BERCESTE VE İZAHI – 107
BERCESTE VE İZAHI – 107
Şeyhülislam Bahâî’nin Sabır ve Devamlılık Beyiti
“Ne teshîr etdi gülzârı ne urdu âteşe hârı
Yine durmaz okursun rûz u şeb evrâdın ey bülbül”
Bu beyit, Bülbül’ün Gül’e olan aşkını bir tenkit ve ibret vesilesi olarak kullanır. Bülbül, güle ulaşamasa da, dikeni onu yaralasa da, güller solup gitse de, gecesini gündüzüne katarak ötmekten vazgeçmez. Bu tasvir, gayretin, neticenin aksine, sürece odaklanması gerektiğini anlatır. Bülbül, meyve alamasa da, feryadından vazgeçmez.
Bu manzume, ibretli bir bakış açısıyla bakıldığında, hayatın zorlukları karşısında sabır ve devamlılık faziletini vurgular. İnsan, bir maksat uğruna gayret gösterdiğinde, her daim istediği neticeyi alamayabilir. Bazen zahmetler boşa çıkabilir, beklentiler hüsrana uğrayabilir. Ancak Şeyhülislam Bahâî’nin ifade ettiği gibi, bu vaziyette dahi davasından ve gayretinden vazgeçmeyenler, hakikî fazilet sahibi olanlardır.
Tarihî ve edebi açıdan, bu beyit, aynı zamanda Allah yolundaki âşıkların ve tabiat âşıklarının durumunu da tasvir eder. Bir derviş, ömrü boyunca rıza-i ilahi peşinde koşar ve bu yolda nice zahmetlere katlanır. Lakin o, bu gayretini asla terk etmez. Zira o, maksadına ulaşamasa dahi, bu yolda olmakla dahi bahtiyar olur. O, bülbül gibi, ruz u şeb (gece gündüz) zikrini ve tesbihini terketmez. Bu beyit, bize, hayatın zorlukları ve beklenmedik haller karşısında sabırlı ve azimli olmamız gerektiğini telkin eder.
Usûlî’nin Gönül Âyinesi Beyiti
“Sâf kılındsa gönül âyînesin âb gibi
Görünür nûr-ı ezel âbda mehtâb gibi”
Bu beyit, gönlün manevi bir ayna gibi olduğunu, bu aynanın arındırıldığı takdirde, ezelî ve cihan şümul bir nuru aksettireceğini beyan eder. Gönül, su gibi berrak ve saf hale gelince, o nur, suda mehtabın aksi gibi görünür. Bu, bir tasavvufî ve hikmetli izahın ta kendisidir. Gönül, eğer şüphe, enaniyet ve maddi bağlardan arındırılırsa, o zaman hakikatler ona tecelli eder.
Bu beyitteki mananın tabiata yansıyan bir isbatı da mevcuttur. Dış dünyada, bulanık bir su birikintisi ay ışığını aksettiremez. Fakat su berraklaştıkça, gökyüzündeki mehtabın tam bir aksini gösterir. İnsan kalbi de böyledir; maddi ve zahiri dünyanın kirlerinden arınmadıkça, derûnî bir tecelliye mazhar olamaz.
Bu beyit, bize bir düşünce ve hikmet yolunu açar. Hayatımızdaki kafa karışıklıklarının, iç sıkıntılarının ve manevi bunalımların sebebi, çoğu zaman gönlümüzün bulanıklığıdır. Kendimizle baş başa kalıp, iç dünyamızı temizleyerek, düşünce ve hikmetle, hayatın gerçek manasını idrak edebiliriz. Kendimizi arındırmak, gönül tabir edilen bu derûnî aynayı cilalamak, hayatın nurlu yüzünü görmek için bir mecburiyettir.
Cevrî’nin Onurlu Duruş Beyiti
“Çarha kılma ser-fürû ikbâl için gayret budur
Hem gedâ hem pâdişâh-ı âlem ol devlet budur”
Bu beyit, maddi çıkarlar ve menfaatler uğruna eğilip bükülmemeyi, onurlu ve dik bir duruş sergilemeyi teşvik eder. Şairin ifadesine göre, gerçek gayret, devrana boyun eğmemektir. Enaniyetini ve şahsiyetini muhafaza eden kişi, hem fakir, hem de bir âlemin padişahı gibi vakur ve müstağni bir hayat yaşar. Asıl devlet ve fazilet budur.
Tarihî açıdan bakıldığında, nice padişahların veya devlet adamlarının, menfaat uğruna ilkelerinden taviz verdiklerini görürüz. Ancak tarihin büyük şahsiyetleri, makam ve mevkilerini, şahsiyetlerinin önüne koymayanlardır. Onlar, en zor zamanlarda dahi omurgalı bir duruş sergileyebilmişlerdir.
Bu beyit, bize hayatın içinde karşılaşacağımız zor durumlarda, maddi kazanımlara aldanmayarak, şahsiyetimizi korumamız gerektiğini hatırlatır. Bir insanın değeri, makamıyla veya malıyla ölçülmez. Aksine, onun en zor zamanlarda bile dürüst ve onurlu kalabilme becerisiyle ölçülür. Bu beyit, enaniyetin boyunduruktan kurtulmuş, faziletli bir hayatın mümkün olduğunu isbat eder.
Cinânî’nin Hayatın Geçiciliği Beyiti
“Var mı bir ruhsâre kim hatt-ı siyeh-fâm olmaya
Dehr içinde hangi gün gördük ki o günün akşamı olmaya”
Bu beyit, hayatın ve tabiatın kaçınılmaz bir gerçeğini, her güzelliğin bir kusurla yahut bir sonla nihayetleneceğini, her günün bir akşamı olduğunu ifade eder. İlk mısrada, siyah tüylerle, yani yaşlılıkla ve fânilikle tasvir edilen bir durum ele alınır. İkinci mısra, ise bu fani yapının cihan şümul ve kaçınılmaz bir hakikat olduğunu vurgular.
Tarih boyunca nice sultanlar, nice güzel insanlar, nice güçlü devletler, nihayetinde yok olmuş ve hayatın faniliğine boyun eğmişlerdir. Bu durum, insanı derin bir düşünceye sevk etmelidir. Madem ki her şeyin bir sonu var, öyleyse hayatın fani yüzüne bağlanmak bir yanılmadır. Bu beyit, bize hayatın geçiciliğini idrak etmemiz gerektiğini anlatır.
Bu hikmetli beyit, bizi derin düşünmeye davet eder. Hayatın geçici olduğunu kabullenmek, hayatımızı daha anlamlı kılabilir. Her günün akşamı varsa, her anın kıymetini bilmek ve bu anları boş şeylerle israf etmemek gerekir. Bu beyit, fani hayatın içinde baki olanı arama yoluna işaret eder.
Özet
Bu makalede ele alınan beyitler, hayatın farklı veçhelerini ve hikmetli derslerini tasvir eder. Şeyhülislam Bahâî, zorluklar karşısında dahi devamlılık ve sabır faziletini telkin eder. Usûlî’nin beyiti, gönül arınmasının, derûnî hakikatlere ulaşmanın yegâne yolu olduğunu izah ederken, Cevrî’nin mısraları, maddi menfaatlere boyun eğmeyen onurlu bir hayatın ehemmiyetini vurgular. Nihayet Cinânî’nin beyiti, hayatın fâniliğini ve her güzelliğin kaçınılmaz sonunu hatırlatarak, bizi bakî olana yöneltmeye davet eder. Bu beyitler, farklı açılardan hayata bir nazar sunarak, bize ibretli ve düşündürücü dersler verir ve bu hayatın içinde nasıl bir duruş sergilememiz gerektiğine dair cihan şümul bir yol gösterir.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com
20/10/2025