. Vücuduna ve cesedine der ki: “Lâyemut değilsin, başıboş değilsin, bir vazifen var. Gururu bırak, seni Yaratanı düşün, kabre gideceğini bil, öyle hazırlan.”
(Hastalar Risalesi)
Kur’ân bu hakikati şu ayetle beyan eder:
“Sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz; sabredenleri müjdele.”
(el-Bakara, 2/155)
Hastalık, bedene yönelen bir imtihan gibi görünür ama ruha bir ders, kalbe bir hatırlatmadır.
Tıp ilmi açısından da hastalık, vücudun kendi dengesini yeniden kurma çabasıdır.
Bağışıklık sistemi mücadele eder, organlar dayanır, hücreler yenilenir.
Yani beden, imtihan içinde terakki eder.
Ruh da sabırla yücelir, günahlar temizlenir, kalp saflaşır.
Hastalık; gafleti dağıtır, dua ve tevekkül kapılarını aralar.
Zira sıhhatte “ben yaptım” diyen insan, hastalıkta “Allah şifa verir” der.
İşte bu fark, ene’den (benlikten) kurtuluşun anahtarıdır.

2. Zillet: Kibrin Kırılması ve Hakikatin Hatırlatılması

Zillet, yani hor görülmek, insanın benlik ve gururunu kıran bir ikazdır.
İzzeti nefsine bağlayan kişi, küçük bir aşağılanmada dağılır.
Oysa mümin bilir ki, izzet Allah’ındır, dileyene verir, dileyenden alır.
Kur’ân bu hakikati şöyle bildirir:
“İzzet bütünüyle Allah’ındır.”
(Yunus, 10/65)
Tarih boyunca peygamberler, kavimleri tarafından hor görülmüşlerdir.
Hz. Nuh, alay edilmiştir; Hz. Musa, zayıf görülmüştür; Hz. Muhammed (asm) ise “yetim, garip” diye küçümsenmiştir.
Ama zillet görünen şey, hakikatte şerefli bir sabır imtihanıdır.
Toplumsal ve siyasî açıdan bakıldığında da zillet, adaletsiz düzenlerin aynasıdır.
Bir toplumda hak sahibine hor bakılıyorsa, orada adalet zayıflamış, vicdan körleşmiş demektir.
İmanlı insan, bu tür zorluklarda boyun eğmez, çünkü bilir ki;
“Allah’ın huzurunda zelil olan, mahlûkat önünde izzet bulur.”
Zillet bir yönüyle, insanı tevazuya ve hakkın karşısında eğilmeye öğretir.
Kibirden temizlenmeyen ruh, marifetullahın kokusunu duyamaz.
Dolayısıyla zillet, nefsin terbiyesi, ahlâkın kemali, imanın tezahürü olur.

3. Kıllet: Fakirlik, Kanaatin Şerefi ve Hikmetin Kapısı

Fakirlik, hem maddî hem de manevî bir imtihandır.
Fakat fakirlik, yalnız “yoksunluk” değildir; bilakis kanaatle zenginleşmenin anahtarıdır.
Gerçek zenginlik, mal çokluğu değil; kalp zenginliğidir.

Bir ayette ise Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği (nimetler) hususunda sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O’dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayan merhamet edendir.”
(el-En’âm, 6/165)
Fakirlik, şükür, sabır ve kanaat mektebidir.
Zenginliğin şükrü nasıl zorsa, fakirliğin sabrı da o kadar büyüktür.
İlim ve sosyal yönden bakıldığında, tarih boyunca büyük fikir ve hikmet sahiplerinin çoğu fakir ailelerden çıkmıştır.
Çünkü kıllet, insanı tevekküle ve gayrete sevk eder.
Rahata alışan nefis, hakikati aramaz; fakat yoksullukla pişen kalp, rahmeti hisseder.
Siyasî planda fakirlik, toplumların iktisadî ahlâkını belirler.
Adaletli sistemler, fakiri ezmez; onu ayağa kaldırır.
Zulüm ve sömürü ise fakirliği kalıcı hale getirir.
Bu durumda fakirlik, sadece ekonomik değil; ahlâkî bir yara olur.

Sonuç: Üç Musibetin Ortak Hikmeti

İllet, zillet ve kıllet; üçü de nefsin tahakkümünü kıran, kalbi Allah’a yönlendiren rahmet cilveleridir.
Bunlar olmadan insan, ene’nin karanlığında kaybolur.
Musibet, hakikati gösteren bir ayna gibidir:
Bakan ibret alır, kör bakan şikâyet eder.
Sabırla karşılayan, musibette rahmet bulur; isyan eden, nimeti bile musibete çevirir.
Kur’ân, sabrın sonunu şu müjdeyle bitirir:
“Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.”
(el-Bakara, 2/153)

Özet
• İllet (hastalık): Günahları temizler, kalbi Allah’a yöneltir, bedeni ve ruhu arındırır.
• Zillet (hor görülme): Gururu kırar, tevazuyu öğretir, insanı hakikat önünde eğitir.
• Kıllet (fakirlik): Kanaati, sabrı ve şükrü öğretir; ruhu yüceltir.
• Bu üçü, imtihanın zahir yüzü gibi görünse de, hakikatte rahmetin ve terakkiyatın vesilesidir.
• İman ehli için musibet, ceza değil terbiye, elem değil yükseliş vesilesidir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com
21/10/2025

 

 

Loading

No ResponsesEkim 22nd, 2025