BERCESTE VE İZAHI – 71–
BERCESTE VE İZAHI – 71–
1. Beyit ve İzahı
”Gönül yapmak habibim Ka’be bünyâd etmeden yeğdir
Dil-i mahzûnu şâd etmek kul âzâd etmeden yeğdir”
Lâedrî’ye ait olan bu beyit, dinî ve ahlâkî muhteva bakımından son derece kıymetli bir hikmet barındırır. Beyitte, gönül yapmanın, Kâbe’yi yeniden inşa etmekten daha hayırlı olduğu ifade edilmiştir. Zira Kâbe maddî bir yapıdır, ancak gönül, Hakk’ın tecelligâhıdır. İkinci mısra, hüzünlü bir kalbi sevindirmenin, bir köleyi azat etmekten daha üstün olduğunu belirtmektedir. Bu, maddî hayrın ötesinde, manevî tesellinin, insanî alâkanın ve empati kurmanın ne kadar büyük bir sevap olduğuna işaret etmektedir. Bu beyit, amellerin zahirî suretine değil, manevî derinliğine ve insanın kalbine olan tesirine odaklanmamız gerektiğini telkin eder.
2. Beyit ve İzahı
”Gül-i ruhsârına meftûn olanlar şüphesiz sensiz
Ne mülk ü mâl ü câh ister ne zevk u safâ ister”
Es’ad-ı Erbilî’ye ait bu beyit, mâşukuna (sevgili) duyulan aşkın, dünyevî her türlü arzudan üstün olduğunu anlatmaktadır. Şair, gül yanaklı sevgilisine tutkun olanların, o yokken ne mülk, ne mal, ne makam, ne de başka bir dünyevî lezzet arzu etmeyeceklerini ifade eder. Bu, gerçek aşkın, insana dünyalıkları unutturacak kadar güçlü bir tesire sahip olduğunu gösterir. Âşık, mâşukunun varlığı ile kâmil olur ve onun yokluğunda dünyevî olan her şey, manasını yitirir. Bu beyit, tasavvufî mânâda Hak aşkını remz eder; zira Allâh’a kavuşma iştiyakında olan bir kulun, fânî dünya nimetlerine alâka duyması muhaldir.
3. Resimdeki Beyit ve İzahı
”Akıp gelir sana rızk etme kâviş-i tedbir
Kenâr-ı cûy-ı firâvânda hafr-ı çâh abes”
Sâmî’ye ait bu beyit, tevekkül ve rızık mevzuunda derin bir hikmet sunar. Şair, insana takdir edilmiş olan rızkın zaten ona akıp geleceğini, bu yüzden aşırı derecede tedbir ve hırsla uğraşmanın manasız olduğunu belirtir. Beytin ikinci mısraı, bu manayı daha da tebarüz ettirir: “Geniş ve bol bir nehrin kenarında kuyu kazmak abestir.” Bu, Allâh’ın takdirine güvenilmesi gerektiğini, her rızık arayışının bir gayret-i mecburiyeden öteye geçerek hırs ve endişeye dönüşmemesi icap ettiğini telkin eder. Asıl olan, Allâh’a olan itimadın sağlam olmasıdır.
Makale: Tevekkülün ve Gönül İnşasının İbretli Muhtevası
Tarihî derinliklere sahip Osmanlı şiirinde berceste beyitler, insanın hayatına rehberlik eden hikmetli dersler sunar.Lâedrî’nin kalbi ve Es’ad-ı Erbilî’nin gül yanaklı sevgilisi, aşkın ne denli yıkıcı ve aynı zamanda yapıcı bir muhteva ihtiva ettiğini bize öğretir.
Lâedrî’nin beyiti, bu manayı genişleterek, insanî münasebetlere ve başkalarının hayatına dokunmaya olan ehemmiyetini vurgular. Gönül yapmak, Ka’be’yi yeniden bina etmekten daha yücedir. Zira Kâbe, taş ve topraktan bir yapıdır, oysa gönül, Hakk’ın tecelligâhıdır. Bu, dinin şekilcilikten öte, insanî değerlere ve merhamete ne kadar çok kıymet verdiğini düşündürücü bir biçimde ortaya koyar. Hüzünlü bir kalbi sevindirmek, bir köleyi azat etmekten üstündür; çünkü bu, maddî bir hürriyetin ötesinde, manevî bir kurtuluşa ve huzura vesile olmaktadır.
Tevekkül ve rızık meselesi de bu hikmetli beyitlerin muhtevasında mühim bir yer tutar. Sâmî’nin beyiti, rızkın takdir edilmiş olduğunu ve bu konuda aşırı bir hırs ve endişeye kapılmanın manasızlığını telkin eder. Geniş bir nehrin kenarında kuyu kazmak abestir, zira su zaten mevcuttur. Bu, mü’min için Allâh’ın takdirine itimadın, hayata karşı en büyük güvence olduğunu belirtmektedir.
Bu beyitlerin hepsinde ortak olan muhteva, hayatın zahirî görüntülerinin ötesine geçerek, manevî hakikatlere ulaşma çabasıdır. Merhamet ve tevekkül gibi yüce değerler, fânî dünya nimetlerinden daha kıymetli kılınarak, insana ibretli bir yol haritası sunulmaktadır.
Makalenin Özeti
Bu makale, farklı şairlere ait berceste beyitleri izah ederek, bu beyitlerin ihtiva ettiği derin manaları tahlil etmektedir. Lâedrî’nin beyti gönül yapmanın ve insanlara merhametin, zahirî ibadetlerden dahi üstün olduğunu vurgular. Sâmî’nin beyti Allâh’ın takdirine güvenmenin ehemmiyetini, yani tevekkülü anlatır. Makalenin genel muhtevası, bu beyitlerin her birinin, fânî dünyanın ötesine geçerek manevî hakikatleri idrak etme yolunda insana rehberlik etmesidir.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com
16/10/2025