BERCESTE VE İZAHI – 99

BERCESTE VE İZAHI – 99

​Kadîm Hikmetlerin Derûnî ve Zahiri Manzarası: Hayat ve Hakikat Bağlantısında Klasik Edebiyatın İbretleri
​İnsanlık tarihi boyunca hayatın en derin ve en mühim meseleleri, sanat ve edebiyatın aynasında daima birer tasvir bulmuştur. Klasik Türk Edebiyatı, özellikle de Dîvan Edebiyatı, bu derin meseleleri işlerken kullandığı semboller ve incelikli ifadelerle okuyucuya cihan şümul hakikatleri sunmuştur. Her biri birer âbide olan bu mısralar, sadece estetik bir haz vermekle kalmaz, aynı zamanda ruhun en derûnî katmanlarına seslenen birer ders ve ibret levhası olur. Bu makalede, farklı şairlerin beyitlerinden yola çıkarak, sevgi, sabır, teslimiyet ve hakikat arayışı gibi meseleleri ele alacağız.
​1. “Handân ol gönül ki visâl ihtimâli var / Firkat kemâle erdi kemâlin zevâli var” – Taşlıcalı Yahyâ Bey
​Bu beyit, ayrılığın en son haddine ulaştığını ve dolayısıyla kavuşma ihtimalinin yaklaştığını, bu sebeple gönlün sevinçle dolması gerektiğini anlatır. Burada bir ibret, bir hikmet gizlidir: Hayatta her şeyin bir zirvesi, bir kemâl noktası vardır ve her kemâlin de bir zevâli, bir sonu muhakkaktır. Bu beyit, tabiat kanunlarının ve hayatın tekrarının edebi bir ifadesidir. En şiddetli fırtınaların bile sonunda dineceği, en uzun gecenin dahi nihayet bir sabaha ulaşacağı hakikatini hatırlatır. Bir çilekeş için bunun zirveye varması, artık daha fazla acı çekilmeyeceği anlamına gelir. Bu, çilekeş ve firak bir bekleyişin müjdecisidir; sabrın sonunda visalin geleceğine olan inancın tasviridir. Bu beyit, bizlere en zor anlarda dahi ümidi yitirmememiz gerektiğini, her zorluğun bir bitişi olduğunu ve bu bitişin aynı zamanda yeni bir başlangıç olduğunu hatırlatır.

​2. “Harâbât ehline dûzah azâbın anma ey zâhid / Ki bunlar ibn-i vakt oldu gam-ı ferdâyı bilmezler” – Hayâlî Bey
​Hayâlî Bey’in bu mısrası, zahiri bir ibadetle yetinen zahid’e (bu anlamda mutaassıp) karşı, hakikatin derûnî yolunu tutan harâbât ehlinin (tasavvuf düşüncesinde manevi sarhoşluğa ulaşmış dervişler) durumunu tasvir eder. Zahid cehennem azabı korkusuyla ibadet ederken, harâbât ehli (tasavvuf ehli) gelecek kaygısından azadedir. Onlar, ibn-i vakttir, yani vaktin, anın çocuğudur. Bu, anın kıymetini bilmek ve içinde bulunulan zamanda Allah’la bağlantıda olmak demektir. Onlar, geçmişin pişmanlığıyla ve geleceğin endişesiyle değil, içinde bulundukları ânın manevî sarhoşluğuyla ve neşesiyle hayatı idrak ederler. Bu beyit, dinin sadece zahiri kurallardan ibaret olmadığını, asıl olanın kalbin Allah ile olan bağlantısı ve O’nun aşkında fena bulmak olduğunu öğütleyen derin bir tenkittir. Cehennem korkusuyla cennet arzusuyla ibadet edenlerin, Allah’ın muhabbetiyle ve O’nun rızası için ibadet edenleri anlayamayacağı hakikatini ortaya koyar.

​Özet
​Bu makale, farklı şairlerin beyitlerinden yola çıkarak, hayat ve hakikat bağlantısını ele almıştır. Taşlıcalı Yahyâ, her kemâlin bir zevâli olduğu hikmetiyle zorlukların bitişinin müjdesini verirken, Hayâlî Bey zahiri ibadetle yetinen zahid’i tenkit ederek anın kıymetini vurgular. Tüm bu beyitler, farklı açılardan hayatın derin manalarını ve cihan şümul boyutlarını ve insanın derûnî yolculuğunu gözler önüne seren ibretli ve düşündürücü birer tasvir mahiyetindedir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com
19/10/2025

Loading

No ResponsesEkim 20th, 2025